Darbe yalanı ile aldattılar! -son-

Ergenekon davasında savunmalarını tamamlayan sanıklar 'Darbe yalanı ile aldattılar!' açıklamasında bulundular. İddiaların çöktüğü belirtilerek "Silivri gerçeği"ni kamuoyunun bilgisine sundular.

cumhuriyet.com.tr

9 Mayıs-

YALAN – HANİ SÜLEYMAN OSMAN YILDIRIM'I TANIMIYORDU.

O gün Osman ile Alparslan arasındaki ilk iki görüşme saat 14.28 ve 14.31’de oldu.
Akşam saat 19.01’den itibaren görüşme trafiği hızlandı:
19.01 Osman---Alparslan(mesaj)
19.04 Alparslan---Osman(tam 266 saniyelik görüşme)
19.29 Alparslan---Osman(mesaj)
19.37 Alparslan---Osman(mesaj)
19.38 Osman---Alparslan (mesaj)
19.39 Alparslan---Osman(mesaj)
Tam bu sırada şeyhin sağ kolu Küçük Salih Hoca devreye girdi:
19.52 Küçük Salih Hoca---Süleyman
20.47 Süleyman---Alparslan
Bu görüşmeler yapılırken Süleyman, MEÇHUL EVDEYDİ....
21.07 Süleyman---Osman
Bu telefondan sonra Osman, Erhan’ı aramaya başladı. Bombaları atan Tekin ve İsmail Erhan’ın adamlarıydı.
21.08 Osman---Erhan
21.11 Osman---Erhan
21.29 Süleyman---Osman
21.58 Küçük Salih---Süleyman
Bu telefondan sonra Küçük Salih hoca’nın da Şeyh’in evine geldiğini anlıyoruz.
22.04 Osman---Erhan
22.31 Osman---Erhan
Baz istasyonlarındaki değişimden, Osman’ın bu saatlerde Avrupa yakasına doğru harekete geçtiğini anlıyoruz.
Saat 22.56’da Süleyman Osman’a bir mesaj yolladı. Bunun ardından Osman 3 kez Erhan ile görüştü:

Süleyman tekrar devreye girdi:
23.11 Süleyman---Osman
23.54 Süleyman---Osman
00.04 Süleyman---Osman

Süleyman yargılamalar sırasında bu telefonları kendisinin değil Alparslan’ın ettiğini, Osman’ı tanımadığını söyledi. Fakat Osman ile Süleyman arasında yanlarında Alparslan olmadığı zaman yapılan görüşmeler de vardı.

Burada bir parantez açarak mahkemede yaşanan bir diyalogu nakledelim:

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yine aynı saatlerde Alparslan Arslan Osman Yıldırım ile telefon görüşmesi yapıyor bahsettiğiniz 671 34 39 numaralı telefonundan İstanbul Üsküdar Toyk Hamza bazdan arıyor. Osman Yıldırım’da İstanbul  Sul Veysel Karani Sultanbeyli’de olduğu anlaşılıyor Osman Yıldırım’ın. Sizde İstanbul Ümraniye Kireç fırını aynı saniyelerde yani iki içerisinde eğer yer değiştirmediyseniz Üsküdar Toyk Hamza, İstanbul Ümraniye kireç fırın, İstanbul Sultanbeyli Veysel Karani üçünüzün bazıda farklı yerlerden veriyor yani aynı telefonu ikinizin aynı anda kullanması mümkün değil gözüküyor. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?”

Sanık Süleyman Esen:”Alparslan’ın olduğu evden bizim evin oraya gitmek arabayla hız yaparsanız 5 dakikayı 3 dakikayı bile almaz. Yani, daha önce dediğim gibi ben Osman Yıldırım’ı tanımam Osman Yıldırım’la hiçbir zaman telefonda görüşmedim.”

Yani Alparslan, Süleyman’ın telefonunu kullanmak için arabasıyla hız yaparak  5 dakikada Süleymanın evine gelmiş, sonra gelip, “şu telefonunu ver de bir Osman’ı arayayım”demiş....

Bu görüşmelerin herhangi bir yerinde veli Küçük ya da Muzaffer Tekin var mı?


10 Mayıs- “Cumhuriyet’i Bombalayın”   

9 Mayıs gecesi görüşmeler sabahlara kadar sürmüştü ve bugün Cumhuriyet gazetesine ikinci kez bomba atılacaktı.

Alparslan Arslan, saat 13.53’te Salih Kurter’in evine gitmeden önceki adresi görülebilen son baz istasyonlarından biri olan Showtv-Levent bölgesinden sinyal vermişti. Bundan sonraki bütün görüşmelerini aynı yerden, Şeyh Salih’in evinin de olduğu Gültepe’den  yaptı.

Osman Yıldırım, saat 22.24’te İş Bankası Kulelerinin oradan Alparslan ile görüştü. Alparslan bu sırada saat 20.48’den beri kaldığı adresi görünmeyen MEÇHUL EVDEN  çıkmış, Şişli Çukuru bölgesinden, yani Cumhuriyet gazetesinin etrafından sinyal veriyordu.

Süleyman Esen de bu saatlerde MEÇHUL EVDEYDİ, saat 21.02’de Küçük Salih’i aradı. Bu görüşme sırasında Kağıthane’de olan Küçük Salih’in telefonu da saat 21.55’te baz istasyonlarının görünmediği o yerdeydi. Yani Süleyman’ın telefonundan sonra harekete geçmişti. Yani saat 21.55’ itibariyle son durum şuydu: Alparslan sahada, Şişli’deydi, artık bombaların atılması için en uygun zaman kollanıyordu, Süleyman ve Küçük Salih ise Şeyh’in evinin bulunduğu bölgedeydi,

Saat 23.00’da bomba İsmail Sağır tarafından Cumhuriyet gazetesine atıldı. İfadelerine göre o sırada yanında Osman Yıldırım vardı, ama bu kez pimi çekildiği halde bomba patlamadı. Telefon trafiği tekrar başladı.
23.14 Süleyman---Alparslan
23.15 Osman---Alparslan
23.18 Osman---Alparslan
23.38 Süleyman---Alparslan
Bu konuşmalar Süleyman Esen’e sorulduğunda hatırlamadığını, Küçük Salih’e sorulduğunda ise duymadığını söylüyordu. Sanıkların ifadelerine göre sahadakiler hep birlikte Coco Bar denilen yere gittiler. Alparslan kızgındı: “sizin imanınız zayıf o yüzden patlamıyor” diye bağırıyordu.


11 Mayıs- “Osmanlı’nın Torunlarıyız”

Üst üste iki başarısız eylemin sonunda Alparslan Arslan 11 Mayıs günü saat 16.10’da bombayı attı. Elindeki, üzerinde Arapça yazılan başörtüsünü bahçenin korkuluklarına asıp “Osmanlı’nın torunlarıyız, bu toprakları geri toplayacağız” diye bağırdı. Hatta kaçarken havaya bir el ateş bile etti.

İşte kendini “Allah’ın askeri” olarak gören Alparslan Arslan ilk zaferini elde etmişti. Bunun yarattığı psikolojiyi anlamaya çalışılalım, üst üste iki kez denendi, bunu deneyenler içki içip kumar oynayan insanlardı ve Alparslan onlarla sırf kullanabilmek için beraber oluyordu. Ama attıkları bombalar patlamamıştı. Kendisi ise Allah’ın askeriydi ve işte o patlamayan bombalar kendi eli değince patlıyordu.  Alparslan, esma-ül hüsna duasını okuduğu zaman görünmez olacağına inanıyordu...

158. Celse Tanık İdris Arslan (ALPARSLAN’IN BABASI) :”Bilmiyorum ne olduysa bilmiyorum orasını bilmiyorum, yani diyorum ya Alparslan huzurda işte ben Danıştay binasına girerken Esmaül Hüsna okuyup yüzümün görünmezlik kazanacağını düşünüyordum biliyordum bende böyle bilgi vardı dedi. E demek ki yüzü göründük ki yakalandı bu bilgiyi nerede aldı acaba,  beni düşündürmüştür hep....‘‘

Gelin o güne biraz daha yakından bakalım.

Cumhuriyet gazetesinin etrafında sadece onlar yoktu. Telefon sinyallerine göre Süleyman Esen de tıpkı Alparslan gibi öğleden sonra karşıya geçmişti ve saat 14.35’ten itibaren tam o bölgedeydi.

Süleyman saat 15.02’de buradan Küçük Salih’i aradı. Cep telefonu saat 17.55’e kadar Abide-i Hürriyet, Şişli-Kocamansur, Şişli Çukuru bölgesinden sinyal verdi. Yani tam olarak bombalama eyleminin yapıldığı saat aralığı…

Saat 16.20’da bomba atıldıktan sonraki telefon trafiği oldukça dikkat çekici.

16.11 Süleyman---Küçük Salih
16.35 Alparslan---Şeyh Salih (dikkat edilsin, Alparslan o sırada hala olay yerinden kaçıyordu. İçinde bulunduğu sevinç ve zafer duygusunu da düşününce bu telefonun anlamını kavramak hiç de zor değil)
16.41 Küçük Salih---Süleyman

Bu arada Alparslan yakınlardaki bir camiye girerek namaz kıldı: Şükür namazı… Çok sevinçliydi. Telefon trafiğine yeni isimler eklendi.

17.23 Alparslan---Hilmi Öztürk(Kemalettin Gülen’in bürosunda birlikte çalışıyorlar)
17.39 Alparslan---Süleyman
17.40 Alparslan---Süleyman
Yani Alparslan için bir sıralama yapılırsa bombalamadan sonra aradığı ilk üç kişi Şeyh Salih, Hilmi Öztürk ve Süleyman Esen…

Buradan sonra grubun hareket istikameti aynıydı. Süleyman en son 17.55’te Mecidiyeköy’den sinyal verdi ve ondan sonra baz istasyonlarının görünmediği o yere gitti. Alparslan Arslan da saat 18.20’de tekrar Şeyh Salih’i aradığında Gültepe-Micro’daydı. Burası Şeyh Salih’in evine en yakın baz istasyonu ve onun da bundan sonraki baz istasyonunun adresleri görünmüyor. Yani o akşam, Süleyman, Küçük Salih ve Alparslan Şeyh Salih’in evinde toplandılar. Ve gece geç saatlere kadar da oradaydılar

Bugün Alparslan için çok önemliydi, artık Allah’ın askeri olarak ilk başarılı eylemini yapmıştı. Patlayan bombanın gürültüsü ise ertesi gün daha çok duyulacaktı…

13 Mayıs -  “Okuyun Şu Arkadaşı”

Takvim işliyordu. Bu süre içinde Danıştay saldırısı için gerekli hazırlıklar yapılıyordu.

Toplam 58 görüşme yapıldı.

Akşam saatlerinde Şeyh Salih’in evinde Küçük Salih ve Süleyman ile birlikteydiler. Şeyh Salih Alparslan’ı göstererek Küçük Salih’e “bu arkadaşı okuyun” dedi. Bunun üzerine ertesi gün Alparslan’a bir ayin yapıldı. Ayin diyorum çünkü yapılanların dinler bir ilgisi yoktu ama şöyle bir gerçek vardı Alparslan o okumadan sonra Danıştay cinayeti için Ankara’ya gidecekti.
Burada dikkatinizi çekmelidir, Alparslan’a daha önce yapılan okuma seansı 7 Mayıs’taydı, arkasından Cumhuriyet eylemleri geldi.


14 Mayıs – Cihada Hazırlık

O gün Süleyman Esen ve Küçük Salih Alparslan’ın evine geldiler. Fakat dikkatimizi çekmiştir, ifadelerinde hem Alparslan hem de Süleyman Küçük Salih Hoca’nın da o buluşmada olduğunu söylemekten kaçındılar. Bu durum yıllar sonra Ergenekon mahkemesinde telefon sinyal bilgilerinin incelenmesiyle ortaya çıktı. Uzun uzadıya anlatıldı, tartışıldı, soruldu. Vakit gazetesinin Danıştay üyelerinin fotoğrafını bastığı sayısını da o gün aldı. Bakın o gün nasıl bir trafik yaşandı.

Alparslan’ın saat 13.40’da Süleyman Esen’i aradı, kendisi Üsküdar’da Süleyman ise Ümraniye-Kireçfırını’ndaki evindeydi. Saat 13.57’de Süleyman’ı arayan Küçük Salih ise Ümraniye-Molla Gürani’den sinyal veriyordu. Burası fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden Anadolu yakasına geçerken TEM üzerinde bulunan bir viyadüktü. Yani Küçük Salih Hoca da Anadolu yakasına geçiyordu.
 
Saat 15.31’de Süleyman, Ümraniye-Sondurak’tan Alparslan’ı aradı. Aynı saatlerde Küçük Salih’in telefonu da Sondurak’tan sinyal veriyordu. Buluştukları anlaşılıyordu.

Oysa Süleyman sorgusunda Küçük Salih'ten hiç bahsetmiyor, Alparslan Arslan ile dışarıda Ümraniye'de yalnız görüştüğünü söylüyordu (2008/209 E. 139. CELSE). Süleyman 15.59’da Alparslan’ı bir kez daha aradı, Alparslan o sırada Altunizade’deydi. Alparslan bu arada İsmail Sağır ve Osman ile de 3 kez mesaj alışverişi yaptı ve saat 16.33’te Zeynep Kamil’deydi.

Saat 16.34’te Süleyman Alparslan’ı aradı, bu sırada Süleyman da Zeynep Kamil’deydi ama anlaşıldığı kadarıyla buluşmadılar, çünkü Süleyman saat 16.54’te Alparslan’ı tekrar aradığında Küçük Salihle birlikte Alparslan’ın evinin olduğu Toygar Hamza’ya gelmişti. 

Alparslan’ın evine gittiler, evde Alparslan’ın ev arkadaşı Fetullah Kaya vardı, Alparslan’ın gelmesini beklemeye başladılar.

Bundan sonra Şeyh Salih’in de söylediği o okuma seansı yapıldı. En erken saat 20.16’ya kadar, tam 4 saat boyunca her üçü de buradaydılar. Çünkü Süleyman’ın telefonu bu saatte Üsküdar-yapı Kredi’den sinyal veriyordu. Evden ayrılmışlardı. Alparslan da mahkemedeki ifadelerinde evde 3-5 saat kaldıklarını söyledi.

BAKIN SÜLEYMAN ESEN O GÜNÜ MAHKEMEDE NASIL ANLATIYOR

139. CELSE Süleyman Esen Sorgusu
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz Alparslan Arslan eylem yapmadan bir gün önce Pazar günü Ümraniye’de kendisiyle görüştüm şeklinde bir beyanınız var emniyet ifadenizde, doğru mudur?”
Sanık Süleyman Esen:”Evet efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Pazar günü görüştük diyorsunuz.”
Sanık Süleyman Esen:”Görüştüm efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nerede görüştünüz, kimlerle?”
Sanık Süleyman Esen:”Efendim ben Alparslan Arslan ile yalnız görüştüm,
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nerede görüştünüz?”
Sanık Süleyman Esen:”Efendim Ümraniye’de görüştüğümüzü hatırlıyorum da yani tam olarak nerede görüştüğümüzü,”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sizin evde mi onun evinde mi, başka dışarıda bir yerde mi, kafe de mi?”
Sanık Süleyman Esen:”Dışarıdadır dışarıda efendim. Yani Ümraniye’de çarşıya yakın bir yerdedir görüştüğümüz yer muhtemelen‘‘

   
YALAN  -   SÜLEYMAN ESEN O GÜN ALPARSLAN ARSLAN İLE DIŞARIDA ÜMRANİYE'DE BULUŞTUKLURINI VE YALNIZ OLDUKLARINI SÖYLÜYOR, ALPARSLAN'IN EVİNE KÜÇÜK SALİH İLE BİRLİKTE GİTTİKLERİNİ İNKAR EDİYOR, NEDEN?

Devam edelim;

Alparslan bundan sonra saat 17.48, 20.18, yine 20.18 ve 20.19’da olmak üzere tam 4 kez Hilmi Öztürk ile görüştü.

Alparslan saat 21.28’de de tekrar Hilmi’yi aradığında evden çıkmıştı, telefonu, Selimiye, Küçük Çamlıca, Namazgah ve Zeynep Kamil istikametinden sinyal verdi. Kemalettin Gülen ve Hilmi Öztürk’ün birlikte çalıştıkları büroya gitti. Vakit gazetesinin internet arşivinden birkaç suret bilgisayar çıktısı aldı. Baş sayfada hedef olacak olan Danıştay 2. daire üyelerinin büyük boy ve güncel fotoğrafları vardı.  (EK:7   İŞTE O ÜYELER   gazete kupürü)

Alparslan’ın ifadelerine göre daha önce Danıştay 2. Daire üyelerine telefonda küfreden ve yine Alparslan’ın ifadelerine göre Mustafa Birden’in telefon numarasını bularak Alparslan’a veren Kemalettin Gülen o sırada büroda değildi.

Alparslan bu gazete nüshalarını aldı. Saat 23.09’da evindeydi.

Yarın Türkiye’yi sarsan o yolculuğa çıkacaklardı.

Avukat Zeynep Küçük, 14 Mayıs’taki bu buluşmalar için mahkeme salonunda şöye diyordu: “Siz Alparslan’ın Danıştay saldırısı için yola çıkmadan önceki son gün nerede olduğunu, kimlerle olduğunu dosyadan görebildiniz mi? Alparslan Danıştay için o “cihada” giderken kiminle görüştü, kiminle konuştu, nereden aldı o cesareti görebildiniz mi?”

15 Mayıs- Ölüm Taşıyanı Uğurlamak

Gerçekten de ölüm taşıyordu Alparslan Arslan. Hem zihninde hem de arabasının torpido gözünde…
O gün saat 18.00’e kadar bütün hazırlıklarını tamamlayıp yola çıktı. Yanında Osman, Erhan ve İsmail vardı.
08.56 Alparslan---Süleyman (Bu görüşmeyi yaptığı sırada Alparslan Kadıköy- Bahariye’deydi. Ardından iki yol arkadaşını aradı.

Buradan hareket etti. 12.52 ve 13.34’te Osman ile görüştüğünde ise Ataşehir’den sinyal veriyordu ve bu saatlerde Osman da aynı bölgeye gelmişti. Buradayken bir gün önce kendisine okuma seansı yapan Küçük Salih Hoca ve Süleyman ile yoğun bir telefon trafiği başladı:


13.55 Süleyman--- Küçük Salih
13.56 Küçük Salih---Alparslan
13.58 Küçük Salih---Süleyman
14.02 Süleyman---Alparslan
14.04 Süleyman---Küçük Salih
14.05 Süleyman---Alparslan
14.06 Süleyman---Küçük Salih

Alparslan’ın yola çıkmasına birkaç saat var ve sadece 11 dakika içinde 3 kişi arasında tam 7 görüşme yapıldı…


YALAN – KÜÇÜK SALİH O GÜN ALPARSLAN ARSLAN İLE SADECE BİR GÖRÜŞME YAPTIĞINI, NEDENİNİN İSE BİR GÜN ÖNCESİNE İLİŞKİN BİR ÖZÜR OLDUĞUNU SÖYLEDİ, OYSA GERÇEK ÖYLE DEĞİLDİ, NEDEN YALAN SÖYLEDİ?

Devam edelim.

Saat 16.41’de Alparslan, Osman’ı aradı. Ardından tekrar Küçük Salih Hoca ve Süleyman ile bir telefon trafiği başladı.
16.54 Alparslan---Küçük Salih
16.56 Küçük Salih---Süleyman
16.57 Süleyman---Alparslan
17.00 Süleyman---Küçük Salih

Küçük Salih Hoca olarak bilinen Salih Yaşar mahkeme önünde bu konuşmalar hakkında sorulan sorulara hep aynı cevabı verdi: “Hatırlamıyorum”, “bilmiyorum.”
Alparslan bu görüşmelerden sonra tekrar yol arkadaşlarına döndü, 8 görüşme yaptılar.

Saat 18'de yola çıktılar.

Alparslan Danıştay 2. Daire Başkanı Mustafa Birden’in ev telefon numarasını gömleğinin cebinde unutmuştu. Orhan Kadı2dan o numarayı kendisine bildirmesini istedi. Alparslan yolda hiçbir şey yiyip içmedi, pek fazla da konuşmadı.

O sırada İstanbul’da ise Süleyman Küçük Salih ile görüşüyordu:
21.39 Küçük Salih---Süleyman
21.40 Küçük Salih---Süleyman
İfadelere ve baz istasyonu raporlarına göre Küçük Salih hoca o gece de Şeyh Salih’in evine gitti.

Bu arada bir bilgi daha aktarayım Ergenekon mahkemesinde dinlenen sanıklardan biri de Nusret Aras’tı. Osman Yıldırım’ın Ankara’da yaşayan bir akrabası… O gece Osman onu telefonla aramış ve kaldıkları otelin lobisine çağırıp görüşmüştü. O sırada yanlarında Vakit gazetesinin nüshaları vardı ve Nüsret Aras ile bu gazetenin manşetindeki fotoğraflar üzerine bir konuşma yapmışlardı. Nüsret Aras’ın beyanına göre Osman o gazeteyi göstererek:
“Bu….çocukları yüzünden memleket karışacak” demişti.


DANIŞTAY CİNAYETİNDEN AKLANAN OSMAN YILDIRIM CİNAYETİN NERESİNDE

Danıştay cinayeti için Ankara’ya Osman’la birlikte yola çıkmışlardı. 16 Mayıs 2006 da, Osman Alparslan/ın yanında değildi.

Saat 18,15’te Süleyman Esen Alparslan’ı aradı ve tam 247 saniyelik bir görüşme yaptı. Sorduk, “hal hatır sormak için aradığını” söyledi. Yerseniz artık. Biz devam edelim.
Süleyman ile arasındaki bu görüşmeden hemen sonra Alparslan Osman ile saat 18.19 ve 18. 26’da iki görüşme daha yaptı.
Bu görüşmelerden hemen sonra Alparslan saat 18.32’de tekrar Süleyman’ı aradı. İlginç değil mi? “Hal hatır soruşturması” işte...
Nihayet Kocatepe Camii yakınlarında bir benzin istasyonunda buluştular.

Tartışmaya başladılar.

Alparslan buluşmayı şu sözlerle anlattı: “ben biraz kızdım. Bana küstü. ‘Neden bir şeyden haberim yok’ dedi. Ben de kendisine ‘senden bir şey olmaz’ dedim. Daha sonra kendisi İstanbul’a dönmek istedi, sonra çocuklar ikna ettiler arabaya bindi, birlikte otele döndük…”

Tartışmanın konusunu arabada bulunan diğer iki kişi şöyle anlattı;


132. celse ERHAN TİMUROĞLU
Sanık Erhan Timuroğlu:”Yani niye tartıştıklarını bilmiyorum ama orada Danıştay’la ilgili tartıştıklarını biliyorum. Yani plaka filan konuşmalar ses bize geliyordu, ikisinin arasında geçen konuşma biz İsmail’le orada kesinlikle kararlaştırdık İstanbul’a geri dönecektik. Muhtemelen Alparslan’da dönecekti. Yani hatta kendisi de dedi İstanbul’a döneceğim dedi, dönelim dedi.


133. celse ERHAN TİMUROĞLU
-Bu sırada bir plaka meselesi, plaka plaka yani plakayı teşhis ettin mi? etmedim, plakayı buldun mu? Bulmadım. Böyle bir tartışma geçiyordu aralarında.”

Ama plaka muhabbetini ikisinin arasında geçtiğini duydum. “

Osman benzinlikteki konuşmadan sonra çeşitli mahkemelerde dosya takipçiliği yapan bir tanıdığını, Sinan Berberoğlu’nu aradı. Ona Danıştay’da bir işi olduğunu söyledi ama Berberoğlu Ankara’da değildi. Osman Yıldırım’ın Danıştay’da ne işi olabilirdi?

Alparslan ifadelerinde de teyid ettiği üzere sürekli olarak Daire Başkanını yalnız yakalamaya çalıştı. Otopark’ta arabasını aradı bulamadı. Kargo şirketinden arıyormuş gibi yapıp evinin adresini öğrenmeye çalıştı olmadı. Ama hala Daire Başkanının plakasını dahi öğrenememişti.

Osman Yıldırım bunlardan birini öğrenmek için mi Sinan Berberoğlu’nu aradı?

Zira Sinan Berberoğlu Yargıtay ve Danıştay’da iş takibi yapan bir kimseydi ve Osman Yıldırım’la geçmişe dayanan tanışıklıkları vardı (208/209E. Celse No:221-222-223)

Osman Yıldırım saldırı günü için sürekli olarak saat 14.00’e kadar otelde uyuduğunu, saldırıyı televizyondan öğrendiğini söyledi. Fakat otel kayıtlarında görünmüyordu. Dahası telefon baz istasyonu raporlarına göre sabah saatlerinden itibaren dışarıda ve

Danıştay’dan Ulus’a doğru uzanan Çankırı Caddesi üzerindeydi.

11.39’da, 11.47 ve 11.48’de, yani saldırıdan hemen sonra buradan görüşmeler yapmıştı. İlk sinyalin geldiği Çankırı Caddesi ile Danıştay binasının arası 8-10 dakikalık bir mesafedeydi. Diğer iki sinyal de Selvi Otel’in yakınlarındaki YİBA çarşısından geliyordu.
Elbette Osman Yıldırım ne baz istasyonu raporlarını ne de otel kayıtlarını kabul etti.....



Oysa, OsmanYıldırım Danıştay cinayeti günü yaptığı bir telefon görüşmesinde;

Tıpkı Alparslan Arslan’ın kendisine yakıştırdığı gibi Alparslan Arslan için ‚

GÜZEL YAPMIŞ LA, HELAL OLSUN
NE GÜZEL YAPACAK YA... İŞMİDİR O YA, SALAKLIK
OLUR MU YA... ALLAHIN ASKERİDİR YA.....

Demektedir. (EK:3 Telefon Tapesi)

OSMAN YILDIRIM  ERGENEKON SANIKLARINI NE KADAR TANIYOR

Bakınız Osman Yıldırım tanık olaRak verdiği ifadelerinde çok iyi tanıdığını, samimi ilişkileri olduğunu söylediği Veli Küçük hakkında, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi sorgusunda nasıl ifade vermiş?

11/12/2009 tarihli 127. Celsedeki sorgu  (Ek: 6)

Av. Zeynep Küçük: “ Veli küçük ile sizi Kim tanıştırdı?”
Sanık Osman Yıldırım: “ Tanıştıran kişiyi tam olarak hatırlamıyorum. O dönemde kim tanıştırdı.”
Av. Zeynep Küçük: “ Nerede selamlaştınız?”
Osman Yıldırım: “ Avrupa yakasında.”
Av. Zeynep Küçük: “ Semt söyler misiniz?”
Av. Zeynep Küçük: “ Kaç kere Sirkeci de kaç kere Mecidiyeköy de gördünüz?”
Sanık Osman Yıldırım: “ Onu hatırlamıyorum.”
Sanık Osman Yıldırım: “ Hatırlamıyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ Veli Küçük’le birlikte hiç yemek yediniz mi?”
Osman Yıldırım: “ Yemek yemişizdir evet.”
Av. Zeynep Küçük: “ Kaç kere?”
Osman Yıldırım: “ Bilmiyorum kaç tane.”
Av. Zeynep Küçük: “ Tarihlerini söyler misiniz?”
Sanık Osman Yıldırım: “ Bilmiyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “Yemek yediğinizi biliyorsunuz ancak tarihlerini mi bilmiyorsunuz?”
Av. Zeynep Küçük: “ Veli Küçük’le yemek yediğiniz zaman yanınızda kimler vardı?”
Osman Yıldırım: “ Onu da hatırlamıyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ İkiniz miydiniz?”
Osman Yıldırım: “ Bilmiyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “Yemek yediğiniz tarihleri tam olarak hatırlamamakla birlikte size 93 – 96 aralığı mı desem 96’dan sonra mıdır desem bir cevap verebilir misiniz?”
Sanık Osman Yıldırım: “ Cevap vermiyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ 93 – 96 yıllarında Veli Küçük nerede görevliydi?”
Av. Zeynep Küçük: “ Yemek yediğiniz sırada Veli Küçük nerede görevliydi?”
Sanık Osman Yıldırım: “ Onu tam olarak hatırlamıyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “Bu samimiyet çerçevesinde size Veli Küçük nelerden bahsetti?”
Osman Yıldırım: “ Buna cevap vermiyorum.”
Osman Yıldırım: “ O binaları nasıl hatırlayım şimdi.”
 Av. Zeynep Küçük: “ Veli Küçük’ün ofisiyle ilgili aklınızda hiçbir detay var mı?”
Osman Yıldırım: “ Hatırlamıyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “Veli Küçük resmi görevdeyken kendisini hiç ziyaret ettiniz mi?”
Osman Yıldırım: “ Hatırlamıyorum onu.”
Av. Zeynep Küçük: “ 98’de gördünüz mü?”
Osman Yıldırım: “ Görmüştüm.”
 Av. Zeynep Küçük: “ Kaç kere gördünüz?”
Osman Yıldırım: “ Bilmiyorum tam kaç kere.”
Av. Zeynep Küçük: “ Veli Küçük o sırada nerede görevliydi?”
Osman Yıldırım: “ Hatırlamıyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ Şehir dışından mı gelmişti?”
Osman Yıldırım: “ Bilmiyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ Ne konuştunuz?”
Osman Yıldırım: “ Hatırlamıyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ Yemek toplantısı dostane bir toplantı mıydı belli bir gündemi var mıydı?”
Osman Yıldırım: “Bilmiyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ Oraya sizi kim çağırdı?”
Osman Yıldırım: “ Onu da bilmiyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ Veli Küçük’ün yanında kim vardı?”
Osman Yıldırım: “ Bilmiyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “Veli Küçük’ün İbrahim Genç’in yazıhanesinde size eylem talimatı verdiğini söylüyorsunuz. Tarih neydi?”
Osman Yıldırım: “ Bilmiyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ Tarihini hatırlıyor musunuz?”
Osman Yıldırım: “ Hayır.”
Av. Zeynep Küçük: “ Eylemin ne olduğunu hatırlıyor musunuz?”
Osman Yıldırım: “ Bilmiyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ Veli Küçük, Muzaffer Tekin, İbrahim Genç ve Ziya Aycan’ı Mecidiyeköy’deki Faktoring şirketine zaman zaman gelip giderken gördüğünüzü söylüyorsunuz. Dördünü bir arada hiç gördünüz mü?”
Osman Yıldırım: “ Bilmiyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ Tarih olarak söyler misiniz?”
Osman Yıldırım: “ Tarihi tam olarak hatırlamıyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ Nerede?”
Sanık Osman Yıldırım: “ Avrupa ve Anadolu yakasında.”
Av. Zeynep Küçük: “ Bu görüşmelerin kaç tanesinde yanınızda Veli Küçük vardı?”
Osman Yıldırım: “ Hatırlamıyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ Bu görüşmelerin kaç tanesinde Osman Gürbüz, Habil Küçük, Veli Küçük ve siz bir aradaydınız?”
Osman Yıldırım: “ Hatırlamıyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “Veli Küçük’ün Osman Gürbüz’e hiçbir talimat verdiğini duydunuz mu?”
Sanık Osman Yıldırım: “ Bilmiyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ Veli Küçük’ün Osman Gürbüz’e herhangi birini öldürme emri verdiğini duydunuz mu?”
Sanık Osman Yıldırım: “ Bilmiyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “Nerelerde görüştünüz yani Alparslan Arslan ile Veli Küçük’ü nerede gördünüz?”
Osman Yıldırım: “ Anadolu yakasında olabilir.”
Av. Zeynep Küçük: “ Peki bu görüşmeler iki kere gördünüz ne kadar süreyle bir aradaydılar?”
Osman Yıldırım: “ Hatırlamıyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ Nerede oturuyorlardı?”
Osman Yıldırım: “ Tam hatırlamıyorum.”
Av. Zeynep Küçük: ' Peki Veli Küçük ve Alparslan Arslan’ı bir arada sizden başka gören oldu mu?”
Osman Yıldırım: “ Bilmiyorum.”
Av. Zeynep Küçük: “ Osman Yıldırım Muzaffer Tekin ile Veli Küçük tanışıyorlar mı?”
Sanık Osman Yıldırım: “ Tanışıyorlar.”
Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük: “ Nereden biliyorsunuz tanıştıklarını?”
Osman Yıldırım: “ Nereden bildiğimi bilmiyorum ama bildiğim tek şey var çok iyi tanışıyorlar yani.”
Av. Zeynep Küçük: “ Onları bir arada hiç gördünüz mü?”
Osman Yıldırım: “ Şu an hatırlamıyorum şu an nerede.”
Av. Zeynep Küçük: “ Ne zaman gördüğünüzü hatırlıyor musunuz?”
Osman Yıldırım: “ Yok.”
Av. Zeynep Küçük: “ Kaç kere gördüğünüzü hatırlıyor musunuz?”
Osman Yıldırım: “ Yok.”
Av. Zeynep Küçük: “Yanlarında başka birilerinin olup olmadığını hatırlıyor musunuz?”
 Osman Yıldırım: “ Yok.”
Av. Zeynep Küçük: “ Siz onlarla üçünüz bir araya hiç geldiniz mi?”
Osman Yıldırım: “ Hatırlamıyorum.”
 
Savcıların beyanlarına çok itibar ettiği Osman’ın, Mahkmede güvenilirliğini böyle kanıtlamıştır

Osman Yıldırım askerliğini tamamlayamamıştı, zira bir komutanını dövmüş ve hakkında dava açılmıştı,
2005 yılında hakkında açılan bu davalar hâlâ sürerken, akli dengesinin yerinde olup olmadığının tespiti için GATA’ya sevk edildi. 11 Kasım 2005’e kadar incelemeye tabi tutulan Osman Yıldırım’ın sağlık durumu ile ilgili psikyatri raporunun ruhsal muayene kısmında, şunları kaydetti: “Ayakta, yaşında, özbakımı vasat, etrafına ilgili, mizacı sıkıntılı, huzursuz, mimik ve jestleri mizacına uygun, sosyabilitesi ilişki kurulur, fakat güven vermez nitelikte.

Anksiyöz, madde kullanıyor
Konuşma yakınmacı, ses tonu artmış, uyku normal, iştah normal. Bilinç açık, dikkat ve bellek normal, algı tabii, yönetimi tam. Zeka ve muhakeme klinik olarak yeterli. Fikir akış hızı normal, amaca varıyor. Fikir içeriğinde devam eden mahkemesi, ailesi, işlediği suçlar ve aldığı cezalar ile ilgili yoğunlaşma var. Duygulanımı anksiyöz. Davranışlarında psikomor huzursuzluk, otoriteye tahammülsüzlük, psikoaktif madde kötüye kullanım, sosyal uyum güçlüğü şeklinde değişmeler bulunmaktadır.”
Raporun sonunda, Osman Yıldırım’a “İleri Derecede Antisosyal Kişilik Bozukluğu” tanısı koyuldu. 9 uzman tarafından oy birliği ile verilen kararda ise şu ifade yer aldı, ”Suç tarihinde ve halen askerliğe elverişli değildir.
 Osman Yıldırım’ın  Adli dosya içeriği; 1-Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinin 1989/82 Esas ve 1989/145 sayılı karar belgesinde “Kasten Ablasını Öldürmek(21-04-1989) 20 yıl hapis cezası aldığı. 2-Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’nin 1995/78 Esas ve 1995/250 Karar sayılı karar belgesinde “Öldürmeye Teşebbüs(21-12-1994) suçundan 10 sene ağır hapis cezası aldığı ve bu cezanın Muş Cumhuriyet Savcılığı 2000/1064 numaralı belgesinde bu cezanın infaz edildiği 3-Kırklareli Asliye Ceza Mahkemesi’nin 1998/215 Esas ve 1998/378 karar sayılı karar belgesinde “Hüviyet cüzdanı almak amacıyla kendi ismini sahte olarak beyan etmek (15.04.1998) suçundan yargılandığı anlaşılmaktadır (Ek:4 RAPOR)


UZMANLAR BU RAHATSIZLIK İÇİN NE DİYOR?
‘10 dakikada 10 yalan söylerler’
 PSKİYATRİ uzmanı Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat, ‘Anti-Sosyal Kişilik bozukluğu’nu şöyle tanımladı: “Anti Sosyal Kişilik bozukluğu bulunan kişiler her türlü insan grubundan çıkar. Alt gruplarındaki kişiler, hırsızlık, cinayet ve mafyacılık gibi suçlara meyillidirler. Üst gruplarında ise işadamları, politikacılar bile vardır. Dolandırmaktan, kandırmaktan rahatsız olmazlar.
Öldürüp, onu suçlar
Günah, ayıp, suç tanımazlar. Vicdanları yoktur. Kural tanımazlıklarını, suçlarını, kendileri ve karşılarındakilere rasyonolizm (akla uygun hale getirme) ve projeksiyon (yansıtma) şeklinde açıklarlar. Bir Anti-Sosyal Kişilik, annesini öldürür, hüngür hüngür ağlar. Sonra da annesini suçlar ve haklı gerekçeler çıkartır.”
Bu kişilerin mahkemelerde tanıklık yapmasına hazin hazin, gülerek bakarım. Bu kişiler 10 dakika içinde 10 tane yalan söylerler. Hepsinde de yemin ederler......

    Bakın bir diğer sanık İsmail Sağır Osman Yıldırım için ne diyor?

İsmail Sağır 135 celse „Mahkeme bozulduğunda ise yine şeye ilk duruşmaya çıktığımızda, çünkü Osman’ın vermiş olduğu ifadeler işte itirafçı olduğu, bilmem gizli 9 olduğu bilmem şu olduğu, bu olduğu yazıyor. Bilmem işte bombaları ondan aldım, Veli Küçük azmettirdi. Muzaffer Tekin bombaları verdiğini söylüyor, çünkü Osman mesela kolay kolay herkese iftira atacak bir adam çünkü ben buraya geldiğimde burada gördüm. Adam bana iftira atıyorsa, Erhan’a, Tekin’e yanındaki arkadaşlarına iftira atıyorsa burada ki adamlara hayli hayli atar. Bunu herkes biliyor zaten, onu söylemeye de gerek yok. Osman mesela çok sahtekar birisidir ben bunu burada iyice çözdüm, sahtekardır. Hakiki sahtekardır arkadaşlarını tezgaha düşürür, mesela her türlü şeyi yapacak kapasitede bir adam, tezgahçıdır. „

 
Osman Yıldırım, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki  karar celsesinde Mahkeme Başkanına;

O İngiliz piçinin kurduğu Cumhuriyeti başınıza yıkacağız, evet benim yegane görevim Cumhuriyeti yıkıp 2. Osmanlı devletini kuracağım,  benim şahitlerimi dinlemedin, SEN DA ONUN PİÇİSİN. CUMHURİYETİ YIKIP ŞERİAT DÜZENİ KURACAĞIM.

Demiştir.  (Ek:5 Tutanak)

17 Mayıs- Sürprizlere Hazırlıklı Olun

O gün Türkiye için kara bir gündü. Sabah saat 09.30-10-00 arasında Alparslan arslan tek başına Danıştay binasında içeri girdi ve Danıştay 2. Daire üyelerine kurşun yağdırdı.

Ateş ederken ve bina çıkışında kendisini yakalayan polisle boğuşurken, “Osmanlının torunlarıyız, ya da Allah’ın askeriyiz” türünden bir slogan attı.

Hükümet yandaşları bu saldırıdan sonra gelen tepkilere karşı, tartışmayı hep şu yöne sürüklediler: “ateş ederken Allah’ın askerleriyiz diye bağırmadı.”
Ve…

“Bu da cinayetin nedeninin başörtüsü olmadığını gösterirdi.”

Öyle diyorlardı.........

İşte Danıştay saldırısını yapanların telefon irtibatları ortada.... içlerinde bir tek Ergenekon sanığı var mı? Yok!

Ama durun bir sürpriz var. Cinayetin üzerinden daha iki saat bile geçmeden, Bakan M. Ali Şahin, “sürprizlere hazırlıklı olun” dedi. Aynı günün akşamı İstanbul’daki Muzaffer Tekin için gözaltı kararı çıkarıldı.

Gerekçe neydi?

Telefon irtibatını söylediler ama onunla en sonuncusu 2005 yılı Kasım ayında gerçekleşen toplam 90 saniyelik birkaç telefon ve mesaj dışında irtibat yoktu.

Sonuç:

Bakın bu kişiler arasında Cumhuriyet gazetesinin bombalanması ve Danıştay saldırısı arasında geçen 13 günlük süre zarfında toplam 464 görüşme var ama Ergenekon davası sanıkları ile aralarında bir tek bağlantı, ya da telefon irtibatı yok. En kritik eylem saatlerinde birbirleri ile görüşen ve baz istasyonu raporlarına göre eylem bölgesinde olan kişilere beraat istenirken, hiçbir bağlantısı olmayan kişilere ağırlaştırılmış müebbet hapis istenmesi hangi hukuk ve vicdanla açıklanabilir?

Zeynep Küçük’ün sunumunun ardından sanık Osman Yıldırım, söz istedi, ancak Başkan Özese söz vermedi. Yıldırım ısrar edince, başkan salondan atılmasını istedi. Osman Yıldırım, salondan jandarmalar arasında çıkarılırken “Hepinizin kanını içeceğim” diye bağırdı. Küfür de savuran Yıldırım salondan çıkarıldı. Eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur’un avukatı Filiz Esen, Eruygur hakkındaki davanın düşürülmesini istedi. Filiz Esen mahkemeye verdiği dilekçesinde, “Müvekkilin hiçbir zaman duruşma ehliyeti olmayacaktır. Müvekkil Şener Eruygur’un kalıcı olan ağır beyin harabiyetinin bir sonucu olarak CMK 223-8. maddesi gereğince hakkında düşme kararı verilmesini talep ederiz” dedi.