Darbe sanığı Tuğgeneral Emin Ayık: Komutanımız tavsiye niteliğine emir verdi

15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında Malatya'da dönemin 2'nci Ordu Komutanı Adem Huduti ile 7'nci Ana Jet Üssü Komutanı Tuğgeneral Emin Ayık’ın da bulunduğu 26'sı tutuklu 76 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşmasında ikinci oturum başladı.

DHA


Malatya 1'inci Ağır Ceza Mahkemesince Yakınca Spor Salonu'nda görülen duruşmaya dönemin 7'nci Ana Jet Üssü Komutanı Tuğgeneral Emin Ayık ile birlikte 11 tutuklu sanık getirildi. Elleri kelepçeli olarak cezaevi araçlarından çıkarılan tutuklu sanıklar, geniş güvenlik önlemi altında salona alındı.

Dönemin 2'nci Ordu Komutanı tutuklu sanık Adem Huduti tutuklu bulunduğu Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanırken, dönemin 2'nci Ordu Kurmay Başkanı tutuksuz sanık Avni Angun duruşmaya katılmadı. Davanın '1 numaralı' sanığı Adem Huduti, tutuklu bulunduğu Düzce T Tipi Cezaevi'nden SEGBİS ile duruşmaya bağlandı. Spor salonunun girişinde kontrol noktası oluşturup çevrede güvenlik önlemi alan polis ve özel harekat ekipleri, avukatların yanı sıra tutuksuz sanıklar ve yakınları, müştekileri ve izleyicileri X-ray cihazından geçirerek üst araması yaptıktan sonra içeri aldı.

"ORDU KOMUTANIMIZ TAVSİYE NİTELİĞİNDE EMİR VERDİ"

15 Temmuz darbe girişiminin önemli noktalarından 7’nci Ana Jet Üs Komutanlığı'nda olanlarla ilgili dönemin Üs Komutanı Tuğgeneral Emin Ayık ifade verdi. Emin Ayık bugünkü duruşmada darbe gecesi 2’nci Ordu komutanı Orgeneral Adem Huduti ile telefonla yaptığı görüşmede kendisine uçakların inip- kalkmaması ile ilgili tavsiye niteliğinde emir verdiğini söyledi. Üs komutanı Emin Ayık, FETÖ'cüler ile ile hayatının hiçbir döneminde birlikte olmadığını ve hiçbirini tanımadığını savundu. Tuğgeneral Ayık, Mahkeme Başkanı Vedat Koç'un "Sözde mesaj formunda üs komutanlarından görevine hala devam yazmayan kişiler var mı?" sorusuna, "Mesaj formunu hiç görmedim, inceleme imkanım olmadı" yanıtını verdi. Tuğgeneral Emin Ayık, kargo uçaklarının piste inişini ne zaman öğrendiği sorusu üzerine "04.00 gibi. İniş ise 04.30'da gerçekleşti" dedi. Tuğgeneral Ayık, mahkeme başkanı Koç'un "Adem Huduti ile o gece pistin uçuşlara kapatılması yönünde talimat var mıydı?" sorusuna, "Sayın ordu komutanı iniş kalkış olmamasıyla alakalı bana tavsiye niteliğinde emirlerini aktardı" diye konuştu.

"F4 uçaklarının hangardan çıkıp, ruleye başlaması hangardan çıkmaları emrini verdin mi?" sorusuna ise Ayık, "Emrim olmadı." yanıtını verdi.
Tuğgeneral Ayık, mahkeme başkanı Vedat Koç'un "Size F4'lerle ilgili bilgilendirme yapıldı mı?" sorusuna, "Kule beni aradı ve 'efendim çıkan F4 var" dedi. Bulunduğum yerde telsizle alakalı bir sıkıntı vardı, konuşmaları tam duyamadım. Uçaklar inip karşı tarafa geçtikten sonra F4'leri gördüm ve 'uçaklar geriye dönsün' dedim" diye devam etti.

Tuğgeneral Ayık, "15 Temmuz'da 2'nci Ordu'dan kimle görüştün?" sorusuna ise, "Bir tek ordu komutanımızla görüştüm" yanıtını verdi. Mahkeme Başkanı Koç'un "Semih Terzi ile görüştün mü? Basına yansıdığı kadarıyla Terzi'nin darbe gecesi Diyarbakır 8. Ana Jet Üssü'nden kalkan nakliye uçağıyla Ankara'ya geçiyor. Malatya kule ile bu uçağın teması olduğu ifade ediliyor bu yönde bilgin var mı?" sözleri üzerine, "Ben bunu harekat komutanından öğrendim. Böyle bir kimseyi ben tanımıyordum. Etimesgut Havaalanı ile ilgili bir takım bilgiler sormuş. Haraket komutanı söyledi. Bilgi vermeyin diye söyledim" yanıtını verdi.

Dönemin Üs Komutanı Tuğgeneral Emin Ayık, savunmasında, görevde bulunduğu süre içerisinde çok yoğun ve önemli görevler icra edildiğini yaptıkları işlerde başarılı sonuçlar elde edildiğini ve terör örgütünün belinin kırılmasında sorumlu olduğu üs komutanlığının önemli bir görev gerçekleştirdiğini söyledi. Paralel devlet yapılanması ve FETÖ ile ilgili eğitim ve meslek hayatı boyunca söz konusu yapıyla ilgisinin olmadığını ileri süren Ayık, iddianamede kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmedi.

Tuğgeneral Ayık, Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayınlanan sözde mesaj formunda "görevine devam" yazılmasının kim ya da kimler tarafından yapıldığını bilmediğini savunarak, "Kimler tarafından yazıldığından haberim yok. Benim dışımda gerçekleşmiştir. Ben, 2016 yılında Ağustos ayı itibariyle tuğgenerallikte 4 yılımı dolduruyordum. Görevlendirme bana avantaj sağlamayan bir durum değil, kariyerimde olumsuz bir durumdur" ifadelerini kullandı.
Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının düğüne katılmayı planladığını anlatan Tuğgeneral Ayık, savunmasına şöyle devam etti:

"Annemin rahatsızlığından dolayı planımı değiştirdim. Annemin rahatsızlığı son zamanlarda artmıştı, eşimle ayrıldıktan sonra 7-8 senedir annemle yaşadığım için annemi Ankara'ya götürme kararı verdim. Sabah erkenden yola çıkmayı planlıyordum. Terörle mücadele kapsamında havalanan uçakların bombalarını atmadan BHM (Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi) tarafından çağrıldığı söylendi. Hafta sonu görevlendirmelerine benzer bir görevlendirme olduğunu düşündüm. Saat 21.00'da Tayfun Tuna'yı arayarak, üsse geçeceğimi söyledim ve üsse geçtim. Durumun netleşmesini beklerken, darbeye teşebbüs olaylarını televizyondan izledim. Birliğimi olası sıkıntılara karşı tutmak için üsse geçtim. Garnizonu terk etmedim, birliğimin başında kontrolü sağlayıp, olası bir olumsuzluğa mahal vermedim. Gerekli temaslar sağlanarak, işbirliği içerisinde ortak hareket edilmiştir. Gerekli güvenlik tedbirleri alınıp uçuş sistemlerinin kapatılması sağlanmış, ana ve yedek piste iniş ve kalkışların engellenmesi için gerekli araçlar yerleştirilmiştir. Emniyet müdür yardımcısı Mustafa Kamalak gerçek dışı beyanlar vermiştir. Doğru beyanda bulunmamaktadır. Pistlerin hiçbir kalkışa izin vermeyecek şekilde kuledeki personel tarafından kapatılması sağlanmıştır."

Ayık, üsse 7 kargo uçağının iniş yapmasına izin verdiği iddialarına ilişkin şunları anlattı:
"03.50 uçuş kulesi beni arayarak Eskişehir'deki BHM'den arandık. Kayseri üzerinden bekleyen uçakların bizim üssümüze indirebilecekleri söylendi. Söz konusu kargo uçaklarının üssümüze yönlendirildiğini, indirilmesi, tekrar kaldırılmaması ve personelin gözaltına alınması söylendi. Vali beyle görüşüp durumu anlatmak istedim ama zaman kısıtlı olunca uçakları indirip sonra görüşmek istedim. DHMİ Müdürü ile görüştük vali beyin uçakların indirilmemesi yönünde talimat verildiğini söyledi. Ben de uçaklar indikten sonra görüşeceğimi söyledim. Uçakların yedek piste park etmesiyle, pist kapatıldı. Bu işlemler yapıldıktan sonra vali beyi bilgilendirdim. Talimatlar doğrultusunda bağlı bulunduğum komutanlıklarla hareket ettim. Kuvvet Komutanlarının bilgisi dahilinde ve emriyle gerçekleştirildi. Uçakların her birinin maliyeti 100 milyon doların üzerindendir. Uçakların indirilmemesi, yakıtların olmaması nedeniyle ülkemiz için stratejik imkanlar kaybedilecekti. Emirleri uygun şekilde tam olarak icra ettim. Maddi değeri yüksek olan uçakları düşmekten kurtardım. Darbeye iştirak ettikleri iddia edilen personelleri emniyete teslim edilmesini sağladım. Uçakların inişlerine izin vermeseydim, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın emrine uymamış olacaktım. Uçakları kurtarıp, personelleri emniyete teslim ettim."

Tuğgeneral Ayık, üsten F4 uçaklarını kalkışına izin verdiğini savunarak "F4 uçaklarının kalkışına izin versem, çabam olsa kalkışlarını yaparlardı. Kargo uçaklarının inişi geciktirilip, bu uçaklar kaldırılabilirdi. Kalkış için çok rahat pist başına ulaşabilirlerdi. F4 uçaklarının kalkışına izin verdiğim iddiası gerçek dışıdır" diye savunma yaptı. Tuğgeneral Ayık, iddianamede, cezaevi girişinde Huduti'ye, "Olmadı işte komutanım, başaramadık" sözüne ilişkin ise, "Bir kişinin ifadesi söz sonusu bununla bir sonuca varılamaz. 3 general tanımadıkları kişiler yanında yapmaz diye düşünüyorum. Böyle bir konuşma asla olmamıştır" ifadelerini kullandı.