Cüzam korkutuyor

Ülkemizde kayıtlı 2 bin 500 kadar cüzam hastası bulunuyor. Prof. Dr. Türkan Saylan’ın mücadelesiyle on binlerle ifade edilen hasta sayısı günümüzde 2 binlere dek indi.

Savaş Kürklü

 

Dermatoloji Uzmanı Dr. Nalan Kükürt, cüzamın (lepra) yarattığı tahribat nedeniyle hasta insanların toplum, hatta yakınları tarafından bile dışlanabildiğini belirterek “Bulaşıcılığı son derece düşük olsa da tarih boyunca en korkulan hastalıklarından biri olan cüzam, yapılan başarılı çalışmalar sonucunda günümüzde tamamen iyileşebilen bir hastalık haline gelmiş durumda. Ancak Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre; dünyada hâlâ yaklaşık 4 milyon, ülkemizdeki ise 2 bin 500 kadar cüzamlı olduğu tahmin ediliyor” dedi.

Cildi ve sinir sistemini etkiliyor

Cüzam Haftası nedeniyle açıklama yapan Kükürt, cüzamın öncelikle deri ve sinir sisteminde belirtilerle kendini gösteren kronik seyirli bir enfeksiyon hastalığı olduğunu anımsattı. Kükürt “Hastalığın dünyanın geri kalmış ülkelerinde; daha çok kırsal bölgelerdeki yoksul ve sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamayan toplum kesimlerinde yoğunlaştığını görüyoruz. Bebeklik çağından ileri yaşlara kadar her iki cinste de görülebilen cüzam, genellikle çok çocuklu ailelerde yaygınlaşmış durumda. Tek odada yaşayan, aynı kaptan yemek yiyen, yetersiz ve tek tip beslendiği için vücut direnci düşük ailelerin bireylerinde enfeksiyon daha çabuk yayılıyor” diye konuştu. Cüzam mikrobu taşıyan bir hastayla uzun süreli ve yakın temas sonucunda hastalığa yakalanma riskinin olduğunu ifade eden Kükürt, günümüzde erken teşhis ve düzenli tedavi sonucu tamamen iyileşme görülebildiğini kaydetti.

Kükürt, şöyle devam etti: “Cüzam hâlâ bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalıklar listesinde yer almaktadır. Teşhisi gecikmiş veya hiç tedavi almamış hastalarda 10 ila 15 yıl sonra sakatlıklar gelişebilir. Hastaların ilk teşhis ve tedavileri deri hastalıkları uzmanları tarafından yapılır. Aynı verem tedavisinde olduğu gibi birden fazla ilaçtan oluşan bir kombine tedavi ile en fazla 2 yıl içinde hastalar tamamen iyileşebilirler. Tedavide etkin ilaçların varlığı ve bulaşıcılık durumu baskı altına alınabildiğinden hastalar sadece ön tedavi için hastaneye yatırılırlar. Bu arada meydana gelmiş vücuttaki şekil bozukluklarının düzeltilmesi ise ancak ameliyat yoluyla gerçekleştirilebilir.”