'Cumhuriyet, Cumhuriyet tarihi ile özdeştir'

Cumhuriyet gazetesi yazarı Şükran Soner, "Kamuoyu bilmez ama Cumhuriyet gazetesinin ilk ciddi kapatılması (on günlük) tek parti iktidar uygulamasıdır. Cumhuriyet'in gazetecilik ilkeleri içinde kalan haberciliği ilk şiddetli ceza tepkisini getirmiştir. Tabii ki Cumhuriyet kaçınılmaz 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri sürecinde, sıkıyönetim komutanlıkları kararlarıyla sık sık kapatılacak, ödünsüz devrimleri, demokrasiyi savunma çabaları, gazetenin susturulmak istenmesi, yazarlarının hapsedilmesi ile yanıt alacaktır" dedi.

Tolga Yenigün

7 Mayıs 1924 yılında kurulan ve 85. yaşını kutlayan Cumhuriyet gazetesinin önemli isimlerinden Şükran Soner ile Türkiye Cumhuriyet'inde 'Cumhuriyet'in yerini ve önemini konuştuk. Soner’e göre Cumhuriyet gerçekten dünyada hiç benzeri olmayan bir modelle okurlarıyla bütünleşmiş durumda, okurlar en pahalı ve az sayfalı  gazeteyi alarak  yaşatma sorumluluğunu üstleniyor. Çalışanlarda aynı konumdaki meslekdaşlarının çok altında ücretlerle gazeteyi çıkarma sorumluğunu üstlenmiş durumda. Soner, gazetenin medya dünyasındaki yerini şu sözlerle özetledi:  “Doğrusu dünya ve ülkemizde medya tekelleri cirit atarken, holding çatısı ve çıkarları şemsiyesi dışında, tek başına ayakta kalabilmenin maddi koşulları yokken, siyasal İslamın, cemaatlerin oluşturdukları medya tekelleri hızla artarken, iktidarın güdümünde medya çoğunluğu ele geçirmişken, yaşamak, ayakta kalmak eşyanın tabiatına aykırı gibi bir durum. Ama gerçek. Çünkü yaşamlarını, Cumhuriyet, demokrasi, laikliğin, Atatürk devrimleri ile insan hakları kazanımlarını, geleceklerini giderek daha fazla tehdit altında gören bir bilinçlenme, kenetlenme de gündemde..” Şükran  Soner'in Cumhuriyet Haber Portalı'nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:


- Bize Cumhuriyet'i nasıl anlatırsınız?

ŞS: Cumhuriyet gazetesi sadece Türk basınında değil, dünya medyasında çok özgün bir örnek. Bir nedeni kurucusu Yunus Nadi, ölümünden sonra yönetiminde etkin olan aile bireylerinin, gazete sahipliğini, Atatürk devrimleri, Cumhuriyet, demokrasi, laiklik, aydınlanmacı, çağdaş insanın değerlerinin savunulması aracı olarak görmeleridir. Gazetenin çıkarılması, yaşatılması amacı, bu çizgide bir gazetecilikle topluma hizmet olarak görülmüştür. Ulusal bağımsızlık savaşının kazanılması, Cumhuriyet'in ilanı, devrimlerin başlatılması sürecinde Mustafa Kemal Atatürk yakın arkadaşı Yunus Nadi'nin İstanbul'a dönüp, Cumhuriyet'e karşı olan işgalcileri desteklemiş İstanbul gazetelerinin arasında Cumhuriyet gazetesini çıkararak böylesi önemli bir vizyonu yüklenmesini istemiştir. Kurtuluş savaşı, Anadolu direnişi sürecinde İstanbul'da ailesini bırakarak Mustafa Kemal'in yanına giden, orada çok zorlu koşullarda Yeni Gün gazetesini çıkararak, Kurtuluş savaşı, Anadolu direnişinin yanında yerini alan Cumhuriyet'in milletvekili Yunus Nadi bu görevi gönüllü üstlenip yaşamının amacı haline getirmekle kalmayıp ailesine, çocuklarına devredecektir. Cumhuriyet'in tarihine ilişkin eklerine, yapılmış bilimsel çalışmalara, gazete koleksiyonlarına şöyle bir göz atmak, gazetenin bu görevleri nasıl bir sorumlulukla sonuna kadar yerine getirmek için çaba harcadığının sayısız kanıtını görmeye yeterlidir. Kitlelere etkin ulaşmak için bir yandan dönemin en ileri teknolojilerini, uzman gazeteciliği gerekli kılarken, diğer yandan Türkiye Cumhuriyeti'ni kalıcı kılacak tüm devrimlerin kitlelere özümsetilmesi çabalarını öne çıkarmıştır.

 

- Türk medyasında Cumhuriyet'in konumunu nasıl değerlendirirsiniz?

ŞS: Doğal olarak Cumhuriyet gazetesinin sayfaları devrimler idolojisinin kitlelerin yaşamına yansıtılması örnekleri ile dolup taşmaktadır. Sanayileşme, çağdaşlaşma yaşamını yansıtan görüntüler ile, kültürel devrimlerin yaygınlaştırılması örnekleri yarıştırılmış gibidir. Yeni alfabeyi halka öğretirken iki alfabeli yazıların yan yana yer aldığı sayfalar, sosyal, toplumsal yaşamda kadının yer almasını teşvik eden yaşamın fotoğraf kareleri, devrimlere ilişkin teorik tartışmalar, gelişmeye, toplumsal kalkınmaya ilişkin arayışlar.. Gazetenin klasik gazetecilik kimliğinden baştan ayrılan renkleridir. Bir yandan da Cumhuriyet kimliği, değerleri ödünsüz savunulurken, bağımsız gazetecilik ilkelerine, halkın bilgi edinme hakkına bağlılık titizlikle korunmuştur. Cumhuriyet gazetesinin bu kimliği günümüze kadar genel ilkeleri, çizgisi ile hep korunmaya çalışılmıştır. Bu nedenle gazete sahipliğinin bir diğer boyutu olan işletmecilikte, çok farklı bir yaklaşım sergilenmiştir. Nadi ailesi gazetenin uzun soluklu yaşamı için, bilimsel, ekonomik gerçekliliklerden uzak kalmamakla birlikte, klasik patronaj yaklaşımı içinde olmamışlardır. Çalışanların hakları, gazetenin uzun soluklu yaşatılması için yatırımlar, geçerli sermaye kuralları içinde düzenlenmeye çalışılırken, karlılık arayışı  kaçınılmaz ikinci planda kalmıştır. Genel olarak Yunus Nadi, Nadir-Doğan Nadi kardeşler, yönetici, baş yazar, gazeteci kimlikleri ile, yönetim kurullarında görev alan Nazime, Berrin Nadi, yeğenler.. Ücretliler gibi hizmet karşılığı ücret alırlarken, gelir-gider çerçevesinde yatırım yapılması politikası izlenmiş, dış gelir kaynağı arayışlarından uzak kalınmıştır. Bu çerçeve günümüzde patronajsız, çalışanlarının yönetiminde, sorumluluğunda, vakıf şemsiyesinde yaşatılan gazetenin de ödün verilemez ilkesidir.



- 'Karşı Devrimciler'in hedefi ve Cumhuriyet gazetesinin savunduğu değerleri analatabilir misiniz?

ŞS: Cumhuriyet kimliği, savunduğu değerler doğal olarak Cumhuriyet'i karşı devrimcilerin hedef tahtasına oturturken, Cumhuriyet'in savunucuları, aydınlanmacı, çağdaş yaşamdan yana olanlar için özel bir yere oturtmuştur. Cumhuriyet tarihimizdeki siyasal, toplumsal gelişmeler paralelinde Cumhuriyet yandaşları, karşıtları ayrışması hep yaşanmıştır. Cumhuriyet gazetesine bakış, yaklaşım klasik bir gazeteye bakış, yaklaşımdan çok farklı olunca, Cumhuriyet gazetesinin okuru olsun olmasın Cumhuriyet yandaşlarının sahiplenmelerinin güzelliği yanında karşıtların acımasız saldırıları hep gündemde olmuştur. Kamuoyu bilmez ama Cumhuriyet gazetesinin ilk ciddi kapatılması (on günlük) tek parti iktidar uygulamasıdır. Cumhuriyet'in gazetecilik ilkeleri içinde kalan haberciliği ilk şiddetli ceza tepkisini getirmiştir. Tabii ki Cumhuriyet kaçınılmaz 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri sürecinde, sıkıyönetim komutanlıkları kararlarıyla sık sık kapatılacak, ödünsüz devrimleri, demokrasiyi savunma çabaları, gazetenin susturulmak istenmesi, yazarlarının hapsedilmesi ile yanıt alacaktır. Kapatmaların bir gazetenin yaşatılabilmesi üzerindeki ağır olumsuz yükü bir yana, gazetenin yaşam damarlarının tıkanması, ilan boykotu, aile içinden operasyonlar olarak karşımıza çıkacaktır. Türkiye'nin siyasal, toplumsal gelişmeleri içinde en çok denenen yollardan biri de Cumhuriyet okurlarının cezalandırılmaları, yıldırılmaları, gazeteyi almaktan vazgeçtirilmeleridir.. Karşı devrimciliğin bölücü ırkçı, hele de dinci örgütlenmeleri dönemin koşulları içinde Cumhuriyet okurlarını yıldırmak için her yolu denemişlerdir. Gazetenin bayiliklerde sattırılmaması, elinde gazete olanın dövülmesi, işten atılması, idari kovuşturmaya hedef olması sayısız yöntemlerden en öne çıkmış olanlarıdır. Uygulanan baskılar, şiddet ile bağlantılı olarak da Cumhuriyet gazetesini sahiplenme yine dünyada örneği görülmeyen bir yapılanmayı Cumhuriyet okurları örgütlenmesini yaratmıştır. Elde tutulan, gösterilerek okunan gazete bir kimlik aracı olmuştur. Çok daha ileri bir adım olarak, 12 Mart sürecinde, bir yandan işverenlerin ilan boykotu, bir yandan sıkıyönetim kapatmaları, başta İlhan Selçuk, yazarların tutuklanmaları ile yetinilmemiş, aile içinde kimi mirasçılar kullanılarak iç darbe gerçekleştirilmiştir. Nadir Nadi görevlerinden ayrılmış, işten atılanlara dayanışma olarak çalışanlardan önemli bir bölüm katılmış, hemen arkasından da bilinçli Cumhuriyet okurunun gazeteyi boykot etmesi, okumaması gündeme gelmiştir. Dünyada örneği olmıyan bir toplu protesto, eylem biçimidir. Sonuçta gazetenin darbede öncülük yapmış mirasçıları gazeteyi okutabilme, yaşatabilme koşullarının ortadan kalkması ile bağlantılı yönetimi terk etmek zorunda kalmışlardır. Anne Nazime Nadi'nin girişiminde iş tatlıya bağlanmış, bir yıllık aradan sonra Nadir Nadi, arkadaşları, atılanlar, ayrılanlar geri dönerlerken, okur da geri dönmüştür. Cumhuriyet gazetesi Nadir Nadi ve yazarları sorumluluğunda, yayıncılık politikasında bir tür yönetime katılma anlayışı içinde, kuruluş ilkeleri yayınlanma amaç ve politikalarını 1970'ler dünyası, ülke koşullarına, sosyal devlet yaklaşımına uyarlamış olarak, yeni yayın dönemine geçmiştir. Türkiye'nin ve dünyanın çok çalkantılı bir döneminde Cumhuriyet laiklik karşıtları yanında, ayırımcı ırkçı akımların da boy hedefi olmakla kalmamış, solculuk, komünistlik ile suçlanmıştır. Okurlarının Türkçü-Kürtçü-şeriatçı militan örgütlenmelerinin saldırılarına hedef olmaları 1980'lere yaklaştıkça yoğunluk kazanmıştır. Siyasi iktidara egemen yapılanmalar bağlantılı iş yerlerine Cumhuriyet gazetesi taşınmasının işten atılma, kovuşturma nedeni olması uygulamaları da yoğunluk kazanmıştır. Doğaldır ki Cumhuriyet gazetesi, yazarları aleyhine davaların açılması hiç eksik olmamış, 12 Eylül yeni bir saldırı patlamasını getirmiştir. Bu kez sıkıyönetim komutanlıkları kararları ile kapatmalar çok daha sık ve ekonomik zorlayıcı aracı olmuştur. Yazarlarının yargılanmaları, hapse atılmaları da daha yoğunlukludur. Yine de okur bağlılığı, gazete çalışanlarının kenetlenmeleri, Nadir Nadi kimliğinde, yazarları ile direnme Cumhuriyet'in ayakta kalmasını sağlamıştır. Nadir Nadi'nin ölümünden sonra 12 Eylül sürecinde istenilen sonuçlara vardırılamayan operasyon farklı bir yöntemle gündeme getirilecektir. Hem de aile içindeki üçüncü kuşak yeğenlerin kimileri, gazete içinde çalışanlardan sonradan 2.Cumhuriyet çizgisini seçenler işbirliğinde kurulan bir tuzak operasyonla. Tartışma önce dedikodular lçeğinde Cumhuriyet kimliğini ödünsüz savunan, Nadir Nadi'nin de yakın arkadaşları, yazarlar üzerinden açılır. İlhan Selçuk, Uğur Mumcu ve arkadaşları, yayın kurulu üyesi yazarların takviyesine yönelik, yönetim kurulunda açılan tartışma, 2. Cumhuriyetçilerin kadrolaşmaları eksenindedir. Sonuç Berrin Nadi, Nadir Nadi'nin yakın dostları yönetim kurulu üyeleri, yazarların istifası olur. Yazarlarla birlikte, yönetici aktif gazeteci toplam 33 arkadaşımızın toplu olarak gazeteden ayrılmaları ile yeni bir yönetim darbesi 1990 yılı sonunda gerçekleşmiş olur. Bir yandan da ekonomik olarak gazete zora sokulmuştur. Bir önceki örnekte yaşandığı üzere kimlik operasyonunun ardından çok güçlü bir okur kitlesinin gazeteyi almaktan vazgeçmesi gündeme gelir. Sonuç 2. Cumhuriyetçiler ağırlıklı yönetim ve yazarlar kadrosunun çok kısa süreçte gazeteyi iflas masasına sürüklemeleri olur. Bu arada Berrin Nadi, Yunus Nadi, eşi Nadir Nadi'den sonra, büyük sorumluluk duyduğu Atatürk, Cumhuriyet devrimleri çizgisindeki bir gazetenin yaşatılamamasından kendini de sorumlu tutacak, gazetenin yeniden kuruluş kimliğini koruyarak yayın yaşamına dönmesi için büyük çabalar, özveri gösterecektir.  İşte Cumhuriyet okurlarının da devreye girmeleri ile gündeme gelen uzun soluklu Cumhuriyet'i kurtarma formülleri Berrin Nadi'nin öncülüğünde Cumhuriyet Vakfı'nın kurulmasını gündeme getirecektir. Berrin Nadi'nin eşinden kalan mirasını ortaya koyarak kurduğu parasal değeri belki çok küçük ancak manevi değeri çok yüksek Cumhuriyet Vakfı aileden öncelikle Leyla Uşaklıgil, Lale Tokuş'un desteğini alarak, Cumhuriyet'in isim hakkını da elde etmiş olarak yola çıkacaktır. Aynı süreçte tiraj kaybının da etkisi ile fiilen iflasa sürüklenmiş Cumhuriyet gazetesi sahipliği, iflas masası başvurusu ile noktalanmış olacaktır. 2.Cumhuriyetçi darbeci kadrosu ise hızla Cumhuriyet gazetesinden ayrılarak, başka gazetelere kaçışı gerçekleştireceklerdir. Emekçi çalışanlar geriye dönen yazarlarla birlikte, bu kez sahipsiz, sermayesiz, vakıf şemsiyesinde çok zorlu bir yaşam, ayakta kalma yolunu, koşullarını deneyeceklerdir. İflas eden şirkette batık alacaklar, kıdem tazminatları yıllar sonra iflas masalarından kuşa dönmüş olarak taksitli alınabilse de, sadece okuru ile ayakta kalmaya çalışacak bir gazetenin çalışanı olmanın özverisi, bedeli gündemdedir. Bu bedel yazarları, çalışanları ile eski çizgisinde yayın yaşamına dönen Cumhuriyet'e sahip çıkan okurları için de aynen geçerlidir.
 

- Cumhuriyet okurlarının 'Cumok'ların gazetelerine verdiği desteği nasıl değerlendirirsiniz?

ŞS: Gerçekten dünyada hiç benzeri olmayan bir modelle yaşam savaşımında, Cumhuriyet okurları en pahalı, ona göre çok az sayfalı bir gazeteyi alıp, yaşatma sorumluluğunu üstlenmişlerdir. Çalışanları ise aynı konumdaki meslekdaşlarının çok altında ücretlerle çalışmayı. Berrin Nadi, Atatürk'ün, Yunus Nadi'nin, sevgili eşi Nadir Nadi'nin Cumhuriyet gazetesini yeniden ayağa kaldırmada oynadığı rolden çok mutlu, “Benim işim, sorumluluğum bitti, ben sevdiklerimin yanına gidiyorum, gerisi sizin sorumluluğunuz..” Benzeri cümlelerle sık sık Cumhuriyet yazarları, çalışanları, okurlarına seslenirken, kurduğu vakıf statüsünde düşünce lideri olarak bir tek İlhan Selçuk'a ayrıcalıklı görev yüklemiştir. Cumhuriyet'in kimlik, yayın yaşamı sorumluluğu bundan sonrasında çalışanlarından oluşan vakıf yönetimi ile danışma kurulu üyeleri, en çok da okur sahiplenmesi ile özdeşleşmiştir. Doğrusu dünya ve ülkemizde medya tekelleri cirit atarken, holding çatısı ve çıkarları şemsiyesi dışında, tek başına ayakta kalabilmenin maddi koşulları yokken, Siyasal İslam'ın, cemaatlerin oluşturdukları medya tekelleri hızla artarken, iktidarın güdümünde medya çoğunluğu ele geçirmişken, yaşamak, ayakta kalmak eşyanın tabiatına aykırı gibi bir durum. Ama gerçek. Çünkü yaşamlarını, Cumhuriyet, demokrasi, laikliğin, Atatürk devrimleri ile insan hakları kazanımlarını, geleceklerini giderek daha fazla tehdit altında gören bir bilinçlenme, kenetlenme de gündemde..

 

- Cumhuriyet gazetesinin yazarlarının saldırıların hedefinde olmasının nedenleri nelerdir? Örneğin Ergenekon soruşturmasında da Cumhuriyet’in hedef olduğunu görüyoruz.

ŞS: Tabii ki günümüzde dünya, ülkemizde koşular çok fazla değişmiştir. Emperyalizm, tek kutuplu dünya yaratma tezini, piyasalar düzenini ayakta tutmaya yönelik stratejilerini değiştirmiştir. Irklar ve dinler üzerinden ayırımcılık, yoksul güney dünyasında yaratılan çatışmalarla, zengin kuzey dünyasının ayakta kalması süreci de geçerliliğini yitirmiştir. Kuralsız düzenin kuralsız savaşlarının gündeme gelmesiyle; dünya çapında terörün tırmanışı ile emperyal işgallerin Türkiye'ye yönelik ağır sonuçları yaşanmaktadır. Irak işgali paralelinde Türkiye'de gündeme gelen ılımlı islam iktidarı projesi, 'BOP' tutmayınca hangisinin sahneye konacağı belirsiz yeni emperyal projeler, sonuç olarak Cumhuriyet Türkiyesi'nin birikim, kazanımları, değerlerini kendi çıkarlarına engel olarak görmektedirler.. Gökten zembille iner gibi AKP'nin yaratılması, iktidar olması ile Ortadoğu dengelerindeki değişimlerin, Irak işgalinin aynı tarihlerde yaşanması elbet raslantı değildir. Sonuçta Anayasa Mahkemesi kararı ile laiklik için tehdit oluşturmuş bir parti çoğunluk olarak iktidardadır. Yürütme yetkisi ile yetinmeyip, yasamada elde etiği çoğunluk gücünü kullanarak kamunun her alanını, yargıyı da ele geçirmeyi öngören programlarını hızla uygulamaktadır. ABD merkezli Uluslararası çapta çalışan cemaat, çok sayıda başka cemaatler örgütlenmeleri de katılınca, toplumu değiştirme ele geçirme projesi bir sivil darbe niteliğini kazanmaktadır. Cumhuriyet değerleri ile yetişmiş, çok farklı kimlik, renkler, tonlarda  olsalar da yaşamlarını tehdit altında gören, Atatürk devrimleri, Cumhuriyet kazanımlarına, laikliğe giderek daha çok sahip çıkmak isteyen bir kitlenin, kenetlenmesi olgusu da savunma refleksi olarak giderek güçlenmektedir. Cumhuriyet gazetesinin amaç ve ilkeleri doğrultusunda ayakta kalma, yaşam savaşı giderek daha büyük önem ve anlam kazanmaktadır.. Cumhuriyet gazetesinin, yazarlarının saldırın hedefi, odağında olmalarının, Ergenekon davası kapsamında suçlanmalarının, yargılanmalarının bir başka nedeni, okunması olamaz. Cumhuriyet gazetesinin geçmişi, tarihi, Cumhuriyet'e, yazarlarına, çalışanlarına hele de okurlarına yönelik baskıların, haksız suçlama, saldırıların geri teptiği onurlu örneklerle doludur. Askeri darbeler saldırılarından bile daha güçlenmiş, onurlu sınav vererek güçlenerek çıkmış Cumhuriyet ailesi, Cumhuriyet değerlerinin savunulması bayrağını elinden hiç düşürmeyecektir. Gelecek nice kuruluş yıldönümlerine, 7 Mayıslara.. Cumhuriyet ailemizi büyüterek, güçlendirerek, ortak değerlerimizi yücelterek yürümek dileği ile..