Çocuk İstismarı - Bastırılan Çocukluk
cumhuriyet.com.tr
Görsel ve yazılı basında kısa bir süre önce çıkan bir haber, bir kez daha çocuk haklarının varlığını ve hiçbir şekilde ihlal edilemeyeceğini kamuoyuna anımsatma gereğini duyurmuştur. Konu, yapılmak istenen çok tehlikeli bir girişimle ilgilidir. Nitekim, ilk kez CHP milletvekili Canan Arıtman ve yıllar boyu çocuk haklarını savunan Ankara Barosu avukatlarından Türkay Asma’nın medyada gösterdikleri tepkiyle yapılmak istenenler hakkında haberdar olduk. Yönelim, evlenme ve cinsel suçlarda şikâyet edebilme yaşını küçültmek, küçük yaştaki bir kız çocuğunun cinsel istismarı halinde evlenmeyi kabul ederek istismarcıyı sorumluluktan kurtaracak bir hükmü yeniden yasal çerçeveye sokmayla ilgiliydi. Günümüzde hâlâ aile namusu adına kız çocukların baskı altında tutulduğu, töre cinayetlerinin sürmekte olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu çok çarpıcı girişimin yaşama geçirilmemesi için tepki göstermeyi zorunlu kılmaktadır. Önerinin cinsel sömürüye maruz bırakılarak mağdur edilen çocuklarla ilgili olması tepkimizi haklı kılmaktadır.
Medeni Kanunumuzun 17 yaşını doldurmamış birinin evlenemeyeceği, ancak olağanüstü durumlarda ve pek önemli nedenlerle 16 yaşını doldurmuş olması koşuluyla ve de evlenmesine yargıç kararıyla izin verilebileceği hükmüne rağmen medyadaki haberden evlenme yaşını 14’e indirmek için çaba gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu yönelim şaşırtıcı olduğu kadar ürkütücüdür de! Bir diğer önermeyse belirtildiği üzere Yeni Türk Ceza Kanunu’nun cinsel ilişki kurarak işlenen suçlarla ilgili yapılacak şikâyeti 15 yaşından 14’e düşürme talebidir.
Önermelerin gerekçeleri çok belirgin olmasa da yaşama geçirilmesi halinde çıkacak sonuçlar çok nettir; bu açıdan öneri kabul edilemez niteliktedir. 2000 yılından itibaren yasal açıdan az çok ileri sayılabilecek bazı yeniliklerin tekrar geriye çekilmesi ise dikkat çekicidir.
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin taraf ülkeleri arasında bulunduğu unutuldu mu? Taraf devletler attıkları imza ile onay verdikleri hükümleri acaba göz ardı edebilirler mi? Söz konusu sözleşme uyarınca 18 yaşına kadar birey ‘çocuk’ olarak tanımlanıyor ve önsözünde onun fiziksel, ruhsal ve zihinsel açıdan tam erginliğe erişmemiş olması nedeniyle özel bakıma ve güvenceye gereksinimi olduğunun altı çiziliyor. O halde, 15 yaşında olsa da çocuğun zorlanmadığı, isteğiyle cinsel ilişkiye girdiği yorumu çok sakıncalıdır. O çocuk eğer 14 yaş ve altındaysa durum daha da korkutucudur. Henüz davranışlarının sorumluluğunun tam ayırdına varabileceği olgunlukta değildir.
Cinsel tecavüze uğramış, şiddet görmüş, büyük travma yaşamış bir çocuk tecavüzcüsüyle evlenmeye nasıl zorlanabilir? Salt tecavüzcüyü işlediği suçtan kurtarmaya yönelik bu çaba tecavüz olayının çocuğun ruhunun derinliklerinde açtığı yaraların hiçe sayılmasına yol açacak, onu incitecektir. Duygusal, fiziksel, cinsel (ensest dahil) sömürü alanlarındaki erkek egemen toplum yapısı kendini yeni baştan üretecek, kız çocuğunun bedeni üzerindeki haklarını hiçe sayan denetim ve baskı mekanizmaları bir kez daha gündemin merkezine oturacaktır. Bir yandan erkek egemen toplumsal yapının biçimlendirdiği ‘aile onuru’ baskısı, öte yandan çocuğu cinsel yönden sömürenin onunla evlenmesi suretiyle yasal sorumluluktan kurtarılma olasılığı, girişimin yasallaşması halinde çocuğu her iki yönden evlenmeye zorlayacağı konusunda hiçbir kuşkumuz bulunmamaktadır. Çocuğun kendisiyle ilgili konularda özgür görüş beyan edebilmesi, başka bir deyişle ‘katılım hakkı’ yok sayılacak, herhangi bir çıkış yolu olmayacaktır. Böylelikle tecavüze uğrayarak mağdur edilen kız çocuğu üstüne üstlük tecavüzcüsüyle zorla evlendirilmek suretiyle cezalandırılarak bir kez daha mağdur edilmektedir.
Konuyla bağlantılı bir başka önemli sorunsa kız çocuklardan bir bölümünün aileleri tarafından maddi kazanç uğruna istemedikleri biriyle evlendirilmeleridir.
Araştırmalar bu durumdaki çocukların aile çevrelerinden kaçarak uzaklaştıkları ve bir kez daha risk altına girdikleri/sokuldukları gözlenmiştir. Unutulmaması gereken önemli bir diğer husus, henüz fiziksel ve ruhsal olgunluğa ermemiş bireyin evlenmesinin, onun en temel haklarından biri olan cinsel ve üreme sağlığını zedeleyeceği gerçeğidir.
Yıl 2008; basına yansıyan çok vahim olaylardan şiddetin, hoşgörüsüzlüğün, ayrımcılığın sürmekte olduğunu görüyoruz. Halbuki 2001-2010 yılları arasındaki dönem Birleşmiş Milletler tarafından ‘Dünya Çocukları İçin Barış Kültürü ve Şiddetin Giderilmesi On Yılı’ ilan edilmiştir.
Sonsöz; küçük yaştaki çocukların cinsel sömürüsüne açık kapı bırakılmasını sağlayacak girişimler yerine aile ve toplum düzeyinde kadına ve kız çocuğuna düşük değer veren gelenek kuralların değişmesi yönünde adım atılmalıdır. Kız çocuğu hak sahibidir, hakkın konusu değildir.
Prof. Dr. Esin Küntay Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi