CHP'li Cankurtaran: Bu topraklarda artık bir evladın kanını alacak yer kalmadı

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran, Kayseri'deki hain saldırıyla kahrolduğunu belirtip, "Bu topraklarda artık bir ananın gözyaşını, bir evladın kanını alacak yer kalmadı. Artık yeter diyoruz" dedi.

cumhuriyet.com.tr

CHP Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yasemin Öney Cankurtaran, 'Siyasette algı yönetimi' konulu konferans vermek için Balıkesir'e geldi. Balıkesir ve ilçelerinde partililerle buluşan ve esnaf ziyaretlerinde bulunan Cankurtaran, CHP Balıkeksir İl Başkanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında ise gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kayseri'de bu sabah saatlerinde gerçekleştirilen hain saldırıya dikkat çeken Cankurtaran, "Öncelikle başımız sağolsun. Geçtiğimiz hafta Beşiktaş'taki hain saldırıda 44 vatandaşımızı kaybettik, 155 yaralımız var. Acımız bu kadar tazeyken bugün de Kayseri olayıyla kahrolduk. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyoruz. Şehit ailelerine sabır diliyoruz, yaralılara acil şifalar diliyor ve 'yeter' diyoruz. Bu topraklarda artık bir ananın gözyaşını, bir evladın kanını alacak yer kalmadı. Yeter diyoruz" dedi.

İSTİHBARAT ZAFİYETİ OLDUĞUNU SÖYLEDİ

Cankurtaran sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çok büyük istihbarat zafiyetinin olduğunun söylenmesi gerektiğini düşünüyorum. Yasımız var. Yasımızı yaşıyoruz ama bir sonraki olayların ne zaman olacağını bilmiyoruz. Artık istihbaratın bu konuda çok daha tedbirli davranması gerektiğini düşünüyoruz. Geçen hafta Cumhurbaşkanı bir açıklama yaptı. 20 Temmuz 2015'ten bu güne kadar 1.5 yıllık süreç içerisinde bin 178 şehidimiz olduğunu belirtti. Açıkçası şehit ve yaralı sayılarına ulaşamıyoruz. Geçen hafta itibariyle Genelkurmay'da Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ve Jandarma'nın ayrı ayrı sayfalarında şehit sayılarının kapatıldığını gördüm. Artık şehit sayılarını da tam olarak açıkçası ulaşamıyoruz."

"NEDEN BOMBALI ARAÇLAR BULUNAMIYOR"

Eylül ayında hazırlanan bir rapora da dikkat çeken Cankurtaran, "Türkiye'de sadece PKK'ya ait 61 bombalı aracın olduğu söyleniyor. Dünyada ilk sıralardayız. Bunun içinde IŞİD gibi diğer terör örgütleri yok. Sadece PKK'ya ait olan 61 bombalı aracın bilindiği var raporda. Derhal önlem alınması gerektiğini düşünüyoruz. Cumhurbaşkanı'na ve AKP'ye yönelik sosyal medyadaki eleştirileri anında bulabilen hükümet, neden bombalı araçları bulamıyor? Birazcık da bu yönde titizlikle çalışma yapılması, eleştirilere karşı yapılan titiz çalışmanın bombalı araçlar ve terör eylemleri için de yapılmasına ilişkin uyarılarda bulunmak istiyoruz" diye konuştu.

"İDLİB'DEN CİHATÇI AKINI OLABİLİR"

Suriye'nin farklı bölgelerinde hakim oldukları yerleri kaybeden cihatçıların Türkiye sınırındaki İdlib'e gönderildiğini belirten Cankurtaran, İblid'den Türkiye'ye cihatçı akını yaşanabileceğini vurguladı. Cankurtaran, bu konuda da şunları söyledi:

"Halep'in doğu mahallesindeki militanların boşaltıldığı ve İdlib'e doğru yönlendirildiğine dair açıklamalar var. Daha önceki Şam'daki militanların da İdlib'e yönlendirildiğini biliyoruz. Rakam olarak Halep'in doğu mahallesinden 3 bin 33 militanın Türkiye ve Rusya'nın girişimiyle İdlib'e aktarıldığı; Rus Genelkurmay'ın açıklamasına göre de Şam kırsalından 3 bin 674 militanın İdlib'e gönderildiği bildirildi. Kimisi bizzat, kimisi kendi istekleriyle gelen militanlar. Böyle giderse İdlib Suriye'den ayrılan militanların yeni yerleşim yeri olacak. Uzmanlar, 'İdlib resmen Halep'e dönebilir' diye bir uyarıda bulunuyorlar. Burada yoğunlaşan binlerce militan oldu. İdlib biliyorsunuz Türkiye'ye çok yakın. Türkiye için yeni bir tehlike olabilir. Zira İdlib'e yapılacak başka bir operasyon da buradaki militanlar Türkiye'ye geçebilirler. Buradan İdlib konusunda çok ciddi bir uyarıda bulunalım. İdlib'in yeni Halep olma hususunda uyarı yapan uzmanları dinleyerek, hükümete seslenelim ve diyelim ki 'Lütfen atacağımız her adım barışı getirsin.' Aksi takdirde Türkiye için çok büyük risk var. Yeni bölgedeki vatandaşlar, siviller için büyük risk var. Bunun önüne geçecek önlemlerin alınması gerekiyor. 'Emevi Camisi'nde namaz kılacağız' deyip bu noktaya gelinmesi ve kendi fikirlerini, kendi doğrularını söyleyen Hüsnü Mahalli gibi gazetecilerin içeri alınması; gözaltından tutuklanma sürecine geçilmesi ayrıca tedirgin edici bir süreç. Yani 'Emevi Camisi'nde namazı kılacağız' deyip kılamamanın acısını, Hüsnü Mahalli gibi gazetecilerden çıkarmanın ayrı bir yönü var. Hem basın özgürlüğü açısından hem de Hüsnü Mahalli'nin tutuklanmasını net bir şekilde yargıda tarafsızlığın, bağımsızlığın bitmiş olduğunun tescil edilmesi açısından çok önem teşkil ettiğini bizzat vurgulamak istiyorum."

"HANGİ KONUDA UZLAŞTILAR?"

Gündemin bu kadar yoğun olmasına karşın anayasa değişikliği ve başkanlık sisteminin de gündemde tutulmaya çalışıldığını belirten CHP'li Cankurtaran sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tamamen Cumhurbaşkanının tek başına yargıyı, yasamayı, yürütmeyi kendi tekeline almasını hedefleyen Anayasa reformu ile ilgili buradan hem Cumhurbaşkanı'na hem Devlet Bahçeli'ye seslenişimiz olacak. Fiili durumu bitireceğiz derken, demokrasiyi bitirme noktasına geldik. Fiili durum her zaman hukuka uymak zorundadır. Fiili durum bu şekilde gerçekleştirildi diye hukuk fiili durumu uydurulmaz; anayasa bu duruma uydurulmaz. Bu durum maalesef dediğimiz gibi fiili duruma uyma durumu resmen Türkiye'de demokrasiyi bitirme durumudur. 7 Haziran 2015'ten sonra genel başkanımız, Bahçeli'ye 'Gelin siz başbakan olun yeter ki bu hükümetten kurtulalım' diye son derece uzlaşıcı bir teklif verdi. O zaman hiçbir uzlaşmaya, anlaşmaya yanaşmayan Bahçeli, bugün nasıl oluyor da anayasa değişikliği konusunda bu kadar uzlaşıcı bir durum sergiliyor. Açıkçası bu da çok soru işareti içeren bir şey. Günlerce süren anayasa mutabakat sürecinde -ben şahsen çok merak ediyorum- MHP lideri hangi konularda anlaştı? Yani ne konuşuldu. Acaba maç sohbeti mi yapıldı diyorum ne sohbeti yapıldı da uzlaştık diye sonuca vardılar. Zira çıkan uzlaşılan metinde hiçbir değişiklik yok. Sayın Cumhurbaşkanı hükümetin istediği uzlaşılan maddeler üzerinde hiçbir değişiklik olmadı. Aynı şekilde tek bir kişinin hakimiyetine verilecek, demokrasinin, Türkiye Cumhuriyeti'nin hangi konularda mutabakata varıldığı konusunda şüphelerim var."