Çellistin 'Don Kişot' serüveni
Ünlü çellist Daniel Müller-Schott, 40. İstanbul Müzik Festivali'nde müzikseverlerle ikinci kez buluşacak.
cumhuriyet.com.trKlasik müzik severlerin yakından tanıdığı dünyaca ünlü çellist Daniel Müller-Schott, 40. İstanbul Müzik Festivali kapsamındaki iki konseriyle İstanbullularla buluşuyor.
Müller-Schott 18 Haziran’daki Festival Buluşması konserinde kemancı Renaud Capuçon ve piyanist Anika Vavic ile birlikte Haydn, Şostakoviç ve Brahms’ın “Piyanolu Üçlüleri”ni seslendirdi. Richard Strauss’un “Don Kişot” adlı yapıtı için “Don Kişot benim için en büyük eserlerden biri, çello için çok renkli ama bir o kadar da karmaşık bir yapısı var. Çalarken adeta bir aktör gibi Don Kişot karakterine bürünüp maceraları yaşamanız gerekiyor” diyen çellist bu yapıtı 20 Haziran’da şef Christoph Altstaedt yönetimindeki İDSO eşliğinde seslendirecek. Her iki konser de Aya İrini’de.
Müller-Schott 6 yaşındayken, Münih’teki bir konserde Yo-Yo-Ma’yı “Schumann Çello Konçertosu”nu çalarken dinlemiş ve enstrümanın derin sesinden ve çalanın onu kucaklarcasına sarmasından çok etkilenip çelloyu öğrenmeye karar vermiş. Profesyonel kariyeri ise 15 yaşında Moskova Uluslararası Genç Müzisyenler Çaykovski Yarışması’nda birincilik ödülünü almasıyla başlamış. Bu ödül ile Anne-Sophie Mutter’in dikkatini çeken çellist, onun desteğiyle 17 yaşında Rostropoviç’ten bir yıl ders almış ve birinci sınıf bir enstrümana sahip olmak yolundaki ilk adımları atmış.
Bugün 36 yaşında olan Müller-Schott, New York, Londra, Berlin Filarmoni, Orchestra Nacional de France ve NHK Senfoni Orkestraları gibi dünyanın dört bir yanındaki en iyi orkestralarla; Andre Previn, Neville Marriner, Kurt Masur, Christoph Eschenbach, Mutter, Julia Fischer ve Capuçon gibi ünlü müzisyenlerle çalışmaya devam ediyor.
“Her zaman merak etmişimdir, neden Schumann ya da Dvorak çok popüler olmuştur da, Volkmann ya da Raff geri planda kalmıştır. Bence onların eserleri de sıklıkla çalınmalı ve ben onların elçisi olmaktan mutluluk duyuyorum” diyen Müller-Schott’un bir tutkusu da çello repertuvarının bilinmeyen eserlerini bulup bu repertuvarı genişletmek. Ayrıca çağımızın bestecileriyle çalışmak da onun için büyük bir esin kaynağı. Hocası Rostropoviç’in izinden giden Müller-Schott’a Previn, Olli Mustonen, Sebastian Currier ve Peter Ruzicka gibi besteciler eserlerini ithaf etmiş.
Müller-Schott 1727’de Venedik’te Matteo Goffriller’in yaptığı bir çelloya sahip. Çellosu için, “Böylesine derin ve kuşaklar boyu birçok çelliste esin veren sese sahip bir çelloyu çalmak benim için büyük mutluluk. Öncelikle çok büyük bir sese sahip bu sayede büyük salonları sesi ile doldurabiliyor ve senfoni orkestralarıyla bile çalsam orkestra tarafından kuşatıldığımı hissetmiyorum” diyen müzisyene göre, bir çellistin özgün sesini bulabilmesi ömür boyu süren bir yolculuk: “Sanatçının önce içine bakıp dışarıya ne yansıtmak istediğini bilmesi gerekiyor, ama bu kuşkusuz yıllar içinde kazanılan bir yeti ve gelişmesi ömür boyu sürüyor.”
Orfeo, Deutsche Grammophon, Pentatone ve EMI Classics ile birçok ödül almış 20 albüm kaydeden Müller-Schott’un 2013’te Orfeo etiketli iki albümü daha çıkacak.
Yoğun konser programına karşın boş zamanlarında genç kuşakların müzikle tanışmasına öncülük eden “Rhapsody in School” projesini destekleyen çellist, ilk ve orta düzeydeki okulları ziyaret edip çocuklara çelloyu, klasik müziği ve bestecilere olan tutkusunu anlatıyor. Geriye kalan zamanını spora ve özellikle futbola ayıran sanatçı, konserleri için gittiği şehirlerdeki maçları kaçırmamaya özen gösteriyor. Öyle ki, nisan ayında Mutter ve Lambert Orkis ile İspanya’da turnederken, sahip oldukları tek boş günü hep birlikte Madrid’deki Bayern Münih-Real Madrid maçına giderek değerlendirmişler.