"Cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşeli"

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, HSYK seçimlerini, Adalet Bakanlığı'nın destek verdiği öne sürülen listenin açık ara kazanmasını değerlendirirken, "Bu durum, hukuk devletine giden son adım olmaz diye umut ediyorum. Cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşelidir zaten" dedi.

cumhuriyet.com.tr

HSYK'ya adli yargıdan seçilecek 7 asıl ve 4 yedek, idari yargıdan seçilecek 3 asıl ve 2 yedek üyelik için yapılan seçimden, Adalet Bakanlığının desteklediğini kabul etmediği liste kazandı. Bakanlığın destek verdiği ileri sürülen listenin seçimi açık ara kazanmasını değerlendiren Cihaner, "Oy kullanan kişilerin mülakatlarına, üyelik için aday olan bürokratlar girdi. Oy veren hakim ve savcıları, işe alan kişiler bunlar" dedi.

HSYK'nın eski yapısına getirilen eleştirinin "Yüksek yargı üyeleri HSYK üyelerini seçiyor. HSYK da yüksek yargı üyelerini seçiyor" olmasıydı diyen Cihaner, "Yargı mensuplarını, Bakkallar Federasyonu mu seçecek" diye sordu. "Kurul olarak çalışanların tamamında bu iş böyle olur" diyen Cihaner, şöyle konuştu: "Bunu vesayet gibi gösterdiler, Anayasa değişikliğine en büyük dayanaklarından biri bu oldu. Bakanlık bürokratları, mülakatlarına girdikleri yani işe aldıkları adamların oylarıyla seçilmiş oldular. Bu daha büyük bir vesayettir. Düşünün sizi işe almış olan adam gelmiş 'oy istiyorum' demiş. Bu durum, hukuk devletine giden son adım olmaz diye umut ediyorum. Ayrıca tüm oy kullananların sicilleri gizli soruşturma dosyaları ve kimlik bilgileri bakanlığın elinde. Aday olan bürokratların tamamı Adalet Akademisi ya da Eğitim Merkezi'nde, eğitim görevlisi ya da orada idari görevde olan kişiler. 2 yıllık bir hakim 20 yıllık bir hakimi nasıl tanıyacak. Büyük kopuklu var."

"Cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşelidir"

YSK tarafından hakim ve savcılara propaganda yasağı getirilmesinin anımsatılması üzerine Cihaner, YSK'nın süreçteki sorumluluğunun ikinci sırada geldiğini ifade ederek, şöyle devam etti: "Birde propagandayı yasak etmişsiniz bunun üzerine. Çünkü Anayasanın geçici maddesinde 'adayların propagandası yasaktır' diyor. Anayasanın ifade özgürlüğü, seçme ve seçilme haklarına ilişkin hükümleriyle de çelişiyor. YSK da 'burada her türlü propaganda yasaktır' diye bunu genişletmiş oldu. Asıl seçimi düzenleyen 159. maddede propaganda yasağı yok. Cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşelidir zaten. Bir tarafta disiplinli, her türlü örgütlenme olanağına sahip, teftiş kurlu, Personel Genel Müdürlüğü var. Diğer tarafta tek başına aday olmuş bir arkadaşımız var. O böyle bir yapıyla nasıl rekabet etsin?"

"Ülke gene bir akıl tutulması yaşıyor"

Yapılan değişiklikle hiçbir şekilde giderilmeyecek etik bir sıkıntının ortaya çıktığını kaydeden Cihaner, Anayasa değişikliğinin Ağrı'daki hakimlerin de, Kurul'a gelebilsin diye yapıldığını kaydetti.
"Ama ben seçilenler arasında böyle bir hakim göremiyorum" diyen Cihaner, "Meslek örgütleri bile 'biz şunları destekliyoruz' dedi. 'Birlikte hareket edeceğiz' demedi. Zaten listeden de anlaşılıyor. Çok değişik kaynaklardan gelen adamlar var. Ama bakanlığa baktığımız zaman diyor ki 'biz birlikte çalışacağız.' Bunlar değerlendirildiği zaman, Anayasa değişikliği ilk gündeme geldiği andan itibaren, değişikliğin partinin yargı kollarının kurulmasına yönelik olduğu anlaşılıyor. Bunu şu ya da bu parti diye söylemiyorum. İktidara sahip olan parti kimse onun yargı kollarının oluşturulmasıdır. İnanılmaz şekilde ülke gene bir akıl tutulması yaşıyor. İnsanın aklı almıyor" dedi.

"Hiçbir şey beni yıldıramaz"

HSYK üyeliği için 'keşke aday olsaydım' diyor musunuz şeklindeki soruya ise Cihaner, şöyle konuştu:
"Belli bir basının saldırısı var. Duruşmam önceleri benim üzerimden montaj kayıtlarla Yargıtay yıpratılmaya çalışıldı. Benim Kurul'da bulunduğumu düşünürsek ve dava sürseydi, gene saldırılar devam edecekti. Cuma gene duruşmam var. Belli odaklar tarafından, gene bir şeyler pompalanacak. Benim üzerimden Yargıtay ve hiç suçu olmayan insanlar yıpratılacak. Bu nedenle aday olmayı hiç düşünmedim. Keşke olsaydım da demedim. Ayrıca, bu sürecin savaş benzeri bir mücadele olduğunu düşünüyorum Türkiye'de. Bunun göstergeleri de çok fazla. Hiç bir etik, hiç bir ahlak ve hukuk kuralı tanımadan yapılan bir saldırı söz konusu. O süreç içerisinde de her şey yapılır. Bunlar beni yıldıramaz, doğru bildiğim yönde giderim."