Çamlar Devrilince
cumhuriyet.com.trNe veciz sözler gördü demokrasimiz…
“Alkışlar bize, oylar başkalarına”, “Ortanın solu Moskova’nın yolu”, “Ülkeyi savaşa sokmadım ama sizleri de babasız bırakmadım.” “Dün dündür bugün bugündür”, “Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz”, “Hükümetin başı”, “Toprak işleyenin su kullananın”, “Bu düzen değişmeli”, “Komünistler Moskova’ya”, “Devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir”, “Siz onu küçük Turgut’a anlatın” gibi söylemler, demokrasimizin rekabet koşulları içinde günümüze kadar etkilerini sürdürdü.
Türk ulusunun; kendisinde var olduğu sanılan ve inanılan, ancak bir gün ortaya çıkacağı veya çıkabileceği düşünülen hasletlerinin (özelliklerinin) ortaya konulduğu günleri yaşamaktayız… Halk; demokratik sisteminin ortadan kaldırılması veya rejiminin değiştirilmek istenmesi yönünde yol alındığında, ne yapacağını veya neler yapabileceğini kanıtladı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşları, bunu nasıl sezdi de korkusuzca, kendisini yediden yetmiş yediye sokaklara attı…
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularına, kurucu iradesine, getirdikleri demokratik ve laik rejime, çağdaş uygarlık düzeyini benimseyen halkına, milliyetlerine ve dinsel konumlarına yönelik ne sözler edildi, ne çamlar devrildi… Bir bilseniz!
Yurttaş, baktı ki çamlar devriliyor, ağaçları korumak gerek diye düşündü…
Topluma, gözü dönmüşçesine, akılları kandıran proje enjekte edilmekteydi. Türk ulusunu oluşturan milliyetleri ayaklar altına alan, kurucularını ve kurucu iradeyi usul usul dışlayan, yok sayan, yanlış yaptıklarını akıllara sokan, bir anlayışla karşı karşıya olunduğu gerçeği, artık apaçık görülmekteydi.
Son zamanlarda “Demokrasi bir tramvaydır, istediğimiz yerde biner istediğimiz yerde ineriz”, “Demokrasi bizim için amaç değil, araçtır”, “Bir Müslüman (dindar) cumhurbaşkanı seçeceğiz”, “İki ayyaşın yaptığı yasa muteber de dinin emrettiği neden reddediliyor”, “Üçüncü köprünün adı Yavuz Sultan Selim olsun” gibi perşembenin gelişini simgeleyen, demokrasiyi ve rejimi kökünden değiştirmeye yönelik söylemlerle, ne çamlar devriliyordu…
Atatürk, kurucu irade ve kurucular, ülkenin gazi ve şehitleri, laik ve sosyal rejimi, TC denilen ülkenin kendisi, bayrağı, yurttaşlarının kültürel ve sosyolojik özellikleri, milliyetleri ve dinsel konumları, bu milletin kutsallarıydı, ama ne çare ki!..
Ağaç, yurttaşın kendisi, çamlar ise onun üst değerleridir. Çamlar bir bir devrilmeye başlayınca(!), yurttaş zaten duyumsadığı ve istim üzerinde olduğu süreçte, sıranın kendisine de geldiğini anladı… İstiklal Marşımızın “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak” seslenişinde olduğu gibi ocaklar tütmeye başladı… Halk, “izzeti nefis”, “onur” mücadelesine girişti. Yurttaşın; özüne, öz benliğine, duygu dünyasına, gururuna bu denli -ya istiklal, ya ölüm dedirtecek kadar- müdahale, ağır sorumlulukları getirir. Son zamanların bence en önemli özeti budur.
* Rasim Akkaya Eğitimci