"Büyüme trendi başlamıştır"
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, (köşene çekil kaderine razı ol) mantığının bu ülke insanına yapılabilecek en büyük kötülük olduğunu belirterek, ''O nedenle kim ne söylerse söylesin Türkiye, önümüzdeki dönemde aynı istikamette yatırım, üretim, ihracat ve büyüme yolunda ilerleyişine devam edecektir'' dedi.
cumhuriyet.com.trKonya Ticaret Odası tarafından oda binasında düzenlenen 2008 Yılı Vergilendirme Ödül Töreninde yaptığı konuşmasına, Konya ve Türkiye'de ihracat yapan, vergisini eksiksiz ödeyen tüm iş adamlarını kutlayarak başladı.
Ödül alanların yatırım yapmış, üretim ve istihdam sağlamış, bununla da kalmamış ihracat yapmış, ülkesine döviz kazandırmış ve vergisini ödemiş kişiler olduğunu ifade eden Ergün, iş adamları kazandıkça da bundan Türkiye'nin kazandığını belirtti.
''Büyüme trendi başlamıştır"
Ergün, Türkiye ekonomisinin son yıllarda büyük bir dönüşüm geçirdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
''Krizlerle mağlup olan ekonomimiz, dünyada küresel krizi başarıyla yöneten ve en hızlı şekilde bunun içinden çıkma sürecini başlatan ülke haline geldi. Güven ve istikrar temininde istikrarlı bir Hükümet dönemine yeniden giriyoruz. Küresel kriz bu istikrar sürecini sadece kısa bir süre sekteye uğratmıştır. Bundan önceki dönemde 27 kere üst üste ortalama yüzde 6 hızla büyüyen Türkiye, son 4 çeyrekte bir küçülme yaşamıştır, ama 2009 yılı son çeyreğinden itibaren yeniden büyüme trendine girmiş olacak. 2010 yılı için bir hedefimiz var. Orta vadeli programda minimum yüzde 3,5'luk büyüme öngörmüşüz. 2011 yılında yüzde 4, 2012 yılında yüzde 4,5-5 büyüme öngörmüşüz. OECD 2011-2017 perspektifine baktığımızda Türkiye'nin ortalama yüzde 6,7 ile en hızlı büyüyen ülkelerden biri olacağını görüyoruz. Demek ki büyüme trendi başlamıştır. Geçtiğimiz 1 yıllık süreci kırılma süreci olarak yaşadık ama yukarıya doğru yükselme trendinin başladığını görüyoruz.''
''Bu süre içinde yavaşladığımız, hız kaybettiğimiz doğrudur ama kriz nedeniyle yönümüz değişmemiştir'' diyen Ergün, Türkiye'nin yönünün yukarı ve ileriye doğru olduğunu bildirdi.
Bu süreçte herkesin politikalarını, yeniden hızlı büyüme süreci içine giren ve pazarlarını büyüten bir Türkiye gerçeğine dayalı yapmasının büyük önem taşıdığını anlatan Ergün, iş adamları ve politikacıların bu gerçekle hareket etmesi gerektiğini, iş adamlarının krizi tartışmak yerine artık bu yaklaşımı rehber edinmesi gerektiğini bildirdi.
''Karamsar havadan kurtulmak gerekiyor"
Bazı çevrelerde karamsar bir hava olduğunu, karamsar havadan kurtulmak gerektiğini dile getiren Ergün, şöyle devam etti:
''Bir takım çevrelerin lafına kalırsak, herkesin dükkanını fabrikasını kapatması, herşeyden elini eteğini çekmesi lazımdır. 'Yapacak birşey kalmamıştır krize teslim olmaktan başka.' Böyle bir mantığı kabul edemeyiz. 'Köşene çekil kaderine razı ol' mantığı bu ülke insanına yapılabilecek en büyük kötülüktür. O nedenle kim ne söylerse söylesin Türkiye, önümüzdeki dönemde aynı istikamette yatırım, üretim, ihracat ve büyüme yolunda ilerleyişine devam edecektir. Bu yıl ortalarından itibaren ekonomik toparlanma başladığına dair sinyalleri zaten aldık. Mart ayından itibaren yukarıya çıkış trendini görüyoruz. Açılan şirket sayıları, kapasite kullanım oranlarına, sanayi üretim endeksine baktığımızda bu yılın son çeyreğinde pozitif büyüme rakamlarını yakalayacağımızı açıkça görebiliyoruz. Türkiye bugün dünyanın en büyük 17. ekonomisi haline gelmiştir.''
Son yıllarda ekonomideki belirsizlikleri giderme noktasında önemli adımlar atıldığını dile getiren Ergün, enflasyon ve faiz oranlarını tek haneli rakamlara kadar çektiklerini bildirdi.
Türkiye'nin, parasının sonunda bulunan 6 sıfırdan başarılı operasyonla kurtulduğunu anlatan Ergün, ''Turistler gelip bir şişe su alırlardı. '1 milyon' dediğimizde hayretler içinde kalırlardı. 1 milyon dolar gibi geliyordu onlara. Şimdi 1 lira... O zaman herkes milyoner olmuştu. Bu gerçek bir ekonomi değildi. Gerçek ekonomiye şimdi geçiyoruz'' diye konuştu.
Komşularla iyi ilişkiler ticareti artırdı
Gelişmiş ülkelerin dış ticarette komşu ülkelerle payının yüksek olduğunu, kendilerinin de bu gerçekten hareketle makro ekonomideki belirsizliği gidererek, siyasete istikrar kazandırarak, diplomasiyi canlandırarak Türkiye'yi yatırım, üretim ve ihracat üssüne dönüştürdüklerini anlatan Ergün, şunları kaydetti:
''Bunun en son örneklerinden birisi komşularla 'sıfır sorun' anlayışıyla yürüttüğümüz ilişkilerdir. Komşularla olan ticaret son 7 yıl içinde 5 kat arttı. Bazılarıyla 6, bazılarıyla 10 kat arttığını görüyoruz. Afrika ülkeleriyle olan ilişkileri de artırarak son 3 yılda 5 milyar dolar olan ticaret hacmimizi 17 milyar dolara çıkardık.
Önümüzdeki birkaç yıl içinde 50 milyar dolar hedefine rahatça ulaşabilecek bir potansiyele sahibiz. Türkiye'nin böylesine geniş potansiyeli var. Şimdi 'komşularla sıfır sorun' aşamasını geride bıraktık, maksimum iş birliği aşamasına geçmiş buluyoruz. Yaptığımız bu çalışmalar karşılığını verdi. Açtığımız bu yolda özel sektör de başarılı şekilde ilerledi ve başarılı işlere imza attı. Büyümenin, yatırımların ihracatın gösterdiği rekor seviyedeki artışların mimarı özel sektördür. Bu başarıyı önümüzdeki dönemde de göstereceğimize inanıyorum.''
Kayıt dışı ekonomi
Finans sistemi, faiz oranları, enflasyon, bütçe açıkları gibi konularda önemli mesafeler kat ettiklerini ama kayıt dışılığı önleme konusunda gerekli mesafeyi kat edemediklerini vurgulayan Ergün, kayıt dışılığın ekonominin geneli ve bireysel düzeyde menfi sonuçlar doğuran önemli etken olduğunu bildirdi.
Türkiye'nin kayıt dışı ekonominin yükünü uzun yıllar sırtında taşıyan bir ülke olduğunu ifade eden Ergün, şöyle devam etti:
''Ülkemizde kayıt dışı ekonominin gayri safi milli hasıla içindeki payının yüzde 25-40 arasında değiştiği ifade edilmekte. Bu oran OECD ülkeleri arasındaki en yüksek oranlardan birisi olarak karşımıza çıkıyor. Yapılan hesaplamalar, kayıt dışılıktan kaynaklanan vergi kaybının bu yıl 35 miyar Türk lirası seviyesinde olacağını gösteriyor. 2009 yılı bütçe açığının 50 milyar seviyesinde olduğu düşünülürse ortadaki rakamın büyüklüğü de daha iyi anlaşılmış olacak. Bu 35 milyarın 15-20 milyarını vergi şeklinde tahsil edebilseydik, reel ekonomiyi canlandırma noktasında çok daha iyi yerlerde olabilirdik.''
Kayıt dışının sadece devletin fazla vergi toplaması ekseninde bakılacak bir mesele olmadığını, kayıt dışı faaliyetlerin doğru bilgilere ulaşmada önemi bir engel teşkil ettiğini, vergisini tam ödeyenlerle ödemeyenler arasında haksız rekabet oluşturduğunu anlatan Ergün, ayrıca kayıt dışı çalışanların bir süre sonra rakibini de kayıt dışılığa teşvik ettiğini, bunun da kayıt dışılığın önüne geçilmesine engel olduğunu bildirdi.
Ergün, 2008-2010 dönemi için Kayıt Dışı Ekonomi ile Mücadele Stratejisi Eylem Planı'nı devreye koyduklarını dile getirerek, bu sorunla tek başına devlet organları ve Hükümet'in mücadele edemeyeceğini, iş adamları meslek odaları, sanayi ve ticaret odalarının da destek vermesi gerektiğini vurguladı.
Vergi indirimleri başta olmak üzere mali yükleri azaltan uygulamaların da kayıt dışılığın önlenmesinde tek başına yeterli olmadığının görüldüğünü belirten Ergün, şöyle dedi:
''Zaman zaman bu yollara başvuruldu. İndirim yapılan sektörlerde kayıt dışılığın beklendiği gibi azalmadığını, indirimlerin tam olarak tüketiciye yansıtılmadığını bizzat gözlemledik. Bu kültür doğru bir kültür değil. Dolayısıyla bir adım siz, bir adım biz atalım ve çok yönlü mücadeleyle bunun üstesinden gelelim. Biz Hükümet olarak kayıt dışı ekonomiyi izlemek üzere gerekli alt yapıyı kurduk ve bu alt yapıyı geliştiriyoruz. Takibimizi buna göre çok sıkı şekilde yapıyoruz. Vergi ve prim cezalarıyla karşılaşmak istemeyenler adımlarını buna göre atmalı, kimse 100 liradan kaçmak için 400 lira ödemekten kaçmak durumunda kalmamalı. Bizim geçmişimizden gelen bir ahilik kültürümüz de var. Devleti kandıranların nasıl locadan dışlandığını, pabucunun dama atıldığını biliyoruz. Bu kültürü yeniden canlandırmamız gerekiyor. Her soruna olduğu gibi bu sorunun da üzerine kararlılıkla gitmeliyiz.''