"Burası Silivri zindanı değil, Çiğiltepe'dir"
Ergenekon davasının tutuklu sanığı Mehmet Ali Çelebi, Kurtuluş Savaşı'ndaki Çiğiltepe mücadelesini hatırlatarak, ''Burası bizim için Silivri zindanı değil milletimizin namusu, onuru ve bağımsızlığı için çarpıştığı Çiğiltepe'dir'' dedi.
cumhuriyet.com.trİstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada tutuklu sanık Neriman Aydın'ın çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından söz alan tutuklu sanık Mehmet Ali Çelebi'nin avukatı Hüseyin Ersöz, müvekkili hakkında arama ve el koyma işlemlerine ilişkin İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesince karar verildiğini, arama ve el koyma işlemlerinin ise Ankara'da gerçekleştirildiğini söyledi.
Hüseyin Ersöz, arama ve el koyma işlemleri İstanbul sınırları dışında yapıldığı için İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin yetkisiz bir işlem yaptığını ifade ederek, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 134. maddesine göre de dijital veriler üzerinde inceleme yapıldığını, bu maddenin inceleme maddesi olmayıp el koymayı kapsadığını, buna göre yapılan arama ve el koyma işlemlerinin hukuka aykırı olduğunu kaydetti.
Ersöz, mahkemenin bunlarla ilgili hukuka uygunluk denetimi yapmasını istedi.
Mahkeme heyeti, elde edilen delillerin CMK'ya aykırı kabul edilemeyeceğini belirterek, avukat Ersöz'ün taleplerini reddetti.
Daha sonra iddia edilen ''Ergenekon'' örgütünün ara yöneticisi olmak, örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızma faaliyetleri kapsamına Kara Harp Okulu içinde hücre yapılanması kurmak ve mezun olduktan sonra da muvazzaf subay olarak örgüt adına faaliyetleri devam ettirmekle suçlanan tutuklu sanık teğmen Mehmet Ali Çelebi kürsüye çıktı.
Çelebi, savunmasına, intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar, Deniz Kurmay Albay Berk Erden ve emekli Albay Abdülkerim Kırcı'yı anarak başladı.
Mehmet Ali Çelebi, 26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz'un zaferle sonuçlanmasının en önemli aşamalarından olan Afyon Çiğiltepe mücadelesini hatırlatarak, 57. Tümen Komutanı Reşat Bey'in Çiğiltepe'yi Atatürk'e söz verdiği gibi yarım saatte ele geçiremediği için intihar etmesine göndermede bulunarak, ''Burası bizim için Silivri zindanı değil milletimizin namusu, onuru ve bağımsızlığı için çarpıştığı Çiğiltepe'dir'' dedi.
Harbiye mezunu olduğunu ancak bugün bahriye armasıyla duruşmada yer aldığını söyleyen Çelebi'nin ceketinin üst cebine deniz subaylarının kullandığı armayı taktığı görüldü.
Çelebi, 24 yıllık yaşamının 2 yılını ''sözde örgütün sözde yöneticisi olarak'' Hasdal Askeri Cezaevinde beklediğini, 24 aylık dönem sonunda kürsüye ulaşabilmenin mutluluğunu yaşadığını ifade ederek, ''Gerçeği dile getirebilmek için 2 yıl beklemek zorunda kaldım. 2 yıl boyunca neden bu kadar savunmasız ve korumasızlık içinde bırakıldım?'' diye konuştu.
Ailesine, davayı takip eden Cumhuriyet Gazetesi okurlarına, Türk Silahlı Kuvvetlerine teşekkür eden Çelebi, ''Mustafa Kemal'in neferiyim. Mustafa Kemal Türk milletinin karşısında ne yaptıysa benden de onu göreceksiniz'' dedi.
''İDDİANAMEDE YARATILAN CANAVAR BEN DEĞİLİM''-
''Bu iddianamede hukuk yok. Bu iddianamede belirtilen ben, ben değilim. Bu iddianamede yaratılan canavar ben değilim'' diyen Çelebi, 30 yıl devlete hizmet eden bankacı baba ile infaz koruma memuru annenin çocuğu olduğunu söyledi.
Genç bir subay ve bu davanın en genç sanığı olduğunu belirten Çelebi, ''Orduya ve millete faydalı olmaktan başka bir emel edinmedim. Zulme isyanımız bile bize öğretilen saygı çerçevesinde olacaktır'' dedi.
İddianameyi eleştiren Çelebi, iddianamenin hukuktan yoksun olduğunu savunarak, ''Bu iddianamenin mantığıyla terörist sayılamayacak tek insan bulunamaz. Savunmamın temeli, şahsımda TSK, genelde Türk milletine kurulan tuzağın deşifresidir'' diye konuştu.
Çelebi, tutuklu sanıklardan Kemal Aydın'ın adresinde kendisine yönelik arama yapıldığını ifade ederek, Aydın tutuklandıktan sonra ailesine ziyarete gittiğini, daha önce Aydın'ın evinde hiç bulunmadığını belirtti. Duruşma, Çelebi'nin savunmasını yapmasıyla devam ediyor.
Haberal'ın avukatının açıklaması
Bu arada, halen İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsünde tedavi altında olan tutuklu sanık, eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın avukatı Dilek Helvacı, duruşma salonunun bulunduğu binanın önünde basın mensuplarına açıklama yaptı.
Dilek Helvacı, müvekkilinin hayati risk teşkil eden ciddi sağlık sorunlarına rağmen siyasi baskı neticesinde 17 aydır hürriyetinden kasten mahrum edildiğini savundu.
Helvacı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün mahkemeye 2 Haziranda gönderdiği yazısına dikkati çekerek, bilgisayar, hard disk ve diğer dijital verilerin çok sayıda olması nedeniyle ödenek eksikliği bahanesiyle 1,5 yıldır imajlarının alınamadığı ve incelemelerin tamamlanmadığının açıkça belirtildiğini kaydetti.
Helvacı, ''Adalet Bakanlığı'nın, bugüne kadar, bakanlık tarafından tüm sanıklara ödenek tahsis edilmiş olmasına rağmen niçin 1,5 seneden beri, sadece müvekkilimiz Prof. Dr. Mehmet Haberal ile ilgili incelemelerin ödenek yetersizliği nedeniyle niçin yaptırılamadığının, söz konusu dijital veriler incelenmeksizin cumhuriyet savcıları tarafından nasıl sözde suç delillerine atıfta bulunularak müvekkilimiz hakkında iddianame düzenlendiğinin Türk kamuoyuna açıklamasının zorunlu olduğu kanaatindeyiz'' dedi.