'Bu ülkede demokrasi diye bir şey yok'

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ''Anayasa eğer toplumsal bir sözleşme ise halkın her yerde bu konuyu tartışması, görüş ve önerilerini siyasetçilere aktarması gerekir'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Genişletilmiş İl Başkanları Bölge Toplantı'sına katılmak üzere Van'a gelen BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, merkeze bağlı Bostaniçi beldesini ziyaret ederek, Belediye Başkan Vekili Serkan Arpin ile görüştü. Daha sonra belediye salonunda partililerle bir araya gelen Demirtaş, burada yaptığı konuşmada, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'i, öldürülmesinin 4. yılında saygı ile andığını belirterek, azmettiricilerin ortaya çıkarılması için sürdürdükleri mücadelenin devam edeceğini söyledi.
 

'Yeni bir anayasa tartışmasından çok, nasıl bir anayasa?'

Türkiye'nin, seçim sürecine girdiğini ve seçimle ilgili önemli konu başlıklarının ortaya çıktığını vurgulayan Demirtaş, bunlardan en önemlisinin ise yeni bir anayasa olduğunu ifade etti. Demirtaş, ''Yeni bir anayasa tartışmasından çok, nasıl bir anayasa?'' tartışmasının ülke gündemine alınması gerektiğini bildirerek, şöyle konuştu: ''Yeni bir anayasanın olacağı kesindir. Bundan hiç kimse kaçamaz. Ama nasıl bir anayasa olacağını çok tartışmak gerekir. Anayasa eğer toplumsal bir sözleşme ise halkın her yerde bu konuyu tartışması, görüş ve önerilerini siyasetçilere aktarması gerekir. Şu anda Türkiye şöyle bir tehlike ile karşı karşıyadır. AKP, MHP ve CHP eski statükoyu savunan tekçi zihniyet anayasasında uzlaşmış durumda, kim ne derse desin. Aralarında fark varmış gibi görünse de aslında ırkçı, tekçi, asimilasyoncu, inkarcı anayasada uzlaşmışlar. Her üç parti de 'Anayasa'nın ilk üç maddesi ve başlangıç kısmına dokunulamaz' diyor. Oysa Anayasa'nın tekçi, ırkçı maddeleri zaten başlangıç ve ilk üç maddesidir. Eğer bu konuda uzlaşıyorlarsa ortada demokratik bir Anayasa yok demektir. Bu tekçi zihniyete sahip partiler kendi aralarında anlaşıp Kenan Evren anayasasını makyajlayarak 'yeni anayasa yaptık' diyecekler.''

AKP'nin kafasındaki taslağın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın devlet başkanlığı üzerine kurulu bir hükümet modeli olduğunu öne süren Demirtaş, adil bir modelin ancak 'Demokratik Özerklik'le mümkün olabileceğini, bunun da anayasal güvenceye kavuşması için bu yönde siyasi çalışmalar yapmaları gerektiğini ve Türkiye'nin bundan başka kurtuluş reçetesi olmadığını iddia etti.
 

Heykel ve stat tartışmaları

''Kars'taki heykel ve İstanbul'daki stat tartışmaları gösterdi ki bu ülkede demokrasi diye bir şey yoktur'' diyen Demirtaş, şöyle devam etti: ''Başbakan Erdoğan'ın tek bir talimatıyla 600 milyon lira stat yapımında kullanılmış. Demokrasilerde böyle bir şeyin olmaması gerekiyor. Çünkü stadın yapımından parlamentonun ve hükümetin haberi yok. O şehrin il genel meclisinin, belediyesinin haberi yok. Ama bir başbakan, bir şehre stat yapılması için tek bir talimatla bu işi çözebiliyor. Böyle bir demokrasi anlayışı olabilir mi? 'Ben yaptım ve Galatasaray'ın tek kuruşu yok' diyor. Sanki oğlunun gemiciğini satmış da Arena Stadı'nı yapmış. Sanki cebinden para harcamış da Galatasaray'a bağışlamış. Böyle bir hava yaratmaya çalışıyor. Hangi yetkiyle, hukukla tek bir talimatla sen 600 milyonluk bir stat yaptırabiliyorsun? Bir başbakan, ülkenin bir şehrindeki anıta 'yıkılsın' diyemez, diyememelidir. Başbakanımızın böyle bir yetkisi olmamalıdır. O yetki orada yaşayan halkta, yerel meclislerde olmalıdır. Bu ülkede ıslıklamak, alkış çalmak, başbakanı protesto etmek artık büyük bir günah, suç olarak tartışılmaya başlandı. Sayın Ahmet Türk'ün konvoyu İzmir'de taşlandığında aynı AK Partili yetkililer, 'Ne işi var İzmir'de' dediler. Ama 'Başbakan bir statta yuhalandı, ıslıklandı' diye neredeyse Galatasaray'ı yasa dışı örgüt ilan edecekler. Galatasaray taraftarları kriminalize edilmeye çalışılıyor. Bu kadar vahim bir durumdayız. Bakın yarın, öbür gün Sayın Başbakan, Arena Stadı'nın önüne sandalyesini koyup, 'Bu stadı ben yaptırdım, kimse giremez' diyebilir. Sayın Başbakan'ın içinde bulunduğu ruh hali Türkiye'nin bir otoriter rejime doğru hızla gittiğinin göstergesidir.''

'Van Belediyesi'ndeki yolsuzluk' iddiası

''Van Belediyesinde kendilerinden önceki dönemde yapılan yolsuzluğun'', Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından da açıklandığını ileri süren Demirtaş, belediyenin, 52 milyon liralık bütçesinin yarısından fazlasını AKP milletvekilleri ve eski Belediye Başkanı Burhan Yenigün'ün yakınlarına peşkeş çektiğini iddia etti. Demirtaş, şu ifadeleri kullandı: ''Öyle utanmadan, sıkılmadan yapmışlar. Hepsinin de faturasını kesmişler. Şeffaf yolsuzluk... Belediye Başkanı'nın bütün yakınlarının seyahat giderleri, uçak biletleri belediye bütçesinden karşılanmış. Van halkının paralarının aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yemişler. 122 tane cep telefonu, hattıyla birlikte alınmış. Hepsinin faturalarını her ay tıkır tıkır ödemişler. Gıda alımı yaptıkları şirket burada faturalarıyla birlikte belgeli. Belediye Başkanı'nın kardeşi bu şirketin sahibi. 216 bin lira sadece oradan gıda alımı yapılmış. Görevi olmamasına rağmen her yıl askeri kışlaya 100 bin liralık inşaat yapılmış. Başbakan da Kızılcahamam'da bunu 'Örnek belediye başkanı' göstermiş. Oysa ki bizim belediye başkanlarımız ya da seçilmişlerimiz bir usulsüzlük yaparsa asla koltuklarında oturamaz.''

Selahattin Demirtaş'ın konuşmasının ardından basına kapalı gerçekleşen toplantı, yaklaşık iki saat sürdü. Demirtaş ve beraberindekiler, daha sonra 1993'te ''Hizbullah terör örgütü üyeleri tarafından öldürüldüğü'' belirtilen Özgür Gündem Gazetesi çalışanı Orhan Karaağar'ın Hacıbekir Mahallesi Mezarlığı'ndaki kabrini ziyaret etti. Demirtaş, burada yaptığı açıklamada, 18 yıldır davanın sonuçlanmadığını belirterek bu ve benzeri davalarda yargılanan sanıkların serbest bırakılmasını eleştirdi.