Bu kol size mi ait?

Uludere'de yaşamını yitirenlerin aileleri teşhis ve savcılık aşamasında da acı üstüne acı yaşadı.

cumhuriyet.com.tr

Uludere Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturmada, 35 kişinin yaşamını yitirdiği kayıtlara geçmesine karşın 34 kişinin defnedildiği anlaşıldı. Bütün cesetler otopsi işlemi öncesinde numaralandırılmıştı. Her bir numarayla cesetlerin otopsileri yapılırken toplam 34 ceset kayda geçti. Cesetler dışında “35.” rapor olarak “aidiyeti bilinmeyen organ parçaları” notu ile de bir bacak ile kol incelendi.

Bütün cenazeler ailelere teslim edilirken bu bacak ile kol hastane morgunda bırakıldı. Hastane yetkililerinin durumu savcılığa bildirmesinin ardından harekete geçildi. Savcılık, cenaze yakını aileleri tek tek çağırarak beden parçalarının kendi cenazelerine ait olup olmadığını sordu. Yapılan incelemelerin ardından kopmuş bacağın Hamza Encü’ye, kolun ise Aslan Encü’ye ait olduğu belirlendi. Bu tespitin ardından organ parçaları ailelerine teslim edildi. Aileler de çocukların mezarlarını yeniden kazarak bu parçaları gömdüler.

Katliamdan sağ kurtulan Servet Encü, savcılığa “mağdur” sıfatıyla verdiği ifadesinde, 16.00 sıralarında köyden ayrıldıklarını, sınırı geçip kaçak malları aldıktan sonra 21.00 sıralarında sınırın sıfır noktasına ulaştıklarını söyledi. Genelde askerlerin sınır geçişine göz yumduğunu anlatan Encü, Ortasu ve Gülyazı köylerine dört ayrı koldan girilebildiğini, üç yol kapalı olsa bile bir yolun her zaman mutlaka açık olduğunu ancak o gece tüm yolların tutulduğunu kaydetti. Bunun üzerine beklemeye başladıklarını ve katırların da dinlenmesi için yükleri indirmeye çalıştıkları sırada kendileri hedef alınmaksızın obüs toplarının daha sonra ise aydınlatma mermisinin atıldığını kaydeden Encü, “Sonra uçaklar gelip bizi bombalamaya başladı. Bir grup bir kayanın arkasına sığınmıştı. Kayaları bombalayınca hepsi kayalara gömüldü. İnsanlar, yükler, hayvanlar hepsi gitti, ben 30-40 metre savrularak Türkiye tarafına düştüm” dedi.

‘Sanki gaz bombası atılmış gibi gözümüz yandı’

11 baronun oluşturduğu heyetin görüştüğü tanıklardan Abbas Encü, bombalama sesini duyduklarında endişelenerek olay yerine gittiklerini söyledi. Encü, o gün yaşananları şöyle anlattı: “Bombalamadan sonra sınırdaki devletin güvenlik güçleri askerler zırhlı araçlarına binip hemen kışlalarına gitti; kimse kalmadı orada. Köy halkının göstereceği tepkiden çekiniyorlardı. Biz olay yerine vardığımızda saat gece 11.00-11.30 olmuştu. Biz oraya yetiştiğimizde ölen insanların ve hayvanların parçalarını bir birinden ayırt edemiyorduk. Baktık, aralarında sağ olan var mı diye, 2-3 kişi yaralıydı. O insanları da getirene kadar yolda can verdi. Cenazeler yanmışlardı, tanınmıyorlardı, erimişlerdi. Çok kötü bir koku vardı, insanın gözü yanıyordu, sanki gaz bombası atılmış gibi. Gözlerimizi kapatıyorduk, ağzımızı kapatıyorduk ki cenazeleri bulalım diye. Cenazelerimizi aldık, zaten traktörle getirdik. Traktörle öbür gün saat 11.00’de cenazelerimizi taşıdık.”