"Bu bir AKP darbesidir"
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda Ergenekon soruşturmasının hukuki değil siyasi olduğunu söyledi. Baykal. "Bu bir AKP darbesidir" dedi. Konuşmasında ekonomik verilere de değinen Baykal, 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanmasını istediklerini kaydetti.
cumhuriyet.com.trCHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ergenekon soruşturması kapsamında gerçekleştirilen son gözaltıları değerlendirirken, "Bu uygulamalar, hiç şüphe yok bir darbedir. Darbe, sadece tankla, topla, silahla, üniformayla yapılmaz. Darbe böyle de yapılır ve yapılıyor da. Türkiye, bu darbeyi yaşıyor. Bu darbenin içinde, darbeye karşı hukuku savunmakla, insan haklarını savunmakla sorumlu, görevli mercilerin, makamların bulunduğuna tanık olmakta hepimizi derinde yaralıyor. Ama yaşananın bir darbe olduğu gerçeği, maalesef gözlerde saklanamıyor. Bu, bir darbedir. Elbette siyasal bir darbedir, bir AKP darbesidir. Daha da acısı, bu, bir savcılık darbesidir" dedi.
Baykal, Meclis'te partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Ergenekon soruşturması kapsamında son gözaltıları değerlendirdi. Baykal, Ergenekon soruşturmasının son gözaltılarını sorular yönelterek değerlendirdi. Sözlerine, "Nedir bu dava?" diye sorarak başlayan Baykal şöyle dedi:
"Ergenekon Terör Örgütü deniyor. Mahkeme 'böyle bir değerlendirme yapamazsınız' diyor ama hala Ergenekon Terör Örgütü diye yazanlar yazıyor. Peki bu ne? Türkiye'nin rejimini yakından ilgilendiren böyle bir örgüt nasıl kuruldu, kimler kurdu? Hangi tarihte kuruldu bilen var mı? Başındakiler nasıl değişti bilen var mı? Kapsam nasıl değişti? Genelkurmay Başkanı'na soruyorlar 'siz bu örgütü biliyor musunuz?' diye, 'ben böyle bir şey duymadım' diyor."
Baykal, Ergenekon Terör Örgütü'nden hiç kimsenin haberi olmadığını ileri sürerek, "Askerin, sivilin haberi yok. hiçbir istihbarat örgütünün haberi yok. İddianameden görüyoruz ki bunlar ta 1960' lı yıllar dahil, bütün yakın tarih boyunca etkin bir örgütmüş. Bütün olayların içinde bunlar varmış. Var da nasıl var, kim kurdu, kim yönetti? Bu örgüt AKP'ye karşı kurulmuş örgüt mü, evet öyle anlaşılıyor" dedi.
"AKP'nin adı yokken kurulmuş"
Gözaltına alınan ve tutuklananların "AKP karşıtı" olduğunu iddia edenlere Baykal, "AKP'nin adı yokken kurulmuş. Bu örgüt iddianameye bakıldığında İddianamede taaa 60'lardan bahsediliyor. O zaman kime karşı kurulmuş" diyerek yanıt verdi.
"O zaman kime karşı kurulmuş, kim kurmuş o zamanki hedefi neymiş?" diye soran Baykal, Ergenekon'un ürkütücü bir kavram olarak Türkiye'ye yerleştirilmeye çalıştığını vurguladı. Ergenekon çimentosunun beyinlere aktarıldığını kaydeden Baykal, "Böyle bir teşkilat. Türkiye'de yapılmış yığınla yanlış iş var. Yanlış işler varsa takip edin. 'Hayır biz bu yanlış işleri buraya bağlayacağız. Buradan bir çok yere elimizi kolumuzu tutarak bağlanacağız' Bu güvenilir, ciddi, sağlam hukuki dava niteliğini taşımıyor" diye konuştu.
Baykal, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun Ergenekon soruşturması ile ilgili sözlerini hatırlatarak, "Yargıtay onursal başsavcısı '40 yıllık hukuk hayatımda böyle iddianame görmedim' dedi. Bunu söyleyen bir siyasetçi değil, kendisine güveni saygısı olan bir hukukçu. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir hukukçu böyle bir iddianame görmedi. Böyle iddianame olmaz, kapsamı belli değil, tanık mı, sanık mı, şüpheli mi belli değil, böyle iddianame olur mu?" dedi.
"İddianame değil ithamname"
Ergenekon iddianamelerinin hiç bir somut dayanağı olmadığını öne süren Baykal, "Oradaki her lafın bir bağlantısı olacak. İddia olacak, herkesle ilgili iddianame ise somut olaylara dayalı sağlam kanıtlara dayalı bir iddianame olacak. İddianame ayrıdır, ithamname ayrıdır. İddianamede somut bir iddia olacak, kanıtlara, şahıslar, bağlantılar olacak. Eni sonu belli olacak" diye konuştu.
Mahkemenin iddianameyi tanzim etmek durumunda olduğunu belirten Baykal, "Yığınla isim. Niçin hangi bağlantıyla nasıl belli değil, birbirini tanımayan insanlar aynı terör örgütünün birinci derecede sorumluları olarak orada yer alacak. Bir karmaşa. Ortada hukuki geçerliliği olan bir iddianame var mıdır? tartışması var. O iddianame doğrultusunda insan haklarına, adil yargılanma hakkına saygı gösterilip gösterilmediği de ayrı" dedi.
"Danıştay cinayeti"
Ergenekon sanığı Tuncay Güney'den de "Haham" diye bahseden Baykal, şu iddiaları gündeme getirdi: "Bir yandan tutuklamalar devam ediyor, bu dava görülmeye başlanmış. İfadeler alınıyor, bir yandan yargılama yürüyor bir yandan iddianame hazırlanıyor böyle bir yargılama dünyanın neresinde görülmüş. Böyle bir şeyi mazur görmek mümkün değil. Ortada bir haham var, bir gizli tanık var. İşkence altında alındığı gizlenen iddiaları. Ona dayalı olarak iddianame. Gizli tanık ilgi çekici bir isim. Davanın temel hedefleri şunlar, 'Danıştay cinayeti aslında bir Ergenekon cinayetidir. Cumhuriyet mitingleri aslında bir terör örgütü planlayıp uyguladığı gayrimeşru hükümeti yıkmaya dönük bir faaliyettir. Gizli tanık ablasını öldürmekten hapis cezası almış, öz yeğinini satarak fuhuşa zorlamaktan hapis, Cumhuriyet gazetesinin bombalanması olayından hapis cezası almış, bu kişi Danıştay davası sırasında Atatürk hakkında çok ağır iftiraları çekinmeden yapmış. Böyle bir kişi Ergenekon davasının en temel dayanak noktalarından birisi. Meğer Danıştay cinayetini Ergenekoncular işledi' diyecek. Önce mahkemeye sonra Türkiye'ye kabul ettirecek. Akıl bu kadar kendinden geçti mi? Sorumluluk, vicdan diye bir şey yok mu?"
"Herkesin kendine göre"
Herkesin kendine göre bir "Ergenekon'u" olduğunu vurgulayan Baykal, "Hahamın işkenceyle alınmış itirafları, gizli tanığın durumu, Herkesin kendine göre bir Ergenekon'u var, herkesin hesaplaşılmasını istediği biri var. O da içine girsin diyor. Herkes kendi hesabını Ergenekon üstünden götürmeye çalışıyor. Ergenekon bir süre sonra korku sembolü haline geliyor. Gerçekleri bildiği halde pek çok kişi bunları bana da kulp takarlar diye konuşmuyor" dedi.
Baykal, son gözaltına alınanlarla ilgili de şunları söyledi:
"Türkan Saylan'ın işi ne?"
"Dün kapsamlı ve toplumda büyük heyecan yaratan gözaltılar uygulandı. Devletin eski rektörleri, ÇYDD'nin üyeleri gözaltına alındılar ya da evleri arandı. Olayın resmi bilgi ile aydınlatılmış yönü yok. Mehmet bey (Mehmet Haberal) niçin gözaltına alındı kimse bilmiyor avukat da bilmiyor, daha uzun sürede de bilmeyecek. Saygın önemli bir insan. niye aldığınızı gerekçeleriyle açıklama ihtiyacı bile duymuyorsunuz. Kadıncağız (Türkan Saylan) çok ciddi sağlık sorunuyla karşı karşıya olmasa onu da alacaklar. Bu dernek terör derneği mi? Gerekçeniz var mı, yok aldık gitti. böyle bir durum olabilir mi? Nedir bunların özelliği diye bakıyorum. Haberal bu toplumun yetiştirdiği en seçkin, değerli, en değerli, üreten aydınlarından birisi. sabaha karşı ikide havaalanında uçakta böbrek beklerdi. Koşar ameliyat girerdi, hocaların hocası. Binlerce ailede hayır duası alıyor. Bu insanı niye alıyorsunuz? Alındığı zaman tek derdi eyvah ameliyata girecektim ne oldu hasta? Terör örgütü kurmuş, Türkiye'yi anayasayı, rejimi çığırından çıkaracakmış, hakşinaslıktan uzak bir anlayışla devlet yönetilir mi? Türkan hanım ne yaptı söyleyin, 29 bin öğrenciye burs veriyor. 36 bin genç kızı okula çekmiş. Çağdaş eğitim projesine kendini adamış bunu mu içinize sindiremiyorsunuz, bu projeyi mi engellemek istiyorsunuz? Çağdaş eğitim anlayışı, laik genç kuşakların yetişmesini mi engellemek istiyorsunuz?"
"Savcı darbesi"
İçinde bulunan tablonun çok acı bir tablo olduğunu, hukukun, anayasanın, adaletin, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün bir yansıması olarak hiçbir şekilde anlaşılamayacağını ifade eden Baykal, "Bir acı, karanlık dönemdir. Bu dönemi planlayanlar, uygulayanlar, yönlendirenler, destek olanlar, seyirci kalanlar, tarih içinde sorumluluklarını üstlenmişlerdir. Biz, bu manzarayı ortaya koymak, kabul edilemez bir manzara olduğunu anlatmakla görevliyiz" diye konuştu.
Baykal sözlerini şöyle tamamladı: "Bu, hiç şüphe yok bir terördür. Terör, herkesin kendi enstrümanlarıyla, yetkisiyle, olanaklarıyla yapabileceği bir şeydir. Şimdi böyle terör bir terör uygulanıyor. Bu uygulamalar, hiç şüphe yok bir darbedir. Darbe, sadece tankla, topla, silahla, üniformayla yapılmaz. Darbe böyle de yapılır ve yapılıyor da. Türkiye, bu darbeyi yaşıyor. Bu darbenin içinde, darbeye karşı hukuku savunmakla, insan haklarını savunmakla sorumlu, görevli mercilerin, makamların bulunduğuna tanık olmakta hepimizi derinden yaralıyor. Ama yaşananın bir darbe olduğu gerçeği, maalesef gözlerden saklanamıyor. Bu, bir darbedir. Elbette siyasal bir darbedir, bir AKP darbesidir. Daha da acısı, bu, bir savcılık darbesidir."
"1 Mayıs Taksim'de kutlanmalı"
"Nevruz ve 1 Mayıs’ın tatil olması için öneride bulunmuştuk. 1 Mayıs’ta dediğimize geldiler. Ancak hükümetin hala Nevruz konusunda kafasında hala tereddütler var.1 Mayıs bir bayram havasında Taksim’de kutlanmalıdır. Böyle bir düzenleme yapılırsa her türlü desteği vereceğiz.
Baykal konuşmasında ekonomi ve dış politikadaki son gelişmeleri de değerlendirdi.
''Böyle ekonomi yönetimi olur mu?"
CHP Genel Başkanı Baykal, nisan ayına gelindiği halde, 3 bakanın dün 2009 hedeflerini açıkladığını anımsatarak, ''Böyle ekonomi, devlet yönetimi olur mu?'' diye sordu.
Baykal, Türkiye'nin krize girdiğini ve alınması gereken önlemleri söylediklerini anlatarak, bu yılın bütçesini, 2008'de çıkardıklarını, bütçenin, anlamsız ve boş olduğunu dile getirdiklerini belirtti.
Bu yıl yüzde 4 olarak açıklanan büyüme hedefinin, dün eksi 3,6 şeklinde revize edildiğini vurgulayan Baykal, ''7,6'lık yanılgı olur mu? Ben muhalefet olarak görüyorum sen iktidar olarak görmüyor musun? Bunlar Türkiye'nin hedefi mi tahmini mi temennisi mi? Yaşayarak göreceğiz. Ekonomi güven veren ellerde değildir'' diye konuştu.
Baykal, 3,6 küçülme tespitinin 2008'de yapılamamasının; yüzde 4 şeklindeki büyümenin boş iddialarla ortaya atılmasının; Hükümetin, bu seçimlerde Türkiye'ye zarar verecek şekilde harcama yapmasına olanak vermekten kaynaklandığını öne sürdü. Baykal, 3-5 oy daha fazla almak için gerekli yatırımlara, harcamalara kaynak aktarılmayıp, seçimler için çarçur edildiğini iddia etti.
''Belirsizlik bulutunun arkasında"
Konuşmasında Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan ilişkilerini de değerlendiren Baykal, Ermenistan sınır kapısının açılmasına yönelik tartışmalara değindi.
Türkiye'nin bu konuda ne yapacağına yönelik belirsizlik bulunduğunu belirten Baykal, ''Bu belirsizliğin arkasında ne var? Niye belirsizlik bulutunun arkasında saklanıyoruz? Dışişleri Bakanı nerede? 'Maç yapacağım' diye Erivan'a giden Cumhurbaşkanı nerede? Ağzını niye açmıyor bu konuda?'' diye konuştu.
Deniz Baykal, bu konuda ciddi bir açıklama yapılmadığını ifade ederek, ''Perde arkasında bazı sözler verdik, bazı umutlar yarattık, bekleyişler oluşturduk'' denildiğini söyledi.
Sorunu çözmeye değil, yaşanan krizin, sıkıntının geçiştirilmeye, durumun idare edilmeye çalışıldığını savunan Baykal, ''Böyle konularda gizli diplomasi, perde arkasında pazarlıklar olmaz. Belli aşamaya kadar belki olur ama birisi çıkıp kamuoyuna açıkça gelinen noktayı söylemeli. Türkiye ve Azerbaycan'da milyonlarca insan, bu konuda ne yapılacağını öğrenme ihtiyacında'' dedi.
Baykal, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorunlardan birinin, Ermenistan'ın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden birinin Türkiye olmasına rağmen, Ermenistan'ın, Türkiye ile sınırını kabul etmediğini anımsattı. Baykal, Ermenistan'ın, bu özlemlerini, Türkiye'nin Ermenistan ile kardeşlik, dostluk ilişkileri geliştirmesi önünde kalıcı, aşılamaz bir engel olarak görmediğini kaydetti.
Yeni kurulan bir devletin, bu tip özlemler içinde olmasını, olgunluk ve hoşgörüyle karşılayacak güce, özgüvene sahip olduklarını vurgulayan Baykal, bu durumları daha önce Hatay nedeniyle Suriye ile de yaşadıklarını anlattı. Baykal, ''Bu, bizim için tehdit değil. Bir süre sonra, gerçeklerle yüzleşeceği, ayaklarının suya ereceği umudu içinde onlarla sağlıklı ilişki kurmamızda engel yok. Bunu bahane olarak görmüyorum. Aşılması gereken bir olaydır. Ermenistan'ın rahatlatılması gereken bir konudur. Bu çok vahim değil, zaman içinde düzelir'' diye konuştu.
''1915 nere 2009 nere?"
Ermenistan'ın, Türkiye'yi 1915'te ''soykırım'' yapmakla itham ettiğini, çeşitli ülke parlamentolarında bu yönde karar çıkartarak, Türkiye'yi sıkıştırdığını anımsatan Baykal, Türkiye'nin bu konuda bütün arşivleri açmaya hazır olduğunu söyledi.
Baykal, şöyle devam etti: ''1915 nere, 2009 nere? 100 yıl oluyor, 100 yıl önce yaşandığı iddia edilen olaylar nedeniyle 100 yıl sonraki bir ülkenin siyasetine ambargo konulmak istenmesi, sürekli taviz alınması için bu konunun kullanılması, hiçbir geçerlilik, ciddiyet taşımaz. Bunu yapanlar giderek daha gülünç hale geliyor. Türkiye, soykırım ithamını bir kompleks haline getirmemeli, getirmeyecektir. Bunu, Türkiye'ye yönelik zafiyet konusu haline getirmek isteyenlere, hiçbir zaman itibar etmeyeceğiz. '100 yıl önce öyle olmuş, böyle bitmiş' Geç bunları geç, hepsi tarihin içinde.''
''Yabancı dostlarımız işgale son demiyor?"
CHP Genel Başkanı Baykal, Ermenistan'ın 1992'de Azerbaycan'a yönelik işgal hareketi yürüterek, Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sini işgal etmesinin, önemli bir sorun olduğuna işaret etti.
Ermenistan'ın, Azerbaycan topraklarını işgal ettiğine yönelik başta BM Güvenlik Konseyi'nin kararları olmak üzere, diğer uluslararası kurumların kararları bulunduğuna dikkati çeken Baykal, Ermenistan'ın bu topraklardan çıkmasının uluslararası hukuki bir gerçek olduğunu vurguladı. Baykal, ''Buraya gelip, uluslararası hukuk önerileri yapan yabancı dostlarımız, niçin Ermenistan'ın işgale son vermesini dile getirmiyorlar?'' sorusunu yöneltti.
Baykal, Türkiye'nin, hukuk dışı, uluslararası anlaşmaları ihlal eden, bir ülkenin egemenlik hakkına karşı çıkan bu olay sonrasında Ermenistan ile sınırlarını kapattığını anımsatarak, şunları kaydetti: ''Bunun altında bizim Ermenistan'a yönelik düşmanlık anlayışımız yatmaz. Ermenistan'ın işgaline karşı meşru bir tedbir olarak alınmış, kimse de 17 yıla yakın bir süre geçmesine rağmen, sesini çıkarmadı, 'yanlış, kaldırın' deme hakkını görmedi. Şimdi 'Uzattınız artık, bu sınırları açın' deniliyor. Sınırları açarsak ne olacak, işgal rahatça devam edecek, meşruiyet kazanacak, hukuki, fiili bir meriyet, yürürlük kazanacak. Bu doğru mu? Niye Azerbaycan'ın meşru haklarının elinden alınmasına yönelik politikanın uygulanmasında, Türkiye gibi koca ülkeyi alet olarak kullanmaya kalkışıyorsunuz, nasıl Türkiye'yi yönetenler bunu içine sindiriyor, ülkeyi bu pozisyona düşürmeyi kabul edebiliyorlar? Sınırın kapalı olması Ermenistan'ı ciddi şekilde etkiledi, nüfusu, milli geliri azaldı. Bundan kurtulmak istemesi doğru nokta. Demek önlem etkili olmuş. Ama bunu doğru hedefe bağlamamız lazım. Doğru hedef; işgalden vazgeç, geri çekil. Barışçıl bir yöntemle işgale son vermenin yolu, bu önlemleri kararlılıkla uygulamaktır. Bunları uygulamazsanız, bu sorunları çözmenin başka yolu kalmaz hale gelir.''
''Nerede Dışişleri Bakanı?"
CHP Genel Başkanı Baykal, Ermenistan ile ilgili uluslararası gelişmelerin, lobilerin etkisiyle şekillendiğine, lobilerin, büyük ülkeler üzerinde etkili olduğuna, bu ülkelerin de Türkiye'ye baskı yaptığını söyledi. Baykal, onların da Türkiye'yi ve sorunları anlaması gerektiğini vurgulayarak, Türkiye ile Azerbaycan arasında tarihi, kültürel bağlılıkların bulunduğunu hatırlattı. Baykal, bunları bir kenara bıraksa dahi, iki ülkenin birbirini kırmamasını, sahip çıkmasını gerektiren bir çok neden bulunduğunu belirterek, Azerbaycan'ın, Kafkasya'nın en büyük enerji kaynaklarına sahip, en zengin ülkesi olduğunu kaydetti.
Azerbaycan'ın, Türkiye'nin ideal iş arkadaşı, ortağı olduğuna işaret eden Baykal, şöyle konuştu: ''Hükümet, bir an önce ciddiyetini takınsın, gerekli cesareti göstersin. Göstereceği cesaret, bugüne kadar verilen sözlerden vazgeçmekse, açıkça ilan etsin, söz vermediyse de bunu söylesin. Bu belirsizlik, kuşku ortamı bir an önce dağılsın. Açılacak mı açılmayacak mı hangi şartla açılacak? Hükümet, 'Ermenistan işgal ettiği topraklardan çekilecek, Karabağ'ın statüsüyle ilgili ciddi hukuki süreç başlatılacak' diyebilecek mi? Varsa bir an önce söylesin, yoksa açılacak umudu izlenimi vermekten vazgeçsin. Nerede Dışişleri Bakanı, Dışişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanı? Türkiye'ye teslimiyetçi, nereye çekilirse gireceği izlenimi veren tutum hiç yakışmıyor.''