'Bu anayasa son kullanım tarihi geçmiş bir ilaç gibi'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ''Artık bu anayasa son kullanım tarihi çoktan geçmiş bir ilaç gibi. Bu ilacı kullanmaya devam ettiğimizde şifa değil ,bela buluruz'' dedi.
cumhuriyet.com.trDevlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Belediye Başkanı Cafer Özdemir'in davetlisi olarak geldiği Amasya'da ilk önce Vali Halil İbrahim Daşöz'ü makamında ziyaret etti. Valilik tarafından yapılan Minyatür Amasya Müzesi'ni ve Belediye Başkanı Özdemir'i ziyaret eden Çiçek, düzenlenen iftar programına katıldı. Yemeğin ardından açıklamalarda bulunan Çiçek, Türkiye'nin gelişmesinin önündeki en büyük engelin terör olduğunu belirtti. Çiçek, ''Bütün Milli Güvenlik Kurulu toplantılarının 1961'den 1971'den bu tarafa değişmez birinci gündem maddesi güvenlik ve terördür. Eğer bu son bir iki yılın meselesi ise 71'de olanı nasıl izah edeceğiz'' diye konuştu. Her hükümetin terör sorununa çözüm bulmaya çalıştığını söyleyen Çiçek, ''Demek ki bu partiler arası bir sorun değil, partiler üstü bir sorundur. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sorunudur. Hükümetlerin görevi de elde imkan neyse, gücü neyse, kuvveti neyse bunu içeride bir vatanseverlik suçlamasına götürmeden kim ne biliyorsa bu belanın ülkemizden defedilebilmesi noktasında tavsiyesini, telkinini söylemelidir. Suçlamak yerine insanlar ortaya çözümlerini koymalıdır'' dedi.
Çiçek, Türkiye'deki cezaevlerinde 38 ayrı terör örgütüyle ilişkili kişilerin yattığını belirten Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Hepsi cebir ve şiddet kullanarak can yakmış, kan dökmüş veya kamu malına zarar vermiş 38 ayrı terör örgütü. Bunlardan bir kısmı sol fraksiyondur, bir kısmı etnik terördür, bir kısmı da mübarek İslam dininin barış dini olmasına rağmen kan dökerek bir şeyi gerçekleştireceğine zanneden radikal terör. Türkiye bu üç terörü dünyada yaşayan tek ülkedir. Dünyada başka yok. O halde bu terör örgütleri dış kaynaklı olmasa bir gün yaşayamaz. En güçlüsü bir hafta yaşayamaz sizi temin ederim. Bir aileyi bile geçindirmek zor iken 26 seneden bu tarafa bu kanlı terör örgütü silahı nereden alıyor? Mühimmatı nereden alıyor? Çoğu ilkokul mezunu bile olmayan bu terör örgütü mensuplarına bu taktiği, bu stratejiyi, bu propagandayı, bu bomba yapmayı, ateşlemeyi, bu eğitimi kim veriyor? Sıkıştıkları zaman bunları kim himaye ediyor? Neden bunları iade etmezler, iade ettiklerini de niye başımıza bela ederler? Bugün Türkiye'nin uğraştığı terör örgütü bu güne kadar yer yüzündeki en fazla dış desteğe sahip bir örgüttür. En fazla kan döken bir örgüttür. En fazla yardım alan bir örgüttür''.
Terör örgütünün eylemlerinin başladığı tarihin GAP Projesi'yle aynı dönem olduğuna dikkati çeken Çiçek, ''Bu proje bittiği takdirde, 90'lı yıllarda çoktan bitmiş olması lazımdı, Türkiye bugün ilk 10'un içerisinde büyük bir ihtimalle olacaktı. Bak şimdi 2023'ü hedefliyoruz. Türkiye en az 20 sene kaybetti. 25 sene kaybetti. Bize bu süreyi kaybettirenler bize bu imkanı kaybettirenler bu işin arkasında olanlardır'' dedi.
'Tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek millet'
Terör konusunda hiç bir hükümeti, ''şunu yapmadı, bunu yapmadı, vatan haini diye'' suçlamamak gerektiğini söyleyen Çiçek, şunları kaydetti: ''Ben inanıyorum ki herkes terör konusunda elinden geldiği kadar bir çabanın içerisinde olmuştur. Birbirimizin denemesini vatanseverlik noktasında yapmayalım. Yoksa vatanseverliğin kantarı yok. Bu ülkede yaşayan, 'ben ayrı bayrak istiyorum, ayrı devlet istiyorum, ayrı vatan istiyorum' demediği sürece, iki ayrı milletiz deyip milleti 2-3-5 parçaya bölmediği sürece partisi ne olursa olsun, dini ne olursa olsun, görüşü, kanaati ne olursa olsun, hepsi bu ülkede birinci sınıf insandır. Hepsi vatanseverdir. Hepsi benim başımın tacıdır. Benim öz kardeşimdir. Meseleye böyle bakarsak teröre en büyük darbeyi buradan vururuz. Onun için diyoruz ki tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek millet gerisi teferruat.'' Çiçek, ülkede artık yumruk sıkmaya değil el sıkmaya ihtiyaç olduğunu belirterek, ''Birbirimizin elini sıkacağız'' dedi.
'Türkiye'de eksik bir demokrasi var'
Türkiye'de eksik bir demokrasi olduğunu savunan Çiçek, 1982 Anayasası'nın ''imtiyazlılar anayasası'' olduğunu ifade etti. ''Bu ülkede imtiyazı olmayan bir tek kesim var o da bizatihi vatandaşın kendisidir. Vatandaşın imtiyazı yok'' diyen Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Halbuki birinci sınıf demokraside devletin sahibi millettir, halktır rejimin sahibi de halktır. Ondan üstün güç yoktur. Diğer her kesim yasaması da yürütmesi de yargısı da ve yürütmenin değişik organları da millete hesap vermek mecburiyetindedir. Yaka paça hesap vermek değil. Bir şey varsa ya ona ya onun temsilcilerine hesap verirsin. Gelin görün ki bugünkü 82 Anayasası halkı imtiyazlı kabul etmediği için halka şaşı baktığı için halka yukardan baktığı için 'cahildir ne yaptığını bilemez mutlaka bir vasiye ihtiyacı vardır' anlayışı egemen olduğu için milletin başına oligarşik adacıkları kondurmuşlardır. Dolayısıyla her birinin ayrı imtiyazı var. İmtiyazı olmayan sadece millet. Ee milletin imtiyazı olmayınca onun seçtikleri de manevra alanı da fevkalade sınırlıdır. Ama vatandaşımızda da şöyle bir şey var. Her şeyin hesabını seçtiğinden sorar. Seçtiğinden yani benden sorar. Arkadaşlarımızdan sorar. Belediye başkanından sorar. Neticede siyasetçiden sorar. Ama vatandaşımız bu soruyu sorarken bu anayasaya göre bunun yetkisi var mı,Sorumluluğu var mı diye sormaz.''
KPSS
Gündemde KPSS olduğuna işaret eden Çiçek şunları kaydetti: ''KPSS ile ilgili bir sıkıntı var. Her gittiğimiz yerde soruluyor. Ama hiçbir Allah'ın kulu da demiyor ki bu ÖSYM imtihanıyla hükümetin ne alakası var? Bana ne soruyorsunuz bunu. Komisyonu ben kurmuyorum. ÖSYM Başkanını ben atamıyorum. Değerlendirmeyi ben yapmıyorum. Hiç alakam yok. Peki bunun hesabını benden niye soruyorsun? E çünkü benden başka karşısına çıkan yok da ondan. Madem bunun hesabını benden soracaksın o zaman yetkisini de ben isterim. Çünkü yetkiyi başkası kullanacak hesabı ben vereceğim. Dünyada böyle bir demokrasi yok. Gelsin ÖSYM'nin Başkanı onu oraya getirenler vatandaşın önüne çıksın. Hesabını versin. Mikrofonun karşısına çıksın desin ki aslı esası şudur şudur şudur bunların izahını yapsın. Niye ben vereceğim. Yetkim olmayan davul bende çomak başkasında. Benden istenilen havayı çalmamı istiyor. Böyle bir demokrasi olabilir mi? Böyle bir demokrasi olmaz. Olmaması için yapılması gereken şey sözün sahibininde milletin olması lazım. Kararın sahibinin de milletin olması lazım. Bu olmadığı sürece bu sıkıntıları bu çelişkileri yaşamaya devam ederiz. Bunun için ilk yapılması gereken iş bu 82 Anayasası'nın değiştirilmesidir.''
'Bu anayasa bize dar geliyor'
1982 Anayasası'nın 28 yıl önce günün şartlarına göre yapıldığını geriye dönük eleştirilerde bulunmak istemediğini belirten Çiçek, ''Bu Anayasa bize dar geliyor. Ayağımız o zaman 38 numara büyümüşüz 42 olmuş. İllede bu 38 numara ayakkabıyı giyeceğiz, ayak sancısından kurtulamazsınız. Ayak nasırından kurtulamazsınız. Şimdi bizim demokrasimiz nasırlı demokrasi. Her tarafından sıkıntı çıkıyor'' diye konuştu. Çiçek, 28 senede 16 defa değişikliğe maruz kalan bir anayasanın Türkiye'nin önünü tıkadığının görülmesi gerektiğini belirterek, ''Bu bir parti meselesi değil. Bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin meselesidir. Nitekim bu 16 değişikliğin yapıldığı dönem de de her parti var, her parti bu anayasadan şikayet etmiş. Bir madde 5 madde, 15 madde bunları değiştirme lüzumunu duymuş. Artık bu anayasa son kullanım tarihi çoktan geçmiş bir ilaç gibi. Bu ilacı kullanmaya devam ettiğinizde şifa değil bela buluruz'' dedi. Programa AKP Amasya Milletvekilleri Akif Gülle, Avni Erdemir, Belediye Başkanı Cafer Özdemir, Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Zafer Eren, Kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileri, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve partililer katıldı.
Belediye Başkanı Cafer Özdemir'in davetlisi olarak Amasya'ya gelen ve dün akşam iftara katılan Çiçek, kentten ayrılmadan önce, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çiçek, Anayasa değişikliği paketinin 12 Eylül'de halk oyuna sunulacağını hatırlatarak, oylanacak paketin kendisinden çok, bu tip konularda artık yurttaşın fikrinin, kararının alınması olduğunu vurguladı. Arzu edilenin, Türkiye'nin yeni bir anayasaya kavuşması olduğunun altını çizen Çiçek, sivil anayasa özleminin Türkiye'de uzun yıllardır her kesim tarafından çekilen bir özlem olduğunu ifade etti.
'Terörist başından medet ummak...'
Türkiye'deki bir kısım gerginliklerin temelinde 1982 Anayasası'ndaki yetki kargaşasının yattığını savunan Çiçek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Çünkü bu Anayasa vesayet anayasasıdır, bu Anayasa imtiyazlılar anayasasıdır. Milletin imtiyazı yok, milletin seçtiklerinin de mutlaka vesayet altında tutulması lazım. Artık günümüz Türkiye'sinde böyle bir anayasa bize yakışmıyor. Bir başka gerçeği de söyleyeyim. Bugün dünyada yürürlükte olup da en çok tartışılan anayasa da bu anayasadır. Yürürlüğe girdiği tarihten itibaren tartışma konusu olmuş, 28 yıl. İlk itirazları yapanların başında da meslek örgütleri geliyor. Daha hazırlanırken ve bu itirazları ilk yapanların başında da Barolar Birliği gelir. O zaman Türkiye Barolar Birliğinin Başkanı da Sayın Önder Sav'dır. Ne gariptir ki daha yapılırken itiraz ettiği anayasaya bugün 'hayır' deyip bu Anayasa'yı savunur duruma düşmek de bir siyasetçi için herhalde düşülebilecek en vahim hatalardan bir tanesidir. Biz siyasetçiler bunları tartışalım. Doğru, yanlış ama doğru kararı millet verecektir biz buna inanıyoruz. Bu anayasa değişikliği ile ilgili olarak kimlerin hangi tezgahların içine girdiği de bugünkü gazete manşetlerine bakarsanız bu da çok açık ortaya çıkıyor. Anlaşılıyor ki bu anayasa değişikliği bir kısmının damarına basmış, bir kısmının altındaki post kayıyor, imtiyazlar elden gidiyor. Sıfatları ile bağdaşmayacak tezgahların, kumpasların içerisine girdikleri anlaşılıyor. Bir kısım anayasal kuruluş üyeleri, anayasal kuruluşlarda görev yapanlar terörist başından medet umar hale gelmiş. Bu bir siyaset için ya da belli bir kesim için terörist başından medet ummak, onlarla işbirliğine girmek bu ülkede düşülebilecek en büyük hatalardan da bir tanesidir. Vatandaşımız bunları görecektir. Kendi sağduyusu ile bir kararı verecek, bu karar da önemlidir.''
'Güven oylaması parlamentoda olur'
Referandumda kullanılacak ''evet'' veya ''hayır''ların bir partiye mal edilmemesi gerektiğini söyleyen Çiçek, ''İster 'evet' çıksın ister 'hayır' çıksın bunun içinde her partiden, her kesimden insanların oyu vardır. Hiçbir zaman bir partinin hesabına bunlar yazılamaz. Evet çıkması halinde biz öyle ümit ediyoruz, onun için çalışıyoruz. Evet çıkmış olması halinde de 'evet eşittir AK Parti değildir'. Bu kesinlikle yanlıştır'' diye konuştu. Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Hiç kimse de bunu böyle yorumlayamaz. Çünkü 'evet' diyen insanlar bu paketi beğenir bu pakete 'evet' der ama seçim geldiğinde o partiye oy vermeyebilir. Zaten işi böyle eşitlemek bence bu süreci baltalamak içindir. Hayır oyları açısından baktığımızda diyelim ki belli bir rakam çıktı. O oy kimin oyu olacak? Hayır kampanyasını yürüten yasa içi yasa dışı bir süre örgütler var, bir sürü siyasi kuruluşlar var, CHP var MHP var. Bir çok sol örgüt bu işler için kampanya yürütüyor. Şimdi bu oyları kimin hesabına yazacaksınız? Bu hiç doğru değil. Bu tamamıyla konuyu saptırmacadır. Güven oylaması Parlamentoda olur. Güven oylaması genel seçimde olur. 2011'in ilk altı ayında biz bu seçimi yapacağız. En geç 17 Temmuz'dur, haziran da olabilir. O zaman vatandaş partileri öyle o tarihte oylayacak.''
Anayasa değişiklik paketine ilişkin halk oylamasında 'evet' çıkması sonrası bir kısım uyum yasaları çıkacağını da kaydeden Çiçek, ''Bazı alanlarda anayasa oylamasında ki çıkan sonuca göre mevzuatta değişiklik yapmak gerekecektir. Mesela kamu deneticiliği yasasının çıkması gerekiyor. Bilgi edinme yasasının yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Ayrıca Yüksek Askeri Şura kararları, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun bazı kararları ile ilgili o kanunlarda değişiklik yapmamız gerekiyor. Bir çok yasada düzenlemeler yapılacaktır. Bu süratle yapılabilir ama Anayasa Mahkemesi ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunun yasa çıkıncaya kadar boşluk olmasın diye geçici maddede bunun düzenlemesi yapıldı. Yürürlüğe girmesi ile birlikte hemen uygulaması yapılacaktır'' dedi.
'Affı doğru bulmuyoruz'
Genel af söylemleri ile ilgili değerlendirme de yapan Çiçek, ''Doğru bulmuyoruz, isabetli bulmuyoruz, Türkiye yararına bulmuyoruz. Bizim gündemimizde af yoktur ama şahsen benim şaşırdığım husus şudur. Bir taraftan bir kısım partilerimiz kendilerinin çıkardığı halk oyunda pişmanlık yasasını 'vatana ihanet' diye damgalarken öbür tarafta şu kadar insanın kanına girmiş en başta terörist başı olmak üzere bunların affına çanak tutan bir şey söz konusu olduğunda sesini soluğunun çıkmamasıdır. Bu da Türkiye'deki çifte standardı gösteriyor'' diye konuştu.
Cumhuriyet tarihinde 48 af çıkarıldığını kaydeden Çiçek, şöyle devam etti: ''Bizden daha fazla af çıkaran bir başka ülke var mı? Bilmiyorum. Bunun Türkiye'ye ne büyük zararlar verdiğini her kesin oturup ciddi düşünmesi lazım. Hele hele terör gibi pek çok insanı mağdur etmiş bir çok insanın ocağına evine ateş düşürmüş bir örgüt ile ilgili af konusu gündeme getirilirken herkesin 9 defa düşünmesi lazım. Onun için bizim gündemimizde af yok. Bunu doğru bulmuyoruz. Milletimizin de tercihinin bu olmadığını düşünüyoruz. Anlaşılıyor ki muhalefet gündem saptırmak ve gündeme de getirecek doğru dürüst bir konu bulamadıkları için af gibi son derece tehlikeli, Türkiye için bir sıkıntıyı beraberinde getirecek tehlikeli bir cümleyi, talebi gündeme getirmiş oldular. Tabi bunu her halde vatandaşımız görüyor, görecektir.''
'Hiçbir katkıları olmadı'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Çiçek, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Anayasa değişiklik paketinin, ''uzlaşmadan hazırlandığı'' yönündeki iddiaların doğru olmadığını söyledi. 2007'den beri uzlaşı aradıklarına dikkati çeken Çiçek, şunları kaydetti: ''Bu anayasa konusu 28 yıldır tartışılan bir konu maalesef burada hem CHP, hem MHP hiç bir hazırlığı olmayan iki partidir, sivil toplum örgütlerinin hepsinin bu konuyla ilgili hazırları olmasına rağmen anayasa değişiklik sürecinde gördük ki çekmecesinde iki sayfalık hazırlığı olmayan iki siyasi parti, bu da Türkiye için hakikaten düşündürücüdür. Çünkü demokrasinin oksijeni muhalefettir. Hazırlıklı bir muhalefet dersine iyi çalışmış bir muhalefet demokrasinin sigortasıdır. Demokrasinin kalitesi, muhalefetin kalitesi ile denktir. Bir çok örgütün bu hazırlığı olduğu halde bunların ikisinin de bu sürece bu manada bir katkısı olmadı. Çünkü bir hazırlıkları yoktu. Geriye dönüp baktığımızda vatandaşımız kendi hafızasından bunları yeniden canlandıracaktır. Biz kendilerini ziyaret ettik. Yüzde 1'in üzerindeki tüm partileri ziyaret ettik. O günkü konuşmaları hatırlayın. MHP dedi ki 'gelir çay içerler giderler' biz de ziyaret ettik. Teklifimizi verdik. 'Beğenmiyor olabilirsiniz değiştiririz. Yeterli bulmuyor olabilirsiniz ilave ederiz. Sizin teklifleriniz varsa bunları da koyarız' dedik. Hiç bir katkıları olmadı. Verdikleri bir tek önerge bile yoktu Parlamentoda bu müzakere sürecinde. CHP dedi ki 'ben kapağını bile açmam bu teklifin'. Şimdi uzlaşmayan insanlarla, uzlaşmayı arzu etmeyen insanlarla uzlaşmak nasıl olacak? Bunun sihirli formülünü de keşke birileri söylese. MHP baştan beri şunu söylüyor, 'şimdi sırası değil daha sonraki seçimde yapalım bunu' diyor. Daha sonraki seçimde de kimlerin itiraz edeceği bugünden belli olmaz. O zaman da bir başka parti itiraz eder.''