Böyle nikâh yüz yılda bir olur

Tarihe direnen bir semt, yok olan Rum nüfusu ve küçük tarihi bir kilise…

Erk Acarer

Samatya, balıkçıları, ahşap evleri, pazarı ve denize dönük yüzüyle “uygarlığın günbatımına” direnen semtlerden biri. Bugün hâlâ kozmopolit yapısıyla dikkat çeken semt, “teneke kutulardaki sardunya
meşrebinde”, eski İstanbul’u canlandırmaya çalışıyor. Burada, halihazırda iç içe geçmiş bir kültür var. Ezana karışa çan sesi Samatya’nın ruh halini ve kültürel yapısını da kısa yoldan özetliyor. Semtin isminin “Psamatyon” sözcüğünden türetildiği ve bunun, burada geçmişte bol bulunan kumlu topraklardan ileri geldiği söyleniyor. Samatya, hem de Rumlara ait kiliselerle yaşıyor.

Surp Kevork, Surp Hagop, Helene ve Hristos Anolipsis bunlardan bazıları. İçlerinden biri de gülkurusu badanasıyla Samatya’ya renk veriyor. Tarihi 1132 yılına kadar gittiği söylenen Aya Yorgi küçük ama tarihi bir yapı. İşte Rumlara ait bu ibadethanede, belki de bir daha göremeyeceğimiz bir törene tanıklık ediyoruz. Yarım asırdan fazla bir süre sonra ilk kez gerçekleşen bir nikâha.

 

Nüfus az, evlilik yok

Sayıları gün geçtikçe azalan ve bugün iki bini geçmeyen Rum nüfusunda bir evliliğe şahit olmak hiç kolay değil. Bu evliliğin Aya Yorgi’de olması ise hem İstanbul kültürü hem de azalan Rum cemaati açısından tarihi bir değer taşıyor. Artık evlenen birini bile bulmak zor. Rum yurttaşlar, artık ender gerçekleşen evlilik törenlerinde de genellikle Fener Kilisesi’ni tercih ediyorlar. Samatya’nın
eski yüzlerinden biri, “Ben 63 yıldır buradayım, ilk kez Aya Yorgi’de evlenen birini gördüm” diyor.

 

Yaklaşık bir asır sonra…

Üç yıl önce resmi nikâhla evlenip, bu birlikteliği dini bir törenle taçlandırmak isteyen Kate ve İlyas çiftinin söz konusu kiliseyi seçmiş olmalarının anlamı da burada gizli. İstanbul’un en eski kiliselerinden birinde, yaklaşık bir asır sonra mutluluğa açılan bir tören. Çiftin yakınlarının yanı sıra büyük önem atfedilen sağdıç da nikâhta hazır bulunuyor. Kilisenin Yönetim Kurulu Başkanı Vasiliki Koçanis, Başkan Yardımcısı Mari Çiçekoğlu da ayrı bir heyecan taşıyor. Baş Zangoç Anastas ve onun eşi Anti Çiçekoğlu en şık kıyafetleriyle davetliler arasında gülümsüyorlar.

 

Belki de bu sonuncu nikâh

Dualar okunuyor… Damat ve geline ölümden sonra bile ayrılmamaları için bir taç takılıyor. Çift bir İncil’in etrafında papaz eşliğinde dönüyor. Davetliler, “hayat onlar için bereketli olsun diye” pirinç atıyor. Sonra kinoniyo içiliyor. Hastalıkta ve sağlıkta…

Geline ve damada takılar sunuluyor…

Zarif nikâh şekerleri Nicole Organizasyon’un işi…

İstanbul’da bir semt…

İçinde küçük bir kilise…

“Uygarlığın günbatımına direnen zamanlar.” Böyle düğün yüz senede bir olur. Belki de bir dahası yok!