BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) Çöktü mü?
cumhuriyet.com.tr
ABD’nin petrol alanlarına dönük Ortadoğu politikalarında büyük değişiklikler beklenebilir mi? Bu konuda radikal değişikliklerin olacağını ileriye sürmek için epeyce saf olmak gerekir.
Başbakan Erdoğan’ın dış politika danışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, AKP hükümetlerinin dış politika stratejilerinin arka plandaki mimarı olarak kabul ediliyor. Bu nedenle söylediklerine önem veriliyor.
Davutoğlu’nun geçen haftalarda Le Monde gazetesinde bir söyleşisi yayımlandı. (18 Aralık 2008, Le Monde)
Davutoğlu bu söyleşide, Ocak 2009’da göreve başlayacak olan ABD Başkanı Obama’nın dış politikada “çok taraflı bir yaklaşım” sözü verdiğini belirterek, Ortadoğu’da “bölgesel sorunların çözümü için tüm oyuncuların kendilerini sürecin parçası hissedeceği” kapsayıcı bir yaklaşım gerektiğine işaret etti.
Davutoğlu, bundan da önemli olarak Bush yönetiminin uyguladığı “Büyük Ortadoğu Projesi”nin çöktüğünü belirtti.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ya da Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP) Türkiye’yi birinci derecede ilgilendiriyor. Çünkü bu projenin en önemli ayağı, “Ilımlı İslam Projesi”nin hayata geçirilmesidir. Ilımlı İslam Projesi, İslama yönelen Türkiye’yi tüm Ortadoğu’da bir model olarak yaratmak ve din kurallarını devlet yönetiminin içine daha çok sokmak projesidir. Böyle bir proje olmadığını, bunun komplo teorisi söyleminden ileride bir anlamı olmadığını belirten yazarlar vardır. Bu nedenle bu proje nasıl ortaya çıktı, kısaca özetleyelim:
BOP nasıl \t\tbaşladı?
11 Eylül 2001’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi ikiz kulelerinin yıkılışından sonra “küresel terör” kavramı geliştirildi. ABD’ye yönelik “aşırı İslami terör” kavramı, bu terörün Ortadoğu’daki mevcudiyeti ve küresel terörün giderek yaygınlaşma iddiası, ABD’nin BOP Projesi’ni etkin bir düzeye getiriyordu.
Bu çerçevede ABD’de “Neo-Con” adı verilen “Yeni Muhafazakâr”ların hazırladıkları “Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi” (The Project for the New American Century-PNAC) etkili bir biçimde uygulamaya konuluyordu. Bu proje, en başta Başkan Yardımcısı Cheney olmak üzere, eski Savunma Bakanı Rumsfeld, P. Wolfowitz, W. Bennett, Z. Khalilzad, R. Perle, Holbrooke gibi Bush yönetiminin en önemli kişileri tarafından hazırlanmıştı.
Ortadoğu haritasının yeniden çizilmesi için Irak’ın işgal edilmesi planları böyle başladı. Türkiye’nin bu işgale destek vermesi için, öncelikle Ecevit’in üçlü koalisyon hükümetinin yıkılması gerekiyordu. Bu girişim Kemal Derviş eliyle hayata geçirildi ve 2002’de erken seçimlere gidilerek yeni kurulmuş olan AKP’nin iktidara gelişi sağlandı.
Şunu da belirtmeliyiz ki, 2002’de, bugün ondan şikâyette bulunan kimi laik sermaye ve kimi basın kuruluşları da AKP’nin aktif iktidara gelişinde aktif ve etkin rol oynadılar.
Aslında BOP’un en önemli stratejik uygulaması “Ilımlı İslam Projesi”dir. Bu bağlamda ABD’nin RAND kuruluşu “Ilımlı İslam Demokrasi Projesi” adlı bir çalışma geliştirdi.
Bu raporun yazılmasına M. Abramowitz, G. Fuller, R. Holbrooke, P. Wolfowitz gibi kimisi ABD dış politikasının, kimisi CIA’nın Ortadoğu uzmanları direkt olarak katkıda bulunmuşlardır.
BOP Projesi’nin siyasal içerikte tanımlanması ve açık bir biçimde dünya gündemine taşınması, hemen Irak işgalinden sonra Condoleezza Rice’ın Washington Post gazetesinde 7 Ağustos 2003 tarihinde yayımlanan “Transforming Middle East” (Ortadoğu’nun Dönüşümü) adlı makalesiyle oldu. O sırada, henüz Bush’un Milli Güvenlik Başdanışmanı olan Rice’ın makalesinde Fas’tan Afganistan’a kadar uzanan bölgede 22 ülkenin rejim ve sınırlarının değişeceği açıkça belirtiliyordu.
ABD dayatmaları
Bu makale Bush yönetiminin ve ABD’nin dış politikada pervasız dayatma politikalarının kesin bir örneği olarak tarihte yerini alacaktır. Çünkü evrensel yasalar hiçe sayılarak, küresel egemen ABD, 22 ülkenin sınırlarının ve rejimlerinin değişeceğini bildiriyordu.
ABD dış politikasında birinci derecede etkin bir duruma gelmiş olan Rice’ın bu açıklaması, Washington yönetiminin hedef olarak seçtiği coğrafyaya ait kesin amaçlarını da ortaya koyuyordu.
Bu açıklamalardan sonra sözü edilen bu emperyalist politikanın somut örnekleri görülmeye başlandı.
ABD’nin silahlı kuvvetler dergisinde Albay (E) Ralph Peters’in önemli bir yazısı yayımlandı. Albay Peters, “Daha İyi Bir Ortadoğu Nasıl Görülür” adını taşıyan makalesinde, Ortadoğu’daki devletlerin sınırlarının doğal olmadığını, daha adil bir yapılandırmayla sınırların değiştirilmesinin gerektiğini savunuyordu. Makaleye etkinlik kazandıran haritada ise İran, Irak, Türkiye üçgeninde yaratılan sanal bir Kürt devletinin sınırları ortaya çıkarılıyordu.
Adeta BOP’un asıl hedefinin Türkiye’yi bölmek ve ayrıca Washington’la paralel giden ve ılımlı bir İslam devleti yaratmak amaçları taşıdığı açıkça belli oluyordu.
Zaten Başbakan Erdoğan BOP Projesi’nin eşbaşkanı olduğunu bizzat açıklamıştır.
ABD yönetimi Irak işgalinden sonra BOP Projesi’ne daha da etkinlik vermek için model ülke olarak Türkiye’yi seçmiştir.
Başbakan Erdoğan, ABD Başkanı Bush ile 28 Ocak 2004’te Beyaz Saray’da yaptığı görüşmenin ardından, Türkiye’nin bölgede demokratik değerlerin yerleşmesini öngören bu projeye kesin destek verdiğini ve bu projede anahtar rol oynayacağını açıklamıştı.
Dünyanın en stratejik ve karmaşık bölgesi Ortadoğu’da ABD ve Batı çıkarlarını ön planda tutan bu projenin temel noktalarını kısaca özetleyelim:
1- Petrolün çıkış alanları ve geçiş yolları Batı dünyası için çok önemlidir, o nedenle Ortadoğu petrolünün temel çıkış alanları Irak, Kuveyt, S. Arabistan, Basra Körfezi’ndeki emirlikler ve Kafkaslar denetim altına alınmalıdır.
2- Bölgede petrolün temel çıkış alanlarından birisi olan Irak işgal edilmelidir.
3- Bölgenin en güçlü ordusuna sahip olan Türkiye’de siyasal iktidar denetim altına alınmalıdır. Ilımlı İslam Projesi ile Atatürk’ün aydınlanma devrimleri sulandırılmalı, ulusalcı diriliş önlenmelidir. (Türkiye’de imam hatip liselerinin çoğalması, kamu alanında türban kavgası, TSK’nin planlı bir biçimde yıpratılması, Cumhuriyet gazetesinin baskı altında tutulması, Ergenekon davası, vs. vs.) bu politikanın uygulamalarıdır.
4. Bölgede ABD’nin tartışmasız desteklediği İsrail devletinin çıkarları için İsrail’le işbirliği yapılarak Arap olmayan yeni bir devletin yaratılması, Kuzey Irak’taki iki Kürt aşiretine olanaklar tanınması ve Kuzey Irak özerk bölge yönetiminin desteklenerek hayata geçirilmesi sağlanmalıdır.
Bush 8 yıldır ABD Başkanı olarak bu projeyi eksiksiz uygulamaya çalıştı. Bu projenin ciddi destekleyicilerinden Harvard Üniversitesi öğretim üyesi ve ılımlı İslam düşüncesinin önemli mimarlarından birisi olan Feldman, Ilımlı İslam Projesi’yle ilgili olarak geçen haftalarda:
“Türkiye’nin zorlayıcı bir laik rejimi olduğundan” söz etti ve “Atatürk’ün laik sisteminin bir kenara bırakılması ve İslami renklerin daha belirgin olduğu bir yapıya bürünmesi Türkiye için daha iyi olacaktır.” (Milliyet 14.12.2008) dedi.
Prof. Feldman, görmeyen gözleri açacak şekilde konuşuyor, şöyle ki:
“Washington genel olarak, Türkiye’de ABD’ye sempati duyan bir hükümet olmasını ister. ABD karşıtı ve laik bir partiden çok, ABD taraftarı ve dine yönelmiş bir parti tercih edilir. Gerçek bu...”
Görüleceği gibi geçen hafta vefat eden Prof. Huntington’la başlayıp Bush’un neo-con’larıyla ve Prof. Feldman’la devam eden Türkiye’ye dönük Ilımlı İslam Projesi gerçektir. Kimilerinin yazdığı gibi “böyle bir şey yok!” “GOP ve Ilımlı İslam saplantıdır, komplodur” diyenler gerçekleri göremiyorlar ve boşlukta kalıyorlar.
ABD’de yeni \tdurum
Başkan seçilen Obama, 20 Ocak 2009’da göreve başlayacaktır.
Evet, Bush yönetimi Irak’ta ve Afganistan’da başarılı olamadı. Ama gerçekten büyük tartışmalar yaratan BOP’tan Obama vazgeçecek midir?
ABD’nin petrol alanlarına dönük Ortadoğu politikalarında büyük değişiklikler beklenebilir mi? Bu konuda radikal değişikliklerin olacağını ileriye sürmek için epeyce saf olmak gerekir.
Petrolün çıkış alanlarını ve geçiş yollarını denetleme politikasında değişimler beklenmemelidir. Bu nedenle Prof. Davutoğlu’nun “BOP politikaları çöktü” açıklaması biraz iyimser ve erken bir görüştür. Ortadoğu’da bir istikrar adası olan Türkiye’yi karmaşaya sürükleyen ve giderek radikal İslam dünyası için olanaklar yaratan ılımlı İslam politikalarının sürdürülüp sürdürülemeyeceğini ise bekleyip göreceğiz.