Blues öksüz, odalar boş

Pazar akşamı tüm sosyal paylaşım siteleri ve haber portalları üzücü bir haberle çalkalandı. 58 yaşındaki İrlandalı rock gitarcısı Gary Moore’un, İspanya’da tatildeyken, uykusunda hayatını kaybettiği açıklandı. Moore’un ölüm nedeni yapılacak otopsi sonrasında açıklığa kavuşacak.

cumhuriyet.com.tr

Müzik dinleyicileri arasında daha ziyade Still Got the Bluesile tanınmasına rağmen, hayranları için en az onun kadar klasikleşmiş Parisienne Walkways”, “The Loner”, “The Prophet”, “Empty Roomsgibi pek çok şarkısı var Mooreun.

Moore, 16 yaşında Skid Rowu, iki albüm sonra da kendi topluluğunu kurdu. Yetmişli yıllarda Colosseum IInun üç albümünde çaldıktan sonra, Thin Lizzynin Black Roseadlı albümünde yer aldı. Bu arada ilk solo albümünü yayımladı. Ardından G-Force isimli bir albümlük yeni bir topluluk kurdu. Solo kariyerini doksanların ortalarına kadar sürdüren Moore, 1994te Cream elemanları Ginger Baker ve Jack Bruce ile BBM adlı yan projede yer aldı. Peter Green anısına Bluesy for Greenisimli çalışma yayımladı. Ayrıca Santana, Ozzy Osbourne, John McLaughlin, B.B. King, Albert King, Greg Lake, Jean Luc-Ponty gibi büyük müzisyenlerle çalıştı.

Duygusal melodilerin gitarcısıydı; sert tınılar içine yerleştirdiği yumuşak dokunuşlarla etkilerdi. Hayran sitelerinden birinde kendisine Lord of the Strings(Tellerin Efendisi) deniyordu.

Bir Les Paul ustasıydı; Albert Collins ve Albert Kingten çok şey öğrenmiş, konserlerinde kullandığı 1959 model gitarı Peter Greenden sembolik bir rakama almıştı. Parmak tekniği, gitarıyla iletişimi ve dinleyiciyle kurduğu müzikal dili açısından bakıldığında da konser gitarcısı tarafı ağır basıyordu; çalarken ağzı burnu yamulur, duygusal tonları görsel olarak yüz hatlarına yansırdı.

Bir taraftan da tartışılan ve eleştirilen bir müzisyendi. Örneğin, Still Got the Blues parçası nedeniyle Alman bir gitarcının kendisine açtığı davayı kaybetmişti.

Türler konusunda yelpazesi geniş bir müzisyen olarak gitar virtüözlüğünü, şarkıcılığı, besteciliği bir arada bulunduran Moore, saf yeteneği sayesinde şöhreti yakalayan nadir müzisyenlerden biriydi. Hard rocktan bluesa, caz-rock fusiondan balladlara uzanan kariyeri boyunca yolunun Türkiyeye düşmemiş olması bir başka üzüntü kaynağı bizim için.

Bob Marleyin doğum gününe denk gelen erken ölümü, müzik dünyası için büyük bir kayıp.