Bizler için öldüler!..

Orhan Tüleylioğlu, 'Neden Öldürüldüler?' adlı araştırma dizisinin dördüncü kitabı Neden Öldürüldüler?-Kurşunlar Hepimize'de; yakın tarihimizde aydın, yazar ve gazetecilere yönelik gerçekleşen katliamların içyüzünü gözler önüne sermeye devam ediyor.

cumhuriyet.com.tr

30 Aralık 1994 günü eşi Filiz Kutlar ile evlilik yıldönümünü kutlamak ve dostlarıyla buluşmak üzere, saat 18.30'da gittiği The Marmara Oteli'nin girişindeki Opera Pastanesi'nde (Cafe Marmara) bir paltonun cebine bırakılan bombanın patlamasıyla ağır yaralanan ve 11 Ocak 1995'te yaşam mücadelesini yitiren Onat Kutlar'la başlıyor dördüncü kitap. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın yönetim kurulu üyesiydi, Cumhuriyet gazetesi yazarıydı, şairdi, sinema adamıydı, aydındı Onat Kutlar. Tüleylioğlu'nun da imlediği gibi daha güzel bir dünya için mücadele etmişti. Sadece öykünün, şiirin, düzyazının, sinemanın değil, sevginin, hoşgörünün, duyarlılıkların da ustasıydı. Bilimsel düşünceye, aydınlığa inanan büyük bir kültür insanıydı. Yani suçu büyüktü! Teröristlerin çarpık zihniyle 'imha edilmesi' bu nedenle şarttı.

Türk turizmini baltalamak için!

Kitapta da yer verildiği gibi Kutlar, olaydan bir süre önce kaleme aldığı 'Herkesin Kaybettiği Tek Oyun' başlıklı yazısında terör konusunda şunları söylüyordu: ''Terörün anlamı ve kapsamı, onu kullanana göre değişmez. Giyotinin bıçağı, kutsal kralı, vatansever ve bozulmaz Robespierre'i, hayalci ozan Chenier'yi, serseri San Culotte'lardan birini ya da hain İsviçreliyi aynı umursamazlıkla keser. Tıpkı Güneydoğu Anadolu'da şiddetin gencecik askerleri, küçük çocukları ve Kürt gençlerini aynı umursamazlıkla yok ettiği gibi. Herkesin birden kaybettiği tek oyundur terör. Hiçbir kutsal amaç, hiçbir ideoloji, hiçbir hak, hiçbir öfke, hiçbir yetki doğrulamaz öldürmeyi. Kralın ve soyluların gaddar köpekleri kadar, halkın temsilcileri, dağlılar da düşünmelidirler bunu. Günlerdir çıkıp İstanbul'un sessiz ve eski sokaklarında dolaşmak istiyorum. Ama çıkamıyorum. Nereye yürüsem ayağıma kan bulaşıyor. Terör içindeyim.'

Kutlar'ın tedaviye alındığı Amerikan Hastanesi'nde omuriliğine saplanan cam parçaları nedeniyle felç olup ölümle pençeleştiği saatlere dönüyoruz derken... Aynı saatlerde gazeteleri arayan bir kişi, saldırıyı İslami Büyükdoğu Akıncıları Cephesi (İBDA-C) örgütü adına üstlenir. İstanbul Emniyeti yetkilileri, bir süre sonra olayın şeriatçı terör örgütü İBDA-C tarafından gerçekleştirildiği konusunda ne kesin bir kanıtın ne de görgü tanığının olduğunu, terör örgütü PKK olasılığı üzerinde durduklarını açıklar.

Taraf dergisinde şeriatçı terör örgütü İBDA-C, olaydan birkaç gün sonra Cumhuriyet gazetesine ve aydınlara yönelik tehditlerini sürdürür. Kutlar'ın tedavi gördüğü hastaneye hiçbir güvenlik engeliyle karşılaşmadan girebilen militanlar, Taraf aracılığıyla Kutlar'ı ziyarete gidenlerin isimlerini de yayımlayıp ölümle tehdit ederler.

Tüm bu gelişmelere rağmen polis olayın üzerine gitmez, sadece savcıların verdiği toplatma kararı nedeniyle derginin imtiyaz sahibi ve sorumlu yazıişleri müdürü Abdullah Kiracı tutuklanır. Polis PKK'ye yönelik olarak düzenlenen bir operasyonda yakalanan 20 kişinin Kutlar'ın ölümüne neden olan bombalama olayını gerçekleştirdiğini belirtir. Evet olay, terör örgütü PKK'nin bazı eylemleriyle birleştirilecektir.

Yargılama aşamasında savcılığın mütalaasında, sanıklardan Deniz Demir, Hicran Kaya, Abdülcelil Kaçmaz ve Hasan Kızılkaya için ölüm cezası istenir. Çok sayıda bombalama eylemini terör örgütü PKK adına gerçekleştirdikleri iddiasıyla yargılanan yirmi sanıktan dördü, 2003'te müebbet hapse çarptırılır, 2'si beraat eder, 12'sinin cezaları ise ertelenir. 26 Şubat 2003 tarihli kararın gerekçesinde sanık Deniz Demir ve Gülşen Özdemir'in The Marmara Oteli'ne 'Türk turizmini baltalamak için bomba koymayı kararlaştırdıkları' belirtilir. 'Türk turizmini baltalamak için'...

2004'te Yargıtay, Onat Kutlar ile Yasemin Cebenoyan'ı öldüren bombalı saldırının da dahil çok sayıda eylemi terör örgütü PKK/Kongra Gel adına gerçekleştirdikleri iddiasıyla yargılanan 20 sanık hakkında verilen kararı bozar. Dava 25 Nisan 2007'de sonuçlanır.

Tüleylioğlu'nun dikkat çektiği önemli bir kesişme 14 Ocak günü Kutlar'ın cenazesinin kaldırıldığı sıralarda gerçekleşen bir olaydır. Aynı saatlerde Başbakan Tansu Çiller İstanbul'da, Emniyet Müdürü Necdet Menzir'e 'başarılarından ötürü' plaket vermektedir.

Gazeteciye özel muamele!

Kitaba adını veren 'Neden Öldürüldüler?' sorusunu en yakıcı biçimde sordurtan bir diğer acı olay da gazeteci Metin Göktepe'nin hunharca öldürülmesidir. 8 Ocak 1996 günü, Ümraniye E Tipi Cezaevi'nde meydana gelen olaylarda yaşamını yitiren Orhan Özen ile Rıza Boybaş'ın Alibeyköy'de yapılan cenaze törenine, 'Mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar' diyerek gitmişti Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe. Sarı Basın Kartı olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmamış, gazeteci dürtüsüyle ısrar etmişti. Bunun üzerine yüzlerce insanla birlikte gözaltına alınarak Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürülmüştü.

Ertesi sabah açıklama yapan Eyüp Nöbetçi Savcısı Erol Canözkan, Göktepe'nin öldüğünü ve cesedinin Adli Tıp'ta olduğunu söyledi. Savcıya göre, Göktepe gözaltına alınmıştı ancak akşam üzeri serbest bırakılmış sonra da Eyüp'te bir çay bahçesinde otururken fenalaşarak sandalyeden düşüp ölmüştü! Geçici otopsi raporunda ise, ölüm nedeni 'kafa travmasına bağlı beyin kanaması ve doku içi kanama' olarak belirlenecek, daha sonra da Göktepe'nin çay bahçesinde değil, stadyumda ölü bulunduğu ortaya çıkacaktı.

Evrensel gazetesi, 10 Ocak Çarşamba günü, 'Metin katledildi, susmayacağız!' manşetiyle çıktı. Tüm haberlere Metin Göktepe imzası atıldı. Başta annesi Fadime Göktepe olmak üzere, meslektaşları ve demokratik bir ülke özlemi içindeki yığınlar davanın peşini hiç bırakmadı. İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin hazırladıkları fezlekede 48 polisin yargılanması istendi. Sadece 6 polis az bir ceza alarak mahkûm oldu. Göktepe ailesinin AİHM'e yaptığı başvuru halen sonuçlanmadı.

21 Ekim 1999 günü sabah evinin önünde uğradığı bombalı suikast sonucu yitirdik Ahmet Taner Kışlalı'yı. Yazısını Cumhuriyet gazetesine faksladıktan sonra, İletişim Fakültesi'nde vereceği 'Cumhuriyet' dersine gitmek üzere evinden çıkan Kışlalı, otomobiline yöneldiği sırada ön camının önünde gazete kâğıdına sarılı bir paket gördü. Paketi aldı ve...

Suikastın İBDA-C adına üstlenildiği açıklandı. Okur ve yurttaşlar Cumhuriyet gazetesine gönderdikleri fakslar ve telefonlarda suikastı kınadılar. Siyasiler ise sadece 'üzgün'dü!

Cumhuriyet gazetesi 22 Ekim günü 'Hedef Cumhuriyet' manşetiyle çıktı. Dinci basının tavrı ise malumdu: Akit gazetesi 13 Mayıs 1999 tarihli sayısında, fotoğrafının üzerine çarpılar koyarak 'Yuh pişkin zorba', 'Zorba Kemalist gemi azıya aldı' başlıkları attı. Kaplancıların yayın organı 'Ümmet-i Muhammed' gazetesi ise 'Bir Kemalist kâfir daha ortadan kalktı' diye yazıyordu.

2000'de, UMUT operasyonu çerçevesinde yürütülen soruşturmada, aralarında Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ile Bahriye Üçok suikastlarına katılan Tevhid-Selam örgütünün çok sayıda üyesi yakalandı. UMUT davasında, Kışlalı suikastına katılanlardan 'Tekin' kod adlı Ferhat Özmen, Necdet Yüksel, Rüştü Aytufan, 'anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs' suçundan idama çarptırıldı. Sonra cezalar ömür boyu ağır hapse çevrildi.

Özmen'in hazırladığı bombayı Yüksel'in gözcülüğünde Aytufan araca yerleştirdi ve Çeçenistan'a gitmeye hazırlanırken Sapanca'da yakalandı. Özmen ile Yüksel'in suikasta birlikte katıldıklarını söyledikleri Oğuz Demir ise hâlâ yakalanamadı.
 

Diyarbakır müdürüne ağlıyor

24 Ocak 2001'de yola kurulan pusu sonucu şehit edildi Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan. Okkan'la birlikte özel kalem görevlisi Mehmet Kamalı, emniyet müdürünün korumaları Sabri Gün, Mehmet Sepetçi, Atilla Durmuş ve Selahattin Baysoy da şehit düştü.

Diyarbakır'da geniş çaplı operasyon başlatıldı. Özellikle Bağlar ve Şehitlik ile Suriçi semtlerinde yüzlerce kişi gözaltına alındı. Saldırganların sayısı 15 olarak kesinleştirildi. Hizbullah'ın kullandığı bilinen silahlardan Makarov'un olay yerinde 'imza' amacıyla bırakıldığı bildirildi.

İstanbul Beykoz'da, Diyarbakır'da ve Batman'da ele geçen dokümanlar ve kasetleri inceledikten sonra Mumcu ve Kışlalı'nın katilinin Hizbullah olduğunu düşünen Okkan, Hizbullah'la kıyasıya mücadele etmişti. Bu bağlamda 2000 yılı öncesi ve sonrasında Okkan'ın yönettiği, 250 noktaya yönelik operasyonlarda 462 örgüt mensubu yakalandı, 122'si tutuklandı. Okkan'ın şehit edildiği gün bile Diyarbakır DGM'ye 10 Hizbullah militanı çıkarılmıştı.Hizbullah'ın 'İlim Kanadı'nı çökerten Okkan, örgütün 800 sayfa belgesini inceleterek ünlü Beykoz operasyonunun alt yap's'n' haz'rlad' ve lideri Hüseyin Velioğlu'nun 17 Ocak 2000'de düzenlenen operasyonda öldürülmesini sağladı. Okkan katledilmeden kısa süre önce, 15 Ocak 2001'de 26 tetikçinin de adını açıkladı.

Okkan suikastı bağlantılı toplam 5 ayrı dava görüldü ve davaların çoğu 2007'de sonuçlandı. Davalardan yalnızca birinde, 3 sanığın eylem ile bağlantısı tespit edilirken geri kalan dört davada yargılanan 11 sanığın olaya ilişkin bir bağlantısının olmadığına vurgu yapıldı.

Okkan ve 5 meslektaşı, 25 bin yurttaşın katıldığı görkemli bir törenle Diyarbakır'dan uğurlandı. Kentte ilk kez bir emniyet mensubu için halk sokaklara döküldü. Yıllardır terör örgütlerinin baskılarıyla kepenk kapatan yurttaşlar bu kez kendi özgür iradeleriyle kepenklerini indirdiler, siyah bayraklar astılar. Okkan'ın memleketi Hendek'teki cenaze törenine de binlerce kişi katıldı.

Hablemitoğlu'nun araştırması

Kitabın bu cildine konu olan son isim Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Necip Hablemitoğlu. Adı ilk olarak, eski DGM savcısı Nuh Mete Yüksel'in Nur cemaati lideri Fethullah Gülen hakkında açtığı davayla gündeme gelmişti Hablemitoğlu'nun.

Yüksel, davayı açtıktan sonra Hablemitoğlu'nun kaleme aldığı ve Ağustos 2000'de Yeni Hayat adlı dergide yayımlanan 'Etki Ajanları, Nüfuz Casusları ve Fethullahçılar' adlı makaleyi fark edince kendisiyle temasa geçmişti. Yüksel, Hablemitoğlu'nun araştırması ve verdiği bilgilere dayanak alarak Gülen hakkında ek iddianame de düzenlemişti.

Bu arada, Hablemitoğlu, Emniyet'teki 'Fethullah Gülen yanlısı yapılanmaya' ilişkin bir kitap hazırlamıştı ancak hiçbir yayınevi bu kitabı basmaya yanaşmadı. Nuh Mete Yüksel ise bir kadınla ilişkisini ortaya koyduğunu iddia eden kasetin kamuoyuna deşifre edilmesinin ardından, HSYK kararıyla, Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na atanarak davadan el çektirildi. 18 Aralık 2002'de akşam evinin önünde silahlı saldırıya uğradı Hablemitoğlu. 9 milimetrelik silahla başına iki el ateş edilerek öldürüldü. Saldırgan ya da saldırganlar ise karanlıktan yararlanarak kaçtı.

Komşuları ve eşi cinayet günü sabah saatlerinde gümüş renkli Fiat Brava marka bir aracın içinde dini müzik dinleyen bazı kişiler gördüklerini söyledi. Hatta ifadeler doğrultusunda robot resim bile çizildi. Ama hiçbir işe yaramadı, faili meçhul cinayet sayıldı.

Hablemitoğlu Alman vakıflarının Türkiye'de yasal olmayan çalışmalar yaptığını, etnik ve mezhepsel ayrılıkları körüklediğini de öne sürüyordu. Söz konusu vakıfların gelir kaynaklarının yüzde 90'ından fazlasının Alman devletince karşılandığını savunuyordu.

İçişleri Bakanlığı, ailesine 40 milyar lira tazminat ödemeye mahkûm oldu. CHP, olayın üçüncü yılında Meclis araştırması açılmasını istedi. Yeni siyasi cinayetlerin önlenebilmesi için Meclis araştırması istenen önerge kabul edilmedi.

Evet bizim için öldüler!.. Asıl teşekkürü laik demokratik cumhuriyeti yeniden iktidara geçirdiğimizde etmiş olacağız.

gamzeakdemircumhuriyet.com.tr

Neden Öldürüldüler?

-Kurşunlar Hepimize/Orhan Tüleylioğlu/um:ag Vakfı Yayınları/ 264 s.