Bir kere çaldırınca camdan bak, iki kere çaldırınca buraya gel
Anadolu Üniversitesi (AÜ) İletişim Bilimleri Fakültesi'nce TÜBİTAK desteğiyle Eskişehir'de 550 yoksul arasında yapılan araştırmada, televizyonun eğlencenin, haberin, yakın ve uzak dünyaya ilişkin bilginin temel kaynağı olduğu saptandı.
cumhuriyet.com.tr''Yoksulların Günlük Yaşamında Medya: Eskişehir Bağlamında Bir Alan Araştırması'' adlı proje, AÜ İletişim Bilimleri Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. Hakan Ergül'ün yürütücülüğünde aynı üniversitenin Sosyoloji bölümünden Yrd. Doç. Dr. Emre Gökalp ve İletişim Bilimleri Fakültesinden Doç. Dr. İncilay Cangöz tarafından gerçekleştirildi.
Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Ergur da projenin danışmanlığını üstlendi.
TÜBİTAK tarafından desteklenen ve yoksul aile bireylerinin günlük yaşamlarında medya tüketimine odaklanan projenin, kullanılan etnografik yöntemler açısından Türkiye'de bir ilk olma niteliği taşıdığı bildirildi.
Toplam 18 ay süren ve 2009 yılı sonunda tamamlanan çalışma, Eskişehir kent merkezinde yoksulluğun derin biçimde yaşandığı Yıldıztepe ve Gültepe mahallelerinde gerçekleştirildi. Proje süresince 200'ün üzerindeki yoksul hane üyesi 550 kişiyle anket yapıldı, yüz yüze görüşmeler gerçekleştirildi. 15 hanede de 6 ayı aşkın süre boyunca katılımlı gözlemler gerçekleştirildi.
Çalışmaya gönüllü olarak katılan ve mezhepsel, etnik, politik, kültürel farklılıklar taşıyan ailelerin aynı coğrafyada yaşamak dışında en belirgin ortak özellikleri de yoksulluk.
Proje süresince araştırmacılar, söz konusu yoksul hanelerin günlük yaşamlarına doğrudan katılarak, anne, baba ve çocukların günlük yaşamlarında televizyon, gazete, radyo, cep telefonu, bilgisayar ve interneti nasıl kullandıklarını da inceleme fırsatı buldular.
Araştırmaya katılanların yüzde 57'sini kadınlar yüzde 43'ünü erkekler oluşturdu. Annelerin yüzde 77,8'i, erkeklerin ise yüzde 60,3'ü ilkokul ve altında bir eğitime sahip. Araştırma kapsamındaki hanelerin yüzde 40,5'i ayda 500 liradan daha az bir gelire sahip. Hanelerin yüzde 44,1'i aylık 500 ile 1000 lira arasında bir gelire, yüzde 15,4'ünde bin ile 1500 lira arasında bir aylık geliri bulunuyor.
"Televizyonsuz hayat düşünülemiyor"
Yrd. Doç. Dr. Hakan Ergül, yoksul hanelerde yeni iletişim teknolojilerine yönelik önemli bir eğilim görülse de televizyonun en çok kullanılan araç olma özelliğini koruduğunu söyledi.
''Televizyon, yoksul aileler için eğlencenin, haberin, yakın ve uzak dünyaya ilişkin bilginin, fantastik olanla iletişime geçmenin temel kaynağı durumunda'' diyen Yrd. Doç. Dr. Ergül, şöyle konuştu:
''Bu hanelerde yaşam, uygun bir mutfak, sağlıklı bir soba olmadan da bir şekilde sürerken, televizyonsuz bir hayatın tahayyülü bile son derece güç gözüküyor. Ancak, yoksul bireylerin genel olarak medya özel olarak televizyon aracılığıyla sürekli inşa edilen gerçekliğin kendi gerçekliklerinden farklı olduğuna dair bir kanaate sahip oldukları söylenebilir. Dolayısıyla, medyanın geniş halk kesimlerini uyuttuğuna dair amiyane klişe savın sorgulanması gerekmektedir. Araştırma süresince, evlerde çok farklı konular üzerine sohbetler ya da tartışmalara denk gelinmiş olsa da bunların önemli bir bölümü işsizlik, geçim sıkıntısı ve çocukların geleceği üzerine olmuştur.''
Üst gelir gruplarını hedefleyen programları izliyorlar
Yrd. Doç. Dr. Ergül, yoksul ailelerdeki sosyo-kültürel farklılıklara karşın, bu farklılıkların medya tüketimine yansımasının çok düşük olduğunu gözlemlediklerini belirterek, yoksul ailelerin büyük bölümünün, kendi kültürel, etnik, mezhepsel kimliklerini hedefleyen kanal ve program içeriklerinden çok, sosyoekonomik statü göstergeleri açısından üst gelir gruplarını hedefleyen programları izlediklerini bildirdi.
Düşük maliyet nedeniyle internet
Araştırmaya katılan yoksul hanelerin yüzde 47'sinin modem sahibi olduğunu ve hane üyelerinin yüzde 43'ünün internet kullandığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Ergül, şöyle devam etti:
''İnternet, bütün aile üyelerinin bilgiye ve habere ücretsiz ulaşma, iletişim kurma, posta ve mesaj gönderme, iş ve indirim ilanlarını takip etme, film izleme, müzik dinleme, oyun oynama, bilgi edinme gibi gereksinimlerini oldukça düşük bir maliyetle karşılamada kullandıkları bir araç olmuş durumda. Bu nedenle internet, çalışmaya katılan hanelerin yoksul olmalarına karşın değil, neredeyse yoksul oldukları için edindikleri bir iletişim ortamı konumunda. Veriler, bu konuda üretilebilecek makrososyal politikalar için önemli ip uçları da taşıyor.''
Bir kere çaldırınca camdan bak, iki kere çaldırınca buraya gel
Yrd. Doç. Dr. Ergül, araştırma kapsamındaki aile üyeleri toplamında cep telefonu sahipliğinin yüzde 70,1 kaydederek, bu oranın babalarda yüzde 89,6, annelerde yüzde 58,5, kız çocuklarda yüzde 69,1 ve erkek çocuklarda yüzde 63 düzeyinde bulunduğunu söyledi.
Konu cep telefonu olunca yoksulluğun aynı zamanda ''kontörsüzlük'' olarak da tezahür ettiğine işaret eden Yrd. Doç. Dr. Ergül, şunları bildirdi:
''Fakat cep telefonları ve evlerdeki arıyan numarayı gösterme özelliğine sahip telefonlar, özel olarak kontörsüzlükle genel olarak da yoksullukla mücadelede çok işlevsel bir biçimde kullanılmaktadır. Bir kere çaldırınca 'camdan bak', iki kere çaldırınca 'buraya gel' gibi anlamlara gelecek şekilde ve hiç kontör ücreti ödemeden gerçekleşen bu haberleşme biçiminin yoksullukla baş etmede oldukça kayda değer bir strateji olduğu ifade edilebilir.''
"Kadınların yüzde 58'i gazete okumuyor"
Yrd. Doç. Dr. Ergül, yoksul ailelerde medyanın kültürel tüketiminde cinsiyete göre önemli farklılaşmalar görüldüğünü anlatarak, şöyle devam etti:
''Çalışmaya katılan hanelerde kadınların yüzde 58'i hiçbir zaman gazete okumadıklarını belirtirken, kahvehane, iş yeri gibi kimi alanlarda ücret ödemeden gazete okuyabilen erkekler için bu oran yüzde 46. Haber veya tartışma programı gibi kaynağını gerçeklikten alan program türleri erkekler tarafından daha çok tercih edilirken, kadınlar dizi, film gibi kurgusal türleri tercih ediyorlar. Kadınların ve genç kızların kayda değer bir bölümünün, kendi sınırlı sosyoekonomik ve kültürel yaşamlarında sahip olamadıkları şefkatli babayı, karısıyla iletişime açık eşi, romantik sevgiliyi veya tutkulu aşkı bir bakıma dizilerin kurgusal dünyasında yaşadıkları görülüyor.
Toplumsal yaşamda var olan geleneksel kadın ve erkek rollerini medya yeniden üretmeye devam etse de özellikle İnternet ve cep telefonu, ekonomik ve kültürel baskı altındaki kadınlar ve kız çocukları için evin dışı dünya ve kamusal alanla daha özgürleştirici bir iletişim kurmalarında önemli rol üstleniyor.''