Bilinçsiz av lüferin sonunu getiriyor
Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN), balık türlerini stok durumuna göre belirliyor ve nesli azalan türleri kırmızı listeye alıyor. Kırmızı listeye giren bir diğer balık ise lüfer. İnsanların sofralarında görmeye alışık olduğu lüfer balığı da nesli tükenmekte olan bir balık türü haline geldi. Uzmanlar, balıkçıların bilinçsiz ve yanlış avlama faaliyetlerinden dolayı belirlenen boy standartlarının altında avlanan lüferin yavrusu çinekop balığına üreme şansı verilmediğini dile getirdi.
cumhuriyet.com.trTürkiye’de balıkçılık, Marmara, Akdeniz, Karadeniz ve Ege Denizi’nin yanı sıra boğazlar ve ülkenin iç sularında yapılıyor. Suyunun soğuk ve oksijen miktarının fazla olması sebebiyle balık açısından en zengin denizlerin başında Karadeniz geliyor. Türkiye’de en çok avlanan balıkların başında ise hamsi, istavrit, lüfer ve palamut yer alıyor.
Bu yıl 15 Nisan’da başlayan balık yasağı 1 Eylül itibarıyla sona erdi. Marmara ve Karadeniz’de balıkçıların ağlarına palamut ve uskumru takılmaya başladı. Av sezonunun başlamasıyla birlikte balıkçılar palamut bolluğuna sevinirken şu an için ağlarda çinekop yerini aldı. Kilosu 60 liradan satılan çinekop balığının boy konusu tartışma haline geldi.
LÜFERİN STOKLARI AZALIYOR
2011 yılında Greenpeace Akdeniz’in yürüttüğü “Seninki Kaç Cm” kampanyasıyla denizlerdeki balıkların avlanma boylarının standartların altında olduğu gerekçesiyle büyük yankı uyandırdı. “Küçük Balık Yoksa Büyük Balık da Yok” sloganıyla çinekop balığının yenmemesi gerektiğini anlatmaya çalıştılar. Kampanyanın yarattığı farkındalık sonucunda İstanbul’un her tarafında “Almıyoruz, Satmıyoruz” diyerek lüfer koruma timi çıkarttılar.
STOKLARININ AZALMASINDAKİ EN BÜYÜK FAKTÖR BALIKÇILIK FAALİYETLERİ
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Bilimleri Fakültesi Balıkçılık ve Su Ürünleri İşleme Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Firdes Saadet Karakulak, “Lüfer balığı stokları azalan bir türdür. Nesli tükenmemiştir. Balıkçılık yönetiminde gerekli tedbirler alındığı takdirde stokları artabilir. Bunun için lüfer balığına ve tüm balıklara yaşam evrelerinde bir kere üreme şansı verilmesi gerekir. Lüfer balığının ilk üreme boyu 25 cm’dir. Bu boyun altındaki balıkların avlanılması stokların zamanla azalmasına yol açar. Bundan dolayı lüfer balığının yavruları yani çinekop boylu balıkların avlanılmaması ve tüketilmemesi gerekir. Akdeniz havzasında lüfer balığını en çok avlayan ülke Türkiye’dir. Bu balığın korunması ve sürdürülebilir balıkçılığın yapılması için gerekli tedbirlerin alınması oldukça önemlidir. Lüfer balığının 2003 yılında av miktarı 22.000 ton iken 2019 yılında 1578 tona düşmüştür. 3/1 numaralı su ürünleri tebliğinde lüfer balığının minimum avlanabilir boyu 20 cm iken 4/1 ve 5/1 numaralı su ürünleri tebliğlerinde bu boy yasağı 18 cm’e düşürülmüştür. Ergin boya gelmemiş bu yavru balıkların avlanılması stokları olumsuz etkilemektedir” diyerek balıkların boy standartlarına dikkat çekti.
Balık stoklarının azalmasındaki en büyük faktörün balıkçılık faaliyetleri olduğuna söyleyen Prof. Dr. Karabulak, iklim değişikliğinin etkileri, kıyısal alanlardaki kıyıların doldurulması, kumların çekilmesi ve deniz kirliliğinin de olumsuz etkileri olduğuna değindi.
MİNİMUM AV BOYU 25CM
Piraziz Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Hamdi Arslan’ın balık yasağının ardından yaptığı açıklamada “İstavrit, çinekop sonra da hamsi avlanacak” sözleri yavru balıkların da avlanacağını gösterdi. Uzmanlar ise balık neslinin tükenmemesi adına lüferin minimum av boyunun 25 cm’den küçük olmaması gerektiğini vurguladı.
İKİ TEKNİKLE AVLAMA YAPILIYOR
Denizlerdeki lüfer avcılığı ise endüstriyel anlamda iki farklı şekilde yapılıyor. Bunlardan biri dipte yaşayan sürü balıkları için deniz zeminini kazıyarak yapılan trol tekniği, diğeri ise balıkların etrafını ağlarla çevirerek yapılan gırgır tekniği.
Sürü balıkları deniz dibinde yaşadığından dolayı avlanma sırasında trol ağlarının kullanılması zorunlu hale geliyor. Av araçlarının kullanımı ise ekosisteme ve denizlere zarar vermekte. Bu olumsuz etkileri azaltabilmek adına av araçlarının kullanımında bazı kısıtlamalar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Saadet Karabulak, “Deniz habitatını bozan ve ticari olmayan birçok türün avlanılmasına yol açan trol ağlarının kıyıdan 3 mil içinde kullanılması yasaklanmıştır. Ağ göz açıklıklarının 44 mm’den küçük olmaması gerekir. Gırgır ve trol ağlarının kullanımı 1 Eylül ile 15 Nisan arasında serbesttir. Diğer av araçlarında da benzer uygulamalar bulunmaktadır. Seçiciliği en yüksek av aracı dalyanlar ve oltalardır. Seçiciliği en düşük av aracı da trol ve gırgır ağlarıdır” diye açıklıyor.
KONTROL MEMURLARI YETERİNCE DENETLEME YAPMIYOR
Türkiye’de yapılan balıkçılığın en büyük sorunlarından biri ise kaçak avlanma. Azalan balık nüfusu balık teknelerini beslemeye yetmediği için kaçak avcılık ülkenin her alanında yapılmakta. Ekonomik balık türleri haricinde kalan birçok deniz canlısı avlanıyor. Henüz erişkinliğe ulaşmamış balık bir kez bile üreyemeden avlanıyor. Standart avlanma boyuna erişmemiş balıklar ise deniz marketlerinde kaçak olarak satılmaya çalışılıyor. Bu marketlerde ve hallerde her boy lüfer balığı bulmak mümkün. Defne yaprağı, çinekop, lüfer, kofana satışlarının ve açık arttırmalarının yapıldığı hallerde kontrol memurlarının nadir denetimlerinden haberi olan satıcılar, balıkların satışını hal dışında gerçekleştiriyor. Kesilen cezaların ise onlarca katını bir gecede kazanıyorlar.
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan Su Ürünleri Yönetmenliği’nde Değişiklik yapılmasına Dair Yönetmelik, 1 Ocak 2020’den itibaren geçerli olmak üzere Resmi Gazete’de yayımlandı. Yayımlanan yönetmelikte, Su Ürünleri Kanunu’nda yasak, sınırlama ve yükümlülüklere aykırı davranan kişilere yönelik alt ve üst sınırları belirlenen idari para cezalarının uygulanmasına ilişkin kriterler açıklandı. Değişiklik kapsamında uygulanacak cezalar şöyle;
Ruhsat tezkeresi almadan ticari amaçlı su ürünleri avcılığı yapan kişilere bin Türk lirasından beş bin Türk lirasına kadar idari para cezası verilir.
Ruhsat tezkeresi almadan faaliyette bulunan gemiler ve diğer su vasıtaları için sahip veya donatanlarına beş bin Türk lirasından elli bin Türk lirasına kadar idari para cezası verilir.
Amatör avcılıkla ilgili usul ve esaslara aykırı hareket eden kişilere iki yüz elli Türk lirasından beş yüz Türk lirasına, amatör avcılıkta kullanılan gemiler için sahip veya donatanlarına beş yüz Türk lirasından beş bin Türk Lirasına kadar idari para cezası uygulanır.
Türlerin avlanma miktarlarına, bölgesel avcılığa ve av araçlarına göre verilecek izindeki ticari avcılıkla ilgili usul ve esaslara aykırı hareket edenlere beş bin Türk Lirasından elli bin Türk lirasına kadar idari para cezası verilir.
“GIRGIRLARA VE TROLLERE ÇOK DİKKAT EDİLMELİ”
‘Balık Dedektifi’ programıyla balıkçılık konusunda birçok konuyu izleyiciyle paylaşan Derya Yolyapan, küçük yaşlardan beri balık tutmaktan keyif alıyor. Deniz ve balığın kendisi için bir stres atma yöntemi olduğunu söyleyen Yolyapan, kaçak avlanma hakkında önümüzdeki günlerde Bakan Bekir Pakdemirli’nin ve Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Dr. M. Altuğ Atalay’nın balık avı sırasında kullanılan gırgır ağlarının denizlere verdiği zararı gözler önüne sereceklerini dile getirdi. Lüfer için Türkiye’deki denizlerin en lezzetli balığı olduğunu söyleyen Yolyapan, “Bana göre lüfer İstanbul’un simgesidir. Lüferin neslinin tükenmemesi ve gelecek nesillere taşınabilmesi için çinekop balığının avlanması durdurulmalı. Özellikle boğazdaki av geçiş yollarının gırgırlar tarafından kapanmaması gerekiyor. Olta balıkçılığı ile lüferin nesli sonlanmaz. Bu yüzden gırgırlara ve trollere çok dikkat edilmeli” dedi.
Fotoğraflar: Mert Gökalp
“BİZİM ÜLKEMİZDE DOĞAYA ÖNEM VERİLMİYOR”
Yapımı üç buçuk sene süren 600 saatlik ‘Lüfer’ belgeselinin yönetmeni Mert Gökalp, Marmara Denizi’nin bir iç deniz olduğunu ve bütün denizlerin burada birleştiğini dile getiriyor. Yaklaşık olarak 25 ila 30 milyon insanın bu bölgede barındığını ve beslendiğini ayrıca sanayi ve tarım atıklarından etkilenen bir deniz olduğunu belirten Gökalp, “Bu kadar problemi olan ama bir o kadar da gelişken olan bir durumda biz kaçak avlanmaya izin veriyoruz. Gerektiği kadar denetlemiyor ve cezalar koymuyoruz” dedi. Çektiği belgeseller ve yazdığı kitaplarla kaçak avlanma konusuna dikkat çekmeye çalışan Mert Gökalp, “Başka bir ülkede olsaydı bu kitaplar ve belgeseller önemsenirdi. Uzmanlar ve bu konu hakkında çalışmalar yapan insanlardan fikirler alınırdı. Doğaya önem veren ülkelerde süreç böyle işlerdi. Ancak bizim ülkemizde doğaya önem verilmediği için yapılan belgeseller ve kitaplar maalesef yeterli değil” diyerek kaçak avlanma konusu hakkında yeteri kadar farkındalığın oluşmadığının altını çiziyor.