Berberoğlu davası yargıyı da karıştırdı... Mahkemeler hukuka aykırılıkta yarışıyor
CHP’li Enis Berberoğlu’na MİT TIR’ları haberine ilişkin açılan dava, hukuksuzluklar zincirine dönüştü. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, Berberoğlu’na 25 yıl hapis cezası verilen kararı esastan bozup dosyayı incelemek yerine yeniden ağır ceza mahkemesine göndermişti. Ağır ceza mahkemesi dün İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin bu kararına karşı yetkisi olmadığı halde direndi. Mahkeme kararında, Yargıtay’ın “yerel mahkeme direnemez” şeklindeki içtihadını hatırlatmasına karşın, dosyayı Bölge Adliye Mahkemesi’ne iade etti.
ALİCAN ULUDAĞ / CANAN COŞKUNMİT TIR’larındaki mühimmata ilişkin haberleri nedeniyle “devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklama” suçlamasıyla Mayıs 2016’da gazetemiz Ankara Temsilcisi Erdem Gül’e 5 yıl, eski Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar’a 5 yıl 10 ay hapis cezası verilmişti. Kararla birlikte örgüte yardım suçlamasına ilişkin davanın ayrı esas numarası üzerinden yürütülmesine karar verilmişti. Örgüte yardım suçlamasına ilişkin yargılamanın ilk celsesinde de Berberoğlu hakkında ‘örgüte yardım’ ve ‘devletin gizli kalması gereken bilgilerini, siyasal ve askeri casusluk maksadıyla temin etmek’ iddiasıyla açılan davanın birleştirilmesine hükmedilmişti. Haziran ayında sonuçlanan bu yargılamada Berberoğlu, “devletin gizli kalması gereken bilgilerini, siyasal ve askeri casusluk maksadıyla temin etmek” suçundan 25 yıl hapis cezasına mahkûm edilerek tutuklanmıştı.
Dosya mahkemeye
Karara karşı yapılan itiraz üzerine mahkûmiyet hükmü veren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını bozan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi de kararında, TIR’lardaki mühimmata ilişkin fotoğrafı gazetemizde 29 Mayıs 2015’te yayımlanmasından önce 21 Ocak 2014’te yayımlayan Aydınlık gazetesi ile ilgili sırrın daha önce, ifşa edildiğinin kabul edilmesi halinde gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama suçunun unsurlarının oluşmayacağını kaydederek dosyayı mahkemeye yollamıştı. Kararda ayrıca, Gül-Dündar dosyasıyla ilgili Yargıtay’ın karar vermesinin beklenmesi, buna göre yeniden yargılama yapılması gerektiği vurgulanmıştı.
Önce savcı iade istedi
Bozma kararının ardından dava dosyası üzerindeki incelemesini tamamlayan mahkeme, yasaya aykırı bularak istinaf mahkemesine iade kararında savcının mütalaasına yer verdi. Mütalaada, istinaf mahkemesinin bozma kararı verebileceği, davanın esasına ilişkin sebeplerle yapılan bozmanın bu kapsamda değerlendirilmemesi gerektiği ifade edildi. Savcı mütalaasında, istinaf mahkemesinin suçun oluşup oluşmadığına dair değerlendirme yaptığını, bu bakımdan işin esasına girerek bizzat karar vermesi gerektiğini, bu nedenle “karar verilmesine yer olmadığı” kararı verilerek, dosyanın iade edilmesini talep etti.
14. Ağır Ceza Mahkemesi de herhangi bir duruşma açmadan dosya üzerinden yaptığı incelemede, istinafın bozma kararının “açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiği, verilen bozma kararı yönünden mahkemece yapılacak başka bir işlem olmadığından karar verilmesine yer olmadığına, dosyanın gereğinin takdir ve ifası için İstanbul Bölge Adliyesi 2. Ceza Dairesi’ne iadesine oybirliğiyle karar verdi.
Yargılasaydı
Mahkeme heyeti kararında, istinaf mahkemesinin önüne gelen bir dosyada “esastan ret”, “düzeltme”, “hükmün bozulması” ve “yeniden görülme” kararlarını verebileceğini belirtti. Heyet, istinaf mahkemesinin ilk derece mahkemesinin kararını sadece sınırlı olarak CMK’de belirtilen hallere göre bozup gönderebileceği ifade ederek, şunları kaydetti: “Bölge Adliye Mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararını esastan inceleyerek, delil tartışmasına girmiş ve sübut meselesinde sıkıntı olduğunu, delillerin irdelenmesinde ve takdirinde yanlış sonuca ulaşıldığını düşünüyorsa ve delillerin eksik olduğu kanaatindeyse, esasa yönelik eksikliklerin olduğu tespitini yapmışsa, eylemin hukuki nitelendirmesinde hata olduğunu düşünüyorsa, CMK’nin 280. maddesi uyarınca bizatihi davayı görmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın hazırlık işlemlerine başlayarak bizzat yargılamayı kendisinin yapması gerekmektedir. Yargılamayı bizatihi Bölge Adliye Mahkemesi yapması gerekirken, söz konusu eksiklikleri CMK’nin 289. maddesi kapsamına sokarak kararı bozarak, mahkememize göndermiştir.”
Kararda, istinaf mahkemesinin esasa ilişkin değerlendirme yaparak sübut meselesini tartıştığı, esasa ilişkin eksiklikleri belirttiği, atılı suçun ve benzeri başka bir suçun unsurlarının oluşup oluşmadığına dair bir değerlendirme yaptığı ve mahkûmiyet kararının gerekçesiz olduğunu belirterek bozma kararı vermesinin ilgili kanun maddelerine aykırılık teşkil ettiği kaydedildi.
Yargıtay gibi davrandı
Kararda, istinaf mahkemesinin Berberoğlu’na yöneltilen eylemin ‘gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla ac¸ıklama’ suçundan ziyade, ‘gizli kalması gereken bilgileri casusluk amacıyla temin etme’ suçuna temas ettiği gerekçesiyle bozma kararı verdiği anımsatılarak şöyle denildi: “Adeta kendini yüce Yargıtay’ın yerine koyarak esastan bozma yapmış, mahkememizin bağımsızlığına, karar verme özgürlüğüne müdahale etmiştir. Hatta Bölge Adliye Başsavcılığı dahi bu hatalı uygulama karşısında sessiz kalmamış, itiraz yetkisi olmamasına rağmen ‘görüldü’ yaparken dile getirdiğimiz hususlarda eleştirilerde bulunma zarureti hissetmiştir.”
Yasaya açıkça aykırı
Kararda, istinaf mahkemesinin yetkisini kullanmayıp görev ve yetkisini ilk karar veren mahkemeye devretmesinin usul ve yasaya açıkça aykırılık teşkil ettiği kaydedildi. Heyet, bozma kararını, “yöneltilen eylemin hukuki nitelendirmesine, suçun unsurlarının oluşup oluşmadığına dair değerlendirmesine müdahale edecek kadar bir bozma kararı” olarak niteledi ve “Yargıtay temyiz denetiminde dahi direnme imkanı varken istinaf aşamasında bunun kabul edilmemesi istinaf mahkemesine Yargıtay’da olmayan güç ve yetkiyi sağlamış olacaktır” değerlendirmesini yaptı.
Siyasi bir dava olduğunun kanıtı CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, istinaf mahkemesinin Enis Berberoğlu ile ilgili kararını iade etmesi ile ilgili olarak, “Kanunda yasaklanmış bir işi yapmıştır. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 284. maddesi ‘istinaf mahkemesine karşı direnilemeyeceği’ni yazıyor, açıkça. Mahkemenin bu kararı ise adı konmamış bir direnme kararıdır, içerik itibarıyla. Çok açık bir şekilde kanuna aykırıdır” değerlendirmesini yaptı. Tezcan, “İstinaf mahkemesinin artık Enis Berberoğlu’nu derhal tahliye etmesi gerekir” dedi. Tezcan, 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını Cumhuriyet’e değerlendirdi. Tezcan, “Eskiden Özel Yetkili Mahkemeler vardı. Bu mahkeme görülüyor ki şimdi Özel İmtiyazlı Mahkeme statüsüne koymuş kendisini. İmtiyazı nereden aldı, sırtını nereye dayadı bilmiyoruz. Tabii ki bu konuda tahminlerimiz var ama tahminlerden çok önümüzdeki süreçte gerçek bilgiye dayalı konuşmak gerek” dedi. Mahkemenin kanunda olmayan bir yetkiyi kullanmak istediğini dile getiren Tezcan, “Hatta kanunda yasaklanmış bir işi yapmıştır. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 284. maddesi ‘istinaf mahkemesine karşı direnilemeyeceği’ni yazıyor, açıkça. Mahkemenin bu kararı ise adı konmamış bir direnme kararıdır, içerik itibarıyla. Çok açık bir şekilde kanuna aykırıdır” dedi. Tezcan, kararın, mahkemelerin geldiği halin çarpıcı bir örneği olduğunu belirtirken, “Bu karar bile aslında bir ceza yargılaması yapmaktan ziyade, bir siyasi tutumun, bir intikam yargılamasının işaretidir. Asıl yok hükmünde olan 14. ACM’nin kararıdır. Yani kendine verilmeyen bir yetkili kullanmaktan daha vahimdir. Kanunun yapma dediği işi yapmıştır. Enis Berberoğlu davasının hukuk ekseninde yürüyen bir dava olmadığı, siyasi talimatla başlayıp siyasi saiklerle sürdürülen bir dava olduğunun çok net göstergesidir. Türkiye’yi dünyaya rezil ettiler. İstinaf mahkemesinin artık Enis Berberoğlu’nu derhal tahliye etmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
Canduran: Teknik bir hata ve görevi ihmal Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran, yerel mahkemenin kararının hatalı olduğunu vurguladı. Canduran normalde yasaya göre İstinaf kararının ağır ceza mahkemesinin önüne geldiğinde buna direnme hakkının olmadığını söyledi. Kararı Cumhuriyet’e değerlendiren Canduran şunları söyledi: “Şimdi mahkeme, burada istinafla olan çekişmesini ortaya koyuyor. Diyor ki sen benim kararımı beğenmediysen yargılamayı yapman gerekirdi. Ama İstinaf da diyor ki sen yeterince delilleri değerlendirmedin, delilleri ortaya koymadın. İlk derece mahkemesi ekteki kararı gönderip sen bana kararı yaz gönder diyemez. Ağır ceza mahkemesinin yapması gereken, elindeki delilleri yeniden değerlendirmekti. Mahkeme, bunun sonucunda isterse aynı kararı verebilirdi. Veya kararda değişiklik yapıp istinafa göndermesi gerekirdi. Bunu yapmayarak teknik bir hata yaptı. Ağır ceza burada görevini ihmal ediyor.” ‘Tehlikeli örnek’ Canduran, mahkemenin istinafın kararına uymayarak olumsuz bir örneğe yol açtığına işaret ederken, “Diğer mahkemelerin de beğenmedikleri istinaf kararlarına karşı direnme yolunu açıyor. Bu tehlikeli bir durumdur. Yargıda kaosa neden olur” dedi. Cumhuriyet’in konuştuğu ve Ankara Adliyesi’nde görevli bir ağır ceza mahkemesi başkanı, her iki mahkemenin kararının da hukuka aykırı olduğunu belirterek, “istinafın Yargıtay gibi esasa ilişkin bozma yetkisi yok. Buna karşılık, yerel mahkemenin de istinafın kararına direnme hakkı yok. İstinaf’ın kararı hukuka aykırı da olsa” diye konuştu. |