Benim olağanüstü kadınlarım

Aşk, meşk geçer, dostluklar ömürlüktür

Elçin Poyrazlar / Cumhuriyet Pazar


En son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Kadınlar birbirini çekemez, sevmez, gerçek dost olmaz, kötülüğünü ister gibi klişeleri ya erkekler ya da hemcinslerini sevmemesi öğretilmiş kadınlar savunur. 

Elbette bu tarz düşünen erkekler var, aynen bu tür kadınların da olduğu gibi. Ve bu yazının konusu kesinlikle onlar değil.

Bilimsel araştırmalar kadınların kadınlarla dostluklarında “aşk hormonu” olarak bilinen oksitosin salgıladıklarını ve daha az stres yaşadıklarını ortaya koyuyor. Kadınlar güçlü sosyal bağlar yoluyla kalp, tansiyon, kolesterol gibi hastalıkları yenebiliyor. 

DOSTLUK EŞİTTİR SAĞLIK

Harvard Tıp Fakültesi’nin bir araştırmasına göre daha fazla dostu olan kadınlar daha sağlıklı bir yaşlılık geçiriyor. Öyle ki, yakın dostların olmaması sağlığa sigara içmek ya da obez olmak kadar zarar veriyor. 

Kadınların kadınlarla dostluk kurmalarının faydalarına ilişkin araştırmalar göreceli olarak yeni sayılır. Kadınların, kadın diliyle yazı sanatına geç girmesinde olduğu gibi. 

“Erkek” edebiyatta gereğinden çok uzun bir süredir, kadınları ve ilişkilerini erkek yazarların kaleminden okuyoruz. Erkek yazarlar dar bir pencerede biz kadınların kim ya da nasıl olması gerektiğini salık verdi yıllarca. 

İtalyan yazar Elena Ferrante’nin kitaplarının dünya çapında bu kadar sevilmesinin nedeni bence tam da bu. Dişil çağda, kadının ağzından, kadınları dinleme, okuma ihtiyacı. 

LAF SOKMAZLAR...  

Ferrante’nin “Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım” kitabıyla başlayan Napoli romanları iki kız çocuğunun hayatlarının kesişmesini, birbirlerine yansımalarını, yoksunluklarını, okuma hırslarını, aralarındaki o eşsiz sevgiyi kurmaya çalışırken verdikleri hasarı, o hasardan büyümelerini ve gözleri dostluklarının dikiz aynasında, hayatlarını yürütmelerini anlatır. 

Kitaplar bir kız çocuğu için kadınlığın başlangıcına ışık tutar. 

Bir kadının hayatında başka bir kadının dostluğu köşe taşıdır çünkü. Kadın dostlar hem rol modeli hem de aynamız haline dönüşür. Onlarda kendi gelişimimizi izleriz. 

Ayağımız takıldığında kolumuza ilk onlar girer. Kendimize acıdığımızda, vazgeçtiğimizde ve teslim olduğumuzda ilk tokadı onlar atar ve bize kim olduğumuzu hatırlatırlar.

Aramızda, hiyerarşi, kimin sözü geçecek, kim haklı, kim haksız çekişmeleri olmaz. Kadın dostlar laf sokmaz, yargılamaz, utandırmaz ve alay etmez. 

Sözle ifade etmeseler de sizi sevdiklerini arayıp sorarak, zor anınızda kapınızda biterek, şefkatini sizden esirgemeyerek hissettirirler. Bazı durumlarda sizi sizden daha iyi tanırlar. 

Sizinle gurur duyarlar, sizden daha akıllı ve becerikli olsalar da üstünlük taslamaya, sizi ezmeye çalışmazlar. İyiliklerine karşılık beklemezler. Siz yolunuzda yürürken yanınızda olmaktan, sizi izlemekten ve sadece var olmanızdan memnun olurlar. 

Onların yanında dilediğiniz kadar şımarmanıza, saçmalamanıza izin verirler. En kırılgan, hassas anlarınızda ilk onlar gelir aklınıza. Ya da hayatınızda güzel bir şey olduğunda hemen onlar bilmelidir. En az sizin kadar mutlu olacaklarını bildiğiniz için. 

YETER Kİ BAŞLA!

Ailenize anlatamayacağınız, sevgiliniz ya da eşinizin anlamayacağını düşündüğünüz şeyleri onlarla paylaşırsınız. Anneniz, ablanız, kız kardeşiniz, sırdaşınız olurlar. Hatalıysanız pat diye yüzünüze vururlar. Karşıdaki haksızsa sizi en çok onlar korur. 

Size asla “Onu yapamazsın, beceremezsin” demezler. “Sen her şeyin üstesinden gelirsin. Yeter ki başla” derler. 

Kadın dostlar kadınların lokomotifidir. Dayanmak için dağ kadar sağlam, sizi uçurmak için peri kadar hafif. 

Aşk, meşk, sevgili, eş, aile... Hepsi geçer, gider. 

Seçtiğimiz, emek verdiğimiz, özen gösterdiğimiz, gerçek sevgiye dayanan kadın dostlukları ömürlüktür.