Beni seviyor musun anne?

Fransız yazar François Begaudeau’nun yazdığı ‘Le Lien’ adlı oyun şu sıralar Paris'te sahneleniyor. Montparnasse Tiyatrosu'nda izleyiciyle buluşan oyun, özellikle başrol oyuncusu Catherine Hiegel’in performansıyla dikkat çekiyor.

Arkun Demiroğlu

Yaz zamanı. Hava sıcak. Otuz kırk yaşlarında bir adam masada oturuyor. Karşısında altmış yaşlarında bir kadın var. Yemek yiyorlar. Kadın durmadan konuşuyor, adam dinliyor. Montparnasse Tiyatrosu’nda sezonun olay oyunlarından François Begaudeau’nun yazdığı ‘Le Lien’i (Bir Bağlantı) seyrediyoruz.

Evin dekoru akıllarda kalacak bir dekor değil, genç adam da zaten  iğreti oturuyor. İlgisini çekmeyen konuları dinlemek zorunda kalan bir çocuk var sanki karşımızda. Sahnedeki kadın da zaman zaman
karşısındaki adama bir çocukmuş gibi davranıyor. Oysa adam bugüne bugün Paris’te yaşayan başarılı bir yazar. Yine de o, annesinin gözünde küçük bir çocuk.


Emekli bir devlet memuru olan Christiane oğluna sevdiği keçi peynirini nasıl ve nereden aldığını anlatıyor. Anne nedense oğlunun sabrının taştığını fark edemeyecek kadar kendini kaptırmış konuşmasına. Oğlunu sık görmediği için çok mutlu olan anne gevezeleştikçe gevezeleşiyor. Oyunda gerginliğin tırmandığını Stephane’ın yüz ifadelerinden anlıyoruz.


Oğul artık öfkesine hakim olamıyor, kalkıp bir sigara yakıyor ve annesine artık gideceğini, bir daha asla dönmeyeceğini söylüyor. Anne şaşkın. Oğul annesine kendisiyle hiç konuşmadığını, kendisiyle
ilgilenmediğini, kitaplarının hiçbirini okumadığını, hayatıyla ilgili sorular sormadığını, konuşmuş olmak için konuştuğunu söylüyor. Anne bu tehditlere pabuç bırakacak biri değil, ironiyle kendisini  savunuyor. Ana oğul arasında bir dil farkı var. Aradaki uçurumların
sebebi aynı lisanın konuşulmaması belki de.


Oğul annesinden daha entelektüel, daha kişisel, daha derin bir ilişki istiyor. Annesi kitaplarından konuşsun istiyor. Christiane ise oğlunun gitmesini istemediği için sürekli deri ceketini çıkartmasını
istiyor. Stephane’ın bu sıcak havada sırtından çıkartmayı reddettiği ceket başkaldırının bir sembolü oluyor.

Christiane kötü bir anne mi? Hayır. Stephane küçük bir çocukken annesi oğlunu sürekli kütüphanelere götürürmüş. Oğluyla gurur duyan bir anne var karşımızda. Peki oğlunun kitaplarını alan,
arkadaşlarına veren anne neden çok sevgili oğlunun kitaplarını okumuyor?
‘Le Lien’ oyununda sahneye çıkan oyuncular Catherine Hiegel ve  Pierre Palmade işlerinin ustası, ama ayrı tiyatroların, ayrı dünyaların insanlarılar. Palmade Fransız tiyatrosunun ve televizyonunun en ünlü komedyenlerinden biri. Kendi yazdığı oyunlarla tanınan oyuncu ilk kez kendi yazmadığı bir oyunla sahnede.

Bir gün arkadaşı, Fransız tiyatrosunun en büyük oyuncu ve yönetmenlerinden Catherine Hiegel’i son oyununda seyretmeye gelen Palmade, kuliste ne zaman birlikte sahneye çıkacaklarını soruyor. Hiegel ise harika bir oyun okuduğunu, eğer hazırsa Palmade’la hemen sahneye çıkabileceklerini söylüyor. Bu fırsatı kaçırmak istemeyen Palmade büyük bir riski göze alarak hemen evet cevabını veriyor.

Risk ise oyunun bir komedi yerine bir trajikomedi olmasında. Palmade ilk kez seyredenleri güldürmüyor. Bu dramatik rolde oldukça başarılı olan tiyatrocu her iyi komedyenin içinde başarılı bir dramaoyuncusunun da olabileceğini kanıtlıyor.


Catherine Hiegel ise benzeri olmayan çok büyük bir oyuncu. Comedie Française’e kırk yılını veren oyuncu iki Moliere ödülünün sahibi. En son Florian Zeller’in ‘La Mere’ (Anne) oyunuyla bu ödülü
kazanan oyuncu yine bir anneyi oynuyor. ‘La Mere’ oyununu bugün  New York’ta bir başka Fransız oyuncu, Isabelle Huppert İngilizce oynuyor.

François Begaudeau Fransa’nın başarılı yazarlarından. Daha çok romanlarıyla tanınan yazar öğretmenlik günlerini anlattığı ‘Sur les Murs’ romanıyla büyük başarı kazanmış, romanının sinemaya uyarlandığı filmde kendini oynamış ve film Cannes Film Festivali’nde büyük ödül
olan Palme d’Or’u kazanmıştı.

‘Le Lien’ Palmade ve Begaudeau’nun başarısının yanında özellikle Catherine Hiegel’in performansıyla şahlanan bir oyun. Kırılganlıklardan  kükremelere, çaresizlikten iğnelemelere bütün arsenalini kullanıyor Hiegel. Gözleri ve jestlerindeki gurur, incinmişlik, yılların beraberinde
getirdiği yaralar müthiş bir performansın sırları. Hiegel o kadar doğru,