Bedeniyle hayal kuruyor

'Dükkân, müze, galeri ve sokaklar... Farklı mekânlardaki izleyiciden gelen, farklı tepkilerin peşindeyim. Bedenimle başkaları arasında bir hayal alanı açıyorum' diyen Ekici, 'Madonna' performansında bedenine mumlar akıtmış, 'Atropos'ta ise saçlarını iplerle tavana bağlamıştı.

cumhuriyet.com.tr

Performans sanatçısı Nezaket Ekici’nin Derya Yücel küratörlüğünde hazırlanan “Imagine: Yemek Üzerine Seçilmiş İşler 2002- 2012” adlı sergisi Pi Artworks’te açıldı. Açılış günü, sergiyle aynı adlı performansını da gerçekleştiren Ekici, hemen tüm performanslarında bedeninin sınırlarını zorluyor.

Nezaket Ekici flamenkoyu referans aldığı performansında dans etti ama izlediğimiz dans değildi. Asılı duran elmaları yemedi, sadece birini ısırdı ve fırlattı belli belirsiz. Yaptığı, sessizliği topuk sesleri ile yırtarak, elmalara ulaşmaya çalışan bir bedeni dize getirmekti adeta. Sessizliği bozan haykırışlarsa merkezdeki kadın bedeninin, yemek meselesi ile yüzyıllardır süren savaşını getirdi akla. Dudaklarına yaklaştırıp hızla yere fırlattığı elmalarla ilişkisiyse bir ritüele dönüştü sonunda.

Ekici’nin “Imagine” sergisinde de yemek ile insan arasındaki evrensel hazzın yüklü olduğu anlamları, onun farklı coğrafyalarda gerçekleştirdiği performansları aracılığı ile izliyoruz. 29 Aralık’a kadar Pi Artworks Galatasaray ve Tophane’de sürecek sergiyi ve performans sanatını Ekici ile konuştuk.

-Törensel tavrınız ve sınırlarını zorladığınız bedeninizle dünya, ben ve başkaları arasında yeni bir alan açıyorsunuz sanki...

Bu işi ne için yaptığımı biliyorum ama izleyicinin ne hayal ettiği çok önemli. Bedenimle başkaları arasında bir hayal alanı açıyorum diyebilirim. Bu performansta, eğitmenlerin flamenko dansçılarına söylediği, “elma ağacı varmış gibi hayal edin” öğüdünü canlandırdım. Ön planda olan ne dans ne yemek.

- Performans tanımınız var mı?

En zor soru bu. Performans sanatının ustası, öğretmenim Marina Abramovic’in “ne iş yapıyorsunuz” türünden sorulara yanıtı: “Ben hemşireyim.” Çünkü bu, performans sanatçılığını anlatmaktan çok daha kolay. Bedenimi fırça gibi kullanarak gelen fikirleri duygumla ve bedenimle anlatmaya çalışıyorum. Bedenim benim aracım. Ama önemli bir şey daha var ki performans, izleyicinin önünde gerçekleşmelidir. Kamera karşısına geçip yapılan performans değildir, çünkü onda paylaşım yoktur.

- Performanslarınızla her yerde karşılaşabiliriz; kamusal alan, müze… Asla olmaz dediğiniz bir yer var mı?

Dükkân, müze, galeri ve sokaklar... Her fikre açığım. Çünkü meraklıyım. Farklı mekânlardaki izleyiciden gelen, farklı tepkilerin peşindeyim. Pi Artworks’teki bu performans Türkiye’de ticari bir galerideki ilk performansım oldu.

- Bedeninizin sınırlarını en çok zorlayan performans hangisiydi peki?

Tek bir cevabım yok aslında. Siemens Sanat’taki “Madonna” performansımda bedenime mumlar akıtmıştım, Sinop Bienali’ndeki “Atropos” performansımda ise saçlarımı iplerle tavana bağlamış ve kurtulmaya çalışıyordum. Kendimi alçı içine aldığım “Blind” işim de zor bir sınır deneyimiydi. Fakat henüz tam olarak gerçekleştirmediğim bir performansım var. İstanbul’a Ayasofya’da bir performans yapmak istemiştim. Kendimi tek bir halatla başaşağı, Ayasofya’nın tavanından asacaktım, Kültür Bakanlığı izin vermedi.

- Ayasofya için şimdi ‘evet’ deseler...

Zaten bu performans Ayasofya’da, 50 metre yükseklikteki kubbeden aşağıya sarkmak için düşünüldü. Hemen yaparım.