Basit insanlara basit teknolojiler

Çağrı cihazları 90'ların favori iletişim araçlarındandı. Şimdi modası geçti mi sanıyorsunuz? Hiç de öyle değil. Peki ya sadece arama özelliği olan ilk cep telefonları size ilkel mi geliyor? Tüm iphone ve blackberry çılgınlığı içinde fark etmediniz belki ama şimdilerde Hollanda'da piyasaya çıkan ve ortalığı kasıp kavuran basit bir cep telefonu insanlara teknolojiyle ilgili yeni sorular sorduruyor.

cumhuriyet.com.tr

Hollanda’da kısa süre önce piyasaya çıkan bir telefon tüm teknoloji şaheseri telefonların pabucunu dama attı. İphone, Blackberry ve benzeri teknolojilerden çok daha ilgi çekici olan bu telefonun özelliği, arama dışında hiçbir fonksiyonunun olmamasıydı! John’s Phone ismiyle piyasaya sürülen bu ürün, “köklerimize dönüyoruz” felsefesinin bir sonucuydu. Aslında bu felsefeyi yaratan da yine telefonun üreticisi olan firma, John Doe. ABD, İngiltere ve Kanada’da kimliği gizli tutulan mahkeme tanıklarına verilen John Doe isminden esinlenen firmanın temel prensibi, kişilere değil yapılan işe değer vermek. Bu yüzden de kimliksizlik temalı isim şirketin profiline gayet uygun.

Kendini yaratıcı bir tasarım ajansı olarak tanımlayan John Doe’nun basitlikle özdeşleşmiş ürünleri sırf telefonla sınırlı değil. “From The Supermarket” etiketiyle üretilen; “Göründüğünden fazlası değil” sloganıyla pazarlanan su, tişort ve meyve gibi ürünler, piyasada uluslararası başarı kazanarak bir nevi kült statüsüne ulaştı. Yapılabilecek en basit telefonu yapma fikri için de şirkete ilham veren bu ürünlerin başarısı olmuş.

Neden tüm teknoloji harikası telefonların sıkıcı ve renksiz dış tasarımlara sahip olduğunu sorup duruyormuş John Doe çalışanları. Fikir de buradan çıkmış aslında, özellikleri bir kenara bırakıp tasarım odaklı bir telefon üretme fikri geliştirmişler. Görünen o ki oldukça da başarılı olmuşlar. İşe giriştiklerinde cep telefonu piyasasındaki büyümeyi ve teknolojik gelişmeleri göz önüne alırsak John's Phone'un ulaştığı başarıyı çok daha iyi görebiliriz. Öte yandan bu başarı başka bir soruyu da gündeme getiriyor. Acaba teknolojide basitliğe dönüş mü başlıyor?

Aslında evlerimizde sırf su kaynatma özellikleri sayesinde yıllardır yer işgal eden “kettle”ları düşünürsek mutfak eşyalarının telefonlar kadar gelişmediğini söyleyebiliriz. Beklentimiz o kadar yüksek ki, artık suyu kaynattıktan sonra, damıtıp, bir de üstüne çayı kendi demlemediği sürece yüksek teknoloji ürünü saymıyoruz. İletişim teknolojileri için de durum her zaman bu kadar parlak değildi. Meşhur walkie talkie ve çağrı cihazı dönemlerini hatırlarsınız. Şimdilerde çok uzak gibi görünüyor değil mi? Oysa çağrı cihazlarının hâlâ rağbet gördüğü yerler var. Örneğin restoranlar; birçok restoran, masa için sıra bekleyen müşterilerini özel çağrı cihazlarıyla bilgilendiriyor. Ya da sabırsız müşterilere yemeğin piştiği ve servise hazır olduğunu haber vermek için çağrı cihazı kullanılıyor. Bu aslında biraz da yeni gelişen bir trend. Çağrı cihazlarının iş dünyasındaki rollerini cep telefonlarına bırakmasından sonra yeniden yükselişi için iyi bir örnek. Çağrı cihazları; bu sayede sahip oldukları teknolojinin çok üstünde bir anlam da ediniyor. Müşteriler, sıra beklerken kendilerine dağıtılan bu cihazlar sayesinde restoran için önemli oldukları hissine kapılıp, bekleyiş süresinin uzunluğuna daha fazla tolerans gösteriyor.

Birçok hastane için de çağrı cihazları vazgeçilmez bir araç. Özellikle, cep telefonu frekanslarının yüksek teknoloji ürünü sağlık cihazalarına zarar verebileceği dev sağlık komplekslerinde çağrı cihazları revaçta. Yine hasta çağrı cihazları da acil durumlarda basit ama oldukça işlevli bir konumda. Doktor ve ilgilendiği hastalara dağıtılan cihazlar, kritik durumdaki bir hastaya anında müdahale edilmesini sağlıyor.

Öte yandan bu basit iletişim cihazını hayatının merkezinden hiç çıkarmayanlar da var. Dünyanın dört bir yanındaki kuş takipçileri için çağrı cihazları yıllardır kilit bir rol üstleniyor. Cep telefonlarının çıkardığı sesler ya da titreşimlerden ürkebilecek kuşları kaçırmamak için kuş takipçileri çağrı cihazlarını tercih ediyor.

Aslında çağrı cihazları bilişim teknolojilerinde çalışanlar için de ideal bir araç. Sadece pasif bir alıcı rolü olan çağrı cihazları geri bildirim mesajı göndermediği için hacklenmesi de hayli zayıf bir ihtimal.

Teknolojiyi basitleştiren bir başka etken de çevre duyarlılığı. Birçok basit teknolojik alet, çevre duyarlılığı sayesinde evlerde yer buldu. Bunlardan biri biofilter. Bir katalitik sobası büyüklüğünde olan bu cihaz, mekândaki havayı görece temiz tutacak bir devir daim özelliği sayesinde oldukça tutuluyor. Şüphesiz bunları sayarken sizin enerjinizle çalışan gırgırı da unutmamak gerek.

Tüm bunların dışında teknolojinin neden bu kadar kompleks bir şey olduğu sorusuna gelirsek, cevabı Forbes yazarı Andrew McAfee’den dinlemek isteyebilirsiniz. Evet teknoloji, üretim aşamasından itibaren, var olmayan ve var olduklarında hayatı kolaylaştıracak şeyleri tasarlamak üzerine kurulmuş. Oysa günümüzde teknolojik cihazlar oldukça kafa karıştırıcı olabiliyor. Onlardan hayatımıza adapte olmalarını bekleyemeyiz, doğal olarak biz onlara adapte oluyoruz. Bir vantilatörle klima arasındaki kullanım farkları bile teknolojinin ne kadar karmaşık olduğunu gösterebilir. McAfee’ye göre bunun bazı sebepleri var. Öncelikle teknolojinin teknisyen ve mühendisler tarafından üretiliyor olması. Bu biraz manasız gelebilir ama teknolojik tasarımları sizin ya da benim yapmamla bir teknisyenin yapması arasında büyük fark(lar) var. Basitçe teknolojiyi üreten insanlar, pek bize benzemiyor. Bu yüzden bir ürünü basitleştirmek -aralarındaki rekabet yüzünden- büyük bir risk. Bir başka sebep de yine ilkiyle bağlantılı olarak, piyasada teknolojik bir aletten beklenen minimum fonksiyonun hâlâ fazla olması. Üçüncü sebebiyse McAfee’ye göre bu ikisinden çok daha insani ve temel bir sorun; “İnsanlık olarak her zaman kullanabileceğimizden çok daha fazla seçeneğimizin olmasını seviyoruz” diyor.