'Başımızın eğik olması, hüznümüzdendir'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Başımızın öne eğik olması birilerinden çekindiğimiz, korktuğumuz için değil o andaki hüznümüz sebebiyledir" dedi.
cumhuriyet.com.trBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, Rize'de Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi'nin 2012-2013 akademik yıl açılış törenindeki konuşmasında, kendisine tevdi edilen fahri doktora unvanından dolayı üniversite senatosuna şükranlarını sundu. Önceki gün Siirt'in Pervari ilçesinde elim bir helikopter kazasında şehit düşen 17 askeri rahmet ve minnetle yad ettiğini belirten Erdoğan, Endenozya ve Brunei Sultanlığı'na yaptığı ziyaretlerin hemen ertesinde, bakan ve milletvekilleriyle Diyarbakır'a giderek, şehitler için düzenlenen törene katıldığını, şehitleri Hakka uğurladıklarını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Acımız gerçekten büyük. Her biri, birer kahraman olan canımız, ciğerimiz, ülkeleri vatanları milletleri için bugüne kadar fedakarca hizmet etmiş olan 17 aslanımızı yitirmek bizi ziyadesiyle kedere sevk etti. Türkiye Cumhuriyeti'ni ayakta tutan ruh, canı pahasına, şahadeti anlamayanlara söylemeyorum bu sözleri, şahadetin idraki içinde olanlara söylüyorum, şahadet aşkıyla ülkesi, millete ve vatanı için mücadele eden kahramanlık ruhu işte budur. Bunun idrakinde olmayanlar var. Bu olaylar cereyan ederken biz, farklı atmosferler içinde yaşayanları çok iyi biliriz. Ama biz de bu idrakin içerisinde görevimizi yerine getiririz. Başımızın öne eğik olmasını abartılı bir şekilde başköşelere çekenlere sesleniyorum, başımızın öne eğik olması, birilerinden çekindiğimiz, korktuğumuz için değil, o andaki hüznümüz sebebiyledir. Ama sizler, bunu ayırt edemeyecek kadar farklı atmosferin içinde ve buradan bile bir şeyler beklemenin gayreti içerisindesiniz. Bizim milletimiz, kimin başı öne eğik olduğu zaman ne anlatmak istediğini çok iyi bilir. Biz, başımızın nerede dik olduğunu göstermiş bir kadro hareketinin öncüleriyiz. Biz, kaybettiğimiz canlarımız, yavrularımız, askerlerimiz için ne kadar büyük bir üzüntü yaşıyorsak, onlar da candan geçerek, yardan geçerek, serden geçerek o kadar büyük bir fedakarlık ortaya koyuyorlar. Allah rahmet etsin. Rabbim, inşallah cennetiyle, cemaliyle onları taltif etsin. Biz, biliyoruz ki şahadet makamı, makamların en yücesidir. Oraya öyle her kişinin ulaşması da mümkün değildir. Oraya ancak er kişiler ulaşır, bunu da biliyoruz.''
'Bu mücadelenin doğasından kaynaklanan acılar yaşanabiliyor'
Teröre karşı bütün birimlerle, cesaretle ve fedakarlıkla çok büyük mücadele yürütüldüğünü anlatan Erdoğan, şunları söyledi: ''Topraklarımıza kast eden, cana, mala, özellikle de Türkiyemizin birliğine, kardeşliğine kast eden bu hain örgüte karşı yılmadan, yorulmadan, usanmadan mücadele veriyoruz, vermeye devam edeceğiz. Bu kadar yoğunluklu, böyle çok boyutlu bir mücadele sürecinde elbette bu tür kazalar da yaşanabiliyor, istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Bu mücadelenin doğasından kaynaklanan acılar yaşanabiliyor. Yaşananlardan ders çıkararak, şüphesiz ki kazaların istenmeyen sonuçları tekrarlanmaması için önlemler alarak, tedbirleri, hassasiyeti en üst düzeyde gözeterek, bu mücadeleyi kararlılıkla sürdürmek durumundayız. Pervari'deki elim kazayla ilgili olarak, adli ve idari soruşturma başlatıldı. Ben, bir kez daha aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet niyaz ediyorum; ailelerine, silahlı kuvvetlerimize sabır, başsağlığı diliyorum.''
'Biz, bir şey olmak için değil, bir şeyler yapabilmek için bu mevkilerde bulunuyoruz'
''Bugün, bu fakir için çok anlamlı bir gün'' diyen Erdoğan, dünyanın bir çok üniversitesinde kendisine fahri doktora takdim edildiğini hatırlattı. Baba-ana ocağı Rize'de, kendi adını taşıyan üniversitelerden fahri doktora unvanı almanın ayrı bir anlam taşıdığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti: ''Biz, bir şey olmak için değil, bir şeyler yapabilmek için bu mevkilerde bulunuyoruz. Her gün, başımızı yastığa koyduğumuzda, bu ülke için, milletimiz için tek tek şehirlerimiz için, ilçelerimiz için hangi hizmetleri gerçekleştirdiğimizin, hangi adımları henüz atamadığımızın muhasebesini kendi içimizde yapıyoruz. Seçim dönemlerinde milletin huzurunda, oraya çıkmak suretiyle, milletin aynasında kendimize bakıyor, orada kendimizi muhasebeye çekiyoruz. Yine biz, fani olduğumuzu, bir gün bu emaneti teslim edeceğimizi her an aklımızda tutuyor, milletimize ve Allah'a hesap verme şuuruyla kendimizi hesaba çekiyoruz. Zira, hesaba çekilmedin, kendinizi hesaba çekiniz. Bu ilkedir, bizim için asıl olan.''
İnsanların yaptıklarıyla anılacağını, eserleriyle yad edileceğini vurgulayan Erdoğan, hayırlı işler yapanların, milletin gönlünde yer edineceğini, hayırla anılacağına söyledi. Erdoğan, ''Şerde yarışanlar ise milletin vicdanında mahkum edilirler, esefle yad edilirler. Sadece sokağa, caddeye, okula, üniversiteye adını vermek suretiyle isimler yaşatılamaz. İsimler, ortaya koydukları eserlerle yaşar, ortaya koydukları eserlerle milletin gönlünde kendilerine silinmez yer edinirler. Bugün görüyorsunuz, milletin vicdanında mahkum edilenlerin isimleri, bir bir tabelalardan indiriliyorlar. Çünkü bu isimleri tabelalar değil, millet yaşatır. Milletin mahşeri vicdanı yaşatır'' dedi.
Erdoğan, Rize'nin bir evladı olarak, Karadeniz'de gündelik hayatın nereden nereye geldiğini 20, 30 yıl önce ve hatta çocukluğundaki durumu ancak yaşayanların bileceğini söyledi. Otobüslerle virajdan inerken, duble yollar olmamasından dolayı camdan aşağı bakmanın ya da yoldan aynı anda iki aracın geçmesinin mümkün olmadığını söyleyen Erdoğan, şimdi dağları delerek 12 tünel yaptıklarını anlattı. Erdoğan, ''Niye? Çünkü biz Ferhat'tık ve milletimize Aslı nazarıyla bakıyorduk. Ferhat Aslı'ya ulaşmak için nasıl dağları deldiyse biz de bu milletle kucaklaşmak için dağları deliyorduk'' diye konuştu.
'O günleri yaşayanlar çok iyi bilir'
O dönemde çocuk olmanın Türkiye'nin her yerinde zor olduğunu ancak Rize'de, Artvin'de ve Karadeniz'in diğer şehirlerinde çok daha zor olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Kışın o en soğuk günlerinde karın, bırakın çocuk boyunu, yetişkin boyunu aştığı o günlerde, daha güneş doğmadan evinden çıkan bir çocuk düşünün. Bu çocuk üzerinde yırtık paltoyla, ayağında yırtık çorapla, yazın bile giyinemeyecek halde bir çarıkla hiç abartısız 5-10 km patika yürüyerek hatta dağları aşarak okuluna ulaşabiliyordu. Rize'nin köylerinde okula ulaşmak için sabah ve akşam en az iki saati aşkın, çoğu da patika olmak üzere, yol yürümek zorunda olan çocuklar biliyorum; anacığımdan, babamdan dinlerdik. Hatta babam, 'çarıklarımız yırtık görünmesin diye tepelere gelene kadar çarığı bile giymezdik oğlum' derdi. 'Rize'ye inerken orada çarıklarımızı giyerdik ki ayağında sağlam çarıkla inebilelim' diye. Nereden nereye geldik elhamdülillah. Ayakları su içinde, neredeyse donmuş vaziyette okuluna ulaşan çocukların soğuktan sınıflarda tir tir titrediğini biliriz. O günlerde bir kurşun kalemi bir santim kalıncaya kadar kullanmak zorundaydık. O kadar iktisatlı olmak zorundaydık. O günleri yaşayanlar çok iyi bilir. İlkokulu bitirince çile daha da katlanıyordu. Ortaokul ve lise ya uzak bir köyde ya ilçe merkezinde ya da burada Rize il merkezinde. Her gün gidip gelmek mümkün değil. Çocuklar ya bir halanın, varsa amcanın yanına emanet ediliyor, ya bir eve ya da o günün şartları içinde bir yurda yerleştiriliyor, daha 12-13 yaşında hasreti yaşamaya başlıyorlardı.''
'Yırtık çarıkla karın içinde okuma mücadelesi'
Öğrencilerin derme çatma yurtlarda ranzada üstünde yatan çocuğun düşeceği korkusuyla beklediğini ve devamlı sabrederek okula devam ettiğini dile getiren Erdoğan, ''Bu çocuklar asla pes etmediler, zorluklara asla boyun eğmediler. Liseyi bitirdiler ve sınavda başarı elde ederek Türkiye'nin dört bir yanında üniversitelere dağıldılar. Uçak diye bir şey yoktu. Bırakın uçağı, uçağın hayali bile yoktu'' dedi.
Çok büyük acılar yaşandığını hatırlatan Erdoğan, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi'nin Rize'nin anne ve babalarının sarsılmaz inançlarının eseri olduğunun altını çizdi. Erdoğan, ''Bugün Karadeniz'de gururla yükselen bu bilim yuvası ayağındaki yırtık çarıkla karın içinde okuma mücadelesi veren Rizeli yavruların eseridir'' şeklinde konuştu.
Rize'de geçmişte silgi, kalem, okul ve hatta yakacak gübre bile yokken bugün sırtını Kaçkar'a dayamış, yüzünü dünyaya gömmüş 14 bin öğrencisiyle iddialı bir üniversite olduğuna vurgu yapan Erdoğan, şunları söyledi: ''Rize'nin çocukları artık genç yaşta gurbete çıkmak zorunda kalmıyorlar. Rize Tayyip Erdoğan Üniversitesi, artık sadece Rizeli'ye değil, değişik vilayetlerden gelen gençlerimize de ev sahipliği yapıyor. İnanıyorum ki farklı vilayetlerden gelen gençlerimiz Rize'nin ev sahipliğinden memnundur. Bir hatıramdır, rahmetli babam kıyı kaptanıydı ve çat kapı eve hemşehrilerimizi getirirdi. İki odalı bir evdi ve öyle önceden haber vermek yoktu. Ama anacığım, 'Bunları hiç haber vermeden nereden getirdin' demezdi. Çünkü bizim felsefemizde Anadolu'da, 'misafir umduğunu değil bulduğunu yer' anlayışı vardı. Gelenler de o anlayışla gelirdi ama anacığımın her zaman bir küp fasulye turşusu hazırdı. Bir teneke kavurma da her zaman hazırdı ve hemen o turşusuyla bir şeyler hazırlar, bizde tavali derler biliyorsunuz buralarda o tavaliyi yapar ondan sonra kavurmayla bakarsın yumurtalı kavurma veya hemen orada fırından bir ekmek hamuru alır onunla beraber bir kavurmalı yapar, meşhur adı oydu ve böylece misafirimizi hoşnut eder. Zaten baklavası her zaman hazırdır, onu ikram eder. Ama misafir memnun, biz memnun. Şimdi böyle bir şey hak getire... Şimdi bir hafta önceden randevu alacaksın. O randevu olmazsa misafiri getiremezsin mümkün değil. Bu, özellikle Rizeli'nin misafirperverliğinin en güzel örnekleri. Ben kızlarımıza da tavsiye ediyorum, aman bu misafirperverliğinizi kaybetmeyin.''
'Rize'de üniversite kurmak kimin aklına gelirdi?'
Erdoğan, Rizeli çocukların gurbete çıkmak zorunda kalmadıklarını, oturdukları şehirde en kaliteli eğitim ve öğretimi görebildiklerini, dünya ile rekabet edebilen bir akademik ortam bulabildiklerini bildirdi. Rize'nın dışarıya öğrenci göçü vermek yerine Gürcistan başta olmak üzere dünya ülkelerinden öğrencileri bağrına bastığını belirten Erdoğan, 81 ile hizmet götürmenin, eser kazandırmanın mücadelesi içerisinde olduklarını vurguladı.
''10 yıl önce Artvin'de üniversite kurmak kimin aklından geçerdi? Rize'de üniversite kurmak kimin aklından geçerdi? Çünkü gelen siyasilerin hepsi Rize'ye üniversite vadettiler. Ama oldu mu böyle bir şey, olmadı. Ama biz söz verdik ve yerine getirdik.'' diyen Erdoğan, Türkiye'nin birçok yerinde eğitime yeni eserler kazandırdıklarını söyledi. Göreve geldiklerinde Türkiye'de 76 üniversite olmasına karşın buna 92 yeni üniversite ilave ettiklerini ve 168 üniversiteye ulaştıklarına dikkat çeken Erdoğan, yurt sorunlarının ortadan kaldırılması için önemli çalışmalar yaptıklarını ve yatak sayısını hızla artırdıklarını aktardı. Yurtta kalan öğrencilerin ücretsiz internet hizmetinden faydalanacağını, 2002'de 45 lira olan lisan burs ve kredilerin de bugün 260 liraya yükseltiğine dikkati çeken Erdoğan, isteyen her öğrencinin burs ya da kredi alabileceğini hatırlattı.
Başbakan Erdoğan, üniversite harçlarını ortadan kaldırdıklarını anımsatarak, harçların kaldırılmasının ardından birilerinin ''Biz baskı yaptık ondan kaldırdılar'' dediğini söyledi.
Erdoğan, ''Bunlar anlamaz, çünkü bunların gözleri var görmez, kulakları var duymaz, ağzı dili var hakkı, doğruyu konuşmaz. Çünkü bunların gönül dünyaları karanlık. Bunlar dünyaya açık gözle bakmıyorlar zaten. Karanlık gördükleri, hep kapalı göz dolaştıkları için oluyor'' dedi. Yüksek Öğrenim Yasası'nı değiştirme çalışmalarının devam ettiğini ifade eden Erdoğan, ''Daha bağımsız, daha özgürlükçü, daha özerk bir yapıya kavuşmasının önünü açalım istiyoruz'' diye konuştu.
Kurdukları üniversitelerin bulundukları şehirlere canlılık kattığına, Türkiye ve dünya ile bütünleştirdiğine işaret eden Erdoğan, dünyanın farklı ülkelerinden Türkiye'de lisans ve yüksek lisan eğitimi almak için bu yıl 42 bin başvuru yapıldığını bilgisini paylaştı. Başbakan Erdoğan, geçen yıl Türkiye'de 32 bin misafir öğrenci bulunduğunu, kayıtların tamamlanmasının ardından bu yıl 40 bin rakamının aşılacağını ifade etti. 155 farklı ülkeden misafir öğrencinin Türkiye'deki üniversitelerde eğitim gördüğünün altını çizen Erdoğan, bu öğrencilerin yarınlarda ülkelerinde Türkiye'nin misyon şefleri, temsilcileri olacağını dile getirdi.
Kredibilitesi yüksek bir Türkiye
Geriye dönüp baktıklarında, yaptıkları ciddi eserleri görmenin mutluluğunu yaşadıklarını anlatan Erdoğan, ''Yolları ile barajları, konutları, üniversiteleri, yeni eğitim altyapısı ile bugün, 10 yıl öncesine göre çok farklı bir Türkiye var'' dedi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Artık dünyada 'hasta adam' olarak telakki edilen, komşumuzda olduğu gibi, bazı batı ülkelerinde olduğu gibi bir ülke yok. Artık 9 ay vade ile kredi bulamayan bir Türkiye yok. Şimdi artık 20,30, 40 yıl vade ile ve çok düşük faizle rahat rahat kredi bulabilen bir Türkiye var. Çünkü dünyada kredibilitesi yüksek bir Türkiye var şimdi. Hep söylüyorum IMF'den göreve geldiğimizde 23,5 milyar dolar borçla devraldık ama şimdi 1,3 milyar dolar borç var. Nisan ayında sıfırlıyoruz ve şimdi biz o IMF'ye 5 milyar dolar şu anda borç veriyoruz. Şimdi bunun teknik görüşmeleri yapılıyor. Fitch, 18 yıl bizim kredi notumuzla oynamadı, artırmadı. Ama şimdi artırdı ve yatırım yapılabilir bir ülke olarak Türkiye'yi ilan etti. Bakın çok enteresan; bir başka kredi kuruluşu, ismini vermeyeceğim, çünkü bir uluslararası kredi kuruluşları toplantısında söyledim, o da karşımda duruyor, 'Siyasi kararlar veriyorsunuz, ideolojik davranıyorsunuz' dedim. Borç batağında yüzen, borçlarını ödeyemeyen ülkelere hala kredi notunu yükseltirken 'Türkiye'yi durağana alıyorsunuz' dedim, Türkiye'ye haksızlık yapıyorsunuz' dedim. 'Ama isteseniz de istemeseniz de Türkiye gümbür gümbür geliyor' dedim. Şimdi o kredi kuruluşu mahkemeye düştü ve 30 milyon dolar tazminata mahkum oldu. Niye? ideolojik davrandığı için. Çünkü hak etmedikleri halde bazı ülkelerin kredi notlarını yükselterek dünyayı aldattılar. Naylon bordrolar hazırladılar ama Türkiye'nin naylon değildi. Biz ölçtük, biçtik, doğrusunu yaptık. Şu anda Maastricht kriterlerinde biz AB üyesi ülkelerin birçoğunun çok çok önündeyiz.''
Tuvalete gitmenin bedeli 1 milyon lira
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, göreve geldikleri günden bu yana ekonominin hızla iyiye gittiğini kaydetti. Erdoğan şöyle devam etti: ''Göreve geldiğimiz zaman bizim kamu net borç stokumuz yüzde 73'tü ama şimdi 38-39'lara düştü. Bakın nereden nereye. Devletin borçlanma faizi yüzde 63'tü ama şimdi yüzde 6,5'a düştü. Bu aradaki fark benim vatandaşımın cebinde kalıyor şimdi ama bundan önce maalesef bu borcu dahi ödemenin ağırlığı zorluğu altında yatıyordu ve halkı karşılıksız para basmak suretiyle kandırıyorlardı. Onun için de 1'in yanına durmadan sıfır ekliyorlardı. Akşam yat bir sıfır, sabah kalk bir sıfır. Çok da enteresan, tuvalete gitmenin bedeli 1 milyon olmuştu. Halbuki eskiden zengine milyoner denirdi. Yani tuvalete gitmek zengin olmanın bedeliydi. Biz altı tane sıfırı attık ve biz bu sıfırları attığımız zaman 'enflasyon patlar, çatlar' diyenler köşelerinde, Türkiye'nin en çok satan gazetelerinde köşe yazısı yazanlar şimdi kurmuşlar böyle bir gazete ve bu gazetenin içinde ne kadar öyle affedersiniz haddi tecavüz edenler varsa orada toplanmışlar bir arada ve farklı şekilde kendisini itham edenler, biz altı sıfırı attığımız zaman enflasyonun yüzde 30'dan tek haneli rakama geldiğini dahi görmek istemediler. Çünkü onlar gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar ama dilleri var hakikati konuşamazlar. Ne olursa olsun bir kurşun kalemi 1 santimetre kalıncaya kadar kullanan hatta hatta ekmeğin için silgi yapan bir topluluktan, hamd olsun artık bu günlere geldik. O dönemler geride kaldı.''
Erdoğan, öğrencilerin artık sınıflarındaki akıllı tahtalar ve ellerindeki tablet bilgisayarlarla eğitim gördüğünü, derslerini takip ettiğini belirtti. Öğrencilerin dönem başlarında kitaplarını sıralarında bulduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, ''İnşallah üç yıllık bir programla bütün okullarımız akıllı tahtasına ve tablet bilgisayarına kavuşacak'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Dün Rize'nin köylerine ulaşılmıyordu, bugün Kenya'nın köylerine, Filistin'in köylerine, Bosna'nın köylerine kadar ulaşıyor, Türkiye üniversitelerinde okumak için can atan çocukların mülakatlarını yapıyoruz. Bir dönem bize, bizim şahsımızda millete, milletin öz evlatlarına ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılıyordu. Bizler o dönemi yaşadık, bize 'gerici' dediler. Bize 'yobaz' dediler, bize 'niçin cenaze yıkayıcısı olacaksınız?' dediler. Öğretmenlerimiz dedi bunu. 'Softa' dediler, 'bunlar anlamaz, bunlar bilmez' dediler. 'Yapamaz, başaramaz' dediler. Bizi, bizim şahsımızda milletin kendisini, tutucu olmakla, gerici olmakla, daha da ileri giderek karanlıkla, cahillikle özdeşleştirmek istediler. Şu anda kimin ak kimin de kara olduğu çok net bir biçimde ortaya çıktı. Dikkat edin, onlar hala üniversitelerde yasakları savunurken biz hiçbir ayrım yapmadan üniversiteleri, milletin üniversiteleri olarak dünya milletlerinin hizmetine açtık. Onlar hala başörtüsüne, sakala, bıyığa, kılık kıyafete takılmış oradan bir adım ileri gidemezken biz bugün 155 ülkeden 40 bini aşkın uluslararası öğrenciye bu ülkede eğitim veriyoruz. Onlar hala milletin öz evlatları için okul yollarını kapatmanın mücadelesini verirken biz okul yollarını açıyor, tercihleri çoğaltıyor, tercih özgürlüğünü genişletiyoruz.''
'Süreç tıkır tıkır işliyor'
''On yıllar boyunca bu ülkede meslek liselerine neler çektirdiler'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''İmam hatipleri hep tartışma konusu yaptılar. Sabah akşam bu okulları konuştular. Bu okulları 'öcü' gibi gösterdiler, bu okulları 'gerici yuvası' gibi gösterdiler. Bu okullarda okuyan çocuklara adeta bu ülkede 'öcü' muamelesi yaptılar. Peki soruyorum, Allah aşkına ne oldu? 80'ler, 90'lar boyunca en büyük tehdit olarak gösterdiğiniz o imam hatip okulları Allah aşkına Türkiye'ye hangi zararı verdi? O imam hatip okullarının mezunları şu anda Türkiye'yi yeni baştan inşa ediyorlar. O imam hatip okullarının mezunları şu anda 75 milyona efendilik için değil, hizmetkar olmak için bir mücadele veriyorlar. Daha bu sene kademeli eğitime geçiş düzenlemesi sırasında o bildik ezberleri dile getirdiler. O bildik sanal tehditleri savurdular. Peki ne oldu? İmam hatip okullarını açtık, milletin evlatlarının önüne tercihleri koyduk, tercih özgürlüğünü koyduk. Bu süreç şimdi tıkır tıkır işliyor. Eğitimden, öğrenimden korkanlar, kusura bakmayın, eğitime bu kadar yatırım yapmazlar. Okuldan, okumaktan, bilimden korkanlar, Türkiye'nin eğitim öğretim altyapısında böyle devrim niteliğinde düzenlemeleri gerçekleştiremezler. Onlar geriye dönüp baktıklarında kendi geçmişlerindeki yasakları, baskıları, zulümleri, kendi tarihlerindeki toplum mühendisliğini görecekler ama biz geriye baktığımızda bu ülkeye kazandırdığımız hizmetleri, eserleri, yatırımları göreceğiz. Daha bugünden bunları görüyoruz. Çünkü biz bu milletin gençlerini, çocuklarımızı çok seviyoruz.''
Eğitim yatırımlarının sonuçlarının uzun vadede alındığını belirten Erdoğan, Türkiye'yi eğitim, sağlık, adalet ve emniyet konularında yükseltmek için yola çıktıklarını söyledi. Başbakan Erdoğan, ''Bunlar üzerinde Türkiye şu anda yükseliyor. İnşallah şu son 10 yılda yaptığımız yatırımlar Türkiye'nin çehresini çok köklü şekilde değiştirecek, zaten değişmeye başladı'' dedi. Gençlere hiçbir zaman umutsuzluğa, karamsarlığa kapılmamalarını söyleyen Erdoğan, toplantıya katılan öğretim üyelerinden de Rize'de göreve başlayıp biraz hizmet verdikten sonra kenti bırakmamalarını istedi. Erdoğan, ''İnanın, Rize'nin çocukları, öğrencileri bir harf öğretenin kölesidir. Çok sever ama burayı, bizi bırakmayın. Şu üniversitemize hep birlikte sahip çıkalım'' diye konuştu.
'Alparslan'ın torunları yan gelip yatmayacaklar'
Üniversitenin fiziki imkanlarının süratle giderilmesine yönelik çalışmaların yapıldığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Fiziki imkanlar noktasında eksiklerinin süratle giderildiği bir Recep Tayyip Üniversitesi burada inanıyorum ki, sizin daha huzurlu hizmet vermenize fırsat vereceği gibi çok daha fazla öğrencimizi Rize'ye çekme noktasında da bir cazibe merkezi oluşturacaktır. Özellikle gençlerimize, öğrencilerimize, Rizeli genç kardeşlerimize, üniversitemizin öğrencilerine umutsuzluktan, yeisten, karamsarlıktan özenle kaçınmalarını rica ediyorum. On yılda olmazları olur hale getirdik, 'yapılamaz' denilenleri başardık. Azimle, sabırla, sebatla çok daha fazlasını hep birlikte yapacağız. Bir kere bu ülkenin her bir ferdi gönülden, yürekten şuna inanacak, 21. yüzyıl hiç şüpheniz olmasın bir Türkiye yüzyılı olacaktır. 2023 hedeflerini Allah'ın izniyle tutturacağız. Bizden sonra gelecek nesiller de yani henüz doğmamış veya yeni doğmuş nesiller de 2071 hedeflerine sımsıkı sarılacak, o hedefleri de inşallah tutturacaklar. Çünkü Alparslan'ın torunları inşallah yan gelip yatmayacaklar. Ben inanıyorum ki çok çalışacaklar. Ecdadımız nasıl yaptıysa, nasıl başardıysa biz de başaracağız. Bir kere daha başaracağız, bir kere daha dünyanın en güçlü ülkeleri arasında yer alacağız. Önce kendimize inanacağız ondan sonra da bu adımları atacağız.''
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi'nin yapılacak çalışmalarla Türkiye genelinde bilimsel rekabetteki yerinin çok daha yükseklere çıkarılacağı yönündeki inancını belirten Erdoğan, ''Rize'den aldığımız dersle, Karadeniz'den aldığımız ilhamla, Türkiye için, dünya için, biz ve bizden sonra gelenler inşallah çok daha güzel, çok daha büyük hizmetler üretecekler. İnşallah Rize'ye mahcup olmayacağız, Rizeli kardeşlerimizi de mahcup etmeyeceğiz'' diye konuştu.
Üniversitenin yeni akademik yılının hayırlı olması temennisinde bulunan Erdoğan, kendisine tevdi edilen fahri doktora ünvanı için de rektöre, üniversite senatosuna, öğretim üyelerine, öğrencilere ve Rizelilere şükranlarını sundu.
'Biz Rize'nin ekmeğini yedik, suyunu içtik'
Başbakan Erdoğan, Rize'nin Kalkandere ilçesinde yapımı tamamlanan yatırımların toplu açılış töreninde konuştu. Kalkandere'de Şaban Cengiz Eğitim Kampüsü'nde yer alan pansiyon ve lojman binası, ilçe belediyesinin yeni hizmet binası, Çamlıhemşin'de lise, Çayeli'nde öğretmenevi ve akşam sanat okulu, Ardeşen'de Anadolu Öğretmen Lisesi ve spor salonu, 200 kişilik pansiyonun, Derepazarı'nda Günay Kıran Anaokulu ve Fındıklı Huzurevi, Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi'nin de resmi açılışını gerçekleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, Bütün bu hizmetlerin Rize'ye, tüm hemşehrilerine hayırlı olmasını diledi.
İsminin verildiği Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi'nin yeni akademik yılı açılışını gerçekleştirdiklerini ve kendisine fahri doktora ünvanı tevdi edildiğini anımsatan Erdoğan, daha sonra da hayırsever kişi ve kurumlar aracılığıyla Rize'ye yapılacak eğitimle ilgili 3 yeni hizmetin protokol törenine katıldığını söyledi.
Metin Kazancı tarafından Güneysu'da, TOBB tarafından Fındıklı'da birer Anadolu İmam Hatip Lisesi inşa edileceğini, Afrika'da yakalandığı bir hastalık sonucu genç yaşta hayatını kaybeden Ömer Halaç adına da işitme engelliler ilkokulu ve ortaokulu yapılacağını ifade eden Erdoğan, ''Bu hizmetlerin de şimdiden Rize'mize hayırlı olmasını diliyorum. Rize eğitim alt yapısı noktasında geçmişte çok büyük sorunlar yaşadı, bugün ise Allah'a hamd olsun Rize, ilkokulları, ortaokulları, Anadolu meslek, düz liseleriyle özellikle de her gün büyüyen üniversitesiyle Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgenin yıldız bir şehri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Rize'nin sadece eğitimde değil, her alanda yıllardır hasretini çektiği hizmetlerle, yatırımlarla buluştuğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: ''Biz Rize'nin ekmeğini yedik, suyunu içtik, havasını teneffüs ettik. Rize'ye bir vefa borcumuz var bunu ödemek için, Rize'ye mahcup olmamak, Rize'yi de mahcup etmemek için gece gündüz çalışıyor, hizmet üretiyoruz. Yalnızca Rize değil, bugün Türkiye'nin 81 vilayeti hızla değişiyor, yollarla, okullarla, barajlarla, konutlarla, organize sanayi bölgeleriyle, kamu ve özel sektör yatırımlarıyla Türkiye her gün büyüyor, her gün umudunu daha da çoğaltıyor. Burada sizlere nereden nereye geldiğimiz göstermek bakımından çok önemli bir örneği, müjdeyi açıklamak istiyorum. Biz, 10 yıl önce görevi devraldığımızda Merkez Bankası'nın kasasında 27.5 milyar dolar vardı, şu anda en son açıklanan rakamla Merkez Bankamızın döviz rezervi bir rekor kaydetti. Altın dahil şu anda, yaklaşığını veriyorum, 117 milyar dolara ulaştı. 27.5 milyar dolar nire, 117 milyar dolar nire.''
'Dünya tarafından da dikkatle, takdirle izlenen bir büyüme performansı sergiliyoruz'
Başbakan Erdoğan, bir ülkenin ekonomi de güçlü olduğunu ispatlaması için Merkez Bankası'nın döviz rezervlerini ortaya koyması gerektiğine işaret ederek, Yunanistan'ın kötü ekonomisini örnek gösterdi. Erdoğan, şöyle konuştu: ''Komşunun hali nedir görüyorsunuz. Bu rakama şimdi ulaştık, bunu da yeterli bulmuyoruz, daha iyi konuma geleceğiz. Uluslararası Para Fonu'na 23.5 milyar dolar borcumuz vardı, Merkez Bankası'nda da onda da kimlerden iktidarı devraldık? DSP-MHP-ANAP üçlüsünden devraldık. IMF'ye 23.5 milyar dolar borç vardı, onlar borçlandı biz ödedik. Şimdi ne kadar borç var? 1.3 milyar dolar borç var, Nisan ayında bitiriyoruz. Şimdi biz IMF'ye borç veriyoruz, 5 milyar dolar kendilerine borç vereceğiz, teknik görüşmeleri yapılıyor. Hamd olsun bugünleri gördük, kiminle? Sizinle beraber gördük. Artık yere çok sağlam basıyoruz. Küresel ekonomik krizin ağır şekilde etkilediği ülkelerin tersine biz yere sağlam basıyor, tedbirli, temkinli ilerliyor, tüm dünya tarafından da dikkatle, takdirle izlenen bir büyüme performansı sergiliyoruz. En son bir kredi derecelendirme kuruluşu bu gerçeği geçte olsa teyit etti, Türkiye'nin kredi notunu yükseltti. Tüm dünyada ekonomisi gelişmiş ülkelerin dahi kredi notları düşürülürken, dondurulurken, Türkiye'nin kredi notu yükseltiliyor. Biz bunu yeterli görüyor muyuz? Hayır. Türkiye'nin kredi notunun daha fazla artırılması gerekiyor. Bu konuda bağımsız, tarafsız değerlendirmelerin yapılması gerektiğini her fırsatta ifade ediyorum. Biz gerek içerdeki hazımsızların gerek dışarıdaki karamsarların değerlendirmelerine kulak asmayacağız. İşte Fitch açıklamasını yapıyor, o günün sabahında ana muhalefet partisinin genel başkanı da bizim ekonomi çok kötü durumda olduğumuzu anlatıyor. Sabah kahvaltında ekonomistlerle o görüşmeyi yaparken, öğlen de Fitch kalkıyor Türkiye'nin 18 yıl aradan sonra kredi notunu BBB-'ye çıkartıyor ve Türkiye yatırım yapılabilir ülke olarak ilan ediliyor. İçerden vuruyorlar, dışarıdan vuruyorlar ama biz emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz. Ekonomi de demokratikleşmede dış politika da kendi politikalarımızla bağımsız tarafsız, insanı ve barışı merkeze alan politikalarımızla kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Türkiye'nin kutlu yürüyüşünü engelleyecek, yavaşlatacak, reformlarımızı kesintiye uğratacak hiçbir girişime, eyleme asla boyun eğmeyeceğiz.''