Başbuğ'un konuşması bir devam niteliğinde mi?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un dün yaptığı yıllık değerlendirme konuşmasındaki "Türkiye Halkı" vurgusu tartışılmaya devam ediyor. İlker Başbuğ'un dünkü açılımı, "Genelkurmay Başkanlığı'nı devraldığı 28 Ağustos'taki konuşmasının bir adım ileriye taşınması" olarak da yorumlanıyor.
cumhuriyet.com.trGenelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, 28 Ağustos 2008 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı görevini devralırken yaptığı konuşmada "Türkiye vatandaşlığı" kavramını gündeme getirmişti.
O dönem geniş yankı uyandırmayan ve tartışılmayan konuşmasının bu bölümünde Orgeneral Başbuğ, Atatürk'ün ulus devlet anlayışını yorumlamış ve bu anlayış çerçevede de "Türkiye'nin bütün vatandaşları 'Ne Mutlu Türküm' ve 'Ben Türk Ulusunun Bir Ferdiyim, Vatandaşıyım' demekten çekinmemeli ve onların bu konudaki tereddütleri de giderilmelidir" demişti.
Orgeneral Başbuğ, dün Harp Akademileri'nde yaptığı yıllık değerlendirme toplantısındaki konuşmasında da ulus-devlet anlayışını bu kez Atatürk'ün sözüyle daha ayrıntılı açıkladı:
"Devrimin amacı ise bir ulus-devletin yaratılmasıdır. Bu düşünceden hareket ederek Atatürk, Türk milletini şu şekilde tanımlamıştır: 'Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran, Türkiye halkına, Türk milleti denir.'"
Orgeneral Başbuğ'un, 28 Ağustos 2008'de Genelkurmay Başkanlığı devir teslim töreni ile dün (14 Nisan 2009) Harp Akademileri Komutanlığı'nda yaptığı yıllık değerlendirme toplantısındaki "Türk Vatandaşlığı"na ilişkin iki konuşması şöyle:
Orgeneral Başbuğ'un iki konuşması:
28 Ağustos 2008:
"Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşu ve gelişimi bir devrimdir ve aynı zamanda, Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK'ün gerçekleştirdiği bir mucizedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet temeline dayanmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, Mustafa Kemal'in çizdiği Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinin kollanması ve korunmasında her zaman taraftır.
Aslında ATATÜRK devriminin ana hedefi, ulus devletin yaratılmasıdır. Ulus; dil, kültür ve ülke birliği ortak paydaları ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasal ve sosyal bir birliktir. Ulus devlet yapımızın temelinde; vatandaşlık esasına dayanan düşünce yer almaktadır. Bu düşünce; ırksal, etnik ve dinsel öğelere kesinlikle bağlı değildir, bağlanmaya çalışılması da olumlu sonuçlar doğurmaz.
Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal ve arkadaşları, ulusu oluşturan bütün unsurların varlığını ve olabilecek farklı alt kimliklerini hiçbir zaman inkâr etmemişlerdir. Farklı kimliklerini korurken, ortak paydalar üzerinde kendi istekleriyle birleşen ve bir üst kimlik altında yaşamayı kabul edenlere 'Türk Milleti' ismini vermişlerdir. Bununla birlikte elbette, ortak paydalara ve üst kimliğe zarar verebilecek faaliyetlere de hiçbir zaman müsamaha göstermemişlerdir.
Bu anlayış çerçevesinde; Türkiye'nin bütün vatandaşları 'Ne Mutlu Türküm' ve 'Ben Türk Ulusunun Bir Ferdiyim, Vatandaşıyım' demekten çekinmemeli ve onların bu konudaki tereddütleri de giderilmelidir"
14 Nisan 2009:
"Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu bir devrimdir. Devrimin amacı ise bir ulus- devletin yaratılmasıdır. Bu düşünceden hareket ederek ATATÜRK, Türk milletini şu şekilde tanımlamıştır:
'Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran, Türkiye halkına, Türk milleti denir.'
'Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kimdir?' Cevap, Türkiye halkıdır. Görüldüğü gibi buradaki halk ifadesi, sınırları çizilen bir coğrafyada -ki burası Türkiye'dir- yaşayan halkın bütününü, yani hiçbir dinî ve etnik ayrım yapılmaksızın, Türkiye halkını işaret etmektedir.
Aynı ülkü etrafında toplanmış ve Türkiye sınırları içinde yaşayan Türkiye halkının, siyasal ve sosyolojik bir olgu etrafında kendi rızası ile birleşmesiyle bir milletin oluşacağı ve bu millete ise Türk milleti denileceği, ATATÜRK'ün 'Türk milleti' tanımında açıkça yer almaktadır.
ATATÜRK'ün veciz söyleminde, Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza kadar yaşatılması ülkü birliğini temsil etmekte olup, bu görev Türk milletine verilmiştir.
Bu tanımda da görüleceği gibi, 'Türk milleti' tanımlamasındaki 'Türk' sözcüğü bir sıfat olarak değil, değişik unsurların hepsine verilen ortak bir isim olarak kullanılmıştır."