Başbuğ'dan Cumhuriyet Gazetesi'ne mektup
Ergenekon davası kapsamında tutuklu olarak yargılanan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Hilmi Özkök'ün ifadesiyle ilgili 'en iyi cevabı komutanım verdi' dedi.
cumhuriyet.com.trErgenekon davası kapsamında tutuklu olarak yargılanan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, kendisinden zorlama bir şekilde “suçlu”, hatta terör örgütü yöneticisi yaratılmak istendiğine dikkat çekerek bu düşüncelere en iyi yanıtı geçen hafta duruşmalarda tanık olarak dinlenen eski Genelkurmay başkanlarından emekli Orgerenal Hilmi Özkök’ün verdiğini söyledi. Başbuğ “Herkes tarafından bilinen ve tanık olunulan bu durumun, bir defa da sayın komutanım tarafından mahkemede dile getirilmesinden elbette mutlu oldum ve duygulandım. İddianamede benzer zorlama iddialara ve varsayımlara dayanarak hükümeti ortadan kaldırmak amacıyla terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanmaktayım. Daha önce de defalarca bu iddianameye hiçbir itibarımın olmadığını söylemiştim” dedi.
Başbuğ, Özkök’ün tanıklığı sırasında verdiği ifadeler ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsına yönelik açıklamalarını Cumhuriyet Gazetesi'ne gönderdiği mektupta değerlendirdi. “Silivri’den duruşma notları” başlıklı mektupta Özkök’ün tanık olarak ifade vermeye geleceğini duyunca kendisine duyduğu saygıdan ve nezaket gereği duruşmada bulunmaya karar verdiğini belirterek “Ayrıca, onun orada söyleyeceği sözler de bizim için önemliydi” dedi.
En yakın kişiydim
Mektubunda 2003-2005 yılları arasında Genelkurmay 2. Başkanı olarak Özkök’e en yakın kişi olarak görev yaptığını anlatan Başbuğ, duruşmada, savcı ve hâkimlerin o yıllara ilişkin kendisini de ilgilendiren bazı konuları özellikle gündeme getirmelerini hem dikkat çekici bulduğunu hem de yadırgadığını söyledi. Bu konulardan birinin de 3 Mart 2004 günü Ankara Ticaret Odası tesislerinde yapılan “Hilafetin İlgası ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun 80. Yılı ve Günümüz Türkiyesi” konulu panel olduğunu kaydeden Başbuğ konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Benim de bu panele katılmış olmam iddianamede örgütsel irtibat olarak değerlendiriliyordu. Panele katılmam şu şekilde olmuştu: 3 Mart 2004 günü, Kara Kuvvetleri Komutanı beni telefonla arayarak panele katılıp katılmayacağımı sordu. Ben de davetiye gelmediğini, ancak durumu değerlendireceğimi söyledim. Daha sonra da, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Org. Fethi Tuncel ile bu konuyu konuştuk ve katılmamızın uygun olacağını değerlendirdik ve panele katıldık. Çünkü öğrendiğimize göre, Ankara’daki bütün orgeneral ve oramiraller söz konusu panele katılıyordu. Şimdi bu panele katılmak nasıl örgütsel bağ olarak ileri sürülebilir? Birilerinin bunu açıklaması lazım.”
13 YAŞ üyesine hiç değinilmiyor
Duruşmada, Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’nda 3 Aralık 2003 günü yapılan toplantının da gündeme geldiğini anımsatan Başbuğ, bu faaliyetin Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) toplantısı öncesi yapılan doğal bir toplantı olduğunu belirtti. Toplantıda genel konuların görüşüldüğünü ve 15 YAŞ üyesinin sırayla söz olarak görüşlerini ifade ettiğini aktardı. Duruşmada sadece kendisinin ve arkadaşı emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un bu toplantıda yaptığı iddia edilen konuşmaların özellikle de hâkim tarafından okunmasına tepki gösteren Başbuğ “13 YAŞ üyesinin konuşmalarına hiç değinilmemesi ve sadece bu iki konuşma üzerinden duruşmanın yürütülmesinin akıl, mantık, adil ve tarafsız yargılama açısından izahı ne mümkündür ne de kabul edilebilir” diye yazdı. Başbuğ “İddia edilen bu konuşmalarda aykırı bir şey bulunmadığı da dikkate alınırsa, yapılmak istenilen suçsuzlardan suçlu mu yaratmaktır? Bu nasıl bir yargılama ve adalet anlayışıdır” diye sordu. Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve CHP Milletvekili Mustafa Balbay ile yaptığı bir görüşme ileri sürülerek kendisinden zorlama bir şekilde “suçlu” hatta terör örgütü yöneticisi yaratılmak istendiğini vurguladı.
10 dakika görüştürmediler
Başbuğ, tanık olarak dinlenen Özkök’ün 3 Ağustos Cuma günkü duruşmaya verilen ara sırasında kendisi ile 10 dakika görüşmek istediğini ancak Mahkeme Başkanı’nın buna izin vermediğini açıkladı. Başbuğ “Komutanımın ifade vermesini müteakip, on dakika da olsa benimle görüşme arzusunda olduğu bana söylendi. Ben de bundan çok mutlu olacağımı ifade ettim ve gerçekten de sevindim. Ancak daha sonra öğrendim ki, bir Genelkurmay Başkanı’nın bugün sanık durumunda olsa da, diğer bir Genelkurmay Başkanı ile on dakikalık görüşmesini, Mahkeme Başkanı uygun görmemişti. Onun belki bazı haklı nedenleri olabilir. Ancak, önemli olan bu insani ilişkiye müsaade edilmemesinin Türk Milleti tarafından da haklı görülüp görülmeyeceğidir” yorumunu yaptı.
‘Başbakan’ın konuşması diğer arkadaşlarım için de geçerli’
Başbakan Erdoğan’ın 5 Ağustos 2012 günü yaptığı açıklamaya ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Başbuğ şunları kaydetti: “Erdoğan da yaptığı açıklamada, benim bir örgüt elemanı, bir örgüt mensubu olarak gösterilmemi çok çok çirkin bulduğunu ve Genelkurmay Başkanlığı makamına gelmiş bir insan için bu tür benzetmemin doğru olmadığını ve insaf dışı olduğunu belirtmiştir. Sayın Başbakan’ın yapmış olduğu bu değerlendirmelerin aynı zamanda Genelkurmay Karargâhı’ndaki diğer çalışma arkadaşlarım için de geçerli olduğunu düşünmekteyim. Böylece Özkök’ten iki gün sonra da Başbakan ileri sürülen iddialara kesin bir dille cevap vermiştir. Bugün gelinen nokta itibarıyla, hakkımdaki iddianameye itibar etmeyerek ve mahkemeyi yargılamada yetkili görmeyerek, mahkemede savunma yapmamamın ne kadar doğru bir hareket tarzı olduğuna, bugün daha çok inanmaktayım.”