'Baro görevinin başında'

İstanbul Barosu'nun Olağanüstü Genel Kurul'nun açılışında konuşan Ümit Kocsakal, "Duruşma salonları, vuruşma ve muhabere salonlarına dönüşmüştür. Herhalde duruşma salonlarına bizlerin de kask ve kalkanlarla girmesi, avukatlık stajında judo, karate, tekvando gibi derslerin verilmesi gerekecek" dedi.

cumhuriyet.com.tr

İstanbul Barosu’nun Olağanüstü Genel Kurulu’nun açılışında konuşan Baro Başkanı Ümit Kocasakal, “Bağımsız yargı, toplumsal düzenin belkemiğidir. Türkiye bu açıda omurilik felci olmuştur. Zulüm yargı eliyle gerçekleşmekteyse bunun adı ileri faşizimdir” dedi. Kurulun, akşam saatlerinde açıkladığı sonuç bildirgesinde ise “Baro görevinin başında. Özgür bir biçimde 5 ay önce belirlediğimiz irademize sahip çıkıyoruz. Biz avukatız. Adaletin ayrımsız biçimde herkes için gerekli olduğuna inanırız” denildi.

Kocasakal, 12 Eylül döneminde İstanbul Barosu Başkanı Orhan Adli Apaydın’dan sonra yargılanan ilk baro başkanı olduğunu söyleyerek, “Tarihin bazı zamanlarında yargılama yapmak ağır gelir, insanı ezer. Yargılanmak ise onur verir, şeref verir, dolayısıyla bu şeref yaşıyoruz. Melseğimiz için bir bedel ödemek gerekirse bu bedeli öderiz” dedi. Hukuk devletinde insanların, sabaha karşı yaka paça gerekçesiz gözaltına alınıp tutuklanmayacaklarını dile getirerek “Hukuk ve yargı, adalete, hakka yönelirse özgürlüklerin ve bireylerin en büyük güvencesi olur. Bugün Türkiye'de güç ve ikitidar savaşlarının arenası haline getirilen, tamamen siyasi iktidarın denetimine giren yargı artık hak ve özgürlüklerin en büyük tehdidi, toplumun kabusu olmuştur. Bağımsız yargı, toplumsal düzenin belkemiğidir. Türkiye bu açıda omurilik felci olmuştur. Zulüm yargı eliyle gerçekleşmekteyse bunun adı ileri faşizimdir” diye konuştu.

Hakimlere ve savcılara seslendi

Konuşması sık sık alkışlarla bölünen Kocasakal şöyle devam etti: “Buradan hakimlere sesleniyorum. Güce boyun eğmeyin, biat etmeyin, cesur olun. Yalnızca hak ve adalete hukuka göre karar verin. İnsanları mesnetsiz, bilinçsiz tutuklayıp hapse atmayın. Yasaları eğip, bükerek bir silah gibi kullanmayın. Varsın sizi meslekten atsınlar, sürsünler biz yanınızda oluruz. Yoksa yarın aynalardan, çocuklarınızın gözlerinden, tarihin ve toplumun vicdanından şaşmaz yargısından kaçamazsınız. Gizlenecek bir yeriniz yok olmayacak.”

Kocasakal, cumhuriyet savcılarına seslendiğini de belirterek “Cumhuriyetin toplumun savcıları olun. Avcı değil, savcı olun. Kürsünün üstünde olmak, üstün olmak anlamına gelmez. Yetkileriniz, açık çek değildir. Adil yargılama sizler için de görevdir. Gizli tanıklar mahkemelerin elemanı değildir. Ülkemizde bugün bir gizli tanık terörü yaşanmaktadır” dedi.

Judo, karate, tekvando dersi...

Avukatlara saldırıların mahkeme salonlarında fiziki boyuta ulaştığını dile getiren Kocasakal, “Duruşma salonları, vuruşma ve muhabere salonlarına dönüşmüştür. Herhalde duruşma salonlarına bizlerin de kask ve kalkanlarla girmesi, avukatlık stajında judo, karate, tekvando gibi derslerin verilmesi gerekecek. Bu dönem mahkeme başkanları, ‘komutan avukatı çıkarın’ ifadeler ile hatırlanacak” diye konuştu.

Avukatların mesleki faaliyetleri nedeniyle soruşturulduğunu kaydeden Kocasakal şöyle devam etti: “Neden bu tür davaları alıyorsunuz sorusuna verilecek tek yanıt ‘size ne’dir. Alışveriş merkezi şeklinde yapılan adliyeler, hakim ve savcıların mülkü olarak görülmekte avukatlar yok sayılmaktadır. Herkes bilsin ki, biz adliyenin kiracısı veya müşterisi değil, sahibiyiz. Adliye de bizim duruşma salonu da. Biz avukatız, hukukçuyuz, güce tapmayız. Hiçbir iktidara biat etmeyiz. Gerekirse kırılız. Eğilip bükülmeyiz. Hiç kimseden emir almayız. Silivri hukukunuzla, bavul hukukunuzla korkutamazsınız. HSYK'nın arzuladığı gibi salonlardan geri geri eğilerek değil, başımız dik çıkarız. ”

Bedel ödemeye hazırız

Kocasakal, avukatların gücünü hukuktan, haktan ve halktan aldığını vurgulayak, “Kutup yıldızımız adalettir, hep onu ararız. Yargıyı yargı, yargılamayı adil kılan biziz. Bizi çiğnemeden hiç bir güç, kanunların, kursülerin arkasına gizlenerek hak ve özgürlükleri boğamaz. Buna izin vermeyiz. Bu uğurda her türlü bedeli ödemeye hazırız. Hiç kimsenin avukatların ve baronun örgütlü ve çelik gücünü sınamaya kalkmamasını tavsiye ederiz. Meslektaşlarımza, meslek onurumuza yapılan her saldırı, hak ettiği cevabı alacaktır” diye konuştu

Eylem zamanı

İstanbul Barosu’nun zorlama davalarla sinmeyeceğini dile getiren Kocasakal, “17 Mayıs bir tekerrür, kralın çıplak olduğunun tescildir. Bugün Orhan Adli Apaydın’ı yargılayanları hatırlayan var mı? Orhan Adli Apaydın’lar Halit Çelenk’ler yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor” dedi.

“Biz avukatız, aramızda ideolojik farklılıklar fikri mücadeler olsada, hukuka, mesleğimize yapılan saldırılar karşısında ideleoljik olarak birleşir, cübbeden sıyrılan tek bir yumruk olur ineriz. Gün ayrılık günü değil, faşizme hukuksuzluğa karşı bir olma günüdür. Artık gücümüzü gösterme eylem zaman” diyen Kocasakal, konuşmasını, Nazım Hikmet’in “Hürriyet Kavgası” şiirinden dizeler okuyarak bitirdi.

Büyük hapishane

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar “Avukatlar susarlar ya da susturulurlarsa ne olur? Avukatlar görevlerini yapamamış olur. Adaletin gerçekleşmesinden, yargıçlar ve savcılar da görevlerini yapamamış olur. Avukatı duruşma salonunda çıkaran tutuklayan, gazetecisini, aydınını susturan, tutuklayan toplum, kendisini de susturur kendisini de tutuklar. Sadece avukatlar değil, devlet adamları, siyasetçiler, hakim ve savcılar, gazeteciler, yurttaşlar da tutukludur. Bir büyük hapishanedir artık orası” dedi.

Victor Hugo’dan mesaj

Avrupa Barolar Konseyi 3. Başkan Yardımcısı Michel Benichou, “Burada bulunma amacım Türk otoritelerinin İstanbul Barosu'na ve Türk avukatlara yönelik tutumunun kabul edilemez olduğunu kararlıkla dile getirmektir. Avukatlar giderek daha fazla tutuklanmakta, aşağılanmakta ve tehdit edilmektedir. Avukatların çoğu müvekklilerinin suç ortağı gibi muamele göremektedir. Bir ülkenin iç politikasına karşımak bana düşmez. Buna karşın hükümetin aşırılıklarına karşı durmayı görev bildiğimi belirtmrk isterim. Adaletin bağımsız olmadığı bir yerde baroların var olması mümkün değildir. Savunmaya yönelik bu saldırıları daha fazla tolore etmeyeceğiz” dedi. Victor Hugo’nun “Her yerde polis var ama hiçbir yerde adalet yok” sözlerinin, Türkiye'nin durumunu tarif ettiğini dile getiren Benichou, Tevfik Fikret’in Millet Şarkısı şiirinden dizeler okudu.

Avukat tutukluysa

Uluslararası Avukatlar Birliği Başkanı Jean Marie Burguburu ise şöyle konuştu: “Polis avukatların barolarını basıyorsa demokrasiden söz edilemez. Avukatların baroları sistematik olarak aranıyorsa burada hukukun üstülüğünden söz edilemez. Avukatlar tutuklanıyorsa, temel özgürlükler büyük bir tehlike içindedir. Baro başkanı ve kurul üyelerine dava açıldığını büyük bir şaşkınlık ve öfkeyle öğrendik. Baro Başkanı Kocasakal'ın baro yönetiminin takındığı cesur tavrına UIA'nın desteğini göstermek için geldim. Yaşasın baroların bağımsızlığı, avukatların bağımsızlığı. Baronun davasına katılmak için bir gözlemci görevlendireceğim.”

Avukatın bağımsızlığı

Alman Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Michael Krenzler, “Avukatın bağımsızlığı öncelikle devletten bağımsızlığını ve devletin talimatlarından bağımsızlığını ifade eder. Bağımsız olmayan bir avukat işini yapamaz. Demokratik bir anayasa devletinde, hukuk mesleğinin bağımsızlığının ve öz yönetim kuruluşlarının hukuk sisteminin siyasi ve sosyal gücün bir aracı olarak istismar edilmeye karşı koruduğu için vazgeçilmezdir. Bu bağımsızlık devletin baskılarından dolayı tehlikeye düşüyorsa Alman Federal Barosu alarma geçer” dedi.

Baro görevinin başında

İstanbul Barosu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Durakoğlu, genel kurulun sonuç bildirgesini okudu. Bildirgede özetle şu ifadeler yer aldı: “Biz avukatız. Adaletin ayrımsız biçimde herkes için gerekli olduğuna inanırız. Özgür bir biçimde 5 ay önce belirlediğimiz irademize sahip çıkıyoruz. Bu iradeyi yalnızca biz değiştirebiliriz. Baro yönetimi görevinin başındadır, seçimle geldiği yerden seçimle gidecektir. Hiçbir kişi ve kurum bu konuda söz söylemeye veya bu durumu değiştirme hakkına sahip değildir. Avukatların demokratik iradesine saldıranlar, çok ağır bir yanıt ve ders alırlar. Özgür irademiz dışındaki her gelişmeyi, örgütümüze dönük bir darbe olarak niteleyeceğimiz bilinmelidir. Baromuzu ve onun yöneticilerini yargılamaya yönelik komplolara da boyun eğmeyeceğiz. 17 Mayıs’ta Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, kamuoyunun da tanık olacağı güç, bükülmeyi reddeden bir özgün haykırış olacaktır. O gün yargılanacak olan baro yöneticileri değil, yargının bizzat kendisidir. Tüm yurttaşlara söz veriyoruz ki; asla egemenlere teslim olmayacağız. Meşru müdafaa hakkımızı sonuna kadar kullanacağız. Bu ülkede avukatlar var”