"Bakterinin yayılma riski var"
Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlığı Derneği Başkanı Prof. Dr. Gaye Usluer, hastaların ülkeler arasında sağlık amaçlı dolaşımının, hem hasta için hem de o ülkeler için dirençli bakterilerin yayılımının riskini doğurduğunu söyledi.
cumhuriyet.com.trTürkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlığı Derneği Başkanı Prof. Dr. Gaye Usluer, NDM-1 bakterilerde saptanan yeni bir enzim olduğunu belirterek, birçok farklı bakterinin içinde yaşayabilme özelliğine sahip bu enzimin, bakteriler arasında genetik elementler aracılığıyla aktarılabilme özelliğine sahip olduğunu kaydetti.
NDM-1 enzimine sahip olan bakterilerin neredeyse tüm antibiyotiklere dirençli duruma geçtiğini ifade eden Usluer, şöyle konuştu:
''Bunun sonucunda da bu enzimi taşıyan bakterilerin oluşturduğu enfeksiyonları tedavi edebilme şansımız kalmıyor. İlk kez Hindistan'da Yeni Delhi'de gösterilen NDM-1 enzimi, Banglades, Hindistan ve Pakistan'da en sık görülmekte. Ancak, NDM-1 direnç genlerini taşıyan bakteriler Avustralya, Kanada, ABD ve Hollanda'da da tespit edilmiş durumda. İngiltere'de de 50 civarında hastada NDM-1 enzimi tanımlandığı bildiriliyor. Bu hastaların çoğunun daha önce çeşitli nedenlerle Hindistan'da sağlık hizmeti almış hastalar olması konunun önemini vurgulaması açısından dikkati çekici. Hem hastane ortamında hem de toplumda gelişen enfeksiyonlarda sık rastlanılan bakteriler olan ''E.coli ve K. pneumoniae'' bakterilerinin NDM-1 enzimini taşıyan bakteriler olduğu görülmekte. E.coli'nin özellikle mide ve bağırsak sistemi enfeksiyonlarına yol açabilmesi, besin zehirlenmeleri ve ishaller ile idrar yollarında oluşturduğu enfeksiyonlar bu enzimin varlığı durumunda gelişen enfeksiyonların tedavisinde neredeyse seçeneksizlik sonucunu doğurmakta.''
Usluer, ''K.pneumoniae'' bakterisinin ise özellikle hastane ortamında ve bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda zatürreye neden olduğunu ve yüksek oranda antibiyotik direncinin varlığının hastaların kaybıyla sonuçlandığını bildirdi.
Özellikle çok genç hastalar, yaşlı hastalar ve bağışıklık sistemi baskılanmış hastaların bu enzimi taşıyan bakterilere karşı daha duyarlı olduklarını ve dolayısıyla daha fazla risk altında bulunduklarını vurgulayan Usluer, sözlerini şöyle tamamladı:
''Son yıllarda bir çok ülkede tanımlanan ve tıp literatürüne girmiş olan tıp turizmi ya da sağlık turizmi, sağlık hizmetinin ucuza satın alındığı ülkelerde, özellikle kozmetik cerrahi amaçlı cerrahi girişimler için uygulanmaktadır. Hindistan sağlık hizmetlerinin ucuzluğu nedeniyle sağlık turizminin en fazla uygulandığı ülkelerden birisi. Türkiye, Macaristan ve diğer Doğu Avrupa ülkeleri de sağlık turizminin sık uygulandığı diğer ülkeler arasında sayılmakta. Hastaların ülkeler arasında sağlık amaçlı dolaşımı, hem hasta için hem de o ülkeler için dirençli bakterilerin yayılımı riskini doğurmaktadır. Ülkemiz için sorun ne, var mı?, boyutu ne? Henüz bilmiyoruz. Ancak, gerçek şu ki risk tüm ülkeler için söz konusu. Bu nedenle özellikle hastane ortamında dirençli bakteri enfeksiyonlarında bu enzimin araştırılması yararlı olacağı gibi, tedavi amaçlı ülkemize gelen turistlerde de dikkatli yaklaşım önem taşımaktadır. Yeni antibiyotiklerin bulunması ve tedaviye girmesinin giderek zorlaştığı günümüzde, problemin çözümü ancak iyi enfeksiyon kontrol programları ile mümkün görünüyor.''