Bahçeli'den Erdoğan'a 'kıyak kafa' çıkışı
Alkol düzenlemesini desteklediklerini belirten MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Başbakan'ın "kafası kıyak nesil istemiyoruz" sözleri amacını aşmıştır. Erdoğan gitsin sokaktaki tinercilerle , evsizlerle ilgilensin. Erdoğan kıyak kafa konusunda tecrübesi varsa kendine saklamalıdır" dedi.
cumhuriyet.com.trMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, alkolle ilgili düzenlemeyi de içeren kanun değişikliğine değinerek, MHP'nin, alkol satışını ve kullanımını daraltacak bu düzenlemeye olumlu yaklaştıklarını ifade etti. "Bilinmelidir ki bizim bu tavrımız asla AKP'ye verilmiş bir destek değildir" diyen Bahçeli, bunun Türk gençliğinin kötü alışkanlıklardan korunması için atılmış ve parti programları ve ilkeleriyle uyumlu bir adım olduğunu söyledi.
Kişisel özgürlük alanlarına saygı duymakla birlikte, gelecek nesillerin ruh, beden ve zihin sağlığını güçlendirmeyi siyaset kurumunun asli vazifelerinden birisi olarak kabul ettiklerini belirten Bahçeli, şöyle devam etti: "Bizim sorumluluğumuz büyük Türk milletine ve gelecek kuşaklaradır. Kötü alışkanlıklarla mücadele ise boynumuzun borcudur. Türk gençliğinin büyük çoğunluğunun elbette kötü alışkanlıklardan uzak durduğu bizce malumdur. Yine de tedbir almak, kötü yollara kapı açacak bağımlılık ve düşkünlüklerden baskı ve zorbalıklara tevessül etmeden herkesi muhafaza etmek siyasetimizin hedeflerinden birisidir. MHP'nin programına seçim bildirgelerine bağlı kalarak, tutarlı bir siyaseti her şart altında yaparken birileriyle uyuşuyor diye kendi iradesini kenara atıp, AKP'yi destekleme bir gaflettir. Herkes konuşurken haddini bilecek, herkes ne söylediğinin farkında olacak. Çok daha öncelerde bu hassasiyeti ortaya koyan bir MHP'yi kötü alışkanlıklara destek verecek bir konuma sadece AKP'ye karşı olmakla ilişkilendiren zavallılar Milliyetçi Hareket'te yer bulamaz. Yıllar öncesinden 3 K teorisi diye ortaya koyduğumuz görüş vardır. Kafa, kalp, kol. Bunların açılımını yapmış olsanız AKP solda sıfır kalır zaten."
Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın "gece-gündüz içen, kafası kıyak bir nesil istemiyoruz" sözünün maksadını tamamen aştığını ifade ederek, "Başbakan onu bunu bırakmalı, sokaklardaki tinercilerin, köprü altında yatan çocukların, evsiz barksız yavruların derdine düşmelidir. Kıyak kafa konusunda tecrübesi varsa kendisine saklamalı ve gençlerimizi töhmet altına bırakacak yanlışlardan ve ithamlardan uzak durmalıdır" dedi.
Reyhanlı'daki saldırılar
Ülkeyi kuşatan tehlikelerin çember ve çerçevesinin bir hayli genişlediğini iddia eden Bahçeli, Türkiye'nin bekası, birliği ve bütünlüğünün yargılandığını savundu. Bahçeli, ülkenin diliyle kalbi arasında uçurumlar olan iktidar zümresi tarafından yenilginin, yozlaşmanın ve yılgınlığın ortasına itildiğini öne sürererek, "Fildişi kulelerini mesken edinmiş AKP kontenjanlı elitler ve asalaklar nasırlaşmış hassasiyetleriyle, teslimiyetçi tutumlarıyla ve tavizkar özellikleriyle geleceğimizin önüne takoz koymakta, engel çıkarmaktadırlar" diye konuştu.
Bahçeli, şunları söyledi: "Denge ve ölçüyü tamamen kaybeden hükümet, ülkemizi sancılı ve sıkıntılı bir türbülansa ite kalka getirmiştir. Her türlü kara ve karşı propagandaya rağmen, ülkemiz liyakatsiz, ehliyetsiz, kimliksiz ve şahsiyetsiz ellerde can çekişmekte, ömrü tüketilmektedir. Son zamanlarda yaşanan travma ve trajedilerin seyrine bakıldığında, Başbakan ve hükümetinin fiyasko, kof, düşkün ve aciz nitelikli politikalarının bizi ne hallere düşürdüğünü rahatlıkla görmemiz mümkündür. Başbakan ve hükümeti Türkiye'nin önünü kesmiş, yürüyüşünü bozmuş, hayallerini heba etmiştir. Yaman çelişkiler, insafsız ve isabetsiz teşhisler, yüzeysel bakışlar, içi boş ham görüşler, milliyet ve millet inkarları ülkemizi korku filmlerini aratmayacak bir çalkantıya sokmuştur. Başbakan Erdoğan'ın çelişkileri, yanlışları, sürekli birbiriyle ters düşen beyanları ülkemizin ayak bağı haline gelmiştir. Başbakan Erdoğan kuru sıkı attıkça, ucuz nutuklarında sınır tanımadıkça ve ona buna sanal kabadayılık yaptıkça, kaybeden, fatura ödeyen aziz milletimiz olmuştur.''
Bahçeli, dış politikada acizliğin, vizyonsuzluğun ve gayri milliliğin, iç politikada yetersizliğin ve zayıflığın üst bir seviyeye sıçradığını belirterek, Türkiye'de çok ciddi bir güvenlik açığının her yönüyle gün yüzüne çıktığını iddia etti. Cellatların nerede pusu kurduğunun, bombalarını nerelere yerleştirdiklerinin ve ne zaman pimi çekeceklerinin belirsiz ve bilinmez olduğunu vurgulayan Bahçeli, Reyhanlı'da 52 kişinin şehadetine neden olan alçak saldırının bunlardan yalnızca birisi olduğunu ancak ne ilk ne de son kıyım olacağını söyledi.
'Başbakan Keloğlan masalları anlatmaktadır'
"Başbakan Erdoğan ve hükümeti Türkiye'yi ölüm tüneline sokmuş, kıyma makinesine atmıştır" diyen Bahçeli, son dönemde ülkenin sınırlarında cereyan eden gelişmelerin, hükümetin Türkiye'nin hudut güvenliğini tehlikeye attığını acı bir şekilde gösterdiğini iddia etti. Bir ülkenin sınırlarının o ülkenin namusu olduğunu ifade eden Bahçeli, bugün Türkiye'nin sınırlarının adeta delik deşik edildiğini söyledi.
Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın "Suriye'deki muhalif güçler bu diktatörü indirecek" diyerek var olan çatışmaların en keskin tarafı olduğunu net ifadelerle ortaya koyduğunu öne sürerek, "Başbakan uyurken, istihbarat birimleri İmralı ve Kandil arasında mekik dokurken, cari faaliyetlerle oyalanırken, terör grupları ve yabancı istihbarat örgütleri sınır bölgelerimizde karargah kurmuşlardır" dedi. Bahçeli, yakın zaman içinde önce Cilvegözü'nde, son olarak da Reyhanlı'da düzenlenen saldırıların bilançosusunun bunlardan mütevellit ağır olduğunu, bütün bunlar yaşanırken "Başbakan Erdoğan'ın, olanları pişkinlikle izlediği ve Türk milletine adeta Keloğlan masalları anlattığını" söyledi.
Bahçeli, şunları kaydetti: "Gereken cevabı misliyle veririz, şimdi büyük devlet refleksiyle hareket ediyoruz' gibi içi boş sözlerle aczini ve pısırıklığını gizlemek için binbir dereden su getirmektedir. Sormak gerekir ki ataletin, acziyetin, sünepeliğin, sinmişliğin ve korkaklığın adı ne zamandır büyük devlet refleksi olmuştur? Suriye Devlet Başkanı Esad'a karşı lafa gelince şahin kesilen, mangalda kül bırakmayan Başbakan'ın, 'Cilvegözü ve Reyhanlı saldırılarının arkasındaki güçleri biliyoruz' diyerek sürekli ezbere konuşması ve boşa sallaması hezeyanla eşdeğerdir. Başbakan Erdoğan'ın hali, vakti ve durumu aynen şudur; ses var, görüntü yok, laf çok, eylem yok, boş konuşma çok, kararlılık ve yürek kesinlikle yoktur. Başbakan Erdoğan Adana'da açık hava toplantımızı gerçekleştirdiğimiz gün içinde, Reyhanlı'yı ziyaret ederek, bombalı saldırıları Esad yönetimine tekrar ihale etmiş ve ellerinde belgeler olduğunu açıklamıştır. Sayın Başbakan, sana sesleniyorum, Reyhanlı'da 52 canımızı alan katillerle ve azmettiricilerle ilgili elinde ne belge, ne bilgi ve ne bulgu varsa açıkla da milletimiz tüm gerçekleri öğrensin. Başbakan bunları saklamamalı, gizlememeli ve sumen altı yapmamalıdır. Böylesi önemli bir belge ya da belgelere gerçekten de sahipse ortaya koymalı ve milletimizin bilgisine sunmalıdır. Meseleyi kuru laf kalabalığına ve karambola getirmemeli, ağırdan almamalıdır. Şeffaf ve açık olmalı, kuşkuları gidermeli, endişeleri yok etmeli, korku bulutlarını dağıtmalıdır. Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık makamında konu mankeni olarak oturmuyorsa 52 şehidimizin kanlılarından ve arkasındaki güçlerden bunun hesabını sormalıdır. Yakalandığı iddia edilen şüphelilere değil, büyük resme odaklanmalıdır."
Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın bugüne kadarki sicilinin yalnızca hamasetle vakit geçiren bir siyasetçiye işaret ettiğini ifade ederek, "Çok konuşan, çok atan bu siyaset anlayışı, sarf ettiği her sözünün altında kalmış, aslında mahcubiyetten kimsenin yüzüne bakacak da hali kalmamıştır .Başbakan Erdoğan, asıl kimin gerçek bostan korkuluğu olduğunu anlamalı ve eliyle yüzünü yoklayarak gerçeklerle acı da olsa yüzleşmelidir" dedi.
Bahçeli, Başbakan'ın Reyhanlı ziyaretinin ise orada yaşayanlara yeni bir zulüm olduğunu iddia ederek, "Reyhanlı'nın kanı dökülmüş, Başbakan açık hava toplantısı düzenleyerek acıları hafife, Reyhanlılı kardeşlerimizi sanki alaya almıştır. Reyhanlı'da cenaze vardır, kaldırılmamış tabutlar vardır ama Başbakan fırsatçılıkla meşguldür. Her hanede üzüntü, her hanede bezginlik ve bitkinlik vardır; gelin görün ki Başbakan bunlara duyarsız ve vicdansız yaklaşmıştır. Reyhanlı ziyaretini önce 30 Mayıs diye ilan eden, arkasından da bizim mitingimize manidar şekilde denk getiren Başbakan acıları paylaşmaktan ziyade bunlardan nemalanacak ve siyasetine alet edecek kadar sorumsuz ve insafsızdır. Reyhanlı'nın canı yanmışken, koştura koştura ABD'ye giden, vahşeti engelleyemeyen ve politikalarıyla da buna çanak tutan Başbakan'ın Reyhanlılı kardeşlerimin yüzüne utanç duymadan, ciğeri yanmadan nasıl bakabildiği de gerçekten merakımızı celbeden bir konu olarak karşımızdadır" diye konuştu.
'Tarih her yönüyle yapıldı, yaşandı, yazıldı'
Bahçeli, tarih kitaplarının yeni baştan yazımından bahsedilmesi ve bu konuda çalışmalar yapıldığıyla ilgili açıklamaların kendilerini endişelendirdiğini vurgulayarak, tarihin her yönüyle yapıldığı, yaşandığı ve yazıldığını söyledi. Bahçeli, "İktidar, Türk tarihinin hangi devrinde oynamalar yapacak, hangi bölümünde tahrifat ve tahribatlara yeltenecektir? Tarih kitaplarımızda olduğu iddia edilen ayrımcılık ve yanlışlar nelerdir ve nerede yazılıdır?" diye sordu.
Bahçeli, Türk tarihini siyasal emellere kurban vermenin, bölücü yaklaşımlara dayanak yapmanın en büyük çirkinlik ve çirkefliklerden biri olduğunu dile getirerek, şunları söyledi: "Bu son derece tehlikeli bir yöneliştir. Tarihi sorgulamak demek, milleti tartışmaya açmak demektir. Yeni baştan tarih yazımı demek, nesillere bu zamana kadar içi boş ve hayal mahsulü bilgiler verildiği manasına gelecektir. Anlaşılan AKP hükümeti eski Türkiye-Yeni Türkiye ayrımını cılkı çıkmış bir tarih yazımıyla kurumsallaştıracak ve temellendirecektir. Tarihe bölücü ellerin, art niyetlerin ve zalim fikirlerin dokunması ve incitmesi büyük bir handikap ve hüsrandır. Dikkatinizi çekmek isterim ki bir milletin kaderiyle oynamak için önce tarihini anlamsızlaştırmak ve itibarsızlaştırmak lazımdır. İşte AKP zihniyeti bunu yapmaktadır. Milli Eğitim Bakanı'nın başka bir işi mi kalmamıştır? Eğitim ve öğretimle ilgili her sorunu bitirmiş ve halletmiştir de tarih kitaplarına mı gözünü dikmiştir? Cumhurbaşkanı Sayın Gül'ün bile itiraf ettiği eğitimdeki başarısızlık deprem enkazı gibi ortada dururken, söz konusu bakan tarihi çarpıtmakla mı kendisini teskin edecek, acziyetini bu şekilde mi kapatacaktır? AKP hükümeti tarihin nesini düzeltecektir? Bu hak ve yetkiyi kimden almıştır? Bugünkü AKP kadroları mevcut tarihi bilgileri okuyarak yetişmemişler midir? Var olan tedrisatın eksiği, noksanı ve zaafı nelerdir? Başbakan, Bizans'tan özür mü dileyecek, İmralı canisinin gönlünü mü alacak, methiyeler düzdüğü Haçlılardan af mı dilenecektir? Gencecik dimağları hangi fitne ve fesatlarla zehirleyecektir? Hükümetin Türk tarihinden rahatsız olması yeni bir bölücü cüretkarlıktır ve mutlaka engel olunmalıdır."
Bahçeli, tarihçilere ve üniversitelerin tarih bölümlerinde görev alan öğretim üyelerine meseleye müdahil olmaları çağrısında bulundu. Bahçeli, "Tarih yazdıklarını iddia eden Başbakan, bilsin ki kaleme aldıkları tarih değil, küçülme, taviz, terör, bölücülük, pazarlık ve teslimiyet kataloğundan başka bir şey değildir. Başbakan ve bakanı şayet tarih yazmakta ısrar ediyorlarsa; önce 'yüz soruda İmralı canisi ve kanlı, barutlu, mayınlı müzakere yöntemleri' veya ciltler dolusu PKK'nın kanlı tarihini yazmakla işe başlamalıdırlar. İstanbul'un fethinin 560'ncı yıldönümünde tarih yağması için iştahlı şekilde talan sofrasına oturan AKP zihniyetini uyarıyor ve girdiği yanlış yoldan acilen dönmesini diliyorum" dedi.
Bahçeli, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in vefat eden eşi Nazmiye Demirel ve MHP Genel Başkan Yardımcılığı yapmış olan Turgut Nasün'e Allah'tan rahmet ve başsağlığı diledi. Bahçeli, yarın İstanbul'un fethinin 560. yıldönümünün kutlanacağını anımsatarak, İstanbul'un fethinin, hem Türk hem de beşeriyet tarihi açısından dönüm noktalarından birisi olduğun vurguladı.
Bu fetih hareketinin, dünya ölçeğinde değişim ve dönüşüme yol açacak ve yankıları günümüze kadar sürecek stratejik bir kararın sonucu olduğunu ifade eden Bahçeli, İstanbul'un alınmasıyla Türkler'in, dönemin küresel güç dengelerini sarstığını, blokları salladığını, ittifakları zayıflattığını ve cihan imparatorluğuna ulaştığını kaydetti.
Bahçeli, "Türk milletinin yaklaşık bir asır önce çekildiği coğrafyalarda bugün yaşanan kargaşa, iç savaş ve gerilim, İstanbul'un fethi ile zirveye taşınan kuvvetli ama bir o kadar da vicdanlı ve insaflı yönetimin önemini bir kez daha ispatlamaktadır. Bugünkü şartlarda bıraktığımız, terk etmek zorunda kaldığımız yerler istikrarsızlık içinde kıvranmaktadır. Komşu coğrafyalarda gökten yağan şiddet, yerden biten anlaşmazlık ve hercümerç sanki aziz ceddimize yüz çevirmenin bedeli olarak ortaya çıkmıştır'' dedi.
Büyük hükümdar Fatih Sultan Mehmet'in 560 yıl önce gerçekleştirdiği gibi İstanbul'un sağduyulu, nitelikli, kültürlü, kararlı ve milli tarihe saygılı yönetimlere kavuşmasının zamanının geldiğini dile getiren Bahçeli, "Bizans surlarına dikilen üç hilal, inşallah, asırlar sonra hak ettiği yerle tekrar buluşacak ve İstanbul'u ayağa kaldıracaktır. Bunun için İstanbul'un yeniden fethi gerekmektedir ki, biz de bunu başaracak güç, inanmışlık ve kararlılık tümüyle vardır. İstanbul'umuzun hak ettiği güzellikleri yeniden kazanabilmesi için tek çare ehil ve milli ellerce yönetilmesi, yani Milliyetçi Hareket Partisi'dir" diye konuştu.
MHP'nin açık hava toplantıları
Bahçeli, partisinin, "Milli Değerleri Koru ve Yaşat" adı altında 9 bölgede planladıkları açık hava toplantılarının üçüncüsünü 25 Mayıs Cumartesi günü "vatan" ana temasıyla Adana'da gerçekleştirdiğini hatırlattı. "Adanalı kardeşlerim vatanın bölünemeyeceğini, parçalanamayacağını ve hainlere bırakılamayacağını gür bir sesle telaffuz etmişlerdir" diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yüzbinler miting alanına sığmamış, heyecan dalgası Adana'yı baştanbaşa sarmıştır. Kıskananlar yine çatlamış, yine yere kapaklanmıştır. Taş kalpliler yine fenalıklar geçirmiş, yine çuvallamışlardır. AKP-BDP-PKK- Barzani ve İmralı canisinden oluşan kutsal ittifak korkuya kapılmıştır. Türk vatanı Adana'yla müsterih olmuş ve tedirginliklerini üstünden atmıştır. Bursa kuruluşumuzun kudretini yukarı çekmiş, İzmir bayrağı yükseklere taşımış, Adana ise vatanı yücelterek unutulmayacak bir destan yazmıştır. Çukurova vatan üzerinde oyunlar oynayan gafillerin farkındadır. Çukurova'nın asil ve mert insanları sahnelenen senaryoların bilincindedir. Son vatanımızın bağımsızlığı, büyük milletimizin bin yıllık kardeşliği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası sakatlanamayacak ve bitirilemeyecektir. Güvence Adana'dır, teminat tüm Türkiye'dir. Vatanı sırf kuru toprak parçası olarak görenler Adana'da bozguna uğramışlardır. Vatandan pay koparma arayış ve hesabında olanlar hezimet yaşamışlardır. İnancım odur ki, vatan bilincinden, vatan ruhundan ve vatan ufkundan mahrum kim varsa Adana'dan sonra kendilerine çeki düzen vermek zorunda kalacaklardır. Çünkü Adana geçilmeden, Mersin aşılmadan, Ankara kenara itilmeden ve Türk milleti topyekûn yenilmeden vatan topraklarının kabus yaşaması ve karanlığa gömülmesi mümkün olmayacaktır. MHP bunun için vardır, hıyanetin amacına ulaşmaması konusunda azimli ve yeminlidir."
Suriye politikasına eleştir
Türkiye'nin uluslararası ilişkilerdeki itibar ve saygınlığının AKP ile birlikte eridiği ve buharlaştığını, özellikle hükümetin BOP kapsamında, komşu coğrafyalarda izlediği politikaların Türkiye'yi açmaza sürüklediğini savunan Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın zalim Esad yönetimiyle kavgaya tutuşmasının, küresel çevrelerin ikili oynamalarının AKP'ye arkası arkasına salvo olarak çarptığını söyledi.
Esad'a vadeler biçen, koltuğundan olacağını aylar öncesinden müjdeleyen hükümetin sürekli duvara tosladığını, yanıldığını ve cepten yediğini belirten Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın, Türkiye'yi Suriye çıkmazına hapsettiğini, Türkiye'nin imkan ve jeopolitik gerçekleriyle uyuşmayacak yanlışlara imza attığını savundu.
Türkiye'nin sözünün yere düştüğünü, inandırıcılığının havada kaldığını, daha da vahimi sürüklene sürüklene hiçbir yaptırımı olmayan bir ülke konumuna getirildiğini iddia eden Bahçeli, "Başbakan Erdoğan ABD'nin ağzına baktıkça kaybetmiş, savaş diline teslim oldukça azarlanmış, hizaya sokulmuş, geri adım atmak zorunda bırakılmıştır" dedi.
Bu nedenle Suriye politikasının çelişkilere, öngörüsüzlüklere ve bir adım bile önünü göremeyen bir körlüğe çakıldığını iddia eden Bahçeli, Dışişleri Bakanı'nın, "Beşşar Esad'ın bu kadar gaddarlaşabileceğini tahmin edemedim" itiraflarının dış politikadaki kafa karışıklığının ve basiretsizliğinin tescili olarak okunması ve yorumlanması gerektiğini ifade etti.
Bahçeli, şöyle konuştu: "Başbakan Erdoğan ABD seyahatinin hemen öncesinde, 'Biz gelesiye kadar Suriye'de çok şey değişecek' dese de, değişen ve yan çizen yine şahsı olmuştur. Dışişleri Bakanı ne kadar inkar etse de, ABD, Başbakan'ı Suriye konusunda diplomasiye ikna etmiş ve elini kolunu bağlamıştır. Yine söz konusu bakanın 'ben bu ülkenin sicilinde zalimlerle, diktatörlerle, yüz binleri katletmiş biriyle yan yana bir görüntü olmamasını ahlaki sorumluluk olarak görüyorum' sözleri de akla ziyandır. AKP'li Dışişleri Bakanı herhalde Irak'ta, Afganistan'da yüzbinlerce Müslüman'ı kesip doğrayanlarla ve Türk milletinin kanını akıtan canilerle yan yana durmayı normal ve sıradan görmektedir. Gerçeklerden bu kadar kopmuş, kendi ifadeleriyle bu kadar tenakuza düşmüş bir siyaset üslubu acaba Dünya'nın neresinde vardır? Türk dış politikası böyle bir köhnemiş zihni perspektif ve sübjektif yargılarla yönetiliyorsa vay halimize demekten başka bir seçeneğimiz kalmayacaktır. Sıfır sorun mucidinin, stratejik derinlik kaşifinin ve kıdemli dış politika dahisinin Türkiye'nin başına daha fazla çorap örmeden kısa zaman içinde azledilmesi en samimi ve acil beklentimizdir."
Cenevre konferansı
Bahçeli, ikinci Cenevre Konferansı'na mesafeli duran Başbakan'ın, birden bire Cenevre gönüllüsü bir hüviyete bürünecek kadar tutarlılığını kaybettiğini öne sürerek, PKK-PYD terör örgütlerinin, Suriye'nin kuzeyinde özerk bölge oluşturmak için her fırsatı kullandığı ve kolladığını söyledi. Bahçeli, "Başbakan Esad'la kavgaya tutuşurken, muhaliflerin ve PYD militanlarının tezgahlarını görmezden gelmekte veya fark edememektedir. Öyle bir noktaya gelinmiştir ki, muhalif unsurlar en az Esad rejimi kadar milletimizi tehdit etmekte, Türkiye'nin bünyesine zarar vermektedir" dedi.
Suriye konusunda Türkiye'nin kazanma, hedeflerini gerçekleştirme ihtimalinin gün geçtikçe azaldığını iddia eden Bahçeli, defalarca Suriye'deki olayları "tribünden izlemeyiz" diyen Başbakan'ın, aslında Türkiye'yi çoktan stadyum dışına çıkardığını göremediği ve idrak edemediğini savundu.
AKP Hükümeti'nin, kimi zaman AB'ye yaklaştığını, kimi zaman Rusya'ya göz kırptığını, en sonunda da BOP'a tutunarak ABD'nin peşine düştüğünü iddia eden Bahçeli, şunları söyledi: "Bu kapsamda olmak üzere, Başbakan'ın Barzani'yle dostluk çemberi kurması, enerji anlaşmaları yapması, İsraille barışması, İran ve Irakla karşı kutuplara yerleşmesi, Hizbullahla bile ters düşmesi küresel siyaset planının, son tahlilde okyanus ötesinin telkin ve dayatmalarının bir sonucudur. Libya'ya yönelik NATO harekâtına baştan karşı çıkan, sonradan destek veren, Suriye'ye açıktan cephe alan Başbakan ve hükümeti başkent Ankara'nın politikalarını dışlayarak ABD'nin eteğine tutunmuştur. Esasında Türkiye'nin en büyük problemi özde budur. AKP, Türk milletinin ati ve baki çıkarlarını değil, küresel proje ve tasarımların avukatlığını yapmaktadır. Şayet böyle giderse, Başbakan yanlıştan dönmez ve hatalarını kabullenmezse, ülke ve millet olarak ağır bir bilançoyla karşılaşma riskimiz çok fazladır. Türkiye'nin bölgesel konumu, stratejik ve tarihi özellikleri daha çok uzlaştırıcı, yatıştırıcı ve barış yanlısı politika izlenmesini şart koşmaktadır. Türkiye sevdalısı ve sorumlu muhalefet anlayışına sahip bir parti olarak Türk dış politikasının, Türkiye'nin mahvına sebep olmadan tahsis ve tamir edilmesi gerektiğine inanıyor ve bunu tavsiye ediyoruz."