Aziz Yıldırım'dan şok karar (28.07.2012)

Metris Cezaevi'nden tahliyesinin ardından ilk kez konuşan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, "Tüm Fenerbahçelilere ilan ederim ki, Fenerbahçe için şahsen tarafımdan desteklenen havuz sistemi yine bizler tarafından en kısa zamanda sorgulanacak ve gereği tarafımızdan kararlılıkla yerine getirilecektir" dedi.

cumhuriyet.com.tr

Fenerbahçe Kulübü Yüksek Divan Kurulu Toplantısı'nda konuşan Yıldırım, şike davasında yaşanan süreci anlatacağını, konuşmalarını kendisiyle beraber cezaevinde yatan arkadaşları için de yapacağını kaydederek, ''Fenerbahçe camiası olarak yalanı, adaletsizliği, ihaneti, zulmü, hepsini gördük. Ancak sizlerin sayesinde yalnızlığı hiç yaşamadık. Bu süreçte hep ama hep birlikteydik'' ifadelerini kullandı.

''Cumhuriyet yıkılmadan yıkılmayacağımızı, canımızı vermeden teslim alınamayacağımızı ve son sözümüz alınmadan hakkımızda kalem kırılamayacağını anlamayanlara buradan selam olsun'' diyen Aziz Yıldırım, şöyle devam etti:
''Kamuoyu şunu iyi bilmelidir, Fenerbahçe Kulübü ve Aziz Yıldırım'a düzenlenen operasyonun başlangıcını 3 Temmuz olarak görmek tarihi bir hatadır. 3 Temmuz, bir tarih değil bir zihniyettir. Bir başlangıç değil bir sonuçtur. Türkiye Futbol Federasyonu'nun karanlık dehlizlerinde, Denizli'de, Trabzon'da, Ali Sami Yen'de çok önceleri başlayan ve başlatılan 3 Temmuz zihniyeti, 2011 yılında uygun kişiler eliyle hayata geçirilmiştir. Güçlerini nereden aldıkları belli olmayan, kendinden menkul kişiler ile devlet yetki ve sorumluluklarını suiistimal eden bazı kamu görevlilerinin temini ve bunların önderliğinde bu operasyonun başlatılabilmesi bir hayli zaman almıştır. Onlar için doğru zaman, Fenerbahçe'nin şampiyon olduğu zamandır. Herkesin bilmesi gereklidir ki; 3 Temmuz zihniyetinin ve operasyonunun amacı, Fenerbahçe Kulübü üzerinden Türk sporunu ele geçirmek ve kendilerince bunun önündeki tek engel olarak gördükleri Aziz Yıldırım'ı tasfiye ederek, kamuoyu önünde itibarsızlaştırmaktır.''

"Temizlenmesi gereken ilk yer Türkiye Futbol Federasyonu ve Kulüpler Birliği'dir"

Mahkemede yargılanırken çok sayıda sorular yönelttiklerini anlatan Yıldırım, şunları kaydetti:
''Bizlerin neden silahlı suç örgütü iddiasıyla soruşturulup, şikeden tutuklanıp, haksız ve ekonomik çıkar amaçlı suç örgütünden yargılandığımızı sorduk. Devletin bu resmi kurumlarını kim ya da kimlerin bu hale düşürdüğünü öğrenmek istedik. Hepsini ama hepsini sorduk. Ama tüm taleplerimiz reddedildi. 'Aziz Yıldırım savunma yapmak yerine saldırıyor' denildi. Şimdi ise neden bunları açıklamadığımız soruluyor. Burada tekrar söylüyorum; Türk futbolunun temizleyicisi rolüne soyunanlar önce ellerindeki kiri temizlemek zorundadırlar. Bilmeliler ki, Aziz Yıldırım nefes aldığı sürece bu kirli eller, Fenerbahçe'nin adı geçen hiçbir şeye ulaşamayacaklardır. Temizlenmesi gereken ilk yer Türkiye Futbol Federasyonu ve Kulüpler Birliği'dir.''


''Havuz sistemi bizler tarafından en kısa zamanda sorgulanacak''

Türk futbolunu Fenerbahçe üzerinden ve Fenerbahçe özelinde temizlemeye kalkanların bunun hesabını mutlaka vereceğini ve sonuçlarına katlanacağını savunan Yıldırım, şöyle devam etti:
''Kendilerinin tertemiz, Fenerbahçe'nin ise kirlenmiş olduğunu söyleyenler, bundan sonra o temiz havuzlarının Fenerbahçe tarafından kirletilmesine göz yummamalıdırlar. Herkes bizler kadar açık ve bizler kadar kararlı olmadıkça bizim muhatabımız da olamayacaktır. Buradan tüm Fenerbahçelilere ilan ederim ki, Fenerbahçe için şahsen tarafımdan desteklenen havuz sistemi yine bizler tarafından en kısa zamanda sorgulanacak ve gereği tarafımızdan kararlılıkla yerine getirilecektir. Bir yıldır bizleri kendilerinden saymayanlar, konu ekonomik kazanımlara, pasta paylaşımlarına gelince her nedense Fenerbahçe'yi ortak addetmekten kaçınmamaktadırlar. Bu oyun artık bitmelidir ve bitecektir.''

14 yıllık başkanlık süresinin ilk dönemlerinde havuz sisteminin bozulma tehlikesi geçirdiğini hatırlatan Yıldırım, Aydın Doğan, Dinç Bilgin ve Show TV ile görüşmeler yaptığını ve havuzun devamlılığını sağladığını kaydederek, ''Büyük kulüpler kadar küçük kulüpleri de korumak gerektiğine inanıyordum. Ama menfaatlerin çakıştığı noktada sporu düşünüyorsak eğer orada da dürüst olmak lazım'' dedi.

Yıldırım, Trabzonspor ve Galatasaray'ın yaşanan süreçte kendilerine bel altından vurduğunu savundu.

''Havuzda kalın ama siz şikecisiniz'' düşüncesini kabul etmediğini vurgulayan Yıldırım, ''Öyle bir şey yok. Havuzun bedeli ne kadar? Ben geçen hafta içinde hem Digitürk'ün genel müdür muavinini aradım, konuştum hem de kulüpler birliği başkanını aradım ve konuştum. 'Gelip bizzat kendim konuşacağım' dedim. Biz şerefsiz değiliz. Biz şike yapmadık. Bunu açık açık söylüyorum'' diye konuştu.

"Hedeflenen amacın çıkış noktası şike değildir"

Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesisleri'nde yapılan Yüksek Divan Kurulu Toplantısı'nda konuşan Yıldırım, şike davasında hedeflenen amaca ulaşılamadığını iddia ederek, ''Aslında hedeflenen amacın çıkış noktası şike değildir. Amaç, bizleri Ergenekon, Balyoz ya da herhangi bir silahlı suç örgütüne monte ederek, toplum ve kamuoyu vicdanında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümeti'ne karşı bir hareketin içinde gösterme çabasından ibarettir. Bu düşünceyi hayata geçirmek isteyenler ve yandaşları, ne kadar deneseler de istedikleri sonuca ulaşamamışlardır. İşte bu nedenle, Kasım 2010'larda başlayan dinlemelere uydurulan hukuki kılıf şike değil, silahlı suç örgütü kurmak ve yönetmektir. Bizleri, Giresun'da faaliyette bulunduğu öne sürülen bir örgüte bağlamak çabalarının altında yatan asıl sebep budur'' şeklinde konuştu.

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) eski başkanı Mahmut Özgener ile yaptığı telefon konuşmalarının ''şikeye sebep'' diye hakkında dinleme kararı alındığını anlatan Aziz Yıldırım, şöyle devam etti:
''3 Temmuz zihniyeti bir plan dahilinde hareket eden örgütlü bir zihniyettir. Kaldı ki, bizim silahlı suç örgütü olmadığımızı en iyi bilenler, bu kararları alan ve aldırtanlardır. Bizimle her fırsatta görüşen, yemek yiyen, top oynayan, bizlerin imzalarıyla Fenerbahçe Kongre Üyesi olanlardır. En başta da Galatasaraylı yetkili savcıdır. Zaten bu süreçte bize en acı veren, en ağrımıza giden, arkadaşımız, dostumuz olarak yanımızda yer alan, bizleri açılışlara davet eden, birlikte Fenerbahçe maçlarını seyrettiğimiz bu kişilerin, hem de bu insani ilişkilerimiz sırasında bizleri dinliyor ve takip ediyor olmalarıdır. Ve daha da ötesi bu kişilerin bizlere şikeden ve ahlaktan bahsedebilmeleridir. Ben bunlara kısaca ahlaksız diyorum.''


''Galatasaray soruşturması süratle beraatle sonuçlandırılmıştır''

Aziz Yıldırım, silahlı suç örgütü kurmak ve yönetmek iddiasında haklarında yeterli delile ulaşamayan ve kendilerini bir örgüte bağlayamayanların, yeni bir suçlama yaratmak durumda kaldığını ileri sürerek, ''Bu da şike suçlamasıdır. Ama bunun için yeni yasalar gerekmektedir. Bunu sağlamak için 6222 sayılı yasa tasarlanmış ve birilerine sipariş edilmiştir. Bu birileri, 3 Temmuz zihniyetinin hukuk servisidir'' dedi.

Kendisinin ve yönetici Şekip Mosturoğlu'nun yasayı çıktıktan sonra gördüklerini belirten Yıldırım, şunları kaydetti:
''Sayın İzzet Özgenç'in 'sporda şiddet' isimli kitabı, bu oyunu ve yalanı açıkça ortaya çıkarmıştır. Çünkü bu kitapta, İlhan Helvacı, Yunus Egemenoğlu ve emniyet görevlilerinin de katılımlarıyla yapılan gizli toplantılarla oluşturulan bu yasada, şu andaki TFF Kurullarında görev yapan bazı isimlerin de katkı ve görüş bildirdikleri açıkça yer almıştır. Böylece operasyon için gerekli olan altyapı hazırlanmış ve artık doğru zaman olan Fenerbahçe'nin şampiyon olması beklenmeye başlanmıştır. Kaldı ki savcılıkta verdiğim ifade sırasında savcı Mehmet Berk'in 3 avukatımın huzurunda 'Sivas maçını kazanmasaydınız ve şampiyon olmasaydınız bu davayı açmayacaktım' demesinin altında yatan gerçek işte budur.
Zaten operasyonun sadece Fenerbahçe'ye ve Aziz Yıldırım'a yönelik olduğu, o tarihlerdeki tasarruflardan da o kadar açıktır ki, bizimle yarışan takım yöneticileri her nedense çok kısa sürelerle dinleme altına alınmış, bu haftalık dinlemeler sonucunda bile ortaya açıklanamayan birçok delil çıkmıştır. Beşiktaş yöneticisi ve hocası, kendilerinin Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe'ye kenar süsü yapıldığını söylerken, Galatasaray hakkında açılan Denizli soruşturması, 'Kulübün kasasındaki 1 milyon dolarlık açığın ispat edilmediğine dair resmi raporlara ve 3. kişilerin yazılı ihbarlarına rağmen' görülmemiş bir süratle beraat ile sonuçlandırılmıştır. Hesaplarında, tek bir kuruş dahi açığın olmadığı, devletin 2 ayrı resmi kurumu tarafından resmi raporlarla sabit olan Fenerbahçe'nin başkan ve yöneticileri, 1 yıl tutuklu kalmışlardır. Bu noktada Aziz Yıldırım olarak tavsiyem, bize adaletten bahsedenlerin önce biraz kendilerinden bahsetmeleridir.''

Operasyonun diğer sac ayağının ''yandaş ve işbirlikçi'' medya olduğunu iddia eden Aziz Yıldırım, ''Mektup dahi yazmaktan aciz 3-5 tetikçi, soruşturmanın gizliliği yasağını her gün delerken, gazete ve televizyonlarda polisten ve savcıdan bilgi akışı sağladıklarını fütursuzca söylemekten kaçınmazken ve bunlarla ilgili hiçbir yasal işlem yapılmazken, hakkımızda objektif ve olumlu yazılar yazdığı için sayın Rıza Zelyut hakkında yargıyı etkilemekten soruşturma açılması tesadüf müdür? Hakkımızda linç kampanyası yürütülürken kılını kıpırdatmayan savcının, görev ve yetkileri elinden alındığı gün, 'Bu haberlerin yüzde doksanı yalandı' demesi timsah gözyaşlarından başka ne olabilir'' dedi.

Konuşmasının bu bölümünde gazete haberlerini gösteren Yıldırım, ''Kıbrıs'a kaçacağımızı söylüyorlar. Benim mezarım belli, ama bunu yazan şerefsizler nereye kaçacak. Yalanlarla, yanlış söylemlerle bizleri suçlu göstermeye çalıştılar'' ifadelerini kullandı.

''Bu zihniyetin Türkiye'ye verdiği zarar daha önemli''

''3 Temmuz zihniyeti''nin her şeyi çok iyi hesapladığını dile getiren Aziz Yıldırım, ''Ta ki sayın Başbakanımız önderliğinde gösterilen ilk karşı duruşa kadar. Başta sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, bu duruşa destek veren Adalet Bakanı sayın Sadullah Ergin, CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli önderliğindeki tüm milletvekillerimize, yeri gelmişken bir kez daha şükran ve saygılarımı gönderiyorum. Ancak bu ilk mücadelenin hemen akabinde yapılan yasa değişikliği sonucunda savcının açıkça beyan ettiğinin aksine hiçbir Fenerbahçeli'nin yararlandırılmayışını, veto süreçlerini ve iddianamenin kamuoyuna servis edilme kronolojisini büyük bir dikkat ve hafıza ile takip ettiğimizi de tüm kamuoyunun bilgilerine sunuyorum'' şeklinde konuştu.

Fenerbahçe düşmanlığına ve bu operasyona hayatlarını adayanların Türkiye Cumhuriyeti'nin menfaatlerini dahi umursamadıklarını ileri süren Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Şimdilerde, UEFA ve FIFA'ya jurnal mektupları yazma yarışına giren bu zihniyetin Türkiye'ye verdiği zarar, bizlere vermeye çalıştıkları zarardan çok daha önemli boyuttadır. Zira halen görevlerinin başında olan bu 3 Temmuz zihniyeti uzantılarının en iyi yaptığı şeyin yargıyı etkilemek olduğu, bizler tarafından yakından bilinmektedir. Etik Kurul ve Disiplin Kurulu kararlarını etkilemek için bu kurulların kaldıkları otellere karar aşamasında hem de eşleriyle gidip 'Ceza kararı çıkması için tehdit ve asılsız mesajlar taşıyarak' yargıyı etkilemeye kalkanlar, şimdi de UEFA ve FIFA'da aynı role soyunmaktadırlar. O dönemlerde TFF yetkilisi olan bu kulüp yöneticileri, bu iddialarımı yalanladığı anda, gereği tarafımdan hemen yapılacaktır. Ya da Tahkim Kurulu'nun karar günü soruşturma savcısı ile TFF'yi ziyaret eden bazı kulüp yöneticileri ile TFF'deki görevlerinden şu anda görev yaptıkları kulüplerine transferlerinde, yanlarında hangi gizli bilgileri götürdükleri ve bunları nerelerde kullandıkları hep bilgimiz dahilindedir.''


''Savcıya göre insanların alınması için delil olup olmaması önemli değil''

Konuşmasında Savcı Mehmet Berk'in açıklamalarından örnekler veren Aziz Yıldırım, şöyle devam etti:
''Savcı Berk, görev ve yetkileri elinden alındıktan sonra 'Ben cemaatçi değilim. Olsam Ali Koç ve Murat Özaydınlı'yı almaz mıydım?' demiş. Yani sayın savcıya göre insanların alınması, bu alınma da ne demekse, bu bir hukuk adamına ne kadar yakışıyorsa, için elde delil olup olmaması önemli değildir, önemli olan hedef gösterilen şahısların birileri tarafından alınmak istenmesinin yeterli olmasıdır.
Savcı Berk, 'Yasa çıkmasaydı, Aziz Yıldırım'ın ifadesini alıp bırakacaktık. Ben Balyoz'da da çalıştım. Şike davasını açtığımız zaman bunun da Balyoz gibi 3-4 ay konuşulup biteceğini sandık. Ama yanılmışız. Bunun böyle bir noktaya geleceğini hiç tahmin etmedik' diyor. İşte bu suçüstüdür. Daha davayı açarken ne olacağını bildiğini ağzından kaçıran, 3-4 ay konuşulup unutulacağını sanan ama gördükleri direnç karşısında olayların bu noktaya geldiğini itiraf eden bir hukuk adamının, hukuku nasıl bir kenara bıraktığının ve bu operasyonun şike değil, Balyoz ve Ergenekon operasyonları mantığıyla yürütüldüğünün açık kanıtıdır.
Bir diğer kanıtı da bu 'alınma' tehditlerinin, sayın Başbakanımızın deyimiyle Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı bile tehdit edecek boyut ve keyfiyete ulaştığı gerçeğidir. İşte bu yüzden Genelkurmay Başkanı'nın terörist suçlamasıyla cezaevinde yatmasına şaşırmamak gerekir. Zira adaletin geldiği nokta, 'Neyle suçlandığın değil, kim tarafından suçlandığına' gelmiş, getirilmiştir. Ülke ve devlet menfaatleri uğruna hizmet eden kişileri, görevlileri kendi tabirleriyle 'aldırmak' noktasına gelen bu zihniyetle, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin verdiği mücadeleyi ve aldığı kararları sonuna kadar destekliyorum. Ve desteklemeliyiz.
Savcı Mehmet Berk'in itirafları, bu konudaki tek örnek de değildir. Sürecin başından beri bizler ve Fenerbahçe hakkında ağza alınmayacak ithamlarda bulunan, bizleri 'Ergenekon örgütünün kasası' olarak gösteren 3 Temmuz zihniyetinin bazı temsilcileri, her nedense şimdilerde farklı, ilginç söylem ve iddialarda bulunmaktadırlar. Son günlerde, her ne hikmetse odamda benimle çay-kahve içip sohbet etmek istediklerini söyleyenlere, benim nasıl dik durduğumdan dem vuranlara, sıklıkla tesadüf edilmektedir. Şimdi soruyorum, topluma delikanlılık ve adamlık dersleri vermeye kalkanlar neden ben cezaevindeyken başka, dışarıdayken başka konuşmaktadırlar?''

Spor yazarı Ahmet Çakar'ın yazdığı bir yazıda açıkladığı ve bildiğini iddia ettiği hususların araştırılması gerektiğini belirten Aziz Yıldırım, bu suç ihbarı niteliğindeki açıklamalar hakkında bu tarihe kadar işlem dahi yapılmamasının, tek hedefin Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe Kulübü olduğunu bir kez daha açıkça ortaya koyduğunu söyledi.

Yargılamanın karar aşamasında, yargılamanın ve tahliye sürecinin uzamasını dahi göze alarak, yargının genişletilmesi konusunda mahkemeden 13 başlıkta talepte bulunduklarını anlatan Yıldırım, konuşmasında bu talepleri hatırlatarak, taleplerinin reddedildiğini kaydetti.

Fenerbahçe temizlenene kadar havuz sistemi içerisinde olmamasını sağlayacaklarını anlatan Yıldırım'ın, ''Havuzdan çıkmak için, daha doğrusu Fenerbahçe temizlenene kadar havuzda Fenerbahçe'nin olmamasını sağlayacağız'' ifadeleri, salonu dolduran üyelerce uzun süre ayakta alkışlandı.

Yıldırım, bu cümlelerin ardından konuşmasına şöyle devam etti:
''Eğer bir yanlış yapmışsak biz, o yanlışın içinde onlar da olmamalıdır. Önümüzdeki hafta gerekli kişilerle, şahıslarla görüşeceğim. 'Biz temizlenene kadar havuzun dışında kalalım' teklifini yapacağız. Yargıtay'dan karar çıktıktan sonra Fenerbahçe temizse o zaman havuzda devam ederiz. Eğer değilse o zaman zaten ikinci maddeye sıra gelecek. Şahıslar ve kulüp ayrılamaz. Ben şike yaptıysam Fenerbahçe için yapmışımdır. Kısa zaman içinde kongreyi toplayacağım. Ve kongrede huzurlarınıza gelip bu konuda sizden destek isteyeceğim, sizin vereceğiniz karara göre de hareket edeceğiz.''

Başından beri Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Disiplin Talimatnamesi'nin 58. maddesinin değişmesine karşı çıktıklarını hatırlatan Yıldırım, ''Çünkü eğer bizler şike yapmışsak kulüp de yapmıştır. 'Sahanın içinde var, sahanın dışında yok' böyle saçma şey olmaz. Ya hepsi var ya hiçbiri yoktur. Hep beraber göreceğiz'' şeklinde konuştu.

''Siyaseti hiç düşünmüyorum, bunu da bilin''

Fenerbahçe'nin bir evladı olduğunu dile getiren Yıldırım, çekinmediğini ve korkmadığını, kimseyle bir pazarlığı olmayacağını anlatarak, ''Siyaseti hiç düşünmüyorum, bunu da bilin'' dedi.

Yıldırım, özetle şunları kaydetti:
''Ben artık Fenerbahçe'de bu camianın bir evladıyım. Gider yine yatarım bunlar problem değil. Çekinmem, korkmam, kimseyle pazarlığım da olmaz. Siyaseti hiç düşünmüyorum. Bunu da bilin. Hiçbir zaman siyasetin içinde olmadım, kulübü siyasete sokmadım. Hep siyasetin dışında kaldık. Biz Fenerbahçe'yi nasıl büyütürüz diye çalıştık. Siyasetle ilgili hiçbir şeyim olmayacaktır.''


''Türkiye Cumhuriyeti'nin polisi aynı zamanda Fenerbahçe Cumhuriyeti'nin de polisidir''

Yıldırım emniyet teşkilatına yönelik bir şeyler söylemek istediğini de belirterek, özetle şunları aktardı:
''Bir maçtan sonra olaylar olmuştu. Polis kasten hareket yapıyor, seyirciyi aşağıya çekmeye çalışıyor. Buradaki polis şunu bilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin polisi aynı zamanda Fenerbahçe Cumhuriyeti'nin de polisidir. Ayrımcılık olmaz. 'Aziz'in taraftarı', 'Aziz'in bilmem neyi' olmaz. Bunu yargıda yaptılar. 'Aziz'le ilgili bir şey verin sizi bırakalım' dediler. Bu bitmiştir artık. Bir çizgi çizilmelidir. Polis görevini yapmalıdır. Kimse kimseye bulaşmayınca olay çıkmıyor. Yeni dönemde polisin de bizlerin de iki tarafın da kendisine çeki düzen vermesi lazım. İki taraf için de bu yanlıştır. Kimse burada kazançlı çıkmaz. İçişleri Bakanlığı'nın da bu konuyu ele alıp, polisle taraftarı karşı karşıya gelmeyecek şekilde dizayn etmek gerekiyor.''


''Fenerbahçe, Kuvayi Milliye'dir, bir ruhtur''

Yıldırım, başkanlığı bittikten sonra da camianın içerisinde kalacağını anlatarak, ''En azından bir oyum var gelir onu atarım. Ama Fenerbahçe, Kuvayi Milliye'dir, bir ruhtur'' dedi.

Tarihe bakıldığında Fenerbahçe'nin, Kurtuluş Savaşı yıllarında padişahlara karşı mücadele ettiğini, kapatılmaya çalışıldığını, 30'lu yıllarda Ankara'ya şikayet edildiğini anlatan Yıldırım, ''Hep mücadele var. Yaşadığımız bu süreçte o insanların bizim büyüklerimiz olduğunu hep birlikte gösterdik. Bu nedenle hepinize tek tek teşekkür ediyorum. Öyle zannediyorum ki, bizim camiadan başka bir camia da bunu başaramazdı, altından kalkamazdı. Hatırlayın insanlar telefon etmeye korkuyordu. Yıllar sonra tarih bunları yazacak. Mahkemede dediğim gibi, bizi tarih yargılayacak, Fenerbahçe yargılayacak'' şeklinde konuştu.

Trabzonspor ile ilgili enteresan şeyler olduğunu ifade eden Yıldırım, ''Ben eğer Trabzonspor'un yerinde olsaydım bu süreçte Fenerbahçe ile beraber hareket ederdim. Çünkü bizi suçladıkları konulardan daha çok kendileriyle ilgili konular var'' dedi.

Bochum dosyası

Yıldırım, Bochum savcılığının başlattığı yasa dışı bahis davasının yeniden canlandırılması için bir operasyon yapıldığını ileri sürerek, şöyle konuştu:
''Bochum dosyası 3-4 senedir devam ediyor. O dosyada bahis var. Avrupalılar soruyor, 'Fenerbahçe ne yaptı?' 'Şike yaptı' diyorlar. 'Takımı şampiyon yapmak için şike yaptı' diyorlar. 'Peki bahis para var mı?' diye soruyorlar. 'Hayır iddia yok' diyorlar. 'O zaman nasıl oluyor?' diyorlar. Bochum dosyasıyla ilgili medyadan önce haber vereyim. Neslihan Ergün diye bir bayan var. Davanın içinde geçiyor. Bir özelliği de kadıncağız aynı zamanda Cübbeli Ahmet'in davasında da geçiyor. Bu dava bitmiş, kapanmış. Bilirkişi raporu almışlar etmişler bitirmişler. 2011'de bitmiş burada. 2012'de 7 Temmuz ya da 12 Temmuz'da emniyet bu kızın evini basıyor, evinde ayrıldığı eşi var, bunun 20 sayfalık el yazıları var, onları buluyor. Dava kapanmışken davanın devam etmesi için emniyet yazı gönderiyor, 16 sayfanın içinde yine biz varız, Galatasaray-Trabzonspor maçına teşvik vermişiz. Haberiniz olsun. Dava kapanmış bitmiş, emniyet müdürlüğü yazı gönderiyor. Davayı yeniden canlandırmak için bir operasyon daha var herkes bilsin yani, yakında.''

Yıldırım, Topuk Yaylası'ndaki tesislere bir kayak merkezi yapılması planları bulunduğunu bildirirken, gelecek yıldan itibaren futbol takımının yurt dışı kampına gitmeyeceğini, hazırlık maçlarını da Kadıköy'de düzenleyecekleri turnuvalarda ya da Bolu ve Düzce'deki statlarda yapacaklarını kaydetti.

Fenerbahçe'nin haklarını bundan sonra daha çok savunacaklarını anlatan Yıldırım, ''Çünkü biz haklıyız. Haklı olmasak bu dik duruşu gösteremezdik, düşerdik. İnanın şikeyle ilgili hiçbir şey yok. Ergenekon'a da bağlayamıyorlar, ondan da vazgeçtiler herhalde. Bir ara askerliğim vardı, onda da bir şey yok artık rahatladım yani. Ben korkmuyorum ama burası Türkiye her şey olabilir'' şeklinde konuştu.

1 milyar dolar hedefi

Yönetim kurulunun dik duruşuyla kendisine güç verdiğini belirterek, her birine teşekkür eden Yıldırım, yönetim kurulu üyelerinin Fenerbahçe'ye yakışır bir anlayışla görevlerini yürüttüklerini ifade etti.

Kongre üyelerine de kendisini yeniden başkan seçtikleri için teşekkür eden Yıldırım, ''Bu üç yıl içerisinde Fenerbahçe'nin parası bankada bir milyar dolar olmuş şekilde inşallah başkanlığı devredeceğim'' diye konuştu.

Tüzük tadilatı yaparak yüksek divan kuruluna daha çok yetki verileceğini bildiren Yıldırım, kurulun, ana para hariç diğer harcamalarının onayını verecek hale geleceğini kaydetti.
Aziz Yıldırım, konuşmasını, ''Bizler bir gün daha Fenerbahçeli olarak yaşamak için hayata bağlanırız ve gerekirse o bir tek gün için bütün bir ömrü gözden çıkartırız'' sözleriyle noktaladı.

Yıldırım'ın, konuşmasının bazı bölümlerinde duygulandığı da görüldü.