AYM'den '17-25 Aralık' kararı: Tape yayımlamak basın özgürlüğüdür

AYM, Gülen’in bir siyasetçi ile yaptığı iddia edilen telefon konuşmalarını yayımlayan editörün cezalandırılmasının, basın ve ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna karar verdi.

cumhuriyet.com.tr

Anayasa Mahkemesi, 17/25 Aralık sürecinde Gülen ve ona yakın kişilerin tapelerini yayımladığı için yargılanan ve 'haberleşme gizliliğini ihlalden' 20 ay hapisle cezalandırılan gazeteci için emsal bir karar verip 'İfade ve basın özgürlüğü ihlali var' dedi. Kararda ayrıca 'Gazeteci FETÖ örgütünü yıllar öncesinden deşifre etmiş' vurgusu da yapıldı.

 Anayasa Mahkemesi, 17/25 Aralık soruşturması sürecinde FETÖ lideri Fethullah Gülen ve ona yakın kişilerin tapelerini yayımladığı için yargılanan ve 'haberleşmenin gizliliğini ihlal' suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılan gazeteci için emsal bir karar verdi.

Mahkeme 'İfade ve basın özgürlüğünün ihlali var' dedi. Kararda ayrıca söz konusu tape için 'Grubun siyasi, sosyal ve ekonomik alandaki faaliyetlerinin keşfedilmesi ve bunlara ilişkin kanaat oluşturulması işlevini görmüştür' sözleriyle de 'Gazeteci FETÖ örgütünü yıllar öncesinden deşifre etmiş' vurgusu yapıldı.

 AYM'nin resmi sitesinden yapılan açıklamaya göre Yüce Mahkeme, kendisine yapılan bir itirazı değerlendirdi ve tape yayımlayan gazeteciye verilen hapis cezasını reddetti.

 GÜLEN'İN KAYDI YAYIMLANMIŞTI

 Raporda yer alan ifadelere göre bir internet sitesinde haber müdürü olarak görev yapan gazeteci, 17-25 Aralık soruşturmalarının ardından Fetullah Gülen'e veya ona yakın kişilere ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarını 'Gülen'in En Büyük Abiyle Görüşmesi İnternete Düştü' başlığıyla yayımladı.

 Söz konusu kayıtta Fetullah Gülen ile haberde 'en büyük abi' olarak geçen ve açık kimlik bilgileri verilmeyen bir kişi arasında geçen telefon görüşmeleri yer alıyordu.

Görüşmede kimliği bilinmeyen kişi, Türkiye'nin önde gelen birçok bürokrat, siyasetçi ve iş adamı hakkında Fetullah Gülen'e çoğu gizli bilgiler veriyor, Gülen'in liderliğini yaptığı grubun (FETÖ) bu kişilerle ilişkileri hakkında Gülen'i bilgilendirip talimat alıyordu.

GÜLEN DAVA AÇMIŞTI

 Haberin yayımlanmasının ardından ise Fetullah Gülen, haberi yapanlar hakkında 'kişilik haklarına hakaret ve haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek suçlarından' soruşturma başlatılması için şikâyette bulunmuştu.

 Soruşturma kapsamında ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa etmek ve internet yayını yoluyla hakaret suçlarından cezalandırılması için haberi yapan gazeteci hakkında kamu davası açmıştı.

 1 YIL 8 AY CEZA VERİLMİŞTİ

Yapılan yargılama sonunda Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararı ile gazetecinin hakaret suçundan beraatına, haberleşmenin gizliliğini ihlal suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, başvurucunun 5 yıl denetim altında bulundurulmasına karar verilmiş.

Mahkemeye gerekçeli kararında "Topluma mal olmuş kişiler bile olsa kişiler arasındaki telefon konuşmalarının yazıya dökülerek herkesin öğrenebileceği şekilde yayımlanması suçun oluşması için yeterlidir" ifadelerine yer vermişti. Cezaya ilişkin itiraz da Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nce reddedilmişti.

FETÖ lideri Gülen'in ses kaydını yayımladığı için yargılanan ve hapis cezasına çarptırılan gazeteci ise AYM'ye başvurmuştu.

AYM: BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ İHLAL VAR

Yüce Mahkeme ise söz konusu değerlendirmeyi yapıp kararını açıkladı.

 Açıklamada şunlar kaydedildi:

 "İlk Derece Mahkemesi, başvurucunun ifade ve basın özgürlükleri ile başkalarının şeref ve itibarlarının korunmasını isteme hakkı arasında dengeleme yapmayarak bu iki hakkın çatıştığı bir durumda mutlak olarak ikincisine üstünlük tanımıştır. Anayasa Mahkemesince ortaya konulan ilkeler çerçevesinde dava bir bütün olarak ele alınarak kişilerin hak ve özgürlükleri arasında bir dengeleme yapılmadan ulaşılan sonucun Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri kapsamında bulunan ilkelere uygun olduğu kabul edilemez.

 İlk olarak söz konusu haberleşme içerikleri inkâr edilemez bir tanınmışlık derecesine sahip şikâyetçinin fikir ve tutumlarının, başında olduğu grubun siyasi, sosyal ve ekonomik alandaki faaliyetlerinin keşfedilmesi ve bunlara ilişkin kanaat oluşturulması işlevini görmüştür. Dolayısıyla konuşmanın yayımlanmasının kamuoyu gündeminin ilk sıralarında yer alan bir tartışmaya katkı sunduğunda kuşku bulunmamaktadır.

 İkinci olarak şikâyetçi, başvurucunun söz konusu haber içeriğini değiştirerek veya haber kapsamına bir ekleme yaparak gerçek dışı bir haber yaptığını da iddia etmemiştir. Derece Mahkemeleri de kararlarında böyle bir değerlendirmede bulunmamıştır.

Üçüncü olarak İlk Derece Mahkemesinin mahkûmiyet kararının gerekçesinde bahse konu iletişim içeriklerinin ilk kez başvurucu tarafından yayımlanmamış olması tartışılmamıştır. Nitekim haberin yayımlandığı tarihte başvuruya konu haberleşme içerikleri zaten kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.

 Son olarak diğer basın yayın organlarının yetkililerinin anılan haberleşme içeriklerinin yayımından dolayı cezalandırılmış olduğu da belirtilmemiştir. Bunun aksine başvurucunun sunduğu belgelere göre aynı haber içeriklerini yayımlayan en az dört basın sorumlusu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Ayrıca söz konusu haberleşme içeriklerini yayımlayan diğer gazetecilerin anılan açıklamadan kaynaklanan yayından cezalandırılmış olduğu da ileri sürülmemiştir.

 Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında Derece Mahkemelerinin müştekinin haberleşme özgürlüğünü koruma amacının, başvurucunun Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri kapsamındaki ifade ve basın özgürlüğü haklarına uygulanan sınırlamaların haklı çıkarılması için yeterli olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Derece Mahkemelerince basın özgürlüğünün korunması ile özel hayatın bir unsuru olan haberleşme özgürlüğünün korunması arasında adil bir denge kurulmamıştır.

Bir haber sitesinin haber müdürü olan başvurucunun denetim altında bulunduğu süre içinde cezasının infaz edilmesi riski her zaman vardır. Yaptırıma maruz kalma endişesiyle kişinin düşünce açıklamalarından veya basın faaliyetlerini yapmaktan imtina etme riski bulunmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılması ve 5 yıl denetim altına alınarak hükmün açıklanmasının ertelenmesi biçimindeki şikâyet konusu müdahale, müştekinin özel hayatının korunması şeklinde takip edilen amaç ile orantısızdır. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ve 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir"