Aslan yürekli Mr. Harold...
Kar bu sene ekim ortasında erken yağdı, biraz yerde süründü, caka sattı, sonra gitti ama ardında eksi 10 derecelerde soğuk bıraktı. Karın devamı gelir nasılsa; bekliyoruz.
Mahmut Şenol - Kanada (Alberta)Katur kutur soğuk havada komşum Mr. Harold’la yaz aylarındaki sohbetin tadı olmuyor; tahta perdeler ardından komşuluğumuz yine de sürüyor. Bahçesinde nereden bulduysa, kötüsünden bir replika Afrodit heykeli var, kış gelip kar yağınca muziplik olsun diye yün kaşkol ve bere takıyor, yazları güneş gözlüğü; eğleniyor işte.
Geçenlerde, tahta perde ardından Afrodit’i ima edip Datçalı-Knidoslu Aphrodite’yi nereden “arakladığını” sordum; biraz gücenik dinledi. Liverpool’dan 50 sene evvel buraya göç etmiş İngilizin kaşları çatıldı, sonra ben anlatınca eski haline döndü.
Pompei’nin laneti!..
Adını sadece Nicole olarak açıklayan Kanadalı bir kadının, 15 yıl evvel İtalya’ya yaptığı gezi sırasında dolaştıkları Pompei antik kentinden “aşırıp” yanında eski eser kaçakçılığı yaparak getirdiği 2 bin yıllık amforaların, seramiklerin, bazı küçük heykelciklerin onun başına nasıl bir lanet açtığına dair gazete sayfalarını kaplayan haberi söyledim. Şimdi yaşının 36 olduğunu belirten Nicole, bu çaldıklarından sonra iki defa göğüs kanserine yakalandığını, hayatının allak bullak olduğunu, ailesinin dağıldığını, büyük maddi zorluklara gark olduğunu söyleyerek bütün kabahati kendisinde, Pompei’nin lanetini üstüne çektiğinde buluyordu.
Sonunda evindeki bu antika parçaları koliye koyup, içine de bir mektup ekleyip İtalya’daki resmi makamlara postalamıştı. Mektupta, “Ben aslında Tanrı inancı olan iyi birisiyim, nasıl olduysa şeytana uydum, o zaman genç ve düşüncesizdim, fakat başıma gelmedik kalmadı, aman istemem, alın bunları benden” diyordu. Şeytan böyle ters işlerde hemen günâh keçisi olur. Milattan sonra 72 yılında gürleyip patlayan Vezüv Yanardağı’nın külleri, lavları ve gaz bulutu altında kalan Pompei, baştan sona yıkılmış, binlerce insan yanarak hayatını kaybetmişti. Bu acıklı olayın ardından kalan antika eserler elbette Nicole için yaşadıklarından sonra bir lanete dönüşmüş gibi görülmekteydi.
Kargodaki çalıntılar Napoli Müzesi’ne teslim edilecek, iz süren polis Nicole’e ulaşamayacaktı.
Mr. Harold bu noktada takıldı, “Bu kadar zor mu?” diyor, “Kargo firması diyelim ki sahte adres bilgisiyle kutuyu aldı, gönderdi. Son 10 yılda mastektomi ameliyatı geçirmiş ve yaşı 30 civarındaki tüm kadınların kimliklerini istese polis istihbaratı elde edemez mi?” Eder, etmez mi, ama benim dedektiflik edecek halim yok, Mr. Harold’a bıraktım, o nasılsa boş vakti çok olanlardan, uğraşsın bakalım.
Soy kütüğü merakı arttı
Ancak Mr. Harold zaten boş durmamış, kendi İngiliz soyunu merak ediyormuş ne zamandan beri, şu son günlerde meraklısı artan DNA-Genetik şema ve soy kütüğü çıkartan web sitelerinden birisine tükürüğünden örnek göndermiş, neticesi de bir süre evvel gelmişmiş. Mr.Harold’ın yalancısıyım, meğer İngiliz Kralı Aslan Yürekli I. Richard’a kadar uzanan bir aile geçmişi varmış; soylu, aristokratlardan yani. Son yirmi yılın icadı bu soy kütüğü araştırması ABD ve Kanada’da pek yaygın. Bin dolardan aşağı olmayan bir ücret ve beraberinde ağız salgısı gönderiyorsun, yedi ceddini, sülaleni çıkarıyorlar. Bu sektörün yıllık cirosunu merak ettim, bakındım ama bulamadım; bir yerlerde belki vardır. Herhalde milyonlarca dolar olmalı.
Mr. Harold, sekiz yüz yıl evvelinin DNA’sını nasıl buldular diye merak etmemiş mi, ben şaşırıyorum.
Bu akraba kütüğü araştıran web sitelerinin bilimsel şarlatanlık ettiğini söyleyenler de var.
Kuzey Amerika kıtasına göçen Avrupalı insanların şimdiki torunları kökenlerini aramaya çıktı; televizyonlarda sık sık reklamlarını görüyoruz, DNA testiyle hangi halktan, hatta hangi şehirden olduğuna kadar buluyorlarmış. Benim hiç böyle meraklarım olmadı, mesela IV. Murad’ın sadrazamı Çerkes Mehmet Ali Paşa’nın torunu olsam, bilmem ki ne değişir!
Aslan Yürekli Richard deyince tabii akan sular durur, İngiltere’den 3. Haçlı Seferi çıkarıp Kudüs kapısına kadar dayanıyor, meşhur Kürt asıllı komutan Selahattin Eyyubi ile kılıç kılıca muharebeleri var; az şey değil, Mr. Harold ne kadar sevinse yeridir. Eşi Mrs.Thelma’nın DNA geçmişini sorasım vardı, sormadım, belki kadıncağız sıradan bir İngiliz köylüsü olarak soy ağacında şöhretsiz kalmıştır.
Sohbetimizin ardından eve geri dönerken posta kutusunda abonesi olduğum sağcı The National Post gazetesi beni bekliyordu, manşette bir haber-yorum yazısı da: “Seçimlerin ardında Çin var: Başkan Şi’ye British Columbia’yı (BC) vermeyiz!”
McCarthy’cilik...
Pasifik kıyısı eyaleti İngiliz Kolombiyası (BC) seçime gidiyordu, sosyal-demokrat/sosyalist parti NDP’nin sürpriz yapacağı apaçık görünmekteydi. Yerel eyalet seçimleri 26 Ekim’de sonuçlandı ve NDP sandıkları silip süpürdü. Fakat muhafazakâr sağcı gazete bu sonucu evvelden görmüş olmalı ki, seçimlere Çin’in karıştığını iddia ediyordu, gerekçe olarak BC’de yaşayan Çin kökenli Kanada yurttaşlarının yüzde 22 oranında çokluğunu göstermekteydi. BC’nin Çin kökenli halkı sosyal demokrat NDP’ye oy verecek diye, önceden mızıkçılık ediyordu. Hatta NDP ile Çin Komünist Partisi arasında kendince bağlar icat ediyor, bir tür McCarthy’cilik yapıyor, solu ihbar ediyordu. Ne zamandır Kanada-Çin arasında süren diplomatik-ekonomik gerilimin üstüne tuz basan bir endişe, böylece Pasifik eyaleti BC’de ortaya çıkmaktaydı. Ne var ki, tüm anketler BC’nin Çin kökenli halkının hiç de NDP’ci olmadığını göstermektedir.
Eskiden seçimler ağız tadıyla milli bütünlük içinde geçerdi, şimdi ABD’si ve Kanada’sı seçimlerine Rusya’nın, Çin’in, hatta İran’ın karıştığını söyleyip demokratik zafiyet gösteriyor.
Bunları Mr. Harold’la konuşayım mı dedim ama o zaten benim sağcı gazete aboneliğimden hoşnut değil, fakat anlamıyor; terazinin sağ kefesine dara koymadan pamuğunu tartamazsın.
senolasenola@gmail.com