Aşk geliyorum demez
Yedi aylık hamile Bergüzar Korel 'magazinden' bıkmış. "Popülerliğin bedeli bu olmamalı" diyor. Tolgahan Sayışman da sabaha kadar sinema hakkında konuşabilecek kadar tutkuyla bağlı mesleğine. İkili dün vizyona giren Aşk Geliyorum Demez'de seyirciyle buluşuyor. İkiliyle sinema, magazin ve diziler hakkında konuştuk...
cumhuriyet.com.trYeşilçam esintili romantik komedi “Aşk Geliyorum Demez”, dün gösterime girdi. Yer yer komik, az biraz dram soslu, mesaj kaygılı ve Fenerbahçeli (6 Kasım YÖK dışında size ne hatırlatıyor) bir film bu... Zeki Alasya’dan Altan Erkekli’ye birçok yan karakter, filmi daha da izlenilir kılıyor. Aşk Geliyorum Demez’i basın gösteriminde izledikten sonra soluğu başrol oyuncuları Bergüzar Gökçe Korel ve Tolgahan Sayışman’ın yanında alıyorum. Sinemadan girip dizilerden çıkıyoruz. Sonra Bergüzar’a, magazin basınıyla süren gerginliği soruyorum; “Beni üç sene boyunca küçük düşürdüler, annem fenalaşıp hastaneye kaldırıldı, ben ise üzüntüden perişan oldum. Popüler olmanın bedeli buysa ben istemiyorum” yanıtını alıyorum. Bergüzar, yedi aylık hamile ve belli ki magazinsel konular onu hayli etkilemiş, fazla da üstüne gitmemeli... Tolgahan ise sabaha dek sinemadan konuşabiliriz diyen bir adam, Çin’de dünyanın en iyi mankeni seçilmiş ama onun gönlü çocukluk düşlerini süsleyen beyazperdede...
- Meşhur “1001 Gece” dizisinden sonra bir sinema filminde oynamak nasıl bir duygu?
Bergüzar Korel: Üç yıl süren dizinin ardından bambaşka bir rol. Beni, bu filmde oynamaya yönetmenimiz Murat Şeker ikna etti. Pozitif insanları çok severim, baktım Murat da öyle bir adam. O anlattı, ben dinledim. Baktım sıcak bir iş olacak, içinde yer almak istedim.
‘Filmler insanı mutlu etmeli’
- Siz ise Murat Şeker’in “Aşk tutulması” filminde de oynamıştınız. Yönetmenin fetiş oyuncusu oldunuz mu? (Daha sonra yönetmen Murat Şeker de bunu onayladı, ‘evet’ dedi ‘o, fetiş oyuncumdur’)
Tolgahan Sayışman: Sanırım (gülümsüyor). Filmler insanları mutlu etmeli. Murat da öyle filmleri seviyor, hayatı ve sineması, mizah ve eğlenceden besleniyor. Sette germiyor, gerilmiyor, birlikte keyif alıyorsunuz. Ve sizi hep olumlu bir şekilde yönlendiriyor. Aşk Tutulması’nda bir hareketi ısrarla yapmak istiyordum, Murat buna izin vermedi. Sonra onun haklı olduğunu anladım.
- Dizideki Şehrazat rolü bir süre sonra üzerinize yapışıp kalmadı mı?
Korel: Üç yılın sonunda artık zorlanmaya başladım. Her hafta saçınız, diyaloglarınız aynı oluyor. Ancak reytinglere bakınca hep üst sıralardanız. İnsanın işine saygısı olmasa, bir süre sonra ben istediğim gibi oynayayım, ne olursa olsun zaten tutuyor diyebilir. İnsanlar, bu kız Şehrazat’ı oynuyor, artık herhalde başka rolde oynamayacak diye düşünüyordu sanırım.
Komedi filmindeki kadınım
- Peki, insan üç yıl Şehrazat olunca, rol ile gerçek hayat arasında bocalamaz mı?
Korel: Yok, kendimi asla Şehrazat sanmadım. Ancak herkese Şehrazat olmadığımı ispat etmeye çalıştım.
- Filmdeki oyunculuğunuzu beğenecek misiniz? (Filmi ben basın gösteriminde izledim, onlar ertesi gün galada seyredeceklerdi)
Korel: Bu filmde muhteşem bir oyunculuk beklememek gerek. Ben komedi filmindeki kadınım, Tolgahan da jönümüz. Yeşilçam sineması gibi birçok yan karakterle zenginleşebilen bir film bu...
Armut dibine düşüyormuş
- Oyuncu bir anne ve babanın kızısınız. Mesleğiniz çocukken kanınıza işlemiş olmalı.
Korel: Çocukluk hayalim olmadı ancak armut dibine düşüyormuş, onu anladım. Ailemden biliyorum, oyunculuğun maddi anlamda kötü tarafları da var. Bazen iki, üç yıl iş gelmediği oluyor. Evde oturmak zorunda kalıyorsunuz. Eskiden hikâyeler yazardım. Yazmayı ve okumayı çok seviyordum. Sonra konservatuara girdim ama öncesinde oyunculuk hakkında hiçbir bilgim yoktu. Ne antik tiyatroyu ne de Shakespeare’i biliyordum. Yapı, resmen sıfırın üzerine inşa edildi. Belki de böylesi daha hayırlı oldu. Babam beni hiç yönlendirmedi, kendi ayaklarımın üzerinde durmamı istedi. Hatta onunla birlikte aynı dizide oynadık, soyadımı kullanmadım. Bergüzar Gökçe oldum.
- Oyunculuğun sizin için önemi nedir?
Korel: Babam, ‘işine kafa patlatıyorsan, en iyisini yapacaksın’ derdi. Tiyatro, dizi veya film, hiç ayırmam. Sanki ayrım yapınca nankörlük de yapacakmışım gibi geliyor. Sahneyi çok özledim. Sahnenin tozunu yutmak benim en büyük hayalim. Film için ise senaryonun bir derdi olmalı. Oynayacağım kadını kafamda oturtmalıyım. Ben şu anda açım. Ama hamileyim, setleri özlemiyorum. Biraz kendimle kalmak, ailemle bir arada olmak istiyorum.
Gönlümde yatan aslan gerçek öyküler
- Bir kısım “magazin muhabirlerine” yönelik ilanda sizin de imzanız vardı. Bu muhabirler, neden her ünlünün değil de bazılarının peşinden hiç ayrılmıyor?
Korel: Şimdi bize dava açıyorlarmış. Tüm magazin muhabirleri alınmasın ancak bir kısmından gerçekten çok çektim. Babam “isyan edeceğin günler olacak” derdi. Haklıymış. Öyle günlerim çok oldu. Son yıllarda kendimi ifade edemediğim, üzüntüden perişan olduğum anlar yaşadım. Mesleğe 24 yaşında başladım, tecrübesizdim. Olumsuzluklarla mücadele edecek gücüm ve enerjim yoktu. Bir gün yaşlı başlı bir magazinci geliyor, ben babanın arkadaşıydım diyor, hal hatır sorup, sohbet ediyoruz. Sonra fotoğrafımızı çekip gidiyor, ertesi gün gazeteyi açıyorum ve “kebapçıda basıldı” başlıklı yalan bir haberle karşılaşıyorum. Eşim Halit Ergenç ile yıllardır tanışıyoruz, 60 bin dolar borç alıyorum ondan ve birkaç gün sonra gazetelerde şöyle bir başlık; “Şehrazat’ın bedeli 150 bin değil 60 bin dolar”. Magazincilerle anlaşan ve dekontu onlara veren bankacı, işten çıkartılıyor ama benim annem de fenalık geçirip hastaneye kaldırılıyor. Ben üç sene boyunca defalarca küçük düşürüldüm. Buysa popüler olmanın bedeli, ben istemiyorum. Garip bir ahlak durumu bu... Elle ve sözle taciz mi ararsınız, tinercilere para verip insanların üstüne salmak mı ararsınız her şey onlara öyle normal geliyor ki. Sürekli tahrik ediyorlar ve onlara sorsanız, utanmadan işlerini yaptıklarını söyleyecekler.
- Sizin böyle sorunlarınız olmadı sanırım?
Sayışman: Ben, 2,5 yıldır Makedonya’daydım, o yüzden her şeyden uzaktım.
- Bergüzar ayırım yapmıyor, peki sizin önceliğiniz nedir?
Sayışman: Ben kesinlikle sinema diyorum. Filmlerin yarattığı atmosfer, beni çok etkiliyor. Benim çocukluk hayalim sinemaydı, asla sahneyi düşlemedim. Maddi anlamda doyurabilse sadece filmlerde oynamak isterim. Ama son yıllarda hakkını vermek gerek, dizi sektörü de çok gelişti. Eskiden TV dizilerinde ünlü oyuncu göremezdiniz, şimdi meşhur oyuncuların akınına uğramış durumda... ABD’de de bu böyle...
Sayışman: Tür saplantım, tür faşistliğim yok. Korku, komedi, dram, macera fark etmez. Benim için hikâyenin önemi büyük. Gönlümde yatan aslan ise yaşanmış hikâyelerden esinlenilmiş filmlerde, başarı öykülerinde oynamak. Tıpkı “Cinderella Man” gibi. İlerde sinemanın içinde var olmak istiyorum. Oyunculuk dışında yapım koordinatörlüğü (hikâyede söz sahibi olmak, oyuncu seçmek vs.) de olabil
(Fotoğraf: Vedat Arık-Cumhuriyet)