Arsenal'i beklerken

Fabregas'ın pasında Adebayor vücut çalımıyla arkasındaki oyuncudan kurtulup altıpasın önünde vuracak gibi yapıp topu tekrar Fabregas'a veriyor, Fabregas penaltı noktasında topa plase yapıyor, kaleciden dönen topu altıpasta Van Persie kafayla ağlara gönderiyor.Walcott sağ kanattan müthiş bir şekilde ivmelenerek ceza sahasına yönelirken topu ceza sahasının dışından içine depar atan Diaby'e atıyor, o da tek pasla tekrar Walcott'a dönüyor, Walcott'a sadece kaleye on metreden üçüncü golü atmak kalıyor(her iki pozisyonda da Everton takımından altı- yedi savunmacı ceza sahası içindeydi.). Huzurlarınızda halı saha takımı Arsenal...

cumhuriyet.com.tr

Futbolu her şeyden önce oyun olarak gören, kazanmak ve kaybetmek kelimelerini dost muhabbetlerinde iğneleme unsuru olarak kullanan, kaç yaşında olursa olsun ders almanın ders vermekten daha önemli olduğunu değer kabul eden sporseverlerin gönül verdiği bir takımdır Arsenal (bir diğeri için bkz. :Barcelona). Wenger için güzel oyundur aslolan. Shearer gibi bir ustanın bile “Arsenal bu kadar güzel oynayarak şampiyon olamaz” dediği bir dönemde (halbuki biz Shearer”ı da aynı sebeplerle sevmiş, halısahada gol atınca onun gibi kolumuzu kaldırıp koşmuştuk) Wenger bizim gibi oyuna gönül verenler için futbolun Kieslowski’si konumundadır.

Dünün Henry, Vieria, Petitli takımında bugün Sagna, Clichy, Silvestre, Gallas, Nasri gibi Fransızlar bulunsa da takımın lideri dört yıldır ilk onbirde görev alan ve bence Gerrard’la beraber dünyanın en iyi merkez oyuncusu olan 21 yaşındaki Fabregas. "Wenger'in kıta Avrupa”sında (genelde Fransa’da) öne çıkan, esnek, top tekniği üst düzeyde gençleri takıma kazandırma stratejisiyle Song, Denilson, Van Persie, Eduardo, Walcott gibi parlayan yıldızlar ve Monaco’dan geldiğinde fasulye sırığına benzetilen ama iki senede kaydettiği ilerlemeyle yazın üç ay Barcelona’yı peşinden koşturan Adebayor, adı geçen Fransızlarla beraber Avrupa'nın en genç ve en iddialı takımlarından birini oluşturmuş durumda. İzlerken Bordeaux şarabının damakta bıraktığı hazzı aldığınız oyun sırasında Arsenal’li oyuncuların belinde 10 metrelik görünmez ipler olduğu hissine kapılabilirsiniz.Oyuncular birbirine o derecede yakın. Sahayı müthiş parselliyorlar. Çapraz ve dikine tektopları depar halindeki oyuncuyla buluşturup pozisyona giriyorlar.Nasri, Denilson, Fabregas, Van Persie, Walcottla yay çizen orta sahaya kenarlardan Sagna ve Clichy”nin destek vermesiyle 3-5-2, 4-4-2, 4-2-3-1 gibi şablonlar anlamsız hale geliyor.

F.Bahçe'nin işi çok zor ama oyunun güzelliği de beklenmeyenin gerçekleşmesinde yatıyor. Boliç’in Manchester’a attığı golü unutmadık sonuçta. Arsenal’in hava toplarında zaafı var. Duran toplarda Alex'in ortaları tehlike yaratır. Bu sene puan kaybettikleri Hull City ve Sunderland maçlarında iyi kapanan rakiplerini açamadılar. Diğer taraftan F.Bahçe hücum ederken Kocaeli’ne karşı bile blok-takım özelliği sergileyemedi. Zaten savunmaya göbeğinden bağlı gibi duran Selçuk, Maldonado, Deniz orta sahası, Carlos ve Önder gibi ağır beklerle bu mümkün değildir fakat geçen senenin kazanımlarıyla etkili bir savunma oyunu sergileyebilirler. Kocaeli maçında da Semih ve Güiza'nın birbirlerini nasıl etkili şekilde boş alanlara kaçırabildiklerini gördük. Alex’in defansın arasına atacağı kısa, arkasına atacağı 40,50 metrelik uzun paslarda Semih ve Güiza etkili olabilirler ama Uğur ve Kazım’ın karşılarındaki takımın dünyanın en teknik takımı olduğunu unutmayıp merkeze yaklaşmaları ve F.Bahçe’nin, Arsenal’e boş alan bırakmaması gerekiyor.