Arınç: Hiç kimseye diyet borcumuz yok

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Birisi bir yazı yazdı. birisi bir söz söyledi. Belki de bizi kastetti. Tam bilemiyorum. 'Bizim şuna buna bir diyet borcumuz yoktur' dedi. Bu çok doğru bir söz ama bu sözü şöyle açmak lazım. Bizim, ben de dahil, Tayyip Erdoğan da dahil hiç kimseye diyet borcumuz yok” dedi.

DHA

Partisinin Bursa İl Teşkilatı tarafından Merinos Atatürk Kongre Merkezi'nde düzenlenen 34’üncü İl Danışma Meclisi Toplantısı'na katılan Arınç, ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasında Cumhurbaşkanlığı seçimine değinen Arınç, seçimlerde MHP camiasının yüzde 20'sinin Erdoğan'a oy verdiğini öne sürdü. MHP camiasını bildiğini, geçmişte pek çok arkadaşlıklarının, yakınlıklarının olduğunu anlatan Arınç, "Hiç bir zaman MHP olmadım. Hiç bir zaman kendime ülkücü denmedi denilemedi. Ama o arkadaşlarla, onların inançlı olan kesimiyle her zaman bir yakınlık içinde oldum. MHP camiasının en az yüzde 30'u, 12 Eylül 2010 referandumunda Bahçeli'nin basbas bağırmasına karşılık, 'evet' demişlerdi. O camiayı bilen bir insan bundan sonra da ne olabileceğini düşünür. Ben cumhurbaşkanlığı seçimi için dedim ki 'Benim bildiğim MHP camiası Bahçeli ne kadar hakaret ederse etsin en az yüzde 20'si Tayyip Erdoğan'a oy verecek' dedim. MHP camiası dürüst insanı sever. Mert insanı sever. Kahramanlığı, yiğitliği iyi tanır ve bilir. Evet, genel başkan olarak tercih etmez, arkası olarak tercih etmez ama her birimizin şahsına karşı takdir duyguları içerisinde, siz ne yaparsanız yapın onları oy vermekten mahrum edemezsiniz. Ben böyle tanıdım" diye konuştu.

 

'İKİNCİ TURA KALSAYDIK YÜZDE 58 ALIRDIK'

Yapılan Cumhurbaşkanı seçiminde ikinci tura kalınması halinde oy oranlarının daha da yükseleceğini belirten Arınç, "Çok zor bir seçimdi. Yüzde 52 oy oranıyla birinci turda seçilebilmek, muhteşem bir sonuçtur. Cumhurbaşkanlığı seçimi eğer ikinci tura kalmış olsaydı- ben birinci turu tercih ettim. Çünkü dedikodu olurdu şuydu, buydu- yüzde 58'i bulurduk. Yine cumhurbaşkanı seçilirdik oyumuz en az 6 puan daha artardı. Nerden biliyorsun? Eğer ikinci tura kaldığımız zaman gelecek farklı oyları nereden olduğunu biz adımız gibi biliyoruz. Bir insanın birinci tercihi kendi partisi olabilir. Önemli olan ikinci tercihinin ne olacağıdır. Eğer Tayyip Erdoğan'ı birinci turda oy vermeyenler, ikinci tura kaldığı taktirde ikinci tercihlerini rahatlıkla kullanacaklardı. Ama biz gönlümüze sinen işi başarmış olduk, ilk turda. Sayın Başbakanımıza birinci turda istisnasız, kavgasız, itirazsız, bileğinin hakkı ile kazandı" dedi.

 

'AKIL, İŞİN SONUNU GÖRMEKTİR'

Bazı arkadaşlarının yeni dönemde Başbakanın, Cumhurbaşkanı olması halinde onun yerine en azından 2015 seçimlerine kadar kendisinin başbakan olmasını, hükümetin kendisi tarafından kurulmasını arzu ettiklerini anlatan Arınç şunları söyledi: "Bu çok tabi bir şeydir. Teşkilatlarımız, belediye başkanlarımız 'olursa seviniriz' dediler. Bu da tabi birşeydir. Bana 3 sene evvelinden beri 'ben 2015'te ömrüm olursa aktif siyasi hayatta olmayacağım' dediğimiz zaman kızanlar oldu. 'Niyetin böyle bile olsa, söyleme arkadaş. Niye bunu söylüyorsun da bizi rahatsız ediyorsun' diyenler çıktı. Akıl, işin sonunu görmektir. Siyasette biraz böyledir. İşin nasıl gelişeceğini, nasıl sonuçlanacağını az çok bilirseniz, siz siyasetçi olursunuz. Yoksa harala-gürele bu iş olmaz. 40 seneyi geçti, benim siyasi hayatım. Ben 1969'da Erbakan Hoca'nın yanında stajımı yaptım. Milli Selamet'te en genç il başkanıydım. 26 yaşında il başkanı oldum. Refah'ta yasaklandım. Pek çok kez aday oldum kazanamadım. 'Sen çok mu istiyorsun bu işi' diye sorarsanız, Allah'ta biliyor ki, gönlümüzden milletvekilliği falan geçmiyordu ama Erbakan Hocamız bize her zaman görev veriyordu. 'Git aday ol' diyordu. Biz dersimizi böyle aldık. Biz bu işi görev bildik. Hiç unutmuyorum, 'Senin bulunduğun yerde Refah Partisi'nden iki kişi varsa, birisi aday olacak, diğeri ona oy verecek' derdi. Biz tırnaklarımızla kaza kaza geldik. Geçen Başbakanımıza Bakanlar Kurulu'nda veda ederken söylediğim söz çok önemlidir. Çok zorluklar çekik, çok aşağılandık, çok horlandık. Bizi küçümsediler. Hep mağlubiyetler gördük. Bir sandıktan 3 oy çıktığını biliriz. Allah bize Ak Parti'de hep muhteşem zaferler gösterdi. Bu bir siyasetçi için hayatta en güzel, en çok sevinecek ve hatıra olarak en çok yaşatacağımız şeyledir. Ben 3 sene evvel bir hedef koydum. 3 yıl-5 yıl içinde de Bursa milletvekili olarak, bakanlıkta bakan olarak sadece hizmet edeceğimi söyledim: arkadaşlardan kızanlar, üzülenler oldu. 'Sen böyle deme. Yeniler iştahlanıyor sonra' diyenlerde çıktı tabi. İki taraflı bu iş. Bir, kendin için böyle bir bağlantıya girme. İkincisi 'zar zor düzelttin şu Bursa'yı. 'Böyle konuşursan başkalarının iştahı kabarır sonra tepelerin arkasından kafalarını uzatmaya başlarlar' diyen çıktı. Ne garip şey. Bizim sözümüz, söz kardeşim. Allah'a bin şükür 40 sene oldu. Benim gibi yüzlerce, binlerce Bülent Arınç var ki Bursa'dan da çıkar. Artık bayrağı onlar devralsın. Biz onlar için dua edelim. Ama sokağa çıktığınız zaman hiç kimse bizim arkamızdan kötü bir söz söylemesin. Yalancıydı, yedi içti demesin. Şerefimize, haysiyetimize ilişkin bir cümle olmasın da her başımızı secdeye koyduğumuzda ya Rabbi sana şükürler olsun diyebilelim"

 

'ABDULLAH GÜL BİZİM KARDEŞİMİZ'

Bu seçim öncesinde Erdoğan'ın istişareler özel toplantılar yaptığını belirten Arınç, inançları gereği ve siyaseten doğru kararların verildiğini ifade etti. Arınç sözlerine şöyle devam etti: "15 günlük süreyi düşünerek, 27'sinde büyük kongreyi yapaya karar verdik. Peki Abdullah Gül ne olacak? ‘Abdullah Gül ne olacak” diye bir şey yok. Abdullah Gül bizim kardeşimiz. Partimizi kurduğumuz, başbakan yaptığımız 7 sene de onurla Türkiye'yi cumhurbaşkanı olarak temsil etmiş bir büyük insan. Hiç birşey olmaz. Ama partinin geleceği Türkiye’nin geleceği bakımından bu 15 gün içinde kongre yapmamız lazım. Buna ittifakla karar verdik. Siyaset boşluk kabul etmez. Arada 10-15 gün olmasa bile, Hz Peygamberimizin vefatından sonra yaşananları hatırlayın. Boşluk olmaması lazım. Dağılma olur. İnsanların dedikodular gıybetler içinde koşarlar. Herkesin nefsi kabarabilir. Bugün kongre yarın devir teslim. Böyle olursa parti daha güç kazanacak. Sayın Abdullah Gül'ü sevmek, Cumhurbaşkınımızı sevmek ayrı bir konu partimizin geleceği ayrı bir konu. Dolaysıyla biz önce davamızı partimizi sonra şahısları bu hesabın içerisine kaymak zorundaydık. Kongreyi yaparken genel bakan olacak kişinin milletvekili olması lazım. Sayın Abdullah Gül'ü gel genel başkan yapıyoruz seni desek bile 2015'i kadar başbakan olması mümkün değildir. Kimseyi kırmamak ve vefasızlık yapamamak lazım. Bizim sistemimizde bir köyde 2 muhtar olmaz. Bizim sistemimizde seçilen bir kişi olur, yetki ve sorumluluk onda olur. 2015 yılına az bir zaman kaldı. Ocak'tan sonrası seçim. Biz tercihlerimizi yaptık. Benim esasen başbakanlık hesabımı içinde olmadığımı böyle bir düşüncemin olmadığını belirtmiştim. Gerçekleri kabul etmemiz lazım. Bu şartlar içinde sayın Davutoğlu'nun ismi hepimizin de gönlünden geçen bir isim oldu. Sayın Davutoğlu da güçlü bir başbakan olmayı hak ediyor".

Başbakan Yardımısı Arınç konuşmasında Bursa'nın bakansız kalmaması gibi bir düşüncenin olduğunu söyleyerek, "Her ili mutlu etmek mümkün değil. En güçlü illerimizde birisi Bursa'dır. 11 milletvekili çok uyumlu çalışıyor ve bir bakanın eksikliğini hiçbir zaman hissettirmeyeceklerini gösteriyorlar. Faruk Çelik kardeşimiz ve benim hakkımda böyle dedikodular çıkınca bazı arkadaşlarımızın doğrusu endişeli olduğunu hissetim. Eyvah başbakan yardımcımız bakan olmazsa bizim halimiz ne olur? Bunun farklı yorumlanacak yönleri de var biz saten söylemiyor muyduk? 'Bu adam da fazla ileri gitmeye başlamış. Kim bunu Bakan yapar?' Bursa'nın velisi çok ama delisi de çok. Yani meczup türünde olanlar çok demek istiyorum" dedi.

 

'ALLAHA ŞÜKÜR, MİLLETE TEŞEKKÜR BORCUMUZ VAR'

Arınç konuşmasını şöyle sürdürdü: "Birisi bir yazı yazdı. birisi bir söz söyledi. Belki de bizi kastetti. tam bilemiyorum. 'Bizim şuna buna bir diyet borcumuz yoktur' dedi. Bu çok doğru bir söz ama bu sözü şöyle açmak lazım. Bizim, ben de dahil, Tayyip Erdoğan da dahil hiç kimseye diyet borcumuz yok. Bizim iki şeye karşı vefa borcumuz var. Şükür borcumuz var. Allah'a şükür ve dua borcumuz var. Bize izzet veren, bize cesaret veren,önümüzdeki bütün barajları yıkıp bizi ayakta tutan tek güç Allah'ı bize verdiği güç ve kuvvettir. Her yaptığımız işin arkasından Rabbimize şükretmemiz lazım. Tevekkül etmemiz lazım. İkincisi fani şahıslara bir diyet borumuz yok bizim. Ama millete karşı, milletin şahsi manevisine karşı teşekkür borcumuz var. Bu millet hiç görmeden bize inandı bizi seçti, her türlü zorluğa rağmen bizim arkamızda durdu. Başbakanımız 3 dönem şartına uyacağız dediği zaman, cumhurbaşkanı olmasaydı aktif siyasete veda edecekti. Siz gidereniz bu parti ne olur deyince fani şahıslar üzerine bina etmeyin dedi. Farz edin ki liderimiz ölmüş desinler dedi., Allah geçinden versin. Ama takdiri ilahi bir gün kendisini gösterecek. İnsanları teskin etmemiz lazım. Farzedin ki liderimiz öldü desinler. Bunu herkesin düşünmesi lazım. Bu nedenle bu dava kiseye diyet borcu taşımaz. Ben dahil. Ben siyaseti doya doya yaptım. Bu bize yetiyor. Siyaseti doya doya ve layıki ile yapmak lazım. Bizim işimiz bu kardeşim, halka selam vermezseniz, teşekkür etmezseniz, ara sıra oturmazsanız ,çayını içmezseniz, taziyesinde bulunmazsanız, düğününe uğramazsanız senden siyasetçi olmaz. Arkadaşımız belki sadece Sayın Tayyip Eroğan'a diyet borcumuz var diye düşünreke yazmış olabilir. Bana göre doğrusu bir Allah'a sürekli şükür noktasında borcumuz var. İkincisi bizi güçlü kılan, bizi yüzde 50'lere çıkaran, 52 ile cumhurbaşkanı yapan 70 milyon insanımıza diyet borcumuz var”