Ankara katliamından kurtulanlar: Kurbanlık gibi sürüklenmişiz

Ankara saldırısında yaşamını yitirenlerin yakınları, Cumhuriyet’in ortaya çıkardığı müfettiş raporlarının açtıkları davalarda ihmalin en büyük kanıtı olacağını söyledi.

KEMAL GÖKTAŞ

Ankara Garı’nda 10 Ekim’de meydana gelen patlamaya ilişkin emniyet yetkililerinin sorumluluklarını ortaya koyan müfettiş raporuna rağmen dava açılmaması katliamda hayatını kaybedenlerin yakınları ve yaralı mağdurların tepkisine neden oldu. Rapora rağmen Ankara Valisi’nin ve savcılığın dosyayı kapatmasını eleştiren mağdurlar, raporun açtıkları idari davalarda ve ceza davasında en önemli delil olacağını belirterek Türkiye’de sonuç alamamaları durumunda konuyu uluslararası platformlara taşıyacaklarını söyledi. Miting günü alanda ve yürüyüş kolunda polis olmamasının nedenini sorguladıklarını ve Cumhuriyet’in haberinin bunun yanıtını verdiğini söyleyen mağdur yakınları, katliama ilişkin istihbaratlara rağmen önlem alınmamasının acılarını daha da artırdığını belirtti.

Örtbas çabası

10 Ekim Barış Mitingi’nin Tertip Komitesi Başkanı olan KESK Genel Sekreteri Hasan Toprak, müfettiş raporunun alandaki gözlemleri ile örtüştüğünü belirterek “Miting günü hiçbir emniyet görevlisinin alanda olmaması bizim açımızdan da düşündürücüydü. Ben onlarca mitingin tertip komitesi başkanlığını yaptım. Müfettişlere de ifade ettim. Her zaman emniyet yetkilileri kürsüde yanımızda olurdu, o gün hiçbir emniyet görevlisi yanımızda yoktu. Yürüyüş kolunda da polis yoktu. Bu durumu garipsedik ve ‘Emniyetin bilgisi var mıydı acaba’ sorduk. Sorumlulukları örtbas çabası var. Bu yaşananlar bize daha büyük acı veriyor. Demek ki 100 arkadaşımız bugün hayatta olabilirlerdi. Dolayısıyla 100 arkadaşımızın ölümünden sorumlu olduklarını düşünüyorum” dedi.

Büyük oyun

Katliamda yaralanan ve halen tedavisi devam eden eski BTS (Birleşik Taşımacılık Sendikası) Başkanı Yavuz Demirkol, Cumhuriyet’in haberlerini okudukça daha da üzüldüğünü belirterek “Demek ki kurbanlık koyunlar gibi katliama sürülmüşüz” dedi. Demirkol şunları söyledi: “Türkiye’de bu çapta bir katliamın devlet yetkililerinin haberi olmadan gerçekleşmeyeceğini kendi aramızda değerlendiriyorduk. Müfettiş raporu da gösterdi ki devlet bir tek katliamın saatini bilmiyormuş. Ben 25 yıllık sendikacıyım, yüzlerce eyleme katıldım. Canlı bomba saldırısı hiç aklımıza gelmezdi. Ama bu mitingden önce arama noktasında herkesin çantasını aratmasını, polise yardımcı olmasını istedik. Çünkü Suruç’taki patlama bunu aklımıza getirmişti. Şimdi bu müfettiş raporu ve o dönem iktidarın yaptığı açıklamalar büyük bir oyunun parçası olduğunu ve bu katliama göz yumulduğunu ortaya koyuyor.”

Gerçekler ortada

Katliamda yaşamını yitiren Ali Deniz Uzatmaz’ın babası Ogün Uzatmaz da müfettiş raporuyla ilgili olarak “Çok da yanılmadığımızı gördük. Öngördüklerimiz zaten bunlardı. Biz katilleri biliyoruz ama bunu konuşmaya, ortaya çıkarmaya kudretimiz yetmiyordu. Haberde de görüldüğü gibi her şey ortada. Bizim bildiklerimiz ortaya çıktı. Hissiyatimız tamamen budur. Alanda polis olmamasının nedeni bugünkü haberle tescillendi. Bundan sonra yapacağımız şey haklarımızı arayarak çocukların katillerinin kim olduğunu, kimlerin bunlara müsahama gösterdiğini bulup hesap sormak” dedi.

Aynı acıyı yaşadık

Katliamda hayatını kaybeden Uygar Coşgun’un kendisi gibi avukat olan ve katliam mağdurlarının kurduğu On Ekim Barış ve Dayanışma Derneği’nin başkanlığını yürüten eşi Mehtap Coşgun, müfettiş raporunun birçok acı gerçeği ortaya koymasına rağmen adalet sistemi içerisinde kıymetinin olmadığını gördüklerini söyledi. Coşgun, “6 aydır biz mitingdeki bombaların önceden bilindiğine dair verileri konuşuyorduk. Şimdi bunların müfettiş raporlarıyla desteklendiğini, güvenlik zaafiyetiyle adeta katliama davet çıkarıldığını, önüne geçilebilecekken bunun yapılmadığını gördük. İçimiz buruldu, o acıyı tekrar yaşadık. Sevdiklerimiz hayatta kalabilirdi, önlem alınabilirdi. Bunu bilmek insanların acısını artırıyor” dedi. Raporun, açtıkları davalarda çok önemli bir delil olacağını belirten Coşgun, “Burada delil kabul edilmezse bile biz bunu uluslararası alanda kullanacağız. Ortaya çıkan bunca skandal belgeye karşı hâlâ hiçbir yetkilinin kamuoyunu bilgilendirmemesini de anlayabilmiş değiliz. Bu da ortadaki sıkıntının kabulü anlamına geliyor” dedi.

Detaylar yaraladı

Katliamda hayatını kaybeden Ümit Seylan’ın amcası İhsan Seylan da haberlerin “bildikleri bir oyunun döndüğünü” teyit ettiğini belirterek “Ama her detayı öğrendiğimizde tekrar tekrar şok olup yaralanıyoruz” dedi. İhmallerin ortada olmasına rağmen dosyanın kapatılmaya çalışıldığını ifade eden Seylan, “Bizi ötekileştirdiklerini biliyorduk ama bu kadar pervasız olacaklarını, bizi bu kadar değersiz gördüklerini haberlerle anladık. Ben Orwell’in 1984 romanında yaşadığımızı düşünüyorum. Öyle bir kuşatılmışlık hissi var” diye konuştu.