Ankara 'çatışma' demiş

Musul Başkonsolosluğu görevlileri kurtuldu fakat 101 günlük esaretin pek çok ayrıntısı hâlâ ‘sır’.

Barkın Şık/Cumhuriyet

IŞİD tarafından Musul Başkonsolosluğu basılarak rehin alınan 49 yurttaşın 101 günlük esareti dün bitti. Rehine yakınlarından edinilen bilgilere göre konsolosluk, basılmadan çok önce Ankara’dan tahliye talebinde bulundu. Ancak bu talep karşılık görmedi. Rehineler kurtarılmadan iki gün önce ise büyük bir bombardımanın ortasında kaldı. En son Musul’da bir Hıristiyan mahallesindeki evin bodrum katında bulunan rehinelerden bombardıman sırasında yaralananlar oldu.

Esaretleri boyunca Musul bölgesinde 8 kez yer değiştirdiği öğrenilen Türk rehinelerin, konsolosluk basılmadan önce kendilerinin havadan veya karadan tahliye edilmelerini bekledikleri öğrenildi. Son olarak 25 Mart’ta saldırıya uğrayan ve sürekli tehditler alan konsolosluğun Ankara’dan tahliye talebinde bulunduğunun altı çizildi. İlk baskın sırasında ise konsolosluğun etrafının IŞİD tarafından kuşatıldığı öğrenildi. IŞİD’in konsolosluk çalışanlarına teslim olmaları için 10 dakika süre verdiği belirtildi. Emniyet mensuplarının silahlarına bu sürenin sonunda el konulduğu kaydedildi.

Emniyet mensuplarının IŞİD ile çatışma hazırlığı içinde olduğu, ancak o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Hayatınızı riske atmayın, ne diyorlarsa onu yapın” yönünde talimat verdiği kaydedildi. Rehine grubuna eşlik eden IŞİD militanlarının ise sık sık değiştirildiği öğrenildi. Türk rehineler ile diyaloğun ise Türkmen IŞİD militanları aracılığı ile sağlandığı kaydedildi.

Konsolosluğun basılmasının ardından rehinelerin soyularak bir kısmına eşofman, bir kısmına ise ihram benzeri (Arap ülkelerinde erkeklerin giydiği uzun tek parça giysi) elbise giydirildiği öğrenildi. Telefonlarına ilk anda el konulan rehinelerin, “Üzerinizden telefon çıkarsa öldürürüz” diye tehdit edildiği de kaydedildi. Bodrum katlarında fareler ve böcekler ile 101 gün geçiren rehinelerin, gün ışığına hasret olduğu da ortaya çıktı. Elektrik bulunmayan ve camları izole edilerek ışık geçirmez hale getirilen ortamlarda bulunan rehinelerin, yeme - içme konusunda da zorluklarla karşılaştığı belirtildi. Büyük bölümü 10 kilo civarında zayıflayan rehinelerin zaman zaman yaşama umudunu yitirdikleri de kaydedildi.

Başkonsolos Öztürk Yılmaz’ın ise kafasına silah dayandığı öğrenildi. ABD ve İngiliz vatandaşlarında olduğu gibi video kaydı alınmak istenen Öztürk’ün bu talebe, “Türkiye’nin şerefi ile oynatmam” diyerek karşı çıktığı ve bu yüzden de darp edilerek kaşının açıldığı ifade edildi. Rehinelerden Alptekin Esirgün, “Kafasına silah dayandığı halde yine açıklama yapmadı. Süreci çok iyi yönetti” dedi.

 

Müslümanlık testi

Rehinelerin kurtulmadan iki gün önce ise bombardıman ortasında kaldığı öğrenildi. Bombardıman sırasında kaldıkları ortamdaki pencere camlarının patladığı ve 3-4 kişinin yaralandığı belirtildi. Bu olayın benzerinin 3-4 kez yaşandığı öğrenildi. Rehinelerin IŞİD militanları tarafından Müslümanlık testine tabi tutulduğu ve dua etmelerinin istendiği de belirtildi. Rehinelerin basına konuşmaması yönünde ise sıkı sıkı tembihlendiği belirtildi.

Musul’daki Hıristiyan mahallesinden yola çıkan rehinelerin, önce Irak’tan Suriye’ye transfer edildiği, daha sonra ise Tall Al Abyad üzerinden Akçakale sınır kapısından önceki gece saat 01.00’de Türkiye’ye giriş yaptığı öğrenildi.

 

Onu annesi yaşattı

Ecrin Ela Ercan isimli bebeğin babası Emin Ercan, alıkonuldukları süre zarfında, küçük Ela’nın annesinin çabalarıyla hayata tutunduğunu söyledi. Ercan, “Eşimle beraber vatanıma dönme sevincini yaşamak, oradaki sıkıntıların hepsini unutturdu” dedi.