Anası, babası, amcaları, hep operetçi olan bir sanatkâr: Gülriz Sururi
Usta oyuncu Gülriz Sururi 90 yaşında yaşamını yitirdi. Sessiz sedasız vedasıyla sevenlerini üzen usta sanatçının 1964 yılında Burhan Arpad'a verdiği röportajda hayatına dair çarpıcı detaylar yer alıyor. İşte Burhan Arpad'ın 'Operet 8 Tablo' başlığıyla yayınlanan Gülriz Sururi tablosu...
cumhuriyet.com.trKüçük Sahne'nin kuçücuk sahnesinde bayan oyunculara aynlmış makyaj odası da, böyle. Duvarlarda oteberi ve bir sürü fotoğraf. Sol duvarın yarısı bir baştan öteki başa aynalı, aynaların onünde küçükk sandalyeler.
Gulriz Sururi, baştan birinci sandalyede oturuyor; matineye ha zırlanıyor. Butun dikkatini kirpiklerine vermiş; kirpikler kapkara ve ok gibi olsun diye.
"Annemi pek az hatırlarım"
Engın Cezzar ve Haldun Taner'in konuşmaları duyuluyor. Arada bir. Yalçın Tura'nın sesi de karışıyor. Sezonun sonuna doğru sunacakları Keşanlı Ali Destanı müzikli oyununu konuşuyorlar. Gülriz Sururi de kulak veriyor. Az önce sözünü etmiştim: O oyunda gecekondulu Zilha'yı oynayacak. Rolünü benimsemeğe başlamış bile. 1961'de yine Atlas sahnesinde alkış topladığı 'Sokak Kızı İrma'dan bir fotoğrafını uzatıyor:
-Özel hayatımda şarkı söylemeği sevmem. Daha çok müzik dinlerim. Haldun Dormen'in beni İrma için niye seçtiğine şaşmışımdır. Operetçi bir aileden olmamdan, belki de...
Suzan Lutfullah'ı sahneden hatırlıyor musunuz?
Annemi pek az hatırlarım. Sahnede hiç görmedim. Onu daha çok ev haliyle gözümün önüne getiriyorum, Bir de, Alman hastanesindeki doşeğinde... Son gorüşümde uzun saçlarını taramaya doyamamıştım.
Başka anılarınız?
Öldüğünü uzun süre benden sakladılar. Almanyaya gitti, demislerdi, Kalamış'ta oturuyorduk. Babam yine operet oynuyordu. Semtin yazlık tiyatrosundaki oyuna beni de götürmüşlerdi. Babam, başrolü oynayan kadın artisti öpünce, seyircilere dönüp bütün sesimle: "Yalan, yalan, inanmayın! Benim sahici annem şimdi Almanya'da" diye haykırmıştım.
Gulriz Susuri'nin babası Lütfullah Sururi eski yıllarda oynadığı bir operette Necile Kormükçü ile
Babası ve amcaları ile aynı sahnede
Aksesuvara bakan genç, elinde bir bardakla yaklaşıp: "Viski'nin rengı nasıl?" diye sormuştu. Gulriz Sururı "Bıraz daha koyultun" dedı. "Şarabın rengı bıraz daha kırmızı olsun!"
Sonra, bana dondü:
Annemi sahneden hiç hatırlamam, fakat, babamı çok gördüm. Hattâ beraber oynadık. Celâl ve Ali Sururi amcalarım da vardı; Ailece oynamıştık. Yirmi yıl kadar, oluyor. Ankara'da.
Lütfullah Sururi'yi hangi rolde daha çok sevdinız?
Tarla Kuşu operetinin ressam Sermeti olarak pek beğenirdim. Anneciğimin de Tarla Kuşu rolünde çok başarılı olduğunu söylerler.
Gözlerini kırpıştırarak yüzüme baktı:
Bilmem neden, Tarla Kuşu'nu oynamayı hep düşünürdüm. Ankara oyunlarımda bir sürü operetti başrolü oynadım da Tarla Kuşu kısmet olmadı.
İri gözlerinin içi gülüyordu.
Çoçuk tiyatrosunda başlamıştım, babamın zoruyla daha çok. 13-14 yaşında. Hep başrolleri oynuyordum. Babam ve amcalarım da Halk opereti firmasıyla oynuyorlardı. Bir gün babam geldi. Topluluğun baş kadın artisti oyunu bırakıvermişti. Ankara turnesine çıkacaklardı. Babam: "Sen oynayacaksın" deyince hayır cevabını veremedim.
Ankara'da her gece bir başka operet oynuyorduk. Pipiça, Halime, Leblebici Horhor, amcam Yusuf Sururi'nin yazıp Karlo Kapoçelli'nin bestelediği müzikli oyunlar. Oyundan sonra bir yandan yeni operetin elbiselerini dikiyor, bir yandan da rolüme çalışıyordum. Sabahları müzik provası vardı. Bütün bunlar arasında sinemaya da vakit ayırıyor, Ankara sinemalarının programlarını hiç kaçırmıyordum.
Gulriz , annesi Suzan Lütfullah'ın Kadıkoy Süreyya sineması holündeki büstü yanında
15 yıl operetin semtine uğramadı
Uyku ve dinlenmeğe hiç zaman ayırmadan mı?
Onun gibi bir şey... On yedi yaş bu yorgunluk nedir bilmeyen yaş. Amma o turne canıma tak etmiş olacak, yine de dönüşte opereti bir bıraktım. On beş yıl semtine uğraladan. Yine Şehir Tiyatrosundayım. Reşat Nuri Güntekin'in Yaprak Dökümü piyesinde evin kızlarından en küçüğü, müziksiz tiyatroda benim ilk büyük rolüm oldu.
Saatine baktı
Daha vaktimiz var. Biraz daha anlatayım. Biliyorsunuz bir ara sahnedene uzak kaldım. Ama, sonunda yine döndüm. Bir alışınca durulmuyor. Önce Karaca Tiyatro'da, sonra Dormen'e geçtim. 57-58 sezonunda.
Müzikli tiyatro repertuvarından hangi melodileri arada bir hatırlarsınız?
İnanın, hepsini unuttum. Ya hiç birini sevmemiştim... ya da o yaşların her şeyi kolaya alışıyla okuyuverdiğim melodiler uçup gidivermiş...
Yapmayın
Vallahi
Makyaj kalemini bıraktı: elleri saçlarında şöyle bir dolaştı ve derinden bir sesle ağır ağır okumaya başladı:
«Yaşadık da ne oldu? Boş, boş bepsi, sahiden, Ne acı bir derttir bu, bilmezdim ben eskiden. Baktım, Paris yabancı... Paris ahlâksız, yalancı.»
Ve eli yıne kirpikierine gitti:
İste bir bunu.İrma la dourr"un şarkısını arada bir böyle mırıldanırım.
Hangi müzikali ya da opereti ille de oynamak istersiniz?
Kabil olsaydı. My Faire Lady'yi.
Profesör Higgens rolunde kimi isterdiniz, karşınızda?
Cüneyt Gökçer'i.. kabil olsaydı
Salondan ilk ayak sesleri, kanepelerin açılıp kapanış tatırtıları duyuluyordu. Sahne kapısını araladım, salonu geçtim.
İstiklâl Caddesi tıklım tıklım doluydu; İyi giyimli, aşırı süslü, çapaçul, rastgele giyinmiş insanlar güle konuşa, ağır, ya da hızlı vitrinlere bakarak, sinema kapılarında dura dura kaldırımları doldurmuştu. Galatasaray dört yol ağzında trafik yine tıkanmıştı. Lisenin bahçesine güneşin son kızıllıkları vurmuştu. Yatılı oğrenciler sokağa özlemle bakıyordular. Tünele doğru sağ kaldırımda ağır ağır yürüdüm. Elhamra pasajını adımladım.
Eski opetetçi dostlar
İstanbul Tiyatrosu 'Müdüriyet' odasında eski operetçiler toplanmıştı. Gulriz Sururi'nin babası Lutfullah Sururı, Yusuf ve Ali amcaları oradaydı. Bir zamanların ünlü operetçisi Leblebıcı Horhor da Hurşit beyi oynamak uğrunda varını yoğunu vermiş olan Mehmet Karaca da, aralarındaydı. Operetçi dostlar, güleryüzle buyur ettiler. Nerdeyse: «Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz» korosunu okuyacaklardı.
Sonra, kuşku ve soruyla yuzüme baktılar:
Ne haber?
Bende haber yok sizden alacağım?
Varsa, veririz
Suzan Lutfullah'tan operet anıları istiyorum.
Lütfullah Sururı, ağabeysi Yusuf Sururi'nin yüzüne baktı. Bir süre durakladı.
Ne anlatayım?
Suzan hanım ilk hangi operette sahneye çıktıydı? Kaç yaşındaydı? Sahne hayatı ve bütün ömrü kaç yıl sürdü? Gülriz'ın doğuşu?
Suzanla nişanlıydık, sahneye ilk çıktığında. Vedat Örfi'nin yazıp bestelediği Balo Kaçakları operetinde; Yeşilkoy Reks sinemasındaydı. Sonra, Nuvart hanımın bırakıvermesi üzerine SahirIe Kadın, Maskot operetlerini oynadı. 1922-23 yıllarıydı. Süreyya operetinin Hale tiyatrosu temsillerinde Muhlis Sabahaitin'in Asaletmeap, Ayşe'de oynadı.. Gül hanım da oynadı.. Gülriz o yıl dünyaya geldi, sanırım 1927 idi.
Ağabey Yusuf Sururı karıştı:
Gül hanımı yeni bitirmiştim, müziğini Karlo Kapoçelli yapmıştı. Gülriz'e ittihaf ettim.
Gul hanım, oyunun baş kadın kişisi mi?
Evet... oyunun bütün erkekleri Gül hanıma tutkundur. Gül hanım çok guzel bır kadındır.
Gül hanım rolünü Suzan Lûtfullah oynuyordu ve Gülriz, Gül hanım. Suzan'ın biricik kıızıydı.
Gülüştük
Lütfullah Sururi, ağabeyin kestıği yerden devam etti:
Suzan'la on yıl oynadık Bir sonhahar turnesınde Mersin'de yakalandığı tropikal ısıtmayla yatağa düşünceye kadar. Alman hastanesinde, yirmi bir sayılı odada iki ay yattı ve ocak 1932 sonunda, bir safra kesesi iltihabıyla, aramızdan ayrıldı. Hepimizi perişan bırakarak..
Gulriz Susuri Tatlı İrma'da
Tatlı anıların en tatlısı
Yusuf Sururi tamamladı:
Birçok tatlı hâtıralar ve hepsinden daha unutulmaz bir 'Talı İrma'yı bize bırakarak. Gülriz, Suzan'ın bıraktığı en tatlı anıdır.
Lütfullah Sururi bir şeyler söylemek istedi, sonra vazgeçti, sustu, önüne baktı. Gülmedi.
Suzan Lütfullah'la on yıl bütün istanbul sahnelerinde alkıştan alkışa koşmuştur. Tarla Kuşu, Çardaş, Kontes Mariça, Gul hanım, Asaletmeap, Emir, Bayader operetlerinin ayrılmaz çiftiydiler. Seslerilye de, oyunlarıyla da salonu, paradiyi, locaları sarıverirdiler.
Bütün düetlerı birçok defa okurlardı. Lütfullah Sururi, belki şu anda içinden o ezgileri tekrarlıyordu! Operet anıları unutulmaz.
Lûtfullah Sururi, kafamın içindekileri anlamış gibi "Suzan'la AImanya'da Polydor'a otuzdan fazla plak doldurmuştuk. Bir gün uğrayın da dinletelim" dedi.
İstanbul Tiyatrosu sahnesinde prova vardı. Ali Sururi ve Alev Sururi sahneye geçti. Yusuf Sururi çayını içiyordu. Lûtfullah Sururi ikide bir telefona uzanıyordu. Mehmet Karaca az önce gitmişti.
Ben de çıktım Tünele yürüdüm. Kafamın içinde, Kadıkoy Sureyya sinemasına uzanıverdim. Antrenin sağında bir genç kadın büstü vardı. Gençliğine operet konularına benzer yaşayışına ve küçük Gülriz'ine doyamadan ölen güzel bir istanbul kızının büstüydü. Büstün altında Suzan Lûtfullah 1909-1932 yazılıydı.
FİNAL
Dikran Çuhacıyan, Muhlis Sabahattin.
Serope Bengliyan, Koharik Şirinyan.
Rozali Benliyan, Gavroş Tolayan.
Mahmut İbrahim, Sezai Namık, Selah Cehdi.
Suzan Lütfullah, Ömer Aydın, Hazım Körmükçü.
HEPSİ ÖLDÜ.
Otel odalarında, hastane köşelerinde..
Yarı tok, sıkıntı içinde, başları darda öldüler
HEPSİ.
Çoğunun yattığı toprak parçası bile pek bilinmiyor.
Başuçlarına birer taş koyan olmadı.
Burhan ARPAD
(Esentepe. 20 Ocak 1964)