Amaç Atatürk'ü, Devrimini ve İlkelerini Yargılamaksa!
cumhuriyet.com.trAtatürk devrimleri olağanüstü yaratıcılığın ürünüdür. Çünkü, toplumun yenileşme, gelişme ve aydınlanması amaçlanıyordu. O nedenle Atatürk efsaneleşen bir lider oldu. Halifelik ve şeriat kaldırıldı, egemenlik koşulsuz milletin oldu, eğitimde birlik sağlandı. Bu nedenlerdir ki Atatürk devrimleri, ilkeleri ve yapısal özellikleri sorgulanıp yargılanırken asıl hedef Atatürkçü düşüncedir. Atatürk, “Vatan toprağı söz konusu değilse savaş bir cinayettir” ve “Yurtta barış, dünyada barış” diyerek savaşa karşı olduğunu, barışın önemini özlü deyişiyle açıklıyordu. Bugün ülkemiz terörün acımasızlığında şehitlerle sarsılıyor. Yurtta barış yok. Üniter yapı ve ulusal bütünlük askıda. Dünya barışı, sözde dostlarımız AB ve ABD ülkelerinin yarattığı petrol savaşı kan gölüne dönüştü. Irak, Libya, Tunus, Mısır ve şimdi de Suriye’de acımasız senaryolarla gerçekleşen yıkıntılar... Piyon ülkeler ileri sürülüp sonra birleşik güçler leş kargaları gibi saldırıya geçiyorlar. Parçala, yönet, tüket.
Aslında Atatürkçü düşünce sorgulanıyor, yargılanıyor. Çünkü Silivri ve diğer yerlerde tutuklu Balbay, Haberal, Özkan, Başbuğ, Periçek ve diğerleri Atatürk’ün çağdaş, akılcı ve bilimsel kazanımlarının birer savaşçısıdırlar. Onlar, ülkemizin yenileşme ve gelişmesinin çağdaş, laik eğitimle, akıl ve bilimle olabileceğinin inancındadırlar. Tüm bu temel kuramların ışığını kuşku yok ki Mustafa Kemal Atatürk yakmıştı. Onlar bu ışığın aydınlığında yürümeyi, toplumu aydınlatmayı iş edinmiş yazarlar, gazeteciler, bilim adamları, siyasiler ve komutanlardır.
Tevhidi Tedrisat zedelendi. Çağdaş, laik eğitim ötelendi. Akıl ve bilime dayalı eğitim dinselleştirildi. Kadın hakları örselendi. Türkçemiz kirlendi. Arapça öğrenimi ilköğretim düzeyine getirildi. Dini kadrolaşma ülkeyi dolu dizgin kuşattı. Çağdaş eğitim, kültür ve sanat giderek ötelendi. İmam hatip okullarının sayısı artırılıyor. Önemli yerlere imam kökenliler yerleştiriliyor. Ülke geri gidişin karanlığında şekilleniyor. Doksan yıllık Cumhuriyetin çağdaş değerleri ne duruma getirildi. “Şimdi sıra bizde… / Bu daha başlangıç” diyenlerin ne denli kin kustuklarına acıyarak bakıyorum. “Kalkınmış uluslar giderken Mars’a, Ay’a, biz kaldık yaya...” özdeyişi acınası durumumuzu yansıtıyordur.
Cumhuriyet değerlerinin üzerinden silindir gibi geçiliyor. Yeni eğitim sistemi toplumsal bir yaranın habercisidir. Eğitimimizdeki doksan yıllık ilerleyiş har vurulup harman savruluyor. Bu harmanı karanlıklarda karmak ulusal yıkımdır. “Eğitimdeki 4+4+4 kesintili dayatma, siyasilerin üstü örtük düşüncelerinin dışavurumudur.” Ülkemiz insanı kesif bir kaygıda. Umutsuzluk, halkı cılız ve güvensiz olmaya itmiş durumdadır. Eğitimimiz, Osmanlı medrese eğitiminin karanlığında şekilleniyor. Eğitimde dini terör yaşanıyor. Laik eğitim her yönüyle rafa kaldırılıyor. Çocuklarımıza yazık oluyor. Devlet eliyle ayrımcılık yaratılıyor.
Gerçek demokrasiden uzaklaşılıp, korku, baskı, kuşku imparatorluğu kurulmak isteniyor. Akılsal ve bilimsel yönetimle ülkemiz, sınırlarımızdaki ateş çemberinin dışında tutulmalıdır. Silivri tutukevi bir değerler havuzuna dönüştürüldü. Bu dayanaksız, anlaşılmaz, kaygı verici süreç, Türkiye’nin zemininde kayma olduğunu hatırlatıyordur. Gelecek kuşaklar bugünleri okuduklarında, yaşananları kirli siyasetin yansıması diye ibretle algılayacaklardır.
Yeni eğitim sistemi kaygı ve kuşkularla dolu karanlık kapılar açıyor. Gerilik, ilkellik ve bilgisizlik körükleniyor.
Sanatsal üretkenlik budanıyor. Demokratik laik eğitim ötelenip dinsel verilerle donanımlı bir yapının uygulanışı geriye dönüşünün göstergesidir. Eğitimde Birlik yasası ile eğitimde bütünleşme sağlanmıştı. Ne yazık ki eğitim yine çok başlı oldu. Dinselleşti. Her alanda yokun vara dönüşümünü sağlayan Mustafa Kemal’di.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti eserleriyle tarihin altın sayfalarında yer aldı. O, ülkesine kattığı değerlerle halkın zihninde ve gönlünde sevgi dolu taht kurdu. O, kurtarandı, kurandı, aydınlatandı. Ulusal egemenlik, laiklik, demokrasi ve eşitlik kavramlarının mimarı oldu. Aklın öncülüğünde, bilginin ürettiği çağdaş eğitimle toplumsal aydınlanmayı gerçekleştirdi. Demokrasiye, özgürlüğe ve kadın haklarına inandı.
Devrimin ışığında gerçekleri arayan, araştıran, yazan, sorgulayan yazarları, gazetecileri, siyasileri, bilim adamlarını susturmak, tutuklamak: Atatürkçü düşünceyi tutuklamak ve yargılamaktır. “Aydın düşüncenin tutsaklığı, karanlıkların ülkeyi kuşatması din, inanç ve gerici karşıdevrimdir. Bugün vatanımızın dört bir yanı ateş çemberinde. İçte terör can alıyor. Ülke insanı korku, kaygı ve kuşkuda. Sen, seni sen yapan Atatürk’ü ve onun düşüncelerini savunanları tutukla, yargıla! İçte huzur ve güven kalır mı?”
*Eğitimci-Yazar