AKP’nin mitinginde Kılıçdaroğlu konuştu
Yenikapı’daki mitingde meydan 15 Temmuz sonrası kadar olmasa da kalabalıktı. Coşku düşüktü, en çok alkışlayanlar ise İstanbul’da yaşayan Afrikalı ve Suriyelilerdi.
Miyase İlknurYok yok yanlış okumadınız. Gerçekten öyle oldu. Gerçi Kılıçdaroğlu’nun cismi yoktu ama resmi ve sesi meydandaydı.
Sahnenin her iki tarafında kurulan barkovizyondan iki üç dakikalığına da olsa miting meydanındakilere seslendi. Ne garip değil mi? Devletin resmi kanalında ve özel televizyonlarda bile konuşmasına kerhen, o da bir kereliğine izin verilen Kılıçdaroğlu, AKP’nin Yenikapı mitinginde hem de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın anonsuyla konuşturuldu.
Görüntü hayli eskiydi. 1998 yılında SSK Genel Müdürü olduğu dönemde konuk olarak katıldığı Savaş Ay’ın “A Takımı” programında SSK’nin sorunlarına ilişkin yaptığı konuşmadan kısa bir bölümü izledik. Daha doğrusu biz izledik. Miting meydanındakiler sadece “Yuh” çektikleri için ne dediğini anladıklarından pek emin değilim. O programda Kılıçdaroğlu SSK’nin İstanbul hastanelerinde yaşanan sıkıntılara ilişkin son derece doğru bir gerekçe sunuyor, İstanbul’un nüfusunun iki katına çıkmasına karşın hastane yatak sayısının 4 yıldan beri aynı olduğunu belirtiyordu. Cumhurbaşkanı, bu gerekçeye “Bak hele bak sunduğu mazerete bak sen. İstanbul’un nüfusu artmış da ondan sorunlar çözülemiyormuş” diyerek eleştirdi. Sanki bu ülkede genel bütçeden kurumların alacağı payı ve yapılacak yatırımları hükümet ya da ilgili bakan değil de o kurumun genel müdürü yapıyormuş. Zaten miting de anayasa referandum mitinginden çok “Kılıçdaroğlu’nu Telin Mitingi” gibiydi. Gerek Başbakan Binali Yıldırım, gerekse Erdoğan konuşmasına Kılıçdaroğlu ile başladı ve onunla bitirdi. Cumhurbaşkanı konuşmasında anayasada oylanacak maddelerin içeriğine neredeyse hiç değinmedi. Konuşmalardan ve sunucunun yaptığı anonslardan neden “Evet” istendiğine ilişkin çıkardığımız sonuç; “İdam cezasının getirilmesi”, “Ezan sesinin kesilmemesi”, “Yeni köprüler ve tünellerin yapılması”, “Terör belasının defedilmesi” ve Reis’in “Kılıçdaroğlu” gibi muarızlardan kurtulması için “Evet”. Mitinge giderken gazetemizi ziyarete gelen Fransız meslektaşımız Antonin Weber “Ben de sizinle gelebilir miyim?” deyince “tabii ki” deyip birlikte Yenikapı’ya doğru yola çıktık. Tepebaşı’ndan Yenikapı’ya doğru giderken yoldaki billboard ve pankartları görünce “Neden her yerde ‘Evet’ afişleri var da ‘Hayır’ afişleri hiç yok. Bu biraz garip değil mi?” diye sordu.
Garip olmasına garip de biz bu durumu kaç seçimden, kaç referandumdan beri artık kanıksadık galiba. Akvaryumun içindeki balık gibi bu duruma alıştık mı ne? “Hayır” pankartlarının parçalandığı, billboardların muhalefete verilmediği, “Hayır” kampanyası yapanların mitinglerinin yasaklandığı, çadırlarına palalı insanların saldırdığı bir referandum atmosferini anlatsak bizim Antonin anlar mıydı acaba? En iyisi “Hayırcıların parası yok da ondan” deyip işi geçiştirmek. Yenikapı’ya vardığımızda miting başlamış, kürsüde Erdoğan konuşuyordu. Zira basın girişini bulabilmek için miting meydanını iki kez tavaf etmek durumunda kaldık.
Meydana doğru giderken binlerce kişinin üzerimize üzerimize geldiğini görünce “Eyvah miting dağılmış galiba” diye kaygılandık. Ama kürsüden de Erdoğan’ın sesi geliyordu. Biraz daha yürüyüp meydanın içine doğru ilerlediğimizde durumu anladık. Zorla getirilen kitle selfisini çektirip Facebook’una yükledikten sonra “Hadi bana eyvallah, soran olursa aha da bak facebookumda paylaştım” diye düşünüp yola revan oluyordu belli ki... Meydan kalabalık mıydı? Evet, İstanbul’da AKP her zaman görkemli mitingler yaptı bugüne kadar. Ancak 15 Temmuz’dan sonra üç partinin birlikte yaptığı miting kadar kalabalık da değildi.
En azından insanlar balık istifi gibi değil aralarında neredeyse beş dört-beş insan sığacak kadar boşluk vardı. Çoşku var mıydı, işte o yoktu. En çok alkışı “Oy verin idamı getirelim” vaadi aldı. Vahşi Batı’daki gibi kelle isteyen bir topluluk vardı anlayacağınız. En coşkulu alkışlayanlar mı? İstanbul’da yaşayan Afrikalı ve Suriyelilerdi. Zaten Antonin çektiği resimleri göstererek “Ne kadar çok Afrikanyan var burada” dedi. Gerçekten de ne kadar Afrikalı ve Suriyeli varsa meydandaydı. Oy hakları olmasa da gelmiş ya da getirilmişlerdi. Miting giriş ve çıkışları bu kez çok düzenliydi. Güvenlik olağanüstüydü. Meydan boşalırken gelenler elleri boş dönmediler evlerine. Meydandaki su, ayran ve sandviç kolilerini yüklenip “kısa günün kârı” diyerek çocuklarının bile kucaklarına bu kolileri yükleyerek mutlu, mesut bir şekilde gittiler evlerine.