"AKP yönetme kabiliyetini kaybetmiştir"
Partisinin grup toplantısında konuşan MHP lideri Devlet bahçeli "AKP hükümeti Türkiye’yi yönetme kabiliyeti kaybetmiştir. Bu siyasal körlüğün de demokratik hayatımıza içerden de darbe vuracağını artık anlamak ve dinlemek gerekmektedir" dedi.
cumhuriyet.com.trMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı, ''bugüne kadar izlediği reddedici ve nezaketten uzak siyaset anlayışını gözden geçirmeye çağırdığını'' ifade ederek, ''Geride kalan yasama yılından çıkaracağı dersler ile yeni döneme daha olgun, daha uzlaşmacı, daha açık ve daha saygılı bir siyaset anlayışıyla başlamasını temenni ediyorum'' dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grubunda, 1 Temmuz itibariyle geride kalacak yasama yılının da Türkiye'nin temel sorunlarının çözüme kavuşturulamadığı, israf edilmiş bir dönem olarak hatırlanacağını söyledi. Bahçeli, bunda, 22 Temmuz 2007 seçimleriyle oluşan Meclis aritmetiğinin, AKP'ye verdiği yetki ve sorumluluğun yerine getirilmemesinin payının büyük olduğunu savundu.
Elindeki sayısal çoğunluğu demokratik imkan olarak değil, ''başına buyruk ve kural tanımaz bir güç zannederek hareket eden iktidar partisinin, Hükümetin uzlaşmaz, kutuplaştırıcı, gerilimden beslenen siyaset anlayışının''; bu tıkanmanın en büyük nedeni olduğunu ileri süren
Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ve bütün bunların sonucunda, AKP zihniyetiyle birlikte bu süre; milli meselelerde inanç ve vizyon eksikliği, manevi konulardaki istismarcı anlayış, bölücülüğe olan tavizkar yaklaşım ve hatta iş birliği, giderek kurumsallaşan kayırmacı yönetim zihniyeti, yandaş vurgun çetelerine dönük hoşgörü, uluslararası ilişkilerde tam bir boyun eğmişlik hali, ekonomik konularda krizi anlama ve yorumlama acziyeti, yoksulluk, yokluk ve işsizliğe mahkum edilmiş milyonlar olarak geride kalmıştır.
Hükümet ve AKP Grubu, bu süreyi günübirlik meselelerle oyalanarak israf etmiş, zaten kısa menzilli olan siyasal vizyonunun gelecek ile bağını tamamen kopartarak hiçbir meseleye temelden bir çözüm getirememiştir. Bu miyopluk, defalarca uyarısını yaptığımız siyasi, sosyal, ekonomik ve güvenlik tehlikeleriyle birleşince AKP zihniyeti tam bir bocalama ve şaşkınlığa sürüklenmiştir. Meseleleri ya hamaset ve laf kalabalığıyla yok farz ederek, ya da yapay sorumlu arayarak vaktini geçirmiştir.''
''Muhalefete değer ve anlam vermeyen..."
Bahçeli, demokratik rejimin işleyişi ve ilerleyişinde, demokrasi dışı engellerin varlığının tartışıldığı, ortaya çıkan belgelerin gerçek olup olmadığının araştırıldığı bir dönemin sancılarının, kamuoyunun gözü önünde yaşandığını belirtti.
Bu konuda Türk siyasi tarihinin geride kalan yıllarının, demokrasiye müdahalelerin talihsiz hatıralarıyla dolu olduğunu ifade eden Bahçeli, ancak, demokrasi üzerinde tehdit oluşturan zihniyetleri yalnızca siyaset dışında aramanın, dikkatleri yalnızca bu yöne çekmenin, bu konudaki tarihi tecrübeleri göz ardı etmek olacağını kaydetti.
Bahçeli, Türkiye'nin politik geçmişinin kendilerine kazandırdıklarının; tehlikenin yalnızca siyaset dışından değil, yanlış siyaset ve demokrasi algısının da en az darbeci zihniyetler kadar demokrasiye zarar verebileceğine işaret ettiğini vurguladı.
''Muhalefete değer ve anlam vermeyen veya vermek istemeyen, sorumsuz tek başına iktidarların da demokratik anlayışa darbe vuran siyaset içi aktörler olduğu unutulmamalıdır'' diyen Bahçeli, muhalefetin yaşamasına, kendisini geliştirmesine imkan tanımayan, tahammül göstermeyen sistemleri ''demokratik parlamenter rejim'', bu anlayış sahiplerini de ''demokrat'' olarak tanımlamanın mümkün olmadığını belirtti.
Bahçeli, demokrasiyi yaşatmanın yolunun sadece dış müdahale kanallarını kapatmaktan değil, bunun yanında diğer siyasal görüşleri de dinlemeyi bilen, farklı düşüncelere saygı gösteren, onların da haklı olabileceğine ihtimal veren köklü bir demokratik zihniyet dönüşümünden geçtiğini dile getirdi.
''Siyasal körlük''
Bugüne kadarki çatıştırıcı ve kutuplaştırıcı anlayışın, AKP zihniyetinin bu hoşgörü ve diyalog zeminine ne kadar yabancı olduğunu ortaya koyduğunu öne süren Devlet Bahçeli, şöyle devam etti:
''Türkiye'nin çıkarlarını şahsi ve siyasi hesaplara kurban eden bu anlayışın yıkıcı etkilerinin, devlet ve toplum hayatımızın her alanındaki tahribatı giderek derinleşmekte ve yaygınlaşmaktadır. Bugün geldiğimiz noktada, siyaset kurumu kirlenmiş, parlamento kilitlenmiş, siyasi gerginlikler tırmandırılmış ve AKP Hükümeti, Türkiye'yi yönetme kabiliyetini kaybetmiştir. Kendi dışındaki tercihleri yok sayan bu siyasal körlüğün de demokratik hayatımıza tıpkı dışarıdan olduğu gibi içeriden de darbe vuracağını artık anlamak ve bilmek gerekmektedir.
Başbakan Erdoğan kabul etmelidir ki, tek başına iktidar, bütün milletin temsili, demokrasi ise Mecliste sandalye sayısına dayanan basit bir aritmetik denklemi veya işlemi değildir. Otokrat davranış, hesap vermekten muaf olma, muhalefeti dışlama ise hiç değildir. Onun için, burada esas olan ele geçirme psikolojisinden sıyrılmak, 'olursa benim olsun ve benim dediğim olsun' zihniyetinden bir an önce arınmak olmalıdır.
Bu konuyu, ele geçen belgelerin sahte mi gerçek mi olduğuna yönelik tartışmaların yaşandığı içinde bulunduğumuz ağır şartlar çerçevesinde bir kez daha hatırlatılmasını demokrasimizin selameti ve geleceği açısından açıklamayı gerekli görüyorum. Unutmayalım ki, bütün müdahale arayışları demokratik siyasal sisteme olan güvenin zayıflaması ile artacak ve toplumsal destek bulacak; demokrasiye olan inancın artması ile son bulacaktır. Bu nedenle milletimiz nezdinde siyasi sisteme karşı duyulan güvensizliğin tohumlarını ekmekten; itici, uzaklaştırıcı, aşağılayıcı tavırlardan kaçınmak siyasetçinin temel görevleri arasında olmalıdır. Başbakan Erdoğan'ı bugüne kadar izlediği reddedici ve nezaketten uzak siyaset anlayışını gözden geçirmeye çağırıyorum. Geride kalan yasama yılından çıkaracağı dersler ile yeni döneme daha olgun, daha uzlaşmacı, daha açık ve daha saygılı bir siyaset anlayışı ile başlamasını temenni ediyorum.''
''Sorunların nedenlerini araştırmak siyasetçilerin görevi''
MHP Genel Başkanı Bahçeli, bugün karşılarına cinnet, cinayet, katliam, şiddet, yolsuzluk, soygun ve istismar olarak çıkan toplumsal buhranın giderek tırmanmasının, bir gün refaha kavuşulsa bile huzura asla kavuşamayacağının acı işaretlerini verdiğini söyledi.
Yaygın bir şiddet dalgasının, çok vahim ve kaçamayacakları sorunlar haline geldiğini ifade eden Bahçeli, ''Giderek kontrolden çıkan, yaygınlaşan ve fütursuzlaşan suç işleme eğilimi bu hızla ve bu dozda ilerlerse, hiç kimsenin bu felaketten kurtulması mümkün görülmemektedir. Böylesi bir ağır buhran halinde insanları ne sığındıkları güvenlikli siteler ne koruma kalkanları ne de tecrit edilmiş mekanlar korumaya yetmeyecektir. Gelişmeler maalesef bunu göstermektedir'' diye konuştu.
Bahçeli, bu sorunların nedenlerini araştırmak ve bulmanın, siyasetçinin görevi olduğunu dile getirdi.
Yaşanan ve bedelleri çok ağır olan ekonomik krizi güçlü ve muktedir bir iktidarla aşmanın, bozulan ekonomik dengeleri eski haline getirmenin, zamanla mümkün olabileceğini kaydeden Bahçeli, ''Ancak binlerce yıldır oluşan toplumsal ilişkiler ve değerler sisteminin yıkılması, tahribi veya değişim hızının neden olduğu uyumsuzluk, telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracaktır. Kaybettiğimiz ekonomik seviyeyi ve serveti bir vesileyle geri kazanmak mümkündür ne var ki kaybedeceğimiz manevi iklim ve sistemin geri kazanılması mümkün olmayacaktır'' dedi.