AKP ve CHP adayları aynı aileden

Kent işsizlikle boğuşuyor, küçük esnaf kepenk kapatıyor, onların oylarının ise AKP’ye gitmeyeceği kesin.

Işıl Özgentürk / Cumhuriyet

Uçaktayım, tuhaf bir tesadüf eseri, bir ay içinde, kardeşin kardeşi acımasızca öldürdüğü üçüncü kente doğru ilerliyorum. Yolculuğum Çorum’da başladı, Tunceli’ye geçtim (Dersim) şimdi de Kahramanmaraş’a gidiyorum. Malum seçimler hızla yaklaşıyor ve ben seçimlerde Kahramanmaraş’ta neler olacak, neler değişecek onun peşindeyim. Uçağın penceresinden güneşin ısıtmaya başladığı karlı dağlar görünüyor, çok etkileyici ve ben o karlı dağlara bakıp, uçağa bindiğimden beri peşimi bırakmayan bir cümleyi yeniden anımsıyorum: Yıl 1978, aralığın 21’i, Maraşlı Ümmühan Duman, dışarıdan gelen sesleri dinliyor: “Bugün cihat günüdür, hepinizi öldüreceğiz!” “Bugün komünist köpeklerin, dinsiz Alevilerin ölüm günüdür!” Ümmühan Duman korku dolu bir yüzle kocasına yalvarıyor: “Bunlar bizi sağ bırakmaz. Bize ölümden beter kötülük yapacaklar. Çocuklarıma eziyet yapacaklar. Ben buna dayanamam, yalvarırım beni sen öldür!”

Ve tarihe “Maraş Kıyımı” olarak geçen bu olaylar, 1980 askeri darbesine giden yolun mihenk taşı oldu. Kent ekonomisi durdu, ardından Özal döneminde kente önemli teşvikler verildi. Fabrikalar açıldı, özellikle pamuk ipliği ve tekstil patlama yaptı. Son yıllarda da HES’ler alıp başını yürümüş. Bu arada çok önemli bir şey öğrendim ve sevindim, sayıları onu bulan HES’lerin bazılarında, balıklar yumurtlama yerlerine geri dönebilsin diye onlar için su yolları açılmış.

 

Maraş dondurması ile işe

Açıkça söylemem gerekirse, yeni Maraş çok gelişmiş bir kent. Bir defa çok yeşil. Ve çok iyi bir planlamayla gelişiyor. Sakin ve şaşılacak kadar temiz. Ya da her yerin inşaat alanı olduğu bir kentten geldiğim için bana öyle geliyor. Maraş dendi mi, kıyımdan öte insanın aklına ilk gelen Maraş dondurması oluyor ve ben de bir külah Maraş dondurması yiyerek işe başlıyorum. Gazetemizin Maraş’taki sorumlusu Sermet bey, öncelikle Maraş’ın değişen nüfus yoğunluğundan söz ediyor. Aleviler gitmiş, solcular gitmiş ve yepyeni nüfus oluşmuş, bu nüfus çalışkan ama tutucu. Bu nedenle geçtiğimiz yerel seçimlerde 8 milletvekili çıkaran kentte, 6 milletvekilliğini AKP almış, bir tane MHP, bir tane de CHP. Açıkça söylemek gerekirse, HDP’nin Maraş’ta hiçbir etkinliği yok. Kentte ve civar ilçelerde yaşamaya devam eden Alevi nüfusun CHP’ye oy verdiği söyleniyor. Peki bu oy artacak mı?

Bu sorunun en iyi yanıtını bulmak için Maraş gibi kadim kentlerde geleneksel çarşılara uzanmak gerekir. Yoğun bir seçim heyecanı yok. Çarşı esnafı, ağız birliği etmişçesine insanların siyasetten bıktığını söylüyor. Kimsenin kimseye güveni kalmamış. Özellikle daha önce seçtiklerinin seçim biter bitmez Ankara’ya kapak attıklarını ve onları unuttuklarından yakınıyorlar. Bu tüm partiler için geçerli bir durum. Özellikle CHP’nin tek milletvekili Durdu Özbolat’ın esnafa olan borcunu ödememesi, burada çok negatif bir durum yaratmış. Buna büyük bir hediyelik eşya dükkânında bizzat kulaklarımla duydum. Neyse ki, bu seçim için CHP bölgede önseçim yapmış ve yerelin çok iyi tanıdığı ve sevdiği Kamil Dalkara aday olmuş.

Efendim, bütün taşra kentlerinde büyük aileler vardır. Bunların içinde, doktorlar, iş adamları, sosyalistler, cemaatçiler hep bir aradadır. Ailenin bir bölümü bir partiye bir başka bölümü de başka bir partiye oy verir. Maraş’ta da böyle olmuş, köklü Bayazıt ailesinden bir kadın aday Nilden Bayazıt (Öğretim Görevlisi) CHP’den kontenjan adayı olarak ikinci sıraya yerleşmiş. Öte yandan AKP de halen milletvekili olan Sevde Bayazıt Kaçar’ı dördüncü sıradan aday yapmış. Nilden Bayazıt’la konuşurken, ben değil o, konuyu soyadlarından dolayı siyasette yükselen kadınlara getirdi. Ben de gülümsedim. “Evet” dedi, “ben buraya gelince (Nilden hanım hiç Maraş’ta yaşamamış) soyadının ne denli önemli olduğunu, ayrıca babamın deniz kuvvetleri komutanı olmasının insanlar üstündeki etkisini fark ettim. Ama keşke ben buraya bir yıl önce gelseydim, her şey farklı olabilirdi.”

Tanıdığım CHP’liler de aynı şeyleri söylüyor, bu tepeden inen kontenjan adayları nedeniyle teşkilat küsmüş, yıllarca çalışmamışlar. Şimdi bir heyecan gelmiş.

Her yerde Tayyip Erdoğan’ın fazlasıyla fotoşoplu fotoğrafları. Çarşının avlusunda, MHP milletvekili ikinci adayı Sefer Aycan’ın bayraklarını diken terzi Ökkeş’e rastlıyorum. Burada en çok rastlanan ad Ökkeş, o bir Kurtuluş Savaşı kahramanı. Ökkeş çok esprili biri, “bak” diyor, “ben sana bu seçimleri özetleyen bir olay anlatacağım. Benim anne yaşlı, geçen seçimde rica ettim, yardım etmek için içeri birlikte girdik. Annem hemen eliyle AKP’yi gösterdi, ben de o görmeden MHP’ye bastım. Çıkınca dayanamadım, anacağım ben senin dediğine değil, kendi istediğime oy verdim, dedim. Hiç kızmadı, sadece ben de senin istediğin muhtara oy vermemiştim, diyerek yürüyüp gitti. Yani burada herkes bellediği partiye oy verecek, belki biraz CHP’nin ve MHP’nin oyları artacak, o kadar.”

Hizmet hareketi nasıl etkiler?

Küçük kentlerde herkes birbirini tanıyor. Bu nedenle kim Hizmet hareketi içinde, kim onlara karşı her şey biliniyor. Bilinen bir diğer gerçek ise Kahramanmaraş’ta Hizmet hareketinin (yaygın deyimle paralel yapının) çok güçlü olduğu. 10’a yakın okulları var ve sermayenin büyük bölümünü ellerinde tutuyorlar. Ama bir korku da var, devletten beslenen sermaye grupları şimdilerde korkuyorlar, ya suyumuz kesilirse diye. Bu nedenle Hizmet hareketinin bölgedeki oyları nasıl etkileyeceği pek bilinmiyor. Ama suyun başında olmayanlar için AKP özellikle bu saray muhabbetinden sonra bitmiş durumda. Çünkü kentte işsizlik alıp başını gitmiş, küçük esnaf kepenk kapatıyor, onların kime oy vereceği ise meçhul. AKP’ye gitmeyeceği kesin! Evet bütün bu soruların yanıtlarını 7 Haziran gecesi öğreneceğiz. Öte yandan seçimler gelip geçer ama kentler kendi tarihleriyle yüzleşmedikçe, kanayan bir yara hiç kapanmıyor ve tıpkı suyun yol alması gibi yol alıp duruyor ve ne zaman nereye kadar bilmek mümkün değil. Öte yandan Türkiye bir “Kara Kuğu” durumu yaşıyor, yani hiç kimse ne olacağını bilemiyor. Bilen öne çıksın!