''AKP-PKK işbirliği ortaya çıkmıştır''
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Çözüm ve fırsat denilen yıkım projesinin arkasına saklanılan 'sözde barış ve kanın durdurulması' makyajı İmralı Canisi tarafından alkışlanarak dökülmüş ve PKK ile AKP işbirliği saklanamayacak şekilde ortaya çıkmıştır" dedi.
cumhuriyet.com.trMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin milli birliğini, üniter devlet yapısını ve toprak bütünlüğünü hedef alan teröre ve bölücülüğe sürekli prim verdiğini ve son aylarda "fırsat ve çözüm" adı altında etnik ayrılma ve ayrışmanın zeminini hazırladığını öne sürerek "AKP iktidarının yedi yıl içinde Türkiye'yi sürüklediği tehlikeli gidişat artık Türk Milletinin sabrını taşma noktasına getirmiştir. Ancak bir işgal gücünün yapabileceği tahribata eşdeğer bir yıkım gerçekleştiren bu kimliksiz zihniyetin gerçek yüzünü görmüş olan milletimiz eminiz ki mutlaka tarihe gömecektir" dedi.
Bahçeli, son günlerde siyasi tansiyonu yükselten Kürt açılımına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. "Başbakan, mensubu olmaktan kaçındığı Türk Milleti'nden duyduğu rahatsızlıkla, millet mefhumunu kısır bir ırk ve kavim körlüğü ile değerlendirmeye başlamış, milliyetçiliği bir ırkçı söylem ile tanımlama çabasına girmiştir" diyen Bahçeli, "Türkiye'nin milli birliğini, üniter devlet yapısını ve toprak bütünlüğünü hedef alan teröre ve bölücülüğe sürekli prim veren Başbakan, son aylarda bölücülük bayrağını fırsat ve çözüm adı ile eline almış, etnik ayrılma ve ayrışmaya zemin hazırlayacak bütün dinamitlerin fitillerini Cumhurbaşkanlığı makamı ile rol paylaşıp ve İmralı Canisi pazarlık yaparak birer birer ateşlemeye başlamıştır" görüşüne yer verdi. Bahçeli açıklamasında şunları kaydetti:
"Bu milleti, kabile dürtüleriyle tahrik ederek yıkmaya çalışmak, "terörü önleyemedik o halde isteklerini kabul edelim" yaklaşımını "fırsat" olarak dayatmak hiç kimsenin haddi, hakkı ve harcı değildir . AKP iktidarının yedi yıl içinde Türkiye'yi sürüklediği tehlikeli gidişat artık Türk Milletinin sabrını taşma noktasına getirmiştir. Ancak bir işgal gücünün yapabileceği tahribata eşdeğer bir yıkım gerçekleştiren bu kimliksiz zihniyetin gerçek yüzünü görmüş olan milletimiz eminiz ki mutlaka tarihe gömecektir."
''AKP-PKK işbirliği saklanamayacak şekilde ortaya çıktı''
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bu sürecin sonunda Türkiye'nin bölünmesinin ya da Irak'ın kuzeyini içine alacak şekilde konfederal devlete dönüştürülmesinin planlandığını öne sürerek "Çözüm ve fırsat denilen yıkım projesinin arkasına saklanılan 'sözde barış ve kanın durdurulması' makyajı İmralı Canisi tarafından alkışlanarak dökülmüş ve PKK ile AKP işbirliği saklanamayacak şekilde ortaya çıkmıştır" dedi.
Bahçeli, Kürt açılımına ilişkin tartışmaları yaptığı uzun ve sert bir yazılı açıklamayla değerlendirdi. Bugün Malazgirt Zaferi'nin 938. Büyük Taarruzun da 87. yıldönümü olduğunu anımsatan Bahçeli, "Türkiye Cumhuriyeti, bu bin yıllık stratejik var olma mücadelesinin tarihi mirasını devralmış, çoğunluğu Anadolu'da, bir bölümü Trakya'da bulunan bugünkü sınırlarımızı esas alarak Türk milletine dayalı milli ve üniter bir devlet yapılanmasını vazgeçilmez öncelik kabul etmiştir" dedi.
"1923 yılında, bedeli bitmez tükenmez göçlerle, meşakkat ve kahramanlıklarla ve şehit kanlarıyla ödenerek kazanılmış Cumhuriyetimizin ve aziz milletimizin varlığı, bütünlüğü ve geleceği bugün büyük tehdit altındadır" diyen Bahçeli, bu sürecin "Osmanlı'yı parçalayan tarihi Şark Meselesi'nin günümüzdeki uzantısı, Lozan'da hevesleri yarım kalmış devletlerin milli varlığımızı ve var olma azmimizi kırmaya yönelik oyunun bir parçası" olduğunu ileri sürdü. Türkiye'de öteden beri sinsice uygulanan küresel operasyonun son aşamalarına, "işbirlikçi AKP iktidarının tam teslimiyete dayanan zihniyeti sonucu" gelindiğini öne süren Bahçeli, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Hükümetin taşeronluğu ile yürütülen sistematik ve yıpratıcı yıkım projesiyle; Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel değerlerinin direnci ve dayanakları birer birer çekilmeye çalışılmakta; Asırların kardeşlikle yoğurduğu Türk milletinin bekası kimlik, kültür ve kardeşlik istismarı ile karartılmak istenmekte; Devleti ve milleti ayakta tutan değerler sistemi aşındırılarak, toplumun ve kurumların duyarsızlaştırılması için, milletin kendini savunma ve var olma refleksleri köreltilmeye çabalanmaktadır.
Durdurulamaması halinde, kapatılması asla mümkün olmayacak kadar ölümcül yaraların açılacağı ve geri dönüşün mümkün olamayacağı bir fetret dönemi AKP ile Türkiye'nin önüne konulmuştur.
Tekraren ifade ediyorum ki, bu gelişme Sevr'e boyun eğen, Mondros'u imzalayan son Osmanlı hükümetlerinin girdiği küresel sarmalın benzeridir.
Türkiye yaklaşık bir asır sonra, yine uluslararası iktisadi ve siyasi mahkûmiyetin neden olduğu stratejik denklemin içine hapsolmuş durumdadır.
Gelişmeler devlet, millet ve ülke birliğinin bir yol ayrımına sürüklendiğini ortaya koymaktadır."
"Karanlık gidiş"
Bahçeli, "karanlık gidiş" olarak nitelediği bu sürecin sonunda yaşanacağını iddia ettiği durumu şöyle anlattı:
"Ülkemiz önce iki dilli ve iki milletli can çekişen tek devlete; Sonra çok dilli ve çok ortaklı bir federal devlet yapılanmasına doğru yol alacaktır. Sürati teslimiyetin dozuna ve hızına bağlı olarak değişecek bu aşamadan sonra ise Türkiye iki seçenek arasına sıkıştırılacaktır: Bunlardan birincisi; ayrı ayrı kimlik oluşturmuş ve milletten ayrılmış kardeşlerin ve coğrafyaların da birbirinden uzaklaştığı parçalanma ve küçülme sürecidir. Diğeri ise, küresel gücün öncelik vererek dayatacağı model olan Irak'ın Kuzeyi'ni içine alacak ve aşiret reislerini kucaklayacak şekilde çok devletli ve milletli konfederal Devlet yapılanmasıdır. AKP tarafından ülkemizin sokulmaya çalışıldığı karanlık tünelin ve yıkım sürecinin başka izahı ve istikameti yoktur.
Sahibi Amerika Birleşik Devletleri olan ve Eşbaşkanlığını övünerek Başbakan Erdoğan'ın yaptığı Büyük Ortadoğu Projesi'nin Türkiye'ye dayattığı ve Başbakanı arkasından ittiği uçurum budur.
Bu vesile ile ispat edilmezse namussuz olmakla suçlayan Başbakan Erdoğan'a 2004 yılında bir televizyon kanalında yaptığı konuşmayı hatırlatarak teslimiyet anılarına bakmasını öneriyorum. Başbakan Erdoğan, bu söyleşide sarfettiği ''Diyarbakır... İstiyorum ki şu anda Amerika'nın da 'Büyük Ortadoğu Projesi' var ya ''Genişletilmiş Ortadoğu', yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir, bir merkez olabilir. Bunu başarmamız lazım' sözüyle yakayı ele vermiştir.
Kimin emrine girmek istediği, kime çalışmayı arzuladığı, hangi coğrafyalara yanaştığı, hangi yörelerimizi ayrıştırmak istediği gayet açıktır."
"Ayrı diller üzerinde alt kimlikler birarada tutulamaz"
"İslam dünyasına zulüm getiren kanlı Amerikan Projesine talip olmak nasıl bir namus anlayışıdır?" diye soran Bahçeli, "Bu çürümüşlüğü yıllarca eşbaşkan ünvanını taşıdıktan sonra 13 Ocak 2009 tarihinde 'doğmadan ölen bir proje' olduğunu söylemesi zelil olmuş namusunu asla geri getiremeyecek, lekelenmiş sicilini aklamaya kesinlikle yetmeyecektir" dedi. Açılımın ABD projesi olduğuna dair Kuzey Irak'a yönelik kara harekatını durdurmak için ABD Savunma Bakanı'nın Hindistan'dan yaptığı siyasi çözüm çağrısını anımsatan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Genel esaslar talimatlandırılıp dayatılmaktadır, ayrıntıları fırsat ve açılım adı altında hükümete bırakılmakta ve Başbakan tarafından tıpış tıpış yapılmaktadır.
Buna rağmen açılım adı verilen yıkımın küresel bir projenin dayatmaları olduğunun hala görülememiş olması, işbirlikçi mihrakları saymazsak aydınların ve toplumun tam bir akıl tutulmasına, vizyon körlüğüne, vicdan kararmasına maruz kaldıklarını işaret etmektedir.
Elbette ki bir coğrafyanın beşeri, ekonomik, sosyal, kültürel politiğini oluşturmak ve yükseltmek, sahip olunan stratejik imkân ve şartların yanı sıra, mevcut devlet ve yaşayan millet yapısını hesaba katan gerçekçi bir analizin sonucu olacaktır.
Bu itibarla, resmileşmiş ayrı diller üzerinden uyanmış alt kimlikleri bir arada tutacak bir milletleşme modeli ve üniter devlet yapılanmasını insanlık henüz icat edememiştir.
Bir kez bile olsa millet kimliğinden geri dönüş yapacak asırlık sosyolojik süreçleri, devlet kurumlarının tavsiye kararları, hükümetlerin siyasi yorumları ve sözde coğrafi kimlik tanımlarıyla durdurmak da henüz mümkün olmamıştır.
Bu konuda, başka yerlere bakarak şablon arayanların kendi milletimizin var oluş sürecinin tarihi şartlarını ve zeminini bir kez daha gözden geçirmeleri gerekmektedir.
Türk milleti, aynı vasıta içinde tesadüfen ve kısa süre için bir araya gelerek ineceği istasyonu gözleyen alakasız yolcular topluluğu değildir.
Bizi bir milli kültür, kimlik ve ülkü etrafında toplayan; vatan toprakları üzerinde bin yıl boyunca ilmek ilmek oluşturduğumuz, kız alıp kız vererek aileler kurduğumuz, aynı geçmişi paylaştığımız ve aynı geleceği bir arada yaşamayı arzu ettiğimiz değerler sistemidir.
Bu itibarla, sırf bir dönem hükümet olma imkânı bulabilmiş bir avuç işbirlikçinin keyfi ve tahriki ile hiçbir millet evladının araçtan zorla indirilmesine rıza göstermemiz mümkün değildir."
Bugün Türkiye ile görülecek hesabı olan ve kendince alacağını tahsil etmek isteyen her ülke ve her zihniyetin iktidar vasıtası ile millete bedel ödetmek için sıraya girdiğini iddia eden Bahçeli, "AKP hükümetinin duyarsızlığını ve teslimiyetini fırsat bilenler Kıbrıs'tan, Ermeni meselesine, Ruhban Okulundan, sözde ekümenik iddiasına, Iraklı aşiret reisleri ile ilişkilere kadar her alanda dayatma listelerini sıralamaya başlamışlardır. Cumhuriyetimizin temeli olan, milli devlet ve üniter yapının tasfiyesi, milletimizin kimliksizleştirilmesi, yapay azınlıklar oluşturulması, alt kimliklerin sivriltilmesi ve Bin yılda oluşan kardeşlik hukukunun zedelenmesine doğru ilerleyen bu çok vahim süreç beka düzeyinde tehditleri barındırmaktadır" ifadelerine yer verdi.
"Bazı milli kurumlar seyirci kaldı"
Bahçeli, 1980 ile 2000 yılları arasında da Türkiye'nin milli birlik ve beraberliğine yönelik bölücü tehdidin yükseldiğini ve Türkiye'nin tarihinde görülmemiş bir insan, para, malzeme ve moral kaybına yol açtığını, terörün 2000 yılında durduğunu ifade ederek PKK'nın Irak'ta ısrarla rezerve edilmesinin gerçek nedeninin ortaya çıktığını şöyle anlattı:
"Aradan geçen yedi yıl içinde hükümeti Kandil'e müdahaleden men eden ABD yönetimi, Başbakan'ın iftiharla Eşbaşkanlığını yaptığı ve İslam dünyasına kan ve gözyaşından başka bir sonuç getirmeyen Büyük Ortadoğu Projesi'nin Türkiye ayağını PKK ve AKP ortaklığı ile gerçekleştirmek istediği belirgin hale gelmiştir.
Bu itibarla, bugün gelinen vahim noktanın yol haritasını Osmanlıdan bu yana ihanet için fırsat kollayan zihniyetlerin danışman ve yönetici sıfatı ile çepeçevre kuşattığı istismarcı kadroların gaflet ile ihanet arasındaki yolculuklarında aramak lazımdır.
Geçtiğimiz yedi yıl boyunca tükenmeye yüz tutmuş terör örgütünün siyasal uzantıları hükümetten cesaret bulmuş, milli birlik ve beraberliğimiz ve bin yıllık kardeşliğimiz AKP tarafından temelinden tartışılır hale getirilmiştir."
"Kamuoyunun ve bazı milli kurumların seyirci kaldığı bu süreçteki gelişmeler, meseleleri Türkçe okuyan ve Türkiye perspektifinden bakabilenler için karşılaşacağımız felaketin adım adım habercisi olmuştur" diyen Bahçeli, "yıkım projesi" olarak tanımladığı açılımın ana başlıklarının
"-Milli kimliğin tartışmaya açılması ve bu kimliği oluşturan maddi ve manevi alt yapının adım adım tahrip edilmesini,
-Milli kimliğe şekil ve anlam veren tarihi, sosyal ve kültürel kaynaklarımızı silikleştirme, değersiz hale getirme niyetleri ve icraatları,
-Hükümetin terörle demokrasi arasında kurmaya çalıştığı yanlış ilişkiler ağı ile bu konularda özellikle Avrupa Birliği sürecinin dayatmaları,
-İktidarın teröre sempatik yaklaşımı ve zaten isteksiz oldukları terörle mücadeledeki zaaf ve çaresizliği,
-Sorunu milli imkânları ve gücü kullanarak çözmek yerine Irak'ı işgal etmiş Küresel Gücün inisiyatifine havale etmiş olması,
-Toplumu tepkisizliğe, duyarsızlığa, ayrışmaya, tavizlere ve travmaya hazırlayan işbirlikçi lobi faaliyetlerinin çalışmaları olmuştur." ifadeleriyle anlattı.