"AKP Mavi Marmara'yı kaybettiği gün Filistin ve Kudüs davasını da bıraktı"
Ortadoğu uzmanı Faik Bulut "AKP Mavi Marmara gemisi davasını kaybettiği gün Filistin ve Kudüs davasını daha ileriye götürmekten vazgeçti” dedi.
cumhuriyet.com.trBirGün'den Meltem Yılmaz'ın haberine göre 1967 Arap-İsrail savaşının sonrasında İsrail’in 1947’de Arap devletine tahsis edilen toprakları zapt ettiğini hatırlatan Bulut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Böylece Filistin topraklarının tümü İsrail işgali altına girdi. 1970 Mart ayında Cidde’de gerçekleştirilen Birinci İslam Dışişleri Bakanları Konferansı’nda Genel Sekreterliğin oluşturulmasına ve Sekretaryanın, Kudüs’ün kurtarılmasına kadar, Cidde’de faaliyet göstermesine karar verilmişti. İsrail, bununla yetinmedi. Kudüs’ün tümüyle Yahudileştirilmesine ağırlık verdi. Bağlı olarak Müslümanların “ikinci kıblesi” sayılan Mescid-ül Aksa’nın altında arkeolojik kazılar yaptı ve tüneller açtı. Musevi efsanesine göre Süleyman’ın Tapınağı, Mescid-ül Aksa’nın inşa edildiği mekânın altındaymış. Maksat, tapınağı bulmaktan çok; bu kutsal yöreyi Arap-İslam simgesi olmaktan çıkarıp bir çeşit Siyonist tarih efsanesine çevirmekti. Fiiliyatta ise Kudüs şehrini Filistinlilerin elinden almaktır.”
ABD’nin İsrail’in yayılmacı ve işgalci politikalarına tam destek vermekle yetinmediğini; Filistin halkının tarihi ve kültürel varlıklarının imha edilmesi konusunda da İsrail yönetimlerini desteklediğini söyleyen Bulut, şöyle konuştu: “Dolayısıyla Trump’ın ABD Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması için talimat vermesi yenidir. Ancak Amerika’nın bu yöndeki siyasetleri yeni değildir. Evet, Beyaz Saray, ‘hemen taşınmayacağız; zamanla olacak bir şey’ demesine rağmen önemli olan şudur: psikolojik eşik aşılmıştır. Bir, ABD bu kararıyla esasında 1947’deki BM Genel Kurul kararını bariz biçimde ihlal etmiştir. İki; ABD şimdiye kadar ‘İsrail’in bu politikasına destek verirsem Arap ülkeleri, özellikle müttefikim olan Körfez’deki petro-dolar şeyhlikleri, bana gönül koyarlar’ diyordu.
Bulut, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eski devirler geçti; günümüzde Arap Dünyası paramparça. Birbirleriyle kanlı bıçaklı oldular ve Filistin davasını tümüyle sattılar. 1973 Arap-İsrail savaşı sırasında Batılı ülkelere karşı petrol ambargosu uygulayan Suudi Kralı Faysal, ‘Kudüs’te namaz kılmadığım (yani Filistin toprağı özgür olmadığı) müddetçe, ambargoyu kaldırmam’ diye inat etmişti. Fakat bir prens tarafından katledildi. Faysal’ın tahtına oturan şimdiki Kral Salman ile veliaht oğlu Muhammed, bırakın Kudüs’ü sahiplenmeyi, günümüzde İsrail’in en büyük gizli müttefiki olup; Trump yönetimiyle beraber “barış” adı altında Filistin halkının elindeki son kazanımları da almayı planlıyorlar. Dahası var: Yaklaşık 4 milyon olan yurtdışındaki Filistinli göçmenleri, anayurtları yerine, ıssız Sina Çölü’ne iskan etmeye tasarlıyorlar.
Hz. Süleyman Tapınağı bulacağım bahanesiyle İsrail, Mescid-ül Aksa’nın altını oymaya başladığında, İslam İşbirliği Örgütü, Türkiye (Süleyman Demirel) ile Fas (Kral II. Hasan) gibi liderlerin de içinde yer aldıkları bir Kudüs Komisyonu kurmuştu. Amaç, bu kazıyı durdurmaktı. Fakat istenen olmadı; İsrail kazıyı sürdürdü.”
Türkiye’nin İsrail ile AB’nin bu girişimine sert sözlerle karşılık verdiğini hatırlatan Bulut, “Erdoğan’ın tepkisi gazete manşetlerinde. Gelgelelim Türkiye’nin bu çıkışı sonuç alıcı değil. Çünkü AKP iktidarı, Mavi Marmara gemisi davasını kaybettiği gün, zaten Filistin ve Kudüs davasını daha ileriye götürmekten vazgeçmiş sayılırdı. Ve çünkü Erdoğan’ın yaptığı çağrıyı, yıllardan beri birçok Arap-İslam ülkesi lideri yapmıştır. Gelgelelim hiç netice alınmamıştır” dedi.
Bulut, ABD’nin bu girişiminin bölgede derin yankılar yaratacağının kuşku götürmediğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Belki de İngiltere gibi kimi ülkeler, Trump’ın izinden giderek elçiliklerini Kudüs’e taşıyacaklardır. Arap- İslam dünyasındaki rahatsızlık, fiiliyata dökülmeyecek, deyim yerindeyse lafta veya diplomasi kulislerinde sıkışıp kalacaktır. Olsa olsa Filistin örgütlerinin birbirlerine daha fazla kenetlenmesini; halkın da yepyeni intifadalar için harekete geçmesini sağlayacaktır. Zira Filistin meselesi, bugünlerde, Suudi-İsrail-ABD ittifakının Suriye-İran-Hizbullah direnç (arka planda Rusya) odağı arasındaki büyük mücadelenin bir parçası haline gelmiştir.”