'AKP, ateşkes için ikiyüzlü'
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, 'eylemsizlik' kararının bugün sona erecek olması nedeniyle PKK'ye, 'eylemsizliği süresiz uzatma', AKP hükümetine 'askeri operasyonların katiyyen durdurulması' çağrısı yaptı.
cumhuriyet.com.trBDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Artık Kürt sorununda silahlı yöntem, diyaloğun bir alternatifi değildir, tek seçenek diyalogdur. Diyalog kesilirse bedeli ağır olur” görüşünü dile getirdi.
BDP Genel Başkanı Demirtaş, PKK’nin eylemsizlik kararının sona ermesinden sonraki süreç ve güncel siyasi gelişmelere ilişkin Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Demirtaş’ın değerlendirmeleri özetle şöyle:
Kürt sorunu halının altına süpürülemez: Bütün samimiyetimizle ifade ediyoruz ki, çatışmaların tümüyle sonsuza kadar durmasından yanayız. Ama bu gerçekleşir mi kaygılıyız. Çünkü hükümet ateşkeslere hiçbir değer, anlam biçmiyor. Ateşkesler ilan ediliyor, hükümet yıllarca uzayan defalarca ilan edilen ateşkesler gördü, ancak bunu hiçbir zaman çözüm için fırsat olarak kullanmadı. Bu dönemlerde Kürt sorununu unutturup, başka gündemler yaratmaya, Kürt sorununu hasıraltı etmeye çalışıyor. Fakat Kürt sorunu hasıraltı edilecek, halının altına süpürülecek bir konu değildir. Çünkü can yakan bir sorun. Ama hükümet bu konuda kesinlikle ikiyüzlü davranıyor. Türkiye kamuoyuna ayrı bir mesaj veriyor, PKK’ye ayrı bir mesaj veriyor. Biz diyoruz ki, iki tarafa da verdiğin mesaj aynı olsun, artık kedi fare oyunu oynamaktan vazgeç Kürt sorununda...
Devlet ateşkes istiyor, AKP oya bakıyor: Yani Öcalan’la devlet görüşüyor. Devlet ateşkes sağlamaya çalışıyor, ateşkes olsun istiyor, Öcalan da bunun için çaba sarf ediyorlar... Bunlar kamuoyuna yansıdı, kimse inkâr da etmiyor. Ama ateşkes sağlandıktan sonra hükümet, “Efendim biz terör örgütüyle görüşmeyiz, muhatap almayız, terörle mücadele ederiz” söylemini Türkiye kamuoyuna yayıyor.
Yani ya onu yapmayın ya bunu. Bize göre görüştüyseniz, ateşkes sağladıysanız, gereğini yapın. Ama ateşkes sağlandıktan sonra ortamı gerecek askeri operasyonlar, ortamı gerecek siyasi çıkış yapmayın. Çünkü Türkiye artık siyasi çözüm istiyor. AKP sadece “hangi söylem oyumu arttırıyor, hangisi azaltıyor” olaya böyle bakıyor, bu çok zalimce bir yaklaşım.
PKK ile hükümet arasında aracılık: O açıklamayı okudum, doğrudan 6 taahhüt BDP aracılığıyla iletildiden çok, işte bu Öcalan’la yapılan görüşmeler, hükümetin basında medyada yaptığı açıklamalar, BDP görüşmesi sonrası yapılan açıklamalardan biz 6 taahhüt aldık dediler. Yoksa, AKP-BDP görüşmesinde bunlar görüşüldü gibi bir şey yok. Biz hükümetle PKK adına görüşmedik. Öcalan’la görüştüler, orada bazı taahhütler verdiler. Taviz demiyorum bakın, taahhütlerde bulundular. Bunlar nedir, demokratikleşme adımlarının atılacağı taahhüdüdür. Biz BDP olarak zaten hükümet veya devlet PKK’ye taviz versin demiyoruz. Buna karşılık da PKK silahsızlanma adımı atsın diyoruz. Bu taviz değildir.
Demokratikleşme oldukça Türkiye rahatlayacak, ateşkesler uzayacak, belki de sınır dışına çekilme gündeme gelecek. Silahsızlanma konuşulacak. Fakat hükümet neredeyse “Kürtlere fazla hak verdik, yüzünüze gözünüze dursun” demeye getiriyor. Hükümet resmen Kürtlerle dalga geçiyor. Başbakan sanki yeniden çatışmalar başlasın diye habire gerilim yaratıyor.
PKK “kış” nedeniyle eylemsizliği uzatabilir beklentisi: Umarım hükümet böyle düşünmüyordur. Çünkü PKK yazlık bir örgüt değil, mevsimlik olarak dağda bulunan bir örgüt de değil. Kürt sorunu da mevsimlik bir sorun değil. PKK’nin ateşkesi bozması demek, illa da her gün eylem yapması demek değil. Ateşkesin bitmesi demek, diyaloğun bittiği anlamına gelir, diyaloğun bitmesi bile başlı başına bir tehlikedir. PKK koşulları değerlendirdiğinde ateşkes süresini uzatacak mı, uzatmayacak mı bunu bilemiyorum. PKK ateşkesi uzatmalı, süresiz uzatmalı, buna karşı devlet askeri operasyonları katiyen durdurmalıdır, siyasi tutuklamalara son vermelidir, siyasete tüm fırsatı sunmalıdır iki taraf. Çünkü artık Kürt sorununda silahlı yöntem, diyaloğun bir alternatifi ve seçeneği değildir. Tek seçenek diyalogdur.
‘Mustafa Balbay niye tutuklu’
Türkiye’de tutukluluk işkenceye dönüşmüştür. Adli veya siyasi, mahkemeye giren tutuklanıyor, elleri kelepçelenerek çıkıyor. Şu anda cezaevlerinde, yargılanmayı bekleyen, suçlu mu suçsuz mu belli olmayan binlerce insan var, bu bir rezalettir.
Parlementonun bu konuda düzenleme yapması lazım, tutuklamayı sınırlaması lazım. Ama yapmıyor. Çünkü içeride tutuklu AKP’li yok. AKP’liler tutuklanmış olsaydı şimdiye çoktan değişmişti bu yasa.
Tutuklananlar hep muhalifler, yargıyı bu şekilde kendi siyasi amaçları için kullanıyor AKP. 18 aydır arkadaşlarımız tutuklu, daha yeni hâkim karşısına çıkmışlar, yargıla ama tutuklama, serbest bırak. Ergenekon davasında da ciddi suçlama var faili meçhuller, bombalamalarla ilgili. Fakat Mustafa Balbay niye tutuklu, böyle bir gazeteci kaçacak mı? Ergenekon, KCK, fark etmiyor, uzun tutukluluk süreleri cezalandırmaya dönüşmüş durumda. O mahkeme salonlarında devlet yok, siyaset var.
Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk’ün milletvekilliğinin iadesi: Meclis Başkanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na çıkıştı, “Halkın iradesinin üzerinde başka irade yoktur” diye. Hadi bakalım... Tuğluk ve Türk kararında halkın iradesi üzerinde başka güç yok mu göreceğiz.
Badem bıyıklılar her yerde: Başörtüsü sorunu inanç özgürlüğü çerçevesinde ele alınmalı dedik. Fakat bu kaygıların giderilebilmesi için başörtülü olmayanların kaygısı giderilmesi açısından Alevilerin beklentileri, gayrimüslimlerin beklentileri de karşılanmalı diyoruz. Kadınlar üzerinden de bu siyasetin yapılmasını doğru bulmuyoruz. Bakın başörtülü genç kızlar üniversiteye giremiyor, kamuya giremiyor ama “badem bıyıklı” bütün erkekler girmiş durumda zaten.
Yani bu işi yapan, zaten erkekler üzerinden yapmış durumda, işte kadrolaşmayı, o alanlara girmeyi... Eğer o zihniyet kamuya girmesin diyorsanız, gireli çok oldu. Rektörler, valiler, kaymakamlar her taraf badem bıyıklılarla dolu.