Akman'dan vazgeçemiyor
RTÜK Başkanı Akman’ın Deniz Feneri bağlantılarına ilişkin savunmasında kullandığı tüm belgeler çürütülürken Erdoğan’ın koşulsuz desteği devam ediyor. Erdoğan’ın Deniz Feneri sanıkları ile yakın ilişkisine ve RTÜK’ün başına Akman’ı getiriş biçimine dikkat çeken Ali Gülen ve Vedat Aydın, yargı sürecinin bu ilişkileri tümüyle ortaya sereceğine inanıyor.
cumhuriyet.com.trAlmanya’da geçen yıl sonuçlanan “Deniz Feneri e.V” davasıyla ilintili olarak skandal boyutundaki bazı bağlantıların uzun süredir bilinmesine rağmen, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ısrarla RTÜK Başkanı Zahid Akman’a sahip çıkmasının anlamının yakın bir gelecekte ortaya çıkacağı vurgulandı.
Geçen aylarda yayımladıkları “AKP’nin Feneri Böyle Söndü” kitabı sonrasındaki gelişmeler ve kitaptaki iddiaların muhtemel sonuçları hakkında yeni açıklamalarda bulunan gazeteci-yazar Ali Gülen ve Vedat Ali Aydın, “Biz bu desteğin altında nelerin yattığını Türk yargısının mutlaka ortaya çıkaracağına inanıyoruz. Çünkü Sayın Başbakan bir anlamda kaderini bir bürokratına bağlamış görünüyor. Temiz dediği bürokratı hakkında sayılamayacak kadar çok suçlama var. Hakkında 7 suç duyurusu var” dediler.
Offenbach’taki kooperatif yolsuzluğunun ayrıntılarını ve halen soruşturması süren bu skandalda Akman’ın rolüyle, bazı AKP’lilerin Deniz Feneri bağını ele aldıkları yeni bir kitabı bitirmek üzere olduklarını belirten iki gazeteci, AKP yönetiminin Zekeriya Karaman ve Zahid Akman’a yönelik “sevgisiyle” ilgili şu iddialarda bulundular: “Erdoğan henüz başbakan olmadan önce 2002 yılında Frankfurt’a geliyor. Orada Deniz Feneri e.V’nin bulunduğu binadaki Kanal 7 Int. binasına gidiyor. Şu anda cezaevinde bulunan Deniz Feneri’nin baş sanığı ile fotoğraf çektiriyor. Ardından Türkiye’ye dönüyor. Tabii Zahid Akman o sıralarda Kanal 7 int.’te etkin. Ardından 2003 yılında Erdoğan başbakan oluyor. İki yıl sonra da Akman’ı RTÜK’ün başına oturtuyor. Antalya’dan bizzat arayıp getirtiyor. Söylendiğine göre de binbir ricayla…”
Vedat Aydın ile kendisinin hem hukukçu hem de gazeteci olduklarını hatırlatan Ali Gülen, Başbakan Erdoğan’ın kamuoyunda “tecavüzcü Alman genci” olarak bilinen Marco hakkında kendisinden bilgi isteyen Alman Büyükelçi’ye, 22.11.2007 günü “Deniz Feneri’nin Almanya’daki sanıklarını ve Deniz Feneri ile Kanal 7 arasında bağ olup olmadığını” sormasının anlamını da araştırdıklarını belirtti.
Gülen, şu görüşü dile getirdi: “Yani Başbakan Erdoğan’ın sormak istediği, bu bağı kurup kuramadıkları. Çünkü bu bağın kurulması demek, AKP destekçisi bir kanalın kısmen ya da tamama yakın bir şekilde neyle beslendiğinin ortaya çıkması demektir. Erdoğan’ın bu sorusu Alman Büyükçelçisi tarafından Almanya’ya iletildi ve Asayiş Polisi’nin raporlarına girdi. Böylece Deniz Feneri e.V. dosyasında bir ülkenin başbakanının ‘yüksek ilgisi’ bu şekilde yer almış oldu.”
Federal Almanya Parlamentosu Milletvekili Hakkı Keskin de dün yazılı bir açıklama yaparak Akman’a istifa çağrısında bulundu. Keskin, “Sahte belgelerle kamuoyunu yanıltan Zahid Akman’ın RTÜK Başkanlığı’ndan derhal istifa etmesi gerekir” dedi.