Ak saçlı bilge

Bazı adamlar vardır tanışmamış da olsanız saygı duyarsınız. Üzerinizde etkileri vardır. Hiç yalan söylemediklerini bilirsiniz. Hayattaki en önemli mesele prensiplerdir, değer yargılarıdır. Parayla pulla işleri yoktur. Yaptıkları işe gönül koyarlar, güzelleştirirler. Erkan Oğur gitarını çalar aşkla, Yaşar Kemal barış için yazar, Genco Erkal Sıvas'ı hatırlatır, yobazların yaktığı 37 fidanı. Bilirler, onların vakti henüz gelmemiştir ama dert etmezler. Hayata karşı rakı kadehini kaldırıp 'şerefe' derler. Onlardan biri Feldkamp...

cumhuriyet.com.tr

Türkiye’den bir takım ilk defa bir alman takımını  elerken yaşım küçük de olsa şaşırmıştım. GS Frankfurt takımından daha fazla koşuyordu. Aynı takım, 60 dakikasında 9 kişi oynadığı Trabzon maçının son dakikalarında yediği golle 1-1 berabere kalıyordu. Herkesin Terim icadı zannettiği dar alan presi, oyunu rakip alana yığma, 8 kişiyle hücum, 90 dakika baskı Terim’den 4 sene önce Ali Sami Yen’de  yaşanan Feldkamp gerçekleriydi. O dönemi hatırlayanlar Okan’ın muhteşem çıkışını, Tugay’ın Avrupa’yı peşinden koşturmasını, Hakan Şükür’ün şaşkın bir sırıktan, oynanan baskılı oyun sayesinde, ‘Boğazın Boğası’na’ dönüşmesine tanıklık ettiler. Bıraktığı takım Manchester United’ı perişan etmişti.Sonrasında Beşiktaş döneminde  kalp rahatsızlığı nedeniyle fazla kalamadan Almanya’ya geri dönmüştü.

Galatasaray’a ikinci gelişinde beş maç ceza,takımın yarısından fazlasının yeni olması, ekonomik durum gibi problemlere rağmen şampiyon takımın temellerini attı. Alman ikinci ligi futbolcuları Barış ve Serkan’ın,altyapıdan yetişen Uğur’un, Mehmet Topal’ın, Fener’den kovulan Servet’in,kimsenin fark etmediği Emre Güngör’ün ve tabi ki yarım saatlik tribün futbolcusu olan Arda’nın görkemli yükselişlerinin perde arkasındaki isimdi. Yaşlı, yeni antrenman metotlarını bilmiyor dediler,en genç, saldırgan oyunu O oynattı. Yönetimin bir hatası Feldkamp’ın yanına, O bırakınca görevi devralacak, ülke futbol yapısını bilen genç birini (Abdullah Avcı  veya Tugay Kerimoğlu mesela) getirmemekti. Peki ya ayrılık? Lincoln ve Hakan Şükür hazretlerine ayrıcalık tanımayınca kızılca kıyamet kopmuştu.Kadıköy’deki feci oyun, üstüne bir de Servet’i Gaziantep maçında orta sahada oynatınca (ciddi bir hataydı) Bir taraftan Hıncal Uluç ,diğer taraftan Rıdvan Dilmen sahneye çıkıyor ve artık tanıdık kurban seremonisi başlıyordu.

Yaşar Kemal’in de dediği gibi hayat varsa umut da vardır. Hiç ummadığımız bir anda futbol bilgesi en sevdiği alan olan altyapının başına geçti. İki yıl görev alsın yeter, Fransa’da Guy Roux’nun yaptıklarıyla yarışır. 4-5 sene sonra ahlaklı genç Sergen’leri, Emre’leri, Sabri’leri  koşan Alex’leri  görmeye, daha önemlisi en kralından hücum futboluna hazır olun.